22- Bir Kimsenin Ödünç Bir Şey Alıp da Ondan Daha İyisini Vermek Suretiyle Ödemesi Bâbı ve «Sizin En Hayırlınız Borcunu En İyi Ödeyeninizdir» Hadisi 4192- Bize Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb, Mâlik b. Enes'den, o da Zeyd b. Eslem'den, o da Atâ' b. Yesâr'dan, o da Ebû Râfi'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamdan ödünç olarak genç bir deve almış. Sonra kendilerine sadaka malı bir takım develer gelmiş; ve Ebû Râfi'a o zatın devesini ödemesini emir buyurmuş. Derken Ebû Râfi' dönerek: Develerin içinde altı yaşındaki seçkinden faskasını bulamadım, demiş. Bunun üzerine: «Ona onu ver; zîra insanların en hayırlısı borcunu en iyi ödeyenlerdir.» buyurmuşlar. 4193- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid b. Mahled, Muhammed b. Ca'fer'den rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Zeyd b. Eslem'den dinledim. (Dedi ki): Bize Atâ' b. Yesâr, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in âzadlısı Ebû Râfi'den naklen haber verdi. Ebû Râfi': «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ödünç olarak genç bir deve aldı...» diyerek hadîsin mislini rivâyet etmiş. Şu kadar var ki: «Zîrâ Allah'ın kullarının en hayırlısı (borcunu) en iyi Ödeyenleridir.» şeklinde söylemiş. 4194- Bize Muhammed b. Beşşâr b. Osman El-Abdiy rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Seleme b. Küheyl'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi: Bir adamın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de alacağı vardı. Bu sebeple ona ağır lâkırdı söyledi. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’hı ashabı onu paylamak istediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) i «Hak sahibinin gerçekten konuşma hakkı vardır.» diyerek onlara: «Bu adam için bir baş deve satın alın da kendisine verin!» buyurdu. Ashâb: Biz ancak onun devesinden daha a'lâsını buluyoruz; dediler. «Öyle ise onu satın alın da kendisine verin; zira sizin en hayırlılarınızdan biriniz (yahut sizin en hayırlınız) borcu hususunda en iyi olanınızdır.» buyurdular. 4195- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Vekî', Alî b. Sâlih'den, o da Seleme b. Kübeyl'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ödünç bir baş deve aldı da (yerine) ondan daha üstün bir baş deve verdi ve: «Sizin en hayırlılarınız borç ödeme hususunda en İyi olanlarınizdir.» buyurdular. 4196- Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân, Seleme b. Küheyl'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den alacaklı olduğu bir deveyi istemeğe geldi de: «Ona kendi devesinden daha üstün bir baş deve verin!» buyurdu. Bir de: «Sizin en hayırlınız, borç ödeme hususunda en iyi olanmizdır.» buyurdular. Aynı mânâda olan bu hadîslerden Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivâyetini Buhârî «Vekâle» ve «İstikraz» bahislerinde; Nesâî «Buyû'»da; İbn Mâce «Ahkâm»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Sinn: Zâtü's-sinn yani muayyen bir yaş sahibi mânâsına gelir. Lügat kitaplarında devenin on yaşma kadar her yaşta ayrı isim taşıdığı zikredilir. Ebû Dâvûd bunları «Sünen»inde şöyle sıralamıştır: Huvar: Süt emen yavru deve; Fasîl: Memeden ayrılmış deve yavrusu; İbn mehâd: İki yaşına girmiş erkek yavru; dişisine Bintü mehâd derler. İbn Lebûn: Üç yaşma girmiş erkek yavru, dişisine Bintü Lebûn denilir. Hıkk: Dört yaşma girmiş erkek yavru, dişisine Hikka derler. Ceza': Beş yaşma girmiş erkek yavru, dişisine Cezea derler. Seniy: Altı yaşma girmiş erkek deve, dişisine Seniyye denir. Rabâi: Yedi yaşına girmiş deve, dişisine Rabâıyye derler. Sedîs yahut Sedes: Sekiz yaşına girmiş deve; Bâzilt Dokuz yaşına'girmiş deve; Muhallef: On yaşına girmiş deve demektir. Bu yaştan sonra devenin ayrıca adı yoksa da: «Bâ-zilu âm; Bâzilü âmeyn»; «Muhallefü âm, Muhallefü âmeyn, Muhallefü selâseti a'vâm...» diye isimler vererek on beş yaşına kadar çıkarlar. Bekr: Devenin küçüğü mânâsına gelir. İnsanın küçüğüne çocuk denildiği gibi, devenin küçüğüne de Bekr, dişisine Bekra ve Kalûs denilmiştir. Mehâsin: Kâdî Iyâz'ın beyânına göre mahsenin cem'idir; iyiler demektir, fakat ekseriyetle (ensen)’in cem'i olan (ehâsin) şeklinde kullanılır. Mehâsin aslında bedenin güzel yerleri demek olduğuna göre bu kelimenin «zevu'l-mehâsin» yani- güzel uzuvlara Mâlik mânâsında kullanılmış olması da ihtimâl dahilinde görülmüştür. |