Geri

   

 

 

 

İleri

 

15- Sarf Bâbı ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı

4143- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Rurah dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da Mâlik b. Evs b. el-Hadesân'dan naklen haber verdi ki, şunu söylemiş: Ben «Altınla dirhem bozduracak var mı? diye (seslene) rek geldim. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattâb'ın yanında bulunan Talha b. Ubeydillâh: Göster bize altınını! Sonra hizmetçimiz geldiği vakit bize gel de sana gümüşünü verelim! dedi. Bunun üzerine Ömer b. El-Hattâb: Vallahi olamaz! Ya bunun gümüşünü (peşin) verirsin yahut altınını iade edersin! Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Altınla gümüş satın almak ribâdır; meğer ki, ikisi de peşîn ola! Buğdayla buğday satın atmak ribâdır; meğer ki ikisi de peşîn ola! Arpa ile arpa satın almak ribâdır; meğer ki peşîn ola! Hurma ile hurma satın almak ribâdır; meğer ki ikisİ de peşîn ola!» buyurdular, dedi.

4144- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İshâk, İbn Uyeyne'den, o da Zührî'den naklen bu isnadla rivâyette bulundular.

Bu hadisi Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesai «Buyû'» bahsinde; İbn Mâce «Ticârât»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir

«Hâe» kelimesi med ve kasırla yani hai çekerek ve çekmiyerek iki Şekilde okunmuştur. Çekerek okunması daha meşhurdur. Bu kelimenin aslı «Hâke» olup, al şunu, manasınadır. Malı alan da aynı kelimeyi söyler. Şu halde kelimenin sonundaki hemze kâfdan bedel olarak değiştirilmiştir. Bu takdirde kelime «Hâe» ve «Hâi» şekillerinde okunabilir.

-Kasırla yani sonuna hemze getirmeksizin kelimeyi çekmeden okuyanlara göre vezni «Hâfe» gibidir. Müfredinde «Hâ», tesniyesinde «Hâ-â», ceminde «Hâû» denilir. Bazıları bu kıraate göre kelimenin tesniye cemi ve müennes yapılamayıp, bu şekillerin her birinde «Hâ» diye okunacağını iddia etmişlerdir. Bu takdirde kelime «sus» mânâsına gelen «Sah» gibi bir ses ismi olur. Kâdî Iyâz'ın beyanına göre bu kelimede üçüncü bir kıraat daha vardır ki «Hâeke» denilir; mânâsı iki tarafın kabzı yani mallan ellerine almasıdır.

Hadîs-i şerîf ribâ malları satılırken her iki malda aynı ribâ illeti bulunursa, tekabuz yani her iki tarafın teslim alması şart olduğuna delildir. Meselâ: Altın verip altın almak isteyen kimse karşısındakine «Şunu al», o da «Ver» diyerek ikisi de almak istedikleri malı tesellüm edeceklerdir. cümlesi zarf olmak üzeri mahallen mansubtur. Müstesna minh mukadder olup: şeklinde takdir edilir. Bu şekildeki diğer cümlelerin i'rabı hep böyledir.

4145- Bize Ubeydullah b. Ömer el-Kavârîrî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd Eyyûb'dan, o da Ebû Kılâbe'den naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi:

Şam'da Müslim b. Yesâr'ın bulunduğu bir halkada oturuyordum. Derken Ebû'l-Eş'as geldi. Cemaat: Ebû'l-Eş'as (geliyor) Ebû'l-Eş'as dediler... Ebul-Eş'as oturdu. Ben kendisine: Ey kardeşimiz (bize) Ubâde b. Sâmit'in hadîsini naklet, dedim. Hay hay dedi (ve şunları söyledi: Bir gazaya çıktık; ordunun başında Muâviye vardı. Birçok ganimetler aldık. Aldığımız ganimetler arasında bir gümüş kap da vardı. Muâviye bu kabı halkın bağışları arasında satmasını bir adama emretti. Halk bu alış-verişe koşuştular. Derken Ubâde b. Sâmit bunu duyarak ayağa kalktı ve şunları söyledi:

«Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i altına mukabil altın, gümüşe mukabil gümüş, buğdaya mukabil buğday, arpaya mukabil arpa, hurmaya mukabil hurma, tuza mukabil tuz satmayı yasak ederken işittim; ancak misli misline peşin olarak satılırsa o başka... Her kim ziyade verir veya alırsa muhakkak ribâ yapmıştır...

Bunun üzerine halk aldıklarını geri verdiler. Bu iş Muâviye'nin kulağına vardı. Hemen hitabede bulunmak üzere ayağa kalkarak şunları söyledi:

Dikkat... Bazı kimselere ne oluyor ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir takım hadisler rivâyet ediyorlar!.. Biz de onu görüyor, sohbetinde bulunuyorduk, ama bunları ondan işitmedik. Derken Ubâde kalktı ve kıssayı tekrarladı. Sonra: Muâviye hoşlanmasa da (yahut Muâviye çatlasa da) biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiklerimizi mutlaka söyleyeceğiz. Ordusunun içinde onunla bir karanlık gece (bile) beraber bulunmamak umurumda değil!..

Hammâd: Bunu yahut benzerini söyledi, demiştir.

4146- Bize İshâk b. İbrahim ile İbn Ebî Ömer beraberce Abdülveh-hâb es-Sekafî'den, o da Eyyûb'dan bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet ettiler.

4147- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amr En-Nâkıd ve İshak b. İbrâhîm rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Şeybe'nindir. İshak «Bize haber verdi» tâbirini kullandı. Ötekiler: «Bize Vekî' tahdîs etti» dediler.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Hâlid el-Hazzâ'dan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû’l-Eş'as'dan, o da Ubâde b. Sâmit'den naklen rivâyet etti, Ubâde şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Altın mukabilinde altın, gümüş mukabilinde gümüş, buğday mukabilinde buğday, arpa mukabilinde arpa, hurma mukabilinde hurma ve tuz mukabilinde tuz misli misline, birbirine müsavi olarak peşin satılırlar. Ama bu sınıflar değişirse peşin olmak sortiyle istediğiniz gibi satın!» buyurdular. Buyurdular.

4148- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmail b. Müslim el-Abdî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Mütevekkil En-Nâcî, Ebû Saîd El-Hudrî’den rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Altına mukabil altın, gümüşe mukabil gümüş, buğdaya mukabil buğday, arpaya mukabil arpa, hurmaya mukabil hurma, tuza mukabil tuz misli misline peşin satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa muhakkak ribâ yapmıştır. Alanla veren bu hususta müsavidir.» buyurdular.

4149- Bize Amr en-Nâkıd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman er-Rab'î haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Mütevekkil En-Nâcî, Ebû Saîd El-Hudrî'den rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Altına mukabil altın misli misline satılır...» buyurdular ve râvi yukarıki hadîsin, mislini rivâyet etmiştir.

4150- Bize Ebû Küreyb Muhammed b. El-Alâ ile Vâsıl b. Abdilâ'la rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl, babasından, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Hurma mukabilinde hurma, buğday mukabilinde buğday, arpa mukabilinde arpa ve tuz mukabilinde tuz misli misline peşin satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa, muhakkak ribâ yapmıştır. Ancak cinsleri değişirse o başka!» buyurdular.

4151- Bana bu hadîsi Ebû Saîd el-Eşecc de -rivâyet etti. ve dedi ki): Bize el-Muhâribî, Fudayl b. Gazvân'dan bu isnâd ile rivâyette bulundu, yalnızla, » kaydını zikretmedi.

4152- Bize Ebû Küreyb ile Vâsıl b. Abdilâ'lâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn FudayI, babasından, o da İbn Ebî Nu'm'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Altın mukabilinde altın, tartısı tartısına, misli misline; gümüş mukabilinde gümüş dahi tartısı tartısına, misli misline satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa bu (yaptığı) ribâdır.» buyurdular.

4153- Bize Abdullah b. Mesleme El-Ka'nebî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman yani İbn Bilâl, Mûsâ b. Ebî Temîm'den, o da Said b. Yesâr'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Dînâr dînâr mukabilinde satılır; aralarında fazlalık yoktur. Dirhem de dirhem mukabilinde satılır; aralarında fazlalık yoktur.» buyurdular.

4154- Bana bu hadîsi Ebû't-Tâhir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Ben Mâlik b. Enes'i: «Bana Mûsâ b. Ebî Temim bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi.» derken işittim.

Bu rivâyetlerde kendilerinde, ribâ yani faiz cereyan eden mallar nassan beyan buyurulmuştur. Bunlar: Altın, gümüş, buğday, arpa, kuru hurma ve tuzdur. Sair malların bunlara kıyas edilip edilemeyeceği hususunda ulemânın kavillerini az yukarıda görmüştük. Burada şunu da ilâve edelim ki, illetde müşterek olmayan ribâ malları fazlalıkla ve keza veresiye satılabilir. Meselâ; altınla buğday, gümüşle arpa bütün ulemânın ittifakiyle bu şekilde satılabilir; fakat ribâ malları cinsi cinsine olursa biri peşin, diğeri veresiye ve keza biri noksan, diğeri fazla olarak sa-tılamadığı gibi, teslim ve tesellüm yapılmadan satış meclisinden ayrılmak da caiz değildir. Satılan malların cinsleri muhtelif olursa, peşin teslim edilmek şartiyle fazlalık caizdir. Meselâ; bir Ölçek buğday iki ölçek arpa mukabilinde satılabilir.

Ubâde b. Sâmit (radıyallahü anh) hadîsi buğdayla arpanın ayrı ayrı iki cins olduğuna delildir, ki İmâm A'zam, İmâm Şafiî, Sevri ve diğer birçok ulemânın mezhepleri de budur.

İmâm Mâlik, Leys , Evzâî, Medine ve Şam ulemâsının mütekaddimleri bunları bir cins saymışlardır. Bu kavil Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'dan da menkuldür.

«Her kim ziyade verir veya alırsa, muhakkak ribâ yapmıştır.» cümlesinden murâd: Ziyâdeyi veren de alan da haram olan faizciliği yapmış ve Allah'a âsi olmuş sayılırlar demektir.

Bu rivâyetlerde geçen «yeden bi yedin» yani peşinen tâbiri bütün ulemâya göre teslim ve tesellümün şart olduğuna delildir. Bu hususta yalnız İsmail b. Uleyye muhalefet etmiş, cinsi cinsine satılmayan mallarda teslim ve tesellüm yapılmadan satış meclisinden ayrılmanın caiz olduğunu söylemiştir. Nevevî bunun hadîslere ve ic-ma'a muhalif olduğunu kaydettikten sonra: «İhtimal o bu hadîsi duymamıştır; duymuş olsa muhalefet etmezdi.» diyor. Hadîs-i şerîf sahabenin sünneti teblîge ne derece büyük ihtİmâm gösterdiklerine delildir.