3- Allah'a Ma'sıyet İçin Yapılan Nezirle Kulun Elinde Olmayan Bir Şeye Yapılan Nezrin Îfası Gerekmediği Bâbı 4333- Bana Züheyr b. Harb ile Alî b. Hucr Es-Sa’dî rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb, Ebû Kılâbe'den, o da Ebû'l-Mühelleb'den, o da Imrân b. Husayn'dan naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi: Sakîf (kabilesi) Benî Ukayl'in müttefiki idiler. Derken Sakîf Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından iki kişiyi esîr ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashabı Benî Ukayl'den bir kişi esîr ettiler; onunla birlikte Adbâ' (ismindeki deve) yi de aldılar. Adam prangada olduğu halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun üzerine geldi. (Adam): — Yâ Muhammed! diye seslendi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına gelerek: «Ne istiyorsun?» diye sordu. Adam: — Beni niçin aldın? Ve hacıları geçen (devey)i niçin aldın? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (meseleyi büyültmek için): «Seni müttefiklerin olan Sakîfin cinayetinden dolayı aldım! cevâbını verdi. Sonra ondan ayrılıp gitti. Adam (tekrar) ona seslenerek: — Yâ Muhammed, yâ Muhammed! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) merhametli ve nezaketli idi. Bu sebeple ona dönerek: «Ne istiyorsun?» diye sordu. (Adam): — Ben müslümanım, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Eğer bu sözü kendi umuruna Mâlik iken söylemiş olsaydın tamamiyle kurtulurdun! cevâbını verdi. Sonra çekildi gitti. (Adam tekrar) kendilerine seslenerek: — Yâ Muhammed! Yâ Muhammed! dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yine yanına gelerek: «Ne istiyorsun?» diye sordu. (Adam): — Ben açım, beni doyur; susuzum, beni sula! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Senin hacetin bu mu?» dedi. Sonra (bu adam) o iki kişiye fidye yapıldı. Imrân b. Husayn sözüne şöyle devam etmiş: Ensârdan da bit kadın esir edildi; Adbâ dahi ele geçirildi. Kadın prangada idi. Halk develerini evlerinin önünde eğreklendiriyorlardi. Derken bir akşam bu kadın bağdan boşanarak develerin yanına geldi. Kadın bir deveye yaklaştı mı hayvan böğürüyordu. Nihayet Adbâ'ın yanına vardı. Fakat o böğürmedi; hem de pişkin bir deve idi... Hemen arka tarafına oturdu. Sonra hayvanı sürerek yola revan oldu. Kadını (n kaçtığını) hissederek aradılar taradılar fakat kadın onları âciz bıraktı. Bir de eğer Allah kendisini kurtarırsa bu deveyi boğazlamayı Allah için nezretti. Medine'ye gelince halk kendisini görerek: İşte Adbâ' Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in devesi!., dediler. Kadın, eğer Allak kendisini bu devenin üzerinde kurtarırsa onu mutlaka boğazlamayı nezrettiğini söyledi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek meseleyi kendisine anlattıklarında: «Sübhânâllah! Onu ne kötü cezalandırmış!.. Eğer Allah kendisini bunun üzerinde kurtarırsa onu mutlaka boğazlamayı nezretmiş!.. Günaha girmek için yapılan nezirle kulun elinde olmayan bir şeye yapılan nezrin îfâsı yoktur.» buyurdular. İbn Hucr'un rivâyetinde: «Allah'a ısyân etmek için nezir olmaz!» denilmiştir. 4334- Bize Ebû'r-Rabî' El-Ateki rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammâd yani İbn Zeyd rivâyet etti. H. Bize İshâk b. İbrahim ile İbn Ebî Ömer, Abdülvehhâb Es-Sekafi’den rivâyet ettiler. Her iki râvi Eyyûb'dan bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir. Hammad'ın hadîsinde: « Dedi ki: Adbâ' Benî Ukayl'den bir adamın idi. Hacıları geçenlerdendi.» ibaresi vardır. Yine onun hadîsinde: «Kadın ta'lîm terbiye görmüş bir devenin üzerinde geliverdi.» denilmiştir. Sekafî'nin hadîsinde: «Bu hayvan ta'lîmli bir deve idi.» cümlesi vardır. Adbâ': Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin devesidir. Bu hayvan gayet iyi cinsten olup önüne geçilmeyecek derecede sür'atli giderdi. «Hacıları geçen» ta'bîrinden murad da budur. Vaktiyle Benî Ukayl kabilesinden birinin malı imiş. Sonraları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e intikal etmiştir. Kitabımızın «Hacc» bahsinde de görüldüğü vecihle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Adbâ', Kasvâ' ve Ced'â' nâmlarında develeri vardı. Bunların üç ayrı deve mi yoksa bir devenin üç muhtelif adı mı olduğu ihtilaflıdır. «Ben müslümanım» diyen esîre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bu sözü kendi umuruna malik iken söylemiş olsaydın tamamiyle kurtulurdun.» diye mukabelede bulunmuştur. Bu sözden murâd: Esîr edilmezden evvel müslüman olsaydın İslâmiyet sayesinde kendin esîr olmaktan kurtulur, malın da ganimet olarak alınmazdı. Esîr edildikten sonra müslüman olduğuna göre seni öldürüp öldürmemek muhayyerliği ortadan kalkar; köle yapmakla rıdye almak arasındaki muhayyerlik kalır, demektir. Ensârdan esîr edilen kadın Hazret-i Ebû Zerr (radıyallahü anh)'ın karısıdır. |