Geri

   

 

 

 

İleri

 

5- Dişlerde ve Diş Hükmünde Olan Şeylerde Kısasın Îsbatı Bâbı

4467- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Affân b. Müslim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Sabit, Enes'den naklen haber verdi ki, Rubeyyi'in kız kardeşi Ümmi Harise bir insanı yaralamış da, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda dâvaya çıkmışlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kısası (yapın!) kısası!» buyurmuş. Ümmürrabî':

— Ya Resûlallah , hiç filân kadından kısas alınır mı! Vallahi ondan kısas alınmaz! demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sübhânallah! Yâ Ummerrabî, kısas'Allah'ın kitâb'dır!» buyurmuş.

Ümmürrabî': Hayır vallahi! Ondan ebediyyen kısas alınamaz!, demiş. Bu sözü tekrar ede ede nihayet diyeti kabul etmişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Gerçekten Allah'ın kullarından öylesi var ki, Allah üzerine yemîn etse onu yemininde sâdık çıkarırdı.» buyurmuşlar.

Bu hadîsin benzerini Bubâri, Mâide sûresinin tefsirinde «Diyât» ve «Sulh» bahislerinde tahrîc etmiştir. Onun rivâyetinde, yaralayan kadın Rubeyyi'inkız kardeşi değil, kendisidir. Bu kadın Hazret-i Enes b. Mâlik'in halasıdır. Yemîn eden şahıs da Ümmür rabi' değil, Enes b. Nadr yani Enes b. Mâlik'in amcasıdır. Hadîsi, Ebû Dâvûd, Nesai , İbn Mâce ve İbn Ebî Şeybe de Müslim gibi rivâyet etmişlerdir.

Ulemâdan bir cemaat: «Bu rivâyetler arasında ma'rûf olanı Buhârî'nin rivâyetidir; onu sahih tarîkleri ile nakletmistir; nitekim Sünen sahipleri de rivâyet etmişlerdir.» demişlerse de Nevevî , kıssanın ayrı ayrı iki kaziyye olduğunu söylemiştir. Zira Rubeyyi' ile Ümmü Rabî' başka başka kadınlardır. Kısas kelimesinin mansub okunması, mahzuf bir fi'lin mef'ûlu olduğu içindir. Cümle «kısası yapın!» takdirindedir.

«Kısas Allah'ın kitabıdır.» cümlesinden muzâf atılmıştır. Cümle: «Kitâbullahın hükmü kısasın vücûbudur.» takdirindedir. Bundan murâd: Diş çıkaranın da dişi çıkarılacağını bildiren âyettir.

Hazret-i Ümmürrabî'in «Hayır vallahi!..» diye yemîn etmesi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e îtirâz değil, kısas sahibini afva teş-vîk, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu hususta şefaatçi olmaya tergîb içindir. O bu yemini yâ kısâsçüarın afvine yahut Allah'ın onlara afvi ilham buyuracağına itimad ettiği için yapmıştır.