Geri

   

 

 

 

İleri

 

5- Harbte Hilenin Cevazı Bâbı

4637- Bize Aliyyü'bnü Hucr Es-Sa'dî ile Amru'n-Nâkıd ve Züheyr D. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Alî ile Züheyr'indir. (Alî: Ahberanâ tabirini kullandı, ötekiler: Haddesena dediler.) Süfyân Şöyle dedi: Amr, Câbir'i şunları söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Harb hileden ibarettir.» buyurdular.

4638- Bize Muhammed b. Abdirrahmân b. Sehm de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Mübarek haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Harb hileden ibarettir.» buyurdular.

Bu hadîsleri Buhârî «Kitabü'l-Cihâd»da; Câbir rivâyetini Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Kitâbü’l-Cihâd»da; Nesâî «Kitabü's-Siyer»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Bu bâbta Nesâî, Hazret-i Alî (radıyallahü anh)'dan, İbn Mâce , Hazret-i İbn Abbâs ile Hazret-i Âişe'den; Ebû Dâvûd, Kâ'b b. Mâlik (radıyallahü anh)'dan; İmâm Ahmed Hazret-i Enes'den; Bezzâr, İbn Ömer'le Hüseyin b. Alî'den Ebû Ya'lâ El-Mavsılî, Hasan b. Aliy (radıyallahü anh)'dan Ebû Yâlâ ile Taberâni Abdullah b. Selâm'dan; Taberânî Zeyd b. Sabit'le Nevvâs b. Sem'ân, Avf b. Mâlik, Nuaym b. Mes'ûd ve Nebît b. Şerît'dan hadîsler tahrîc etmişlerdir.

Had'a: Aldatmak, hile yapmak, niyetinin aksini göstermektir. Bu kelime «hud'a» ve «hudea» şekillerinde de okunabilirse de en meşhur kıraati «had'a»dır. Sa'leb ve diğer lisan âlimleri: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in lügati budur.» demişlerdir.

Harpte küffara hîle yapmak bütün ulemânın ittifakı ile caizdir; ve nasıl imkân bulunursa öyle yapılır. Yalnız küffara verilen söz ve emânı bozmak caiz değildir. Bu hususta İbn'l-Arabi şunları söylemiştir:

«Harpte aldatma: Gizlemek, örtmek ve sözden dönmek gibi şeylerle olur. Bu haramdan istisna ve tahsis edilen câizattandır. Yalan bilittifak haram; fakat bazı yerlerde bilittifak caizdir. Bunların başında harp gelir. Kulların za'fından dolayı harp ve emsalinde Allah yalan söylemeye bir lütuf olarak izin vermiştir. Onun helâl kılınmasında aklın hiç bir te'-sîri yoktur. Bu iş sadece şeriata aittir. Şayet bid'atçnarın dediği gibi yalanın haram kılınması aklî ve haram kılma işi nefsi bir sıfat olsaydı yalan söylemek ebediyyen helâl olamazdı. Bu mesele aklî meselelerden değildir ki cevap vermeye değsin! Bu cihet ulemâmıza gizli kalmış; Taberî (yalan ancak ta'rîz yolları ile caiz olur, hakikî yalara söylemek helâl değildir.) demiş; Nevevî; (Zahire bakılırsa hakikî yalanı söylemek mubahtır, lâkin yâlnız ta'rîzle yetinmek efdaldir.) mütaleasında bulunmuştur...»