Geri

   

 

 

 

İleri

 

14- Arıyyeler Müstesna Olmak Üzere Kuru Hurma Mukabilinde Yaş Hurma Satmanın Haram Kılınması Bâbı

3958- Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. Dedi ki: Bize Huceyn b. Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Ukayl'den, o da İbn Şihâb'dan, o da Saîd b. Müseyyeb'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) miizâhene ve münâkale satışından nehî buyurmuş. Müzâbene: Hurmanın yemişinin kuru hurma mukabilinde satılması; muhâkale de: Ekinin buğday mukabilinde satılması ve yerin buğday mukabilinde kiralanmasıdır.

Saîd Şöyle dedi: Bana Salim b. Abdillâh, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: «Olgunlaştığı zahir olmadıkça meyveyi satın almayın; kuru hurma mukabilinde taze hurmayı da satın almayın!» buyurmuşlar. Salim şunu söyledi:

3959- Bana Abdullah, Zeyd b. Sâbit'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra ariyyenin taze veya kuru hurma mukabilinde satılmasına ruhsat vermiş, bundan başkasına ruhsat vermemiş.

3960- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den, onun da Zeyd b. Sabi t'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ariyye sahibine onu göz kararı ile kuru hurma mukabilinde satmak için ruhsat verdi.

3961- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Bilâl, Yahya b. Saîd'den naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bana Nafi' haber verdi ki, Abdullah b. Ömer'i, Zeyd b. Sâbit'den naklen rivâyet ederken dinlemiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bir ailenin göz karariyle kuru hurma mukabilinde alarak taze tâze yiyecekleri ariyye hakkında ruhsat vermiş.»

3962- Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvehhâb rivâyet etti.

(Dedi ki): Yahya b. Saîd'i: Bu isnadla bu hadîsin mislini bana Nâfi' haber verdi; derken işittim.

3963- Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüşeym, Yahya b. Saîd'den naklen bu isnadla haber verdi. Yalnız o: «Ariyye, bir kavme tahsis olunan hurmalıktır. Onlar da onu göz karariyle kuru hurma mukabilinde satarlar.» dedi.

3964- Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Yahya b. Saîd'den, o da Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den naklen rivâyet etti. (Abdullah Şöyle dedi: Bana Zeyd b. Sabit rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), mukabilinde göz ka-rariyle kuru hurma vermek suretiyle (yapılan) ariyye satışına ruhsat vermiş.

Yahya şöyle dedi: «Ariyye, bir kimsenin çotuğuna çocuğuna taze hurma yedirmek için birkaç hurma ağacının yemişini göz kararı ile kuru hurma vererek satın almasıdır.»

3965- Bize İbn Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den, o da Zeyd b. Sâbit'den naklen rivâyette bulundu ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ariyyeler hakkında göz karariyle ölçerek satışa ruhsat vermiş.

3966- Bize bu hadîsi İbn Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, Ubeydullah'dan bu isnâdla rivâyette bulundu; ve: «Göz karariyle alınmasına» dedi.

3967- Bize Ebû'r-Rabî' ile Ebû Kâmil rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd rivâyet etti. H.

Bana bu hadisi Alîyyübnü Hucr da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmail rivâyet etti. Her iki râvi Eyyûb'dan, o da Nâfi'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) göz kararı ile ariyyelerin satılması hakkında ruhsat vermiştir.

Bu hadîsi Buhârî «Büyü'» bahsinin bir iki yerinde, Tirmizî «Buyû'»da; Nesâî «Büyü'» ve «Şurût» bahislerinde; İbn Mâce «Ticâret»de muhtelif râvilerden tahrîe etmişlerdir.

Hadîsin ilk rivâyetinde müzâbene ve muhakale nâmı verilen satışların memnu' olduğu bildirilmekte ve bunların ta'rîfi yapılmaktadır. Bu husustaki tafsilât Bâbımızın İbn Ömer (radıyallahü anh) hadîsinde görülecektir. Biz burada «Ariyye»den bahsedeceğiz; zira Hazret-i Zeyd rivâyetlerinin sıklet merkezi odur.

Ariyye: Yemişi başkasına bağışlanmış hurma ağacı demektir. Kelimenin aslı «Arâ-ya'rû) dur; yani nâkıs-ı vâvîdir. Bu takdirde ariyye: faîle vezninde olup mef'ul mânâsında kullanılmıştır; maksûd hurma demek olur. Mamafih nâkıs-ı yâî yani (Ariye-ya'râ) aslından gelmiş olması da muhtemeldir. Ve bu sefer fail mânâsında kullanılmış olur. (Ariye) elbisesini çıkardı demektir. Ariyye hurması haram kılınan satışlardan hâriç kaldığı için ona bu isim verilmiştir. Bazıları bu kelimenin yemişi bağışlanan hurma ağacına verlen bir ism-i hâs olduğunu söylemişlerdir. Şu halde ariyye satış değil, bağıştır.

Ulemâ (Ariyye) nin şer'an tefsirinde de ihtilâf etmişlerdir. İmâm Mâlik, Evzâî, İmâm Ahmed ve İshâk'a göre bu hadîste zikri geçen ariyyeden murâd: Bir kimsenin bahçesinden bir veya iki hurma ağacını bir seneliğine başkasına vermesidir. Bir takım ulemâ:

«Ariyye: Bir kimsenin iki-üç hurma ağacını başkalarına vermesi, onların da bu hurmaların yemişini göz karariyle kuru hurma karşılığında satmalarıdır.» demişlerdir. Yahya b. Saîd el-Ensârî ile Muhammed b. İshâk’ın mezhepleri budur. Mezkûr kavil Hazret-i Zeyd b. Sabit'ten rivâyet olunmuştur. Süfyân b. Hüseyn ile Süfyân b. Uyeyne'nin kavilleri de bu ise de onlara göre bu bağış yalnız fakirlere yapılır. Bu hurmaların yemişini satmak ihtiyaçlarından dolayı onlara mubah kılınmıştır.

İmâm Şafiî ile Ebû Sevr ariyyeyi şöyle ta'rîf etmişlerdir: «Taze hurma zamanı gelince bazı fakirler para bulup onu alamazlar. Bu gibilerin ellerinde senelik yiyeceklerinden artma kuru hurma bulunur, işte ariyye, beş vesktan az olmak şartiyle bunların göz karariyîe kuru hurma vererek tazesini satın almalarıdır.» Onlara göre hurma ile üzümden başka meyvelerde ariyye yoktur.

Buradaki göz kararından maksad: Taze hurma kuruduğu zaman ne kadar kalacağını tahmin etmektir. Yani taze hurma kuruduğu zaman ne kadar kalacaksa alıcı o kadar kuru hurma verecek, bu suretle verdiği aldığına denk olacaktır.

Tahâvî'nin beyanına göre İmâm A'zam ariyyeyi şöyle ta'rîf edermiş: «Bizce bunun mânâsı: Bir kimsenin hurma ağaçlarından birini başkasına tahsis etmesi, fakat teslîm edemeyeceğini aklı keserek va'dinde durmuş olmak için onun yerine göz karariyle kuru hurma vermesidir.»

Bazılarına göre ariyye: Hurmadan verilen atiyye ve teberru'dur. Araplar kıtlık senelerinde hurması olmayanlara bir miktar hurma verir ve bununla iftihar ederlerdi.

Nevevî diyor ki: «Ariyye, bir tahmincinin birkaç hurma ağacı üzerinde tahminde bulunarak: Bu ağaçlardaki hurma kuruduğu vakit meselâ; üç yük kalır, demesi; hurma sahibinin de ağaçlardaki taze hurmayı birine üç yük kuru hurma mukabilinde vermesi ve o mecliste hesaplaşarak alıcının kuru hurmayı, satıcının da tahliye suretiyle taze hurmayı teslim ve tesellüm etmeleridir. Beş veskten azda bu caiz; fazlasında caiz değildir. Tam beş veskte caiz olup olmadığı hususunda İmâm Şafiî'den iki kavl rivâyet olunur ki, bunların esah olanına göre caiz değildir. Zira esas itibariyle kuru hurma mukabilinde taze hurma satmak haramdır. Ariyyelere ruhsat verilmiştir. Bu ruhsatın beş veskta mı yoksa daha azda mı olduğunda râvi şekk etmiştir. Binâenaleyh yakînen malûm olanla amel icâb eder ki, o da beş veskten az olmasıdır. Beş vesk ise haram olarak kalır.

Esah kavle göre ariyye zengin fakir herkese caizdir. Meyvelerde burma ile üzümden başkasında ariyye caiz değildir. Zaif bir kavle göre ariyye fakirlere mahsustur ve yalnız hurma ile üzüme münhasır değildir. İşte ariyye hakkında şafiî mezhebinin tafsilâtı budur. İmâm Ahmed'le diğer bazı ulemânın mezhepleri de budur. İmâm Mâlik ile Ebû Hanîfe ariyyeyi başka şekilde te'vîl etmişlerdir. Ama hadîslerin zahirleri onların te'villerini reddetmektedir.»

Ebû Ömer İbn Abdilberr (368-463): İmâm Mâlik'in mezhebini şöyle hülâsa etmiştir: «Ariyye: Bir kimsenin beş vesklik veya daha az olan bahçesini başkasına hibe etmesi, sonra meyve kemâle gelince hibe ettiği şahıstan onu satın almak istemesidir. Bedelini göz kararı ile kuru hurmadan vermek şartiyle meyve toplanırken bu satış mubah kılınmıştır. Peşinen caiz olmadığı gibi, hibe edilen şahıstan başkasına da caiz değildir. Çünkü ruhsat yalnız ona verilmiştir. Ama hurmayı başkasına para ile satabilir...»

Hazret-i Zeyd hadîsinin ilk rivâyetindeki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra ariyyenin taze veya kuru hurma mukabilinde satılmasına ruhsat vermiş; bundan başkasına ruhsat vermemiş.» ifadesiyle istidlal eden bazı ulemâ Hanefîler'in ariyyeyi satış değil bağış saymalarına şöyle mukabele etmiştir: «Bu hadîs Hanefîler'den. kuru hurma karşılığında taze hurma satmanın yasak edilmesini umum mânâsına hamledip ariyye satışının bu umumdan müstesna olduğunu kabule yanaşmayanlara red cevâbı hususunda vârid olan en açık delillerdendir. Onlar hurma mukabilinde hurma satışı ile ariyyeyi bir siyakta vârid olmuş iki hüküm saymışlardır. İbn Münzir'in hikâye ettiği vecihle bâzı Hanefîler'in ariyye meselesinin kuru hurma mukabilinde taze hurmayı satmayı yasak eden hadîsle neshedildiğini iddia etmeleri de böyledir. Çünkü nâsih olmadan mensûh bulunmaz.»

Bu söze Hanefîler'den Aynî cevap vermiştir. Hülâsası şudur: Nehyi umumu üzere bırakmak, onun bir kısmını iptal etmekten evlâdır. Kuru hurma karşılığında taze hurma satmaktan nehî ile ariyye-leri satmanın bir -siyakta vârid iki hüküm olmalarına hiç bir mâni' yoktur. Bunların bir arada zikredilmesi hükümlerinin de bir olmasını, birinin sonra hükümden çıkarılmasını istilzam etmez. Zîra her iki cümle müstakildir. Usûl-i fıkıh ulemâsının muhakkıklarına göre nazımda kıran hükümde de kıranı îcâb etmez. (Yani iki meselenin bir delilde yan yana zikredilmesi onların aynı hükümde olmalarını îcâb etmez; meğer ki ikinci cümle nakıs ola. O zaman ikisi de aynı hükümde olur. Meselâ: «Ahmed geldi, Mehmed de» ifadesinde «Mehmed de» cümlesi nakıs olduğu için hüküm itibariyle evvelki cümleye bağlıdır; ve Mehmed de geldi, demektir.)

Hazret-i Zeyd'in ariyye hakkındaki sözü tam bir cümle olup mânâ hususunda evvelki cümleye muhtâc değildir.

Hadîste ariyyeye (satış) denilmesi hakikaten satış hükmünde olduğu için değil, satış şeklinde tasavvur edildiğin dendir. Ariyye yemisin hibe edilmesidir. Satış olsaydı bir müddete kadar kuru hurma karşılığında yaş hurmayı satmak mânâsına gelirdi ki, bunun caiz olmadığında hilaf yoktur,

İbn Münzir'in bâzı Hanefîler'den naklettiği söz doğru değildir. Kaldı ki, bir râvinin hem hurmaya mukabil hurma satmanın yasak edildiğini hem de ariyyeye ruhsat verildiğini rivâyet etmesi nesha mâni1 değildir.

Tahfivî ile Taberânî'nin rivâyet ettikleri İbn Ömer (radıyallahü anh) hadîsi ve emsali hadîsler Hanefîler'in kavlini te'yîd etmektedirler. İbn Ömer (radıyallahü anh) hadîsinde:

«Zeyd b. Sabit dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir-iki ağaç hurmanın ariyyesine ruhsat verdi. Bunlar bir kimseye hibe edilir; o da onları göz kararı ile kuru hurma karşılığında satar.» denilmektedir. Tahâvî: «İşte Zeyd b. Sabit!.. Kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ariyye hakkında ruhsat verdiğini rivâyet edenlerden biridir ki, onun hibe olduğunu söylemiştir.» diyor.

3968- Bize Abdullah b. Meslemete'l-Ka'nebî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman yani İbn Bilâl, Yahya'dan —ki İbn Saîd'dir—, o da Büşeyr b. Yesâr'dan, o da biri Sa'd b. Ebî Hasıne olmak üzere hemşehrileri bâzı ashâb-ı Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) taze hurmayı kuru hurma karşılığında satmaktan nehyetmiş ve: «Bu ribâdir; bu müzâbenedir.» buyurmuş. Yalnız ariyyenin, bir-iki ağaç hurmanın yemişini satmağa ruhsat vermiş. Onu bir hâne halkı kuru hurma ile takdir ederek alır; taze taze yerlermiş.

3969- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Bize İbn Rumh dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Yahya b. Saîd'den, o da Büşeyr b. Yesâr'dan, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bâzı ashâbından naklen haber verdi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuru hurma ile takdir etmek suretiyle ariyyeyi satmağa ruhsat verdi.» demişler.

3970- Bize Mulhammed b. Müsennâ ile İshâk b. İbrahim ve İbn Ebî Ömer hep birden Sekafî'den rivâyet ettiler.

Dedi ki: Ben Yahya b. Saîd'i şöyle derken işittim: Bana Büşeyr b. Yesâr hemşehrileri bâzı ashâb-ı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nehîy buyurmuş...

Râvi Sekafî, Süleyman b. Bilâl'in Yahya'dan rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulunmuş; yalnız İshâk ile İbn Müsennâ (ribâ) yerine (zebn) kelimesini koymuşlar; İbn Ebî Ömer ise (ribâ) demiştir.

3971- Bize bu hadîsi Amru'n-Nâkıd ile İbn Nümeyr de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Yahya b. Saîd'den, o da Büşeyr b. Yesar'dan, o da Sehl b. Ebî Hasıne'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarıkilerin hadîsleri gibi rivâyette bulundu.

3972- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Hasen-i Hulvâni rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Velîd b. Kesîr'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Benî Hârise'nin âzâdlısı Büşeyr b. Yesâr rivâyet etti. Ona da Eâfi' b. Hadîc ile Sehl b. EH Hasıne rivâyet etmişler ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müzâbene (yani) taze hurmayı kuru hurma karşılığında satmaktan nehî buyurmuş; yalnız ariyye sahipleri müstesna! Çünkü onlara izin vermiş.

Bu hadîsi Buhârî «Büyü'», «Müsâkaat» ve «Şirb» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Buyû'»da; Nesâî de Büyü'» ve «Şurût» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Senedindeki râvilerin hep Medineli olması «Sahîh-i Müslim»de nadiren tesadüf edilen ahvalden olduğu gibi, Medîneli üç Ensarînin yani Yahya b. Saîd, Büşeyr b. Yesâr ve Sehl b. Ebî Hasıne hazerâtının birbirlerinden rivâyetleri de pek nâdir rastlanan letâiftendir.

Râvi Büşeyr b. Yesâr el-Ensârî Benî Harise kabîlesindendir. Hemşehrileri ashâb-ı kirâmdan murâd: Benî Harise'nin yaşadığı mahallede oturanlardır.

Râvi İshâk ile İbn Müsennâ'nın (ribâ) yerine (zebn) kelimesini koymalarından murâd: Hadîsi: şeklinde rivâyet etmeleridir.

Zebn: Defetmek demektir. Kuru hurma mukabilinde taze hurma satışına bu kelimeden alarak (büzâbene) denilmesi çok dâvaya ve itişip kaışmaya sebep olduğu içindir.

Hadîs-i şerîf hüküm itibariyle yukanki rivâyetler gibidir.

3973- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mâlik rivâyet etti. H.

Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Mâlik'e: Sana Dâvûd b. Husayn, İbn Ebi Ahmed'in azâdlısı Ebû Süfyân’dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beş veskten daha az yahut beş vesklik (beş mi yoksa beşten az mı dediğinde râvi Dâvûd sekketmiştir) ariyyelerin göz kararı ile satışına ruhsat vermiş (değil mi?) dedim. Mâlik:

— Evet; cevâbını verdi.

Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Büyü'» ve «Şurût» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Buyû'»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Hadîs-i şerîf râvi tarafından üstadına okunmak suretiyle rivâyet olunmuştur. Buna ilm-i hadîs ıstılahında «arz-ı semâ'» denir. İmâm Mâlik bu şekil rivâyeti başkalarına tercih edermiş. Yalnız hadîsin okunması bittikten sonra üstâd «evet» demez susarsa, bunun ikrar sayılıp sayılmayacağında ihtilâf olunmuştur. Sahîh olan kavle göre üstâd hadîsi bilir; ve susması bir mâni sebebiyle olmazsa ikrar mesabesindedir. Mamafih nizaa mahal bırakmamak için «evet» demesi evlâdır.

Bu hadîs buraya kadar geçen mutlak rivâyetleri takyîd etmekte ve ariyye muamelesinin beş vesk (yük) de yahut daha azda caiz olacağını göstermektedir. Binâenaleyh mutlak rivâyetlerde de bu kayd mu'teberdir. Ariyyeye kail olanların bu husustaki kavillerini Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh) rivâyetinin şerhinde gördük. Şunu da ilâve edelim ki,

Kâdî Iyâz ariyyenin yalnız hurma ile üzüme mahsus olmayıp bütün meyvelerde yapılabileceğini söylemiş; İmâm Mâlik ile Evzâî'nin mezhepleri de bu olduğunu bildirmiştir.

3974- Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e: Nâfi’den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müzâbeneyi yasak ettiler. Mü-zâbene taze hurmayı kuru hurma mukabilinde Ölçekle satmak ve taze üzümü kuru üzüm mukabilinde ölçekle satmaktır.»

3975- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den rivâyet etti. Ona da Abdullah haber vermiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müzâbene-den (yani) hurmanın yemişini kuru hurma mukabilinde ölçekle satmaktan; taze üzümü Ölçekle kuru üzüm mukabilinde satmaktan ve ekini buğday mukabilinde ölçekle satmaktan nehî buyurmuş.

3976- Bize bu hadîsi yine Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Zaide, Ubeydullah'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi.

3977- Bana Yahya b. Maîn ile Harun b. Abdillâh ve Hüseyn b. Îsâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müzâbeneden nehî buyurdu. Müzâbene: Hurmanın yemişini kuru hurma mukabilinde ölçekle satmak ve kuru üzümü taze üzüm mukabilinde ölçekle satmaktır. Göz karariyle her meyveyi satmaktan da nehî buyurdular.

3978- Bana Alî b. Hucr es-Sa'dî ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail yani İbn İbrahim, Eyyûb'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müzâbeneden nehî buyurmuş. Müzâbene: Hurmaların üzerindeki yemişi belli Ölçekle satarak; artarsa benim, yetmezse ben tamamlayacağım demekmiş.

3979- Bize bu hadisi Ebû'r-Rabî' ile Ebû Kâmil de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etti.

3980- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Bana Muhammed b. Rumh da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Nâfi'den, o da Abdullah'dan naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müzâbeneyi (yani) bahçesinin yemişini hurma ise hurma mukabilinde ölçekle; bağ ise üzümünü kuru Üzüm mukabilinde ölçekle; ekin ise kile ile zahire mukabilinde satmayı yasak etti. Bunların hepsinden nehî buyurdu. Kuteybe'nin rivâyetinde: «veya ekin ise» denilmiştir.

3981- Bana bu hadîsi Ebû't-Tâhir de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus rivâyet etti. H.

Bize bu hadîsi İbn Kafi1 dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Dahhâk haber verdi. H.

Bana bu hadîsi Süveyd b. Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hafs b. Meysera rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Mûsâ b. Ukbe rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den bu isnâdla yukarıkilerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.

Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Büyü'» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

Müzâbenenin lügat mânâsı itişip kakışmaktır. Burada tahmin suretiyle kuru yemiş karşılığında taze yemiş satın almaya müzâbene denilmesi bu alış verişte kavga gürültü fazla olduğu ve alanla satandan her biri hakkını müdafaa ettiği içindir. Kazzâz’ın «El-Câmi'» adlı eserinde müzâbene şöyle ta'rîf edilmiştir: «Müzâbene: Aldatmayı tezammun eden her alış veriştir. Göz karariyle satılıp kilesi, ölçüsü ve sayısı bilinmeyen şeylerin satışı bu kabildendir.» İmâm Şâfiî'ye göre müzâbene: Meçhulü meçhulle yahut meçhulü nakdi ribâ cinsinden olan malûmla satmaktır. İmâm Mâlik'in kavli de bu ise de onun tarifinde ribâ kaydı mu'teber değildir.

Ebû Ömer İbn Abdiiberr: «Bu hadiste müzâbenenin tefsiri ya İbn Ömer yahut Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından yapıldığında ulemâ arasında hilaf yoktur. En azından İbn Ömer tarafından yapılmıştır ki, hadîsi rivâyet eden de odur; binâenaleyh makbuldür. Kaldı ki, bu hususta muhalefet eden de yoktur.» diyor.

Başaktaki buğdayı peşin buğdayla satmaya münâkale derler. Bazıları münâkaleyi: «Yerden çıkan mahsulün üçte biri yahut dörtte biri gibi muayyen bir miktarını vermek suretiyle yapılan müzâreadır.» diye ta'rif etmişlerdir. Bu takdirde muhâkale muhabere mânâsında kullanılmış olur. Muhâkaleyi: «Ekini kemâle gelmeden satmaktır.» diye ta'rif edenler olduğu gibi: «Yeri buğday karşılığında kiralamaktır.» diyenler de vardır.

Ebû Ömer İbn Abdilberr'in beyânına göre ulemâ kuru üzüm karşılığında taze üzüm safî buğday mukabilinde başakta buğday satmanın haram olduğunda ittifak etmişlerdir. Cumhûra göre taze üzümle taze hurmanın devşirilmiş veya ağaç üzerinde olması hüküm itibariyle hep birdir. Yalnız İmâm A'zam devşirilmiş üzüm, buğday ve hurmanın kendi misli kuru üzüm, buğday ve kuru hurma karşılığında satılabileceğini söylemiştir. Fazlalıkla satmaya cevaz vermemiştir. İbn Münzir: «Zannederim Ebû Sevr de İmâm A'zam'a muvafakat etmiştir.» diyor.

İbn Battal; «Ulemâ hurma ağacının üzerindeki hurmayı kuru hurma karşılığında satmanın caiz olamayacağına ittifak etmişlerdir; zira bu satış müzâbenedir; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu yasak etmiştir. Devşirilmiş taze hurmayı o miktar kuru hurma ile satmaya gelince: Cumhûra göre hurmayı cinsi cinsine satmak ne misli misline, ne de fazlalıkla caiz değildir. Hanefîler'den İmâm Ebû Yûsuf ile İmâm Muhammed'in mezhepleri de budur...» demiştir.