Geri

   

 

 

 

İleri

 

2- Üçte Biri Vasiyyet Bâbı

4296- Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbrahim b. Sa'd, İbn Şihâb'dan, o da Amir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen haber verdi. Şöyle dedi:

Veda' haccında (ıztırabından) Öle yazdığım bir sızı dolayısiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni dolaşmağa geldi. Bu münasebetle dedim ki:

— Ya Resûlallah! Ağrılarım gördüğün dereceye geldi. Ben mal sahibiyim. Bir tek kızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini tesadduk edeyim mi?

«Hayır!» cevabını verdi.

— O hâlde yarısını tesadduk edeyim mi?

«Hayır! Üçte bîrini!.. Üçte bir de çok a!.. Çünkü sen mirasçılarını zengin bırakırsan bu, onları muhtaç, âleme el açar vaziyette bırakmandan daha hayırlıdır. Eğer sen bir yiyecek infak eder de onunla Allah’ın rızasını dilersen, ondan dolayı mutlaka mükâfat görürsün; karının ağzına attığın lokma dolayısiyle bile!..» buyurdu. (Ben):

— Yâ Resûlallah, arkadaşlarım (ayrıldık) dan sonra ben (burada) kalacak mıyım? dedim.

«Şayet sen geri kalır da kendisiyle Allah'ın rızâsını dilediğin bir is yaparsan mutlaka o iş sebebiyle derecen ve yüksekliğin artar! Belki de uzun zaman geri kalırsın da senden bir takım insanlar faydalanır; bir takımları da zarar görür. Allahım, ashabınıın hicretini tamama erdir; onları geri döndürme! Lâkin zavallı Sa'd b. Havledir...» buyurdular.

Sa'd Mekke'de vefat ettiği için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun hakkında taziyede bulundu.

4297- Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân Uyeyne rivâyet etti. H.

Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb baber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi.

Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bîze Abdürrazzâk haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi.

Bu râvilerin hepsi Zührî'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir.

4298- Bana İshâk b. Mansur da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Dâvûd El-Haferî, Süfyân'dan, o da Sa'd b. İbrahim'den, o da Âmir b. Sa'd'dan, o da Sa'd'dan naklen rivâyet etti. Sa'd:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beni dolaşmaya yanıma girdi...» diyerek Zührî'nin hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuş; fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Sa'd b. Havle hakkındaki sözünü zikretmemiş; yalnız: Sa'd kendisinden hicret ettiği bir yerde ölmekten çekiniyordu.» demiştir.

4299- Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasen b. Mûsâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Simâk b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Mu'ab b. Sa'd, babasından rivâyet etti. Şöyle dedi:

Hastalandım da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e haber gönderdim. (Geldi). Beni bırak, malımı istediğim gibi taksim edeyim; dedim. Razı olmadı. Yarısını (bârı) dedim. Yine razı olmadı. Üçte birini? dedim. Üçte birden sonra sükût buyurdular.

Ondan sonra artık üçte bir caiz (görülür) oldu.

4300- Bana Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşsar da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Simak'den bu isnâdla bu hadîsin tenzerini rivâyet etti. Ama: «Ondan sonra artık üçte bir caiz (görülür) oldu.» cümlesini zikretmedi.

4301- Bana Kâsım b. Zekeriyyâ da rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Hüseyn b. Alî, Zâide'den, o da Abdülmelik b. Umeyr'den, o da Mus'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi: tün malımı vasiyyef edeyim mi? dedim.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beni dolaştı. (Kendisine):

— Bütün malımı vasiyyet edeyim mi? dedim. «Hayır!» cevâbını verdi.

— Yarısını? dedim. (Yine):

«Hayır!» cevâbını verdi. Bunun üzerine:

— Üçte birini olur mu? dedim. «Evet, üçte bir de çok a!» buyurdular.

4302- Bize Muhammed b. Ebî Ömer El-Mekkî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bizs Es-Sekafî, Eyyûb Es-Sahtiyânî'den, o da Amr b. Saîd'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân El-Hımyerî'den, o da Sa'd oğullarının üçünden, onların hepsi de babalarından nakletmiş olmak üzere rivâyette bulundu ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de Sa'd'ın yanına onu dolaşmağa girmiş. Derken Sa'd ağlamış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Neye ağlıyorsun?» diye sorunca:

— Kendisinden hicret ettiğim bir yerde Sa'd b. Havle'nin öldüğü gibi ölmekten korktum da... cevâbını vermiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa:

«Allahım, Sa'd'e şifâ ver! Allahım, Sa'd'e şifâ ver!» diye duâ etmiş. Sa'd: Yâ Resûlallah, benim çok malım var, fakat bana yalnız kızım mirasçı oluyor; bütün malımı vasiyyet edeyim mi? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hayır!» cevâbını vermiş.

— Ya üçte ikisini? demiş. (Yine): «Hayır!» cevâbını almış.

— Öyle ise yarısını? demiş. (Yine): «Hayır!» buyurmuş.

— Üçte biri? demiş.

Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Üçte biri olur. O da çok a!.. Zira senin malından verdiğin sadaka sadakadır. Ama çoluk çocuğuna verdiğin nafaka da bir sadaka; karının senin malından yediği miktar da bir sadakadır. Şüphesiz ki aileni hayırla (yahut maişetle) bırakman, onları âleme el açar vaziyette bırakmandan dahc hayırlıdır.» buyurmuş ve eliyle işaret etmiş.

4303- Bana Ebû'r-Rabi El-Atekî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb; Amr b. Saîd'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân El-Hımyeri'den, o da Sa'd oğullarının üçünden naklen rivâyette bulundu. (Bunlar) Sakafî hadîsi gibi:

«Sa'd Mekke'de hastalandı da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) unu dolaşmağa geldi...» demişler.

4304- Bana Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülâlâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâm, Muhammed'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Sa'd b. Mâlik'in çocuklarından üçü rivâyet etti. Her biri kardeşinin rivâyeti gibi rivâyette bulundu; ve Amr b. Saîd'in Humeyd El-Hımyerî'den rivâyet ettiği hadîs gibi: «Sa'd Mekke'de hastalandı da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu dolaşmağa geldi...» dedi.

Bu hadîsi Buhârî «Cenâiz», «Megâzî», «Deavât», »Hicret», «Tıbb», «Ferâiz», «Vesâyâ» ve «Nefakaat» bahislerinin on yerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce «Vasâyâ»da; Nesâî »Vasâyâ», «Işretü'n-Nisâ» ve «El-Yevm ve'Meyle»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin dolaşmağa gittiği hasti Hazret-i Sa'd b. Ebî Vakkâs (radıyallahü anh)'dır. Hadisin metninde tasrîh edildiği vecihle vak'a Haccetü'l-Vedâ'da yani hicretin onuncu yılında Mekke'de geçmiştir. Süfyân b. Uyeyne bu vak'anın Mekke fethedildiği gün cereyan ettiğini söylemişse de doğru değildir. Beyhakî: «Süfyan cemaate muhalefet ederek Mekke fethedildiği gün, dedi ama doğrusu veda' haccında geçmiştir.» diyor.

Hadîsin buradaki rivâyetlerinden de anlaşılıyor ki, Hazret-i Sa'd vaktiyle terk ettiği eski vatanında ölmekten korkarak ağlamıştır. Bunun sebebi, Mekke'de ölmenin hicretine yahut hicretinin sevabına dokunacağından korkmasıdır. Yahut Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashabı gittikten sonra Mekke'de kalmaktan korkmuştur. Çünkü ashâb-ı kirâm terk ettikleri bir yere tekrar dönmekten çekinirlerdi.

Sa'd (radıyallahü anh) zengindi. Bahsettiği bir tek mirasçısı, kızı Âişe (radıyallahü anha)'dır. Fakat bu sözle o başka çocuğu ve yakın mirasçısı olmadığını anlatmak istemiştir. Yoksa ferâiz ilmine göre «afia-be» sayılacak mirasçıları vardı. Bazıları: «Bu sözden maksat, malûm hisse sahibi mirasçı bırakmadığını anlatmaktır.» demişlerdir; hattâ kadınları kasdettiğini söyleyenler de olmuştur. Hazret-i Sa'd bu sözü erkek çocukları doğmazdan evvel söylemiştir.

Rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Sa'd'in yanında birini bırakmış ve şayet Sa'd (radıyallahü anh) Mekke'de ölürse oraya defnetmemesini kendisine tenb'îh buyurmuştur.

Hadîsin sonunda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in:

«Lâkin zavallı, Sa'd b. Havle'dir.» buyurduğu görülüyor. Bu zâtın kıssası ihtilaflıdır. Bâzılarına göre zavallı sayılması Mekke'den hicret etmeyip orada öldüğü içindir. Buhârî'nin beyanına göre Bedir harbine iştirak etmiş; sonra Mekke'ye giderek orada vefat etmiştir.

İbn Hişâm bu zâtın ikinci hicrette Habeşistan'a gittiğini, Bedir harbine ve diğer gazalara iştirak ettiğini ve hicretin onuncu yılı Haccetü'l-vedâ'da Mekke'de vefat ettiğini kaydetmektedir. Başka bir kavle göre Sa'd b. Havle (radıyallahü anh) hicretin yedinci yılında akdedilen barış sırasında Medîne'yi terk ederek ayrılmıştır. Bu kavle bakılırsa zavallılığının sebebi, kendi arzusu ile Mekke'ye dönerek orada ölmesidir. Birinci kavle göre ise sebep mut-îak surette Mekke'de ölmesidir; zîrâ muhacirlikten kazandığı tam sevab elden gitmiştir.

Bu hadîsin Humeyd b. Abdirrahmân tarikiyle Sa'd (radıyallahü anh) oğullarının üçünden nakledilen rivâyeti mürseldir. Çünkü Hazret-i Sa'd'in oğulları tâbiîndendirler. Muttasıl olan ilk rivâyetten sonra İmâm Müslim'in bu mürsel rivâyeti kitabına alması, bu babta râvilerin ihtilâfını göstermek içindir. Kâdî Iyâz diyor ki: «Bu ve buna benzer şeyler, Müslim'in kitabının başında yeri geldikçe bildireceğini va'dettiği illetlerdendir. Bâzı kimseler, onun bu gibi hadîsleri münferiden tahrîc ettiğini ve îzâh edemeden öldüğünü zannetmişlerdir. Doğrusu şudur ki: Bu şerhin başında da anlattığımız gibi, Müslim bu illetleri kitabının muhtelif yerlerinde zikretmiştir. Bu hilaf bu rivâyetin doğruluğuna ve hadîsin esas itibariyle sıhhatine dokunmaz; zîra hadîsin aslı Humeyd'in Sa'd oğullarından naklettiğinden başka rivâyetlerle sabit olmuştur. Müslim'in bazı ta'rîkle-rinde Sa'd oğularından meysul rivâyeti de sabit olmuştur...»

Bir hadîs hem muttasıl hem mürsel olarak rivâyet edilirse sahih kavle göre ona muttasıl hükmü verilirdiğini kitabımızın başında görmüştük.

«......» cümlesindeki birinci «sülüs»ü mansub ve merfû' okumak caizdir. Mansub okunması (iğrâ1) yahut fiil takdirine göredir. «Üçte birini ver!» mânâsına gelir. Merfû' okunması fi'linin faili olması sebebiyledir; yahut (sülüs) mübtelâ olup haberi atılmıştır. Bunu haber kabul edip mübtedasını mahzuf saymak dahi caizdir, ifâdesindeki (lokma) kelimesinin sonu dahi merfu', mansub ve mecrur okunabilir. Merfû' okunduğu takdirde (hattâ) ibtidâiye olup haberi cümlesidir. Mecrûr okunursa (hattâ) harfi cerr; mansub okunursa atıf harfi olur.

İlk rivâyetin sonundaki: «Sa'd Mekke'de vefat ettiği için. . taziyede bulundu.» cümlesi râvinin sözüdür. Bu sözü söyleyen bazılarına göre Hazret-i Sa'd b. Ebî Vakkaas'dır. Zührî'nin sözü olduğunu iddia edenler de vardır.

4305- Bana İbrahim b. Mûsâ Er-Râzî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize îsa yani İbn Yûnus haber verdi. H.

Bize Ebü Bekir b. Ebî Şey be ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H.

Bize Ebû Küreyb dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Nümeyr rivâyet etti.

Bu râvilerin hepsi Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da İbnİ Abbâs'dan naklen rivâyette bulunmuşlardır. İbn Abbâs şöyle dedi:

İnsanlar üçte birden dörtte bire inmelidirler. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Üçte bir olur... Üçte bir de çok a!..» buyurdular. Vekî'în hadîsinde:

«Üçte bir de büyüktür yahut çoktur.» denilmiştir.

Bu hadîsi Buhârî, Nesâî ve İbn Mâce «Vasâyâ» bahsinde taline etmişlerdir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) bu hükmü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üçte biri çok diye vasıflandırmasından almıştır. Vekî'in rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in «Kesir» mi yahut «Kebîr» mi dediğinde râvi şekketmiştir.

Malın üçte birini vasiyyet etmenin caiz olduğuna icmâ' vardır. Ashâb-ı kirâmdan Zübeyr (radıyallahü anh) malının üçte birini vasiyyet etmiştir. Vasiyyetin dörtte birden mi yoksa beşte bir veya altıda birden mi yapılması hususunda ihtilâf edilmiştir. Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) malının beşte birini vasiyyet etmiş; ve: «Allahü teâlâ mü'minlerin ganimetlerinden beşte bire razı oldu.» demiştir. Ömer (radıyallahü anh) dörtte birini vasiyyet etmiştir. Hattâ İshâk: «İbn Abbâs'dan rivâyet olunduğu vecihle dörtte biri vasiyyet etmek sünnettir.» demiştir. Hazret-i Ali'nin: «Beşte biri vasiyyet etmem bence dörtte birden daha makbul; dörtte biri vasiyyet etmem de üçte birden daha makbuldür.» dediği rivâyet olunur. Bir takımları altıda birin vasiyyet edilmesini, diğerleri onda biri tensîb etmişlerdir. İbrâhîm Nehaî , mirasçılardan birinin hissesi kadar vasiyyetin kerîh görülürdü-ğünü bu sebeple altıda bir, üçte birden daha muteber sayıldığını söylemiştir.

Bazıları, malı az olan kimsenin hiç vasiyyet etmemesini muvafık görmüşlerdir. Bu kavil Hazret-i Ali, İbn Abbâs ve Âişe (radıyallahü anhûma) hazerâtından rivâyet olunmuştur.

Fukahânın ekserisine göre bir kimsenin malının üçte birinden fazlasını vasiyyet etmesi caiz değildir. Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh) «Bir kimsenin mirasçısı olmasa bile malının üçte birinden fazlasını vasiyyet etmesi caiz değildir.» demiştir. İmâm Mâlik, Evzâî, Şafiî ve Hasen b. Hayy'ın mezhepleri budur.

Hanefîler'le Şerîk b. Abdillâh , Mesrûk ve İshâk üçte birden fazlasının vasiyyet edilebileceğine kail olmuşlardır. Bu kavil İbn Mes'ûd ile Ubeyde (radıyallahü anhûma) hazeratından rivâyet olunmuştur.