Geri

   

 

 

 

İleri

 

19- Esiri Bağlayıp Hapsetmenin ve Ona Îyilikte Bulunmanın Cevazı Bâbı

4688- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Saîd b. Ebî Saîd'den naklen rivâyet etti ki, Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işitmiş:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Necd tarafına suvâri gönderdi. Bunlar Benî Hanîfe (kabilesin)’den Sümâme b. Üsâl denilen bir adam getirdiler. Bu zât Yemâmeliler'in reîsi idi. Onu mescidin direklerinden bir direğe bağladılar. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına çıkarak:

«Ne haber yâ Sümâme?» dedi. Sümâme şunları söyledi:

— Bendeki yâ Muhammed, hayırdır. Şayet öldürürsen kan sahibi birini öldürmüş olursun. İhsan edersen şükreden birine ihsan etmiş olursun! Eğer mal istiyorsan hemen dile! Sana dilediğin kadar mal verilir! Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu terk etti. Ertesi günden sonraki gün gelince yine:

«Ne haber yâ Sümâme?» diye sordu. O da:

— Sana söylediğimdir! Eğer ihsan edersen şükreden birine ihsan etmiş olursun! öldürürsen kan sahibi birini öldürmüş olursun! Mal istiyorsan hemen dile! Sana dilediğin kadar mal verilir! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu yine terketti. Ertesi gün gelince (tekrar):

«Ne haber yâ Sümâme?» diye sordu. Sümâme:

— Bende sana söylediklerim var! Eğer ihsan edersen, şükreden birine ihsan etmiş olursun! öldürürsen kan sahibi birini Öldürmüş olursun! Mal istiyorsan hemen dile! Sana dilediğin kadar mal verilecektir! dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sumâme'yı serbest bırakın!» buyurdu. O da mescide yakın bir hurmalığa giderek yıkandı. Sonra mescide girdi. Ve:

— Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet ederim! Muhammed'in onun kulu ve resulü olduğuna da şehâdet ederim! Yâ Muhammed, vallahi yeryüzünde (şimdiye kadar) bana senin yüzünden daha sevimsiz bir yüz yoktu! Şimdi senin yüzün bana bütün yüzlerden daha sevimli oldu. Vallahi benim için senin dîninden daha sevimsiz bir dîn yoktu! Dînin de benim için bütün dînlerden daha sevimli oldu! Vallahi, benim için senin beldenden daha sevimsiz bir belde yoktu. Şimdi belden de benim için bütün beldelerden sevimli oldu! Süvarilerin beni yakaladığında ben ömre yapmak istiyordum. Ne buyurursun? dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini müjdeledi. Ve ömre yapmasını emretti. Mekke'ye vardığında ona birisi:

— Sen dininden mi döndün? diye sormuş. O da:

— Hayır! Lâkin ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le birlikte müslüman oldum! Hayır, vallahi! Size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) izin vermedikçe Yemâme'den bir buğday tanesi bile gelemez! demiş.

4689- Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Bekir El-Hanefî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Abdülhamîd b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Saîd b. Ebî Saîd El-Makbûrî rivâyet etti ki, Ebü Hüreyre'yi şunu söylerken işitmiş:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Secd arazîsi taraflarına bir (bölük) süvarisini göndermiş. Bunlar Sümâme b. Üsâl El-Hanefî denilen —Yemâme halkının reisi— bir adamı getirmişler...

Ve râvi hadîsi, Leys'in hadîsi gibi nakletmiş; yalnız o -öldürür sen-yerine «beni öldürürsen, kan sahibi birini öldürmüş olursun!» demiştir.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbül-Megâzî»de ve muhtasaran namaz bahsinin «iğtisâl» Bâbında; Ebû Dâvûd «Cihâd»da; Nesâî «Taharet» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

Benî Hanife: Yemâme'de yaşayan meşhur bir kabiledir. Hazret-i Sümâme bu kabilenin reisi îdi. İslâmiyeti kabulünden sonra da ashâb-ı kirâmın büyüklerinden olmuştur. Kıssa Mekke'nin fethinden evvel geçmiştir. Onun için de «Sümâme'yi esîr edip getiren Abbâs b. Abdilmuttalib'dir.» diyenlerin sözüne i'tibâr edilmemiştir. Çünkü Hazret-i Abbâs o zaman henüz müslüman olmamıştı. O müslümanlığı Mekke'nin fethinde kabul etmiştir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Sümâme'yi görünce: «Ne haber?» diye sormuştur. Bâzılarına göre bu suâlden maksat: Senin kanaatine göre ben sana ne yaparım? demektir. Bu takdirde ne haber diye tercüme ettiğimiz «mâ zâ» ifadesindeki «mâ» istifhamiyye, «zâ» ismi mevsûl «in deke »de sile olur. Ve cümle: «Senin zannında benim sana ne yapacağım karar kıldı?» mânâsını ifade eder. Mamafih bu terkîb birkaç vecihle daha îzah edilebilir. Şöyle ki:

1- «Mâ» ismi istifham, «zâ» ismi işaret olur.

2- «Mâ zâ» terkîb halinde ismi istifham olur. Bizim verdiğimiz mânâ buna göredir.

3- «Mâzâ» terkibi «şey» mânâsına gelen bir ismi cins yahut «o şey ki» mânâsına bir ismi mevsul olur.

4- Mâ» zaide, «zâ» ismi işarettir.

5- «Mâ» ismi istifham, «zâ» zaide olabilir.

Hazret-i Sümâme'nin bu suâle: «Bendeki hayırdır.» diye cevap vermesi: Sen zâlimlerden değilsin; afvini ve ihsanını umarım! manasınadır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu suâli üç gün tekrarlamış; Sümâme (radıyallahü anh)' da üç gün aynı cevâbı vermiş: «Şayet öldürürsen kan sahibi birini öldürmüş olursun...» demiştir. Kâdi Iyâz'in beyânına göre bundan murâd: Öldüreceğin adam şerefli bir reîs olduğu için kanı dâva edilecek ve kaatilinden öc alınacak bir adamdır, demektir. Diğer ulemâ: «Sümâme'nin bu sözü: Kam heder olmağa lâyık, ölümü hak etmiş birini Öldürmüş olursun; binâenaleyh onu öldürmekle mes'ul olmazsın! mânâsına gelir.» demişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in aynı suâli üç gün tekrar etmesi, kalpleri İslâmiyete yatıştırmak ve müslüman olması ümit edilen eşrafa bir lütufkârlık göstermek içindir. Zîrâ bu gibi zevatın ardından, onlara tâbi' birçok kimselerin müslüman olması me'muldür. Üçüncü gün Sümâme (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından afvedilerek serbest bırakılmış; o da hemen müslüman olmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisim tebşir buyurmuşlardır. Bunun mânâsı: Hak dîni kabul etmekle kazandığı büyük hayrı ve müslümanlığın küfür halinde iken işlenen suçları yıkıp yok ettiğini müjdelemektir. Kendisine ömre hususunda verdiği emir müstehab mânâsına gelir. Çünkü ömre her mevsimde yapılması müstehab bir ibâdettir. Bahusus böyle kavminin reîsi mevkiinde olan bir zâtın kâfir gidip müslüman olarak dönmesi Mekkeliler'in pek fenasına gitmiş; aralarında tavaf ve sa'y yapması onları kin ve gayzlarından çatlayacak hale getirmiştir. Hattâ birisi dayanamayarak:

— Sen dinden mi döndün? diye sormuştur. Sümâme (radıyallahü anh) buna:

— Hayır! Lâkin ben müslüman oldum!..» şeklinde cevap vermiştir ki, edebiyyat dilinde buna «üslûbu hakim» derler. Sanki: «Ben dînden çıkmadım; zira siz bir dîne bağlı değilsiniz ki, ben ondan çıkmış olayım! Ben yeni olarak Allah'ın dînine girdim!» demiş gibidir.

İbn Hisâm diyor ki: «Bundan sonra Sümâme Yemâme'ye gitti. Ve ora halkının Mekke'ye bir şey götürmelerini men'etti. Mekkeliler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mektup yazarak: «Sen akrabaya yardımı emredersin!..» dediler. Bunun üzerine oda Sümâme'-ye bunlara bir şeyler götürülmesine müsaade etmesini yazdı.»