Geri

   

 

 

 

İleri

 

5- Hacet Yokken Çok Mesele Sormaktan, Vermeyip İstemekten —ki Bundan Murad Ödemesi Gereken Bir Hakkı Edadan Kaçınmak Yahut Hakkı Olmayan Şeyi İstemektir— Nehiy Bâbı

4578- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Verir, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Hiç şüphe yok ki, Allah sizin için üç şeye razı olur; üç şeyi de size kerih görür. Sizin için:

1- Kendisine ibâdet etmenize;

2- Ona hiç bir şeyi şerik koşmamanıza;

3- Toptan Allah'ın ipine sarılıp tefrikaya düşmemenize razı otur. Ve size:

1- Kîl-ö kaalİ;

2- Çok suâl sormayı;

Bir de mal itlafını kerih görür.» buyurdular.

4579- Bize Şeybân b. Ferrûh da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Avâne, Süheyl'den bu isnadla bu hadisin mislini hemen haber verdi. Yalnız o: «Sizin için üç şeye gazab eder.» demiş; «Tefrikaya düşmemenize» cümlesini zikretmemiştir.

Ulemânın beyanına göre Allah'ın rızasından murâd: Emri ve sevabıdır.

Sehat ve keraheti de yasakları ve cezasıdır. Yahut rızası: Bazı kullarına sevap murâd etmesi; sehat ve keraheti de azap ve ikâb irade buyurmasıdır.

Allah'ın ipine sarılmaktan maksat: Ahdinde durmak ve onun kitabına tâbi' olmaktır.

Habl: İp demektir. Ahid, emân, vuslat ve sebebe de habl denir. Kelimenin bu mânâlarda kullanılması yine ip mânâsı ile alâkalıdır. Araplar başları dara geldiği zaman ipe tutunarak kurtuldukları, maksatlarına vasıl oldukları için kelime bu mânânalara da istiare edilmiştir.

Tefrikaya düşmemekten maksat: İslâm birliği ve cemâatidir. İslâm'ın bu büyük kaidesi gerek Kur'ân-ı Kerîm'de gerekse birçok hadîs-i şeriflerde emir ve beyan buyurulduğu halde maalesef müslümanlar arasına düşmanları tarafından çeşitli yollarla tefrika sokulmuş yüz yıllar boyunca çığ gibi büyüyen bu azîm âfet günümüzde en korkunç bir ejderha, en tahripkâr bir kanser mahiyetini almıştır. Allah müslümanlara intibahlar nasîp etsin!

Kîl-ti kaal: Dedikodu demektir, ki hiç işine girmediği halde başkalarının yapıp ettiklerini söyleyip dinlemekten ibarettir.

Kil ve kaal kelimelerinin hakikatleri hususunda iki görüş vardır. Birinci kavle göre bunlar birer fiildir. «Kile» meçhul, «kaale» de ma'lûm-dur. Ve kile: Denildi; kaale: Dedi mânâsında kullanılmış olup dedikoduyu ifade ederler. İkinci görüşe göre bu kelimeler birer mecrûr münevven isimdir. Kîl, kaal, kavl ve kaale hep aynı mânâya gelirler ve söz demektirler.

Çok suâlden murâd: Meselelerde kat'iyet aramak ve olmamış şeyleri nahak yere çok çok sormaktır. Birçok sahih hadîslerde bundan nehiy buyurulmuştur. Selef-i salihîn bunu kerîh görürlerdi.

Bâzılarına göre çok sulden murâd: İnsanlardan mal istemek yani dilenmektir. Bu hususu dahi birçok sahîh hadîsler men' etmiştir. Çok sual hakkında daha başka te'vîller de yapılmıştır.

Mal itlafı, malı dînen meşru' olmayan yerlere sarf etmektir. Bunun yasak edilmesinin sebebi ifsâd olmasıdır; Allah fesadçılan sevmez. Bir de malını telef eden kimse çok defa başkasının malına göz diker.

4580- Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da Şa'bî'den, o da Muğîratü'bnü Şu'be'-nin âzâdlısı Verrad'dan, o da Muğîratü'bnü Şu'be'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi. Şöyle buyurmuşlar:

«Şüphesiz ki Allah (azze ve celle) annelere itaatsizliği, kızları diri diri mezara gömmeyi ve vermeyip istemeyi size haram kılmış; üç şeyi de size kerîh görmüştür:

1- Kîl-ü kaali;

2- Çok suâli;

3- İsraf-ı mâli.»

4581- Bana Kâsım b. Zekeriyyâ dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ, Seyhan'dan, o da Mansur'dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız o: «Size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) haram kıldı.» demiş; «Şüphesiz ki Allah size haram kıldı.» dememiştir.

4582- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmaü b. Uleyye, Hâlid El-Hazzâ'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana İbn Eşva', Şa'bî'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Muğîratü'bnü Şu'be'nin kâtibi rivâyet etti. (Dedi ki):

Muâviye Muğîra'ya: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğin bir şey yaz! diye mektup yazmış. O da ona:

«Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Şüphesiz ki Allah sîzin için üç şeyi kerih görmüştür:

1- Kîl-ü İcaali;

2- Israf-ı malî;

3- Ve çok suali!» buyururken İşittim.» diye yazdı.

4583- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mevr-vân b. Muâviye El-Fezârî, Muhammed b. Sûka'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ubeydülâh Es-Sekafî, Verrâd'dan naklen haber verdi. Verrâd Şöyle dedi:

Muğira Muâviye'ye (şöyle) yazdı: Selâm sana! Bundan sonra (malûmun olsun ki): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:

«Şüphesiz ki Allah üç şeyi haram kılmış; üç şeyden de nehyetmiştir:

1- Babaya karşı gelmeyi;

2- Kızları diri diri mezara gömmeyi;

3- Olmaz! Ver'i, haram kılmış; üç şeyden de nehî buyurmuştur:

1- Kîl-ü kaaldeh;

2- Çok suâlden;

3- Ve israf-ı malden!»

Bu hadîsi Buhârî «İstikraz» ve «Zekât» bahislerinde tahrîc etmiştir.

Hadîs-i şerîfde Allah'ın haram kıldığı üç şeyle mekruh kıldığı üç şey beyân edilmiştir. Mekruhları bundan önceki rivâyette gördük. Haram kılman üç şeyin başında anneye itaatsizlik gelmektedir.

Ukûk: Katı' yani kesmek demektir. Annesine âsî olan insan onun hukukuna riâyet etmeyip, kendisi İle alâkasını kestiği için ona bu mas-dardan alınarak «âk» denilmiştir.

Anneye itaatsizlik bütün ulemânın ittifakı ile haram ve büyük günahlardandır. Bu hususta birçok sahîh hadîsler vardır. Babanın hükmü de öyle olmakla beraber burada yalnız annelerin zikredilmesi onların hürmeti babalarınkinden daha kuvvetli olduğundandır. Bir de kadınlar daha zayıf oldukları için çocukları onlara daha çok itaatsizlik ederler. Halbuki terbiye, nezaket ve iyilik hususunda annenin hakkı babadan ileridir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Kime daha ziyade iyilik edeyim?» diye soran bir zata üç defa:

«Annene!» cevabını vermiş; dördüncüde: «Sonra babana!» buyurmuştur.

Ved: Kız çocuğunu diri diriye mezara gömmektir. Cahiliyyet devrinde Araplar kimi fakirlik sebebi ile kimi bir onur meselesi yaparak yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömerler: «Kabir damaddır, hem de ne güzel dâmâd!..» derlermiş. İslâmiyet bu vahşiyane hareketi şiddetle yasak etmiş; en büyük günahlardan saymıştır. Zîrâ haksız yere insan öldürmektir. Bunda kat-i rahim denilen akrabaya riayetsizlik de vardır.

Olmaz! Ver! kelimeleri ayrı ayrı iki cümledir.' Olmazdan murâd: Borcunu vermemektir. Verden maksat da hakkı olmayan şeyi istemektir. İmâm Ahmed'e: «Bu hadîsteki olmaz! Ver'in mânâsı nedir?» diye sorulmuş da: «Elindeki malını vermeyip tesadduk etmemen; elini uzatıp âlemden almandır.» cevabını vermiştir.

Hasılı verilmesi gerektiğinde bir şeyi vermemek ve hakkı yokken bir şeyi istemek de İslâmiyetin haram kıldığı şeylerdendir. Yazışmalarda ise Hazret-i Muğîra'nın yaptığı gibi söze selâmdan başlamak müstehaptır.