11- Sahibine Karşı Samimi Olup Allah'a İbadetini Güzel Yaptığı Zaman Kölenin Ecr-u Sevabı Bâbı 4408- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den naklettiği şu hadisi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphesiz ki, köle sahibine karşı samimî olup Allah'a ibâdetini güzel yaparsa, onun için iki defa ecir vardır.» buyurmuşlar. 4409- Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya (ki El-Kattân'dır) rivâyet etti. EL Bize İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. H. Bize Ebû Bekir b. Ebî Şey be de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Nümeyr ile Ebû Üsâme rivâyet ettiler. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den, Mâlik'in hadîsi gibi rivâyette bulundular. 4410- Bana Ebû't-Tâhir ve Harmele b. Yahya rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, Şihâb'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: Said b. El-Müseyyeb'i şunu söylerken dinledim: Ebû Hüreyre dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Samimî olan memlûk köle için iki ecir vardır.» buyurdular. Ebû Hüreyre'nin nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda cihâd, hacc ve anneme iyi muamele (emri) olmasa, memlûk olduğum halde ölmek isterdim. Said b. El-Müseyyeb: Duyduğumuza göre Ebû Hüreyre, annesinin sohbetinde bulunduğu için o ölünceye kadar hacc etmemiştir.» demiş. Ebû't-Tâhir kendi hadisinde: «Samimî köle için» demiş; memlûk sözünü anmamıştır. 4411- Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Safvân El-Emevî rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb’dan bu isnâdla rivâyette bulundu. «Duyduğumuza göre...» cümlesini ve ondan sonrasını anmadı. 4412- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; «Köle, Allah'ın hakkını ve sahihlerinin hakkını eda ettiği vakit ona iki ecir verilir.» buyurdular. Ben bu hadîsi Kâ'b'a rivâyet ettim de Kâ'b: Ona hesab yoktur; malı az olan mü'mine de hesab yoktur, dedi. 4413- Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, A'meş'den bu isnâdla rivâyette bulundu. 4414- Bize Muhammed b. Rafi’ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrazzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih’den rivâyet etti. (Hemmâm): Bize Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettiği budur, diyerek bir takım hadîsler zikretmiş; ezcümle şunu da söylemiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Memlûkün, Allah'a güzelce ibâdet ve efendisine sohbette bulunarak ölmesi ne güzel bir şeydir. Ne mutlu ona!..» buyurdular. Bu hadîsin gerek İbn Ömer, gerekse Ebû Hüreyre rivâyetlerini Buhârî «Itk» bahsinde; İbn Ömer (radıyallahü anh) rivâyetini Ebû Dâvûd «Kitâbü'l-Edeb»de tahrîc etmişlerdir. Hadîsin muhtelif rivâyetlerinde «samimiyet» diye terceme ettiğimiz «nasaha» kelimesi nasihatten alınma olup, nasihat edilen kimseye hazz ve nasîb toplamak mânâsına gelir ki, bundan murâd hâlinin iyiliğini istemek, onu noksanlardan kurtarmak ve hilekârlıktan tasfiye etmektir. Bu rivâyetler köleyi, dürüst hareket ederek sahibinin malında samî-mâne çalışmaya, onu korumaya teşvik etmektedir. Çünkü köle, sahibini malında bir çoban mesabesindedir. Çoban sürüsünden nasıl mes'ûlse, o da sahibinin malından mes'ûldür. İki ecir meselesine gelince: Bunun biri, sahibine canla başla hizmet ettiği, diğeri de Rabbine güzelce ibâdette bulunduğu içindir. Burada «Kölenin ecri sahibinin ecrinden fazla olmuyor mu?» diye bir suâl hatıra gelebilirse de Kirmanı bunda bir mahzur olmadığını bildirmiştir. Yahut bu cihetten kölenin ecri fazla, başka cihetten de sahibinin ecri fazla olabilir. Burada iki hakka riayet eden kölenin, bir hakkı edâ eden köleye tercihi kasdedilmiş de olabilir. Kölenin memlûk yani milk olmakla vasıflan dırılması, her köle memlûk olmadığı içindir. Çünkü köle sözü eâmdır; bütün insanlar Allah'ın kullan, köleleridir; fakat her biri memlûk değildir. Hazret-i Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) Allah yolunda hacc ile cihâdı ve annesine iyi muameleyi istisna etmiştir. Zîrâ cihâd ile hacc için köleye sahibinin izin vermesi şarttır. Binâenaleyh bunlara re'sen kudreti yok demektir. Annesine hizmet için dahi bâzı hallerde izne muhtâc olur. Sair bedenî ibâdetlerde ise izne ihtiyaç yoktur. Mâlî ibâdetleri anmaması ya o zaman ihtiyacından fazla malı olup da sahibinin izni olmaksızın akrabasına yardım edemiyeceği, yahut onun mezhebine göre köle, izinsiz de sahibinin malında tasarruf edebildiği içindir. Hazret-i Ebû Hüreyre'nin annesi Ümeyme yahut Meymûne isminde sahâbiyye bir kadındır. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) bu kadının yiyeceği ile, giyeceği ile ve sair hizmetleri ile meşgul olduğundan onun sağlığında hacca gidememiştir. Buradaki haccdan murâd tetavvu' yani nafile hacdır. Yoksa farz olan haccı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yapmıştı. Annesine bakmayı nafile haccdan ileri tutması, ona bakmak, hizmetinde bulunmak farz olduğundandır. Hazret-i Kâ'b'in: «Ona hesab yoktur; malı az olana da yoktur.» sözünden muradı: «Köle Allah'ın hakkı ile sahihlerinin hakkını ödediği takdirde sevabı çok olur; günahı kalmaz; onun için hesaba çekilmez.» demektir. O bu sözü ya âyetten böyle bildiği için söylemiştir. Zîrâ hayır ve hasenatı çok olup kitabı sağ taralından verilenlerin az ve kolay bir hesab verecekleri âyetle beyan olunmuştur; yahut ictihad neticesi bu kanaate varmıştır. Son rivâyetteki «niimmâ» kelimesi medih fiillerinden olup «o ne güzel şey» mânâsına gelir. Bu kelime «ni'mmâ», «nümmâ» ve «naimmâ» şekillerinde okunabilir. Kâdî Iyâz'ın beyanına göre aynı kelime nu'men» şeklinde tenvînli olarak da rivâyet edilmiştir. Bu takdirde medih fiillerinden olmayıp ferah ve sevinç mânâsına isimdir. «Nu'men lehû» denilir ki, o ne bahtiyardır, demektir. |