Geri

   

 

 

 

İleri

 

10- Memlüküne Kendi Yediğinden Yedirme, Giydiğinden Giydirme ve Ona Yapamayacağı Şeyi Teklif Etmeme Bâbı

4403- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Veki rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize A'meş, Ma'rûr b. Süveyd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Rabeze'de Ebû Zerr'in yanına uğradık. Üzerinde çizgili bir aba var. di. Kölesinin üzerinde de aynı abanın bir eşi vardı. Biz Ebû Zerr'e:

— Yâ Ebâ Zerr! Bu iki abayı bir yere getirsen bir kat elbise olurdu!» dedik. Bunun üzerine Ebû Zerr şunları söyledi:

— Benimle dîn kardeşlerimden bir zât arasında münakaşa geçmişti. O zâtın annesi a'cemî idi. Ben de onu annesi sebebi ile yerdim de beni Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e şikâyet etmiş. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e rastladım.

«Yâ Ebâ Zerr! Gerçekten sen kendinde câhiliyyet bulunan bir kimsesin!» dedi.

— Yâ Resûlallah, eğer bir kimse âleme söğerse onun anasına babasına söğerler! dedim. (Tekrar):

«Yâ Ebâ Zerr! Gerçekten sen kendinde câhiliyyet bulunan bir kimsesin! Onlar sizin dîn kardeşlerin izdir. Allah onları sizin elleriniz altına vermiştir. İmdi onlara kendi yediğinizden yedirin! Kendi giydiğinizden giydirin! Onlara yapamayacakları şeyleri yüklemeyin! Şayet yüklerseniz onlara yardım edin!» buyurdular.

4404- Bize bu hadîsi Ahmed b. Yûnus da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti. H.

Bize Ebû Küreyb dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. EL

Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi A'mej'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Züheyr’le Ebû Muâviye hadîsinde

«Gerçeklen sen kendinde câhiliyyet bulunan bir kimsesin!» cümlesinden sonra: «Ebû Zerr: İhtiyarlığımın şu anında mı? dedi.

«Evet!» buyurdular.» ziyadesi; Ebû Muâviye'nin rivâyetinde:

«Evet! İhtiyarlığının şu anında!» İsa'nın hadisinde:

«Eğer köleye yapamayacağı bir iş yüklerse onu sativersin!»

Züheyr'in hadîsinde ise:

«O iş hususunda ona yardım ediversin!» ziyadeleri vardır.

Ebû Muâviye hadîsinde:

«Onu salıversin!» veya «Ona yardım odiversin!» ibareleri yoktur.

«Ona yapamıyacağı bir iş yüklemesin!» cümlesinde biter.

4405- Bize Muhammed b. El-Müsennâ ve İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Vâsıl El-Ahdeb'den, o da Ma'rûr b. Süveyd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Ebû Zerr'i gördüm. Üzerinde bir hülle vardı. Kölesinin üzerinde de aynı hüllenin bir eşi vardı. Kendisine bunun sebebini sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde bir adamla atıştıklarını; ve adamı anası ile yerdiğini anlattı.

(Dedi ki): Sonra o zât Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e giderek olanı ona anlatmış. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Gerçekten sen, kendinde cahiliyyet bulunan bir kimsesin! Bunlar sizin dîn kardeşleriniz ve hizmetçilerinizdir. Allah onları sizin eliniz altına vermiştir. İmdi her kimindin kardeşi kendi eli altında bulunuyorsa ona yediğinden yedirsin! Giydiğinden giydirsin! Onlara yapamayacakları işleri yüklemeyin! Şayet yüklerseniz o iş hususunda kendilerine yardım edin!» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî: «İmân», «Itk» ve «Edeb» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc ettiği gibi Ebû Dâvûd ve Tirmizî dahi rivâyet etmişlerdir.

Ebû Zerr (radıyallahu anh)’ın ismi Cündüb b. Cünâde'dir. Büreyr b. Cündüb olduğunu söyleyenler de vardır. Gifâr kabîlesine mensub olup Arabın büyüklerinden ve ilk müslüman olanlardandır. «Ben ilk müslüman olan dört kişinin dördüncüsüyüm.» dediği rivâyet olunur. Mekke'de müslüman olmuş; sonra kabilesinin yanına dönerek uzun müddet orada kalmıştır. Bu sebeple Bedir, Uhud ve Hendek muharebelerinde bulunamamış, fakat sonra Medîne’ye gelerek vefatına kadar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın. yanından ayrılmamıştır. Tevazu' ve zühdü hadîs-i şerifte Hazret-i Îsâ (aleyhisselâm)’ın tevazu ve zühdüne benzetilmiştir. Onun mezhebine göre bir insanın ihtiyacından fazla malını biriktirmesi haramdır.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den 281 hadîs rivâyet etmiştir. 32 târihinde Rabeze'de vefat etmiş; cenazesini İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) kaldırmıştır.

Rabeze: Medîne'nin şimalinde üç konak mesafededir.

Hazret-i Ebû Zerr'in münakaşa ettiği zâtın köle olduğu anlaşılıyor. «Menhecü'r-Râgıbîn» adlı eserin sahibi: «Bizirn bildiğimize göre bu zât Bilâl (radıyallahü anh)'dır.» diyor.

Söğmek dînen haram olduğu halde Hazret-i Ebü Zerr'in ona soğ-mesi, bu işin haram olduğunu henüz bilmediğine hamledilmiştir. Rivâyete göre Ebû Zerr (radıyallahü anh) muhatabını, annesinin siyahlığı ile yermiş ona: «Ey kara kadının oğlu!» demiştir. Bu kadın a'cemî imiş.

A'cemî: Fasîh Arapçayı bilmeyen demektir. Bu hususta Arap veya Acem olması müsavidir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ebû Zerr'in bu yaptığını câhiliyyet ahlâkı diye vasıflandırmışlar. Gerçi Ebû Zerr (radıyallahü anh): «Yâ Resûlallah, eğer bir kimse başkasına söğerse onun anasına babasına söğerler!» diyerek özür dilemiş; yani ben ona haksız yere söğmedim; evvelâ o bana söğdü; ben de ona söğdüm; demek istemişse de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu özrü kabul etmemiş, bu yaptığının câhiliyyet ahlâkından kalma olduğunu tekrarlamıştır. Zîra sö-ğen kimseye ancak söğdüğü kadar mukabelede bulunmak mubah olur. Daha ileriye giderek anasına babasına sataşmaya hakkı yoktur.

4406- Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bize Amr b. El-Hâris haber verdi ki, kendisine Bükeyr b. El-Eşecc, Fâtıme'nin âzâdlısı Aclân’dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etmiş. Şöyle buyurmuşlar:

«Yiyeceği, giyeceği memlûkün hakkıdır. Kendisine iş namına da ancak gücü yeteceği şey yüklenir.»

4407- Bize El-Ka'nebî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Davûd b. Kays, Mûsâ b. YesâVdan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Biriniz için hizmetçisi yemeğini hazırlayıp da getirdiği zaman —ki o hizmetçi yemeğin sıcağına, dumanına katlanmıştır— onu kendisi ile beraber oturtsun! O da yesin! Şayet yemek az olursa eline ondan bir yudum yahut iki yudum koyuversin!» buyurdular.

Râvi Davûd: «Yani bir lokma yahut iki lokma» diye tefsir etmiş.

Bu hadîsin ikinci rivâyetini Buhârî «Itk» ve «Et'ime» bahislerinde tahric etmiştir. Onu Tirmizî ile İmâm Ahmed dahi' rivâyet etmişlerdir. Tirmizî: «Bu hadîs hasen şahindir.» demiştir.

Bu rivâyetler El-Muhalleb'e göre yukarki Ebû Zerr hadîsini tefsîr mahiyetindedir. Çünkü Ebû Zerr (radıyallahü anh) hadîsinde yiyecekte, giyecekte köle ile sahibinin bir tutulması emrolun-muş; burada köleyi sofraya oturtup oturtmama hususunda sahibi muhayyer bırakılmıştır. Ulemâdan bazıları: «Ebû Zerr hadîsinde hizmetçiye yemek yedirme emri müsavatın vâcib olduğunu beyân için değil, kendi yeyip de köleye tattırmamanın iyi bir şey olmadığını anlatmak içindir...» demişlerdir.

İbn'l Münzir, bütün ulemaya göre hizmetçiye, bulunduğu yerde herkesin yediği yiyeceklerden yedirmek vâcib olduğunu nakletmiştir. Katık ve giyecek meselesi de öyledir.

Bu hadîslerdekî emir, bu işin farz değil, sünnet olduğuna delildir. Binaenaleyh çırağa, çobana, hizmetçiye ve köleye, kendi yediğinden yedirmeli, giydiğinden giydirmelı, onlara hoş muamelede bulunmalı, yapamıyacaklan işi teklif etmemeli, gönüllerini kırmamalıdır. Bir evin yemeğini pişiren hizmetçi elbette o yemeğin kokusunu duyacaktır. Pişirdiği yemekten ona da yedirmek, hele sofraya çağırarak onu ayrı tutmamak ahlâkın en güzellerinden ma'duttur ki, bu hadîslerin ifade ettiği mânâ da budur.

İşte İslâm'da kölecilik!.. Esîr ve köle denilince gözlerinin önüne eziyet, işkence ve tahkirden başka bir şey gelmeyen dîn düşmanları bu hadîsleri ve müslümanlarm bu husustaki muamelelerini bilseler her halde kıyas binnefis yapmakla müthiş yanıldıklarını anlar; biraz olsun yüzleri kızarırdı!

Müslümanlar hiç bir vakit aldıkları esirlerin gözlerini çıkarmamış; onlara işkence ederek öldürmemiştir. Bilâkis târîhen sabittir ki, müslümanlann halîfesi Ömer (radıyallahü anh) Kudüs’e girerken deveyi yediyor, kölesi de devenin üzerinde oturuyordu. Çünkü deveye binme nöbeti onda idî... Fakat bu işi şimdi bize çeşitli yalandan suçlar isnad ederek ayıplayan Avrupalılar yapmışlardır. Müslümanların ellerindeki esîr ve kölelere gösterdikleri evlâd ve kardeş muameleleri her tarîf ve tasavvurun üstündedir. Bu sayede İslâm âfâkını güneşler gibi aydınlatan nice benam ulemâ kölelerden yetişmiştir. Bunlar saymakla bitmez. Biz yalnız bir misal verelim: İmâm Şafiî'nin hadîste altın silsile diye isim verdiği, İmâm Mâlik, Nâfi ve İbn Ömer (radıyallahü anh) üç kişiden ibaret olup bunlardan Hazret-i Nâfi' kölelikten yetişmedir.