3- Kolaylığı Emir; ve Nefret Ettirmeyi Terk Hususunda Bir Bab 4622- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Kûreyb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Büreyd b. Abdillâh'dan, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından birini bir hangi işi hususuna gönderdiği vakit: «Sevindirin; nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın; güçleştirmeyin!» buyururdu. 4623- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Vekî', Şu'be'den, o da Saîd b. Ebî Bürde'den, o da babasından, o da dedesinden naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Muâz'la birlikte Yemen'e göndermiş; ve: «Kolaylaştırın! Güçleştirmeyin! Sevindirin! Nefret ettirmeyin! Uyuşun! İhtilâf etmeyin!» buyurmuşlar. 4624- Bize Muhammed b. Abbâd da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân, Amr'dan naklen rivâyet etti. H. Bize İshâk b. İbrahim ile İbn Ebî Halef de Zekeriyyâ b. Adiy'den rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ubeydullah, Zeyd b. Ebî Üneyse'den naklen haber verdi Her iki râvi Saîd b. Ebî Bürde'den, o da babasından, o da dedesinden, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Şu'be'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız Zeyd b. Ebî Üroeyse'nin hadîsinde: «Uyuşun! İhtilâf etmeyin!» cümlesi yoktur. 4625- Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Ebû't-Teyyâh'dan, o da Enes'den naklen rivâyet etti. H. 4626- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Saîd rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Velîd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. Her iki râvi Şu'be'den, o da Ebû't-Teyyâh'dan naklen rivâyette bulunmuşlardır. Ebû't-Teyyâh Şöyle dedi: Ben Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kolaylaştırın! Güçleştirmeyin! Teskin edin! Nefret ettirmeyin!» buyurdu. Ebû Mûsâ rivâyetini Buhari «Kitâbû’l-Megâzî»de; Enes rivâyetini de «Kitâbü’l-ilm» ile «Kitâbül-Edeb»de tahrîc etmiştir. Hadîs-i şerif cevâmiu'l-kelimdendir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözü az, mânâsı çok olan hadîslerine «cevâmiu'l-kelim» denildiğini evvelce görmüştük. Bu hal ona mahsus bir lütfü İlâhîdir. Bu hadîsin cevâmiu'l-kelimden sayılması bütün dünyâ ve âhîret hayırlarına şâmil olduğundandır. Zîra dünya amel yeri, âhiret de ceza diyarıdır. İşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) burada dünyaya ait işlerde insanlara kolaylık gösterilmesini, âhiret umuru huyunda da hayırlı va'dler; sevindirici müjdeler verilmesini emir buyurmuş; bu suretle âlemlere rahmet olarak gönderildiğini isbât eylemiştir. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Bir şeyin emredilmesi o şeyin addının haram olduğunu gösterir. Şu halde kolaylık gösterilmesi emredildikten sonra bir de «Gtiçl eştirmeyin!» buyurulmasının faydası nedir? Bu suâle allâme Aynî şu cevâbı veriyor: «Biz bu kaideyi teslim etmiyoruz. Etsek bile burada maksat, zimmen lâzım gelen mânânın te'-kîd için sarahatle irâde edilmesidir. Zîra yalnız «Kolaylaştırın» buyursa idi, nekire olan bu emir, bir defa kolaylık gösterip ekseri hallerde güçlük çıkaran kimseye de uygun düşerdi. Fakat «Güçleştirmeyin!» buyurunca artık bütün hâllerde güçleştirmenin her yönü ile kaldırıldığı anlaşılmıştır. «Nefret ettirmeyin!» ifadesinde de hal böyledir.» «Siyak-ı nefîde gelen nekireler umûm ifade ederler. Binâenaleyh burada sadece «Güçleştirmeyin!», «Nefret ettirmeyin!» buyurmak yeterdi.» denilirse şöyle cevap verilir: Güçleştirmenin kaldırılmasından kolaylaştırmanın sübût bulması lâzım gelmediği gibi, nefret ettirmemekten de kolaylaştırmak lâzım gelmez. İşte bu zıd manâlı sözler bunun için bir araya getirilmişlerdir. Makam da îzâh îcab eder; zîra va'z ve irşada benzemektedir. Mânâ şudur: «İnsanlara yahut mÜ'minlere Allah'ın fadlu keremini, sevabını, ihsanının çokluğunu, rahmetinin genişliğini müjdeleyin!..» «Nefret ettirmeyin!» cümlesinin mânâsı da öyledir. Yani muhtelif vaîd ve korkutucu emir ve nehîleri söyleyip şiddet göstermeyin ki, yeni müslüman olanlar, bulûğ çağma yaklaşan çocuklar ve günahlarından tevbe etmiş bulunan âsîler İslâm'a yatışsınlar. Bunları lütfü mülâyemetle yavaş yavaş ibâdetlere alıştırın! Nitekim İslâmiyetin ilk zamanlarında bu tedrîce riâyet olunuyordu. Çünkü yeni müslüman olan bir kimseye gösterilen kolaylık, onun dîne ısınmasına ve neşatının artmasına sebep oluyordu. Şiddet gösterilmiş olsa ya dîni kabuî etmez yahut dînde sebat göstermeyip dönebilirdi. Hadîsin Muhammed b. Abbâd rivâyetindeki Süfyân tarîki hakkında Dârekutnî söz etmiş; bu hadîsi Buhârî‘nin, Süfyân tarîki ile tahrîc etmediğini söylemişse de Nevevî kendisine cevap vermiş; burada İmâm Müslim'e karşı söylenecek bir söz olmadığım kaydettikten sonra şunları ilâve etmiştir: «Çünkü Muhammed b. Abbâd mevsuk bir râvîdir. Hadîsi Süfyân’dan, onun da Amr b. Saîd'den naklen rivâyet ettiğini kat'iyetle bildirmiştir. Hadîs sabit olmasa bile Müslim'e yine zarar vermez; zîra metni başka yollardan sabit olmuştur.» |