14- Kadının Nevbetini Ortağına Bağışlamasının Cevazı Bâbı 3702- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, Hişâm b. Urve;den, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Ben Sevde binti Zem’a’dan daha ziyâde kendi teninde olmak İstediğim bir kadın görmedim. Kendisinde salâbet bulunan bir kadın: Yaşlanınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den olan nevbet gününü Âişe'ye verdi Yâ Resûlallah. senden olan günümü Âişe'ye verdim; dedi. Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'ye bîri kendinin biri de Sevde'nin günü olmak üzere iki gün ayırıyordu. 3703- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ukbetü'bnü Hâlid rivâyet ettî. H. Bize Amru'n-Nâkıd da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Esved b. Âmir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet eyledi. H. Bize Mücâhid b. Müsâ dahî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yûnus b. Muhammed rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şerik rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Hişâm'dan bu isnâdla «Sevde yaşlandığı vakit...» diyerek Cerîr hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Şerîk'in hadîsinde: «Âişe dedi ki: Sevde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in benden sonra aldığı ilk kadındı.» cümlesini ziyâde etmiştir. Mislâh: Deriten manasınadır. Hazret-i Âişenin bu sözünden murâd: «Ben Sevde gibi olmak isterdim» demektir. Maksadı Sevde (radıyallahü anha)'yi kötülemek değil, bilâkis salâbet sahibi ve iyi kalpli olduğunu anlatmaktır. Zâten hiddet bu mânâları ifâde eden bir kelimedir. Hazret-i Sevde nevbetini Âişe (radıyallahü anha)'ya bağışladıktan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ona iki gün ayırması arka arkaya değil, her ikisinin evbetlerine tesadüf eden günlerdi. Ekseri ulemâya göre kendisine nevbet günü bağışlanan kadının yanında peşi peşine iki gün kalmak ancak diğer kadınların rızâları ile caiz olur. Şerîk'in rivâyeti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Âişe'yi Sevde'den evvel aldığını gösteriyorsa da Zührî , Katâde, Ebû Ubeyde, Muhammed b. İshâk ve Muhammed b. Sa'd gibi birçok râviler Sevde (radıyallahü anha) ile Hazret-i Âişe sden önce evlendiğini rivâyet etmişlerdir. Hadîs-i şerîf kadının nevbetini ortağına bağışlayabileceğine delildir. Ancak buna kocasının da rızâsı şarttır. Zîra bağışlayan üzerinde onun hakkı vardır. Bu bağış için ivez almak caiz değildir. Nevbetini bağışlayan kadın dilediği vakit hibesinden dönebilir. 3704- Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâme Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: «Ben kendilerini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bağışlayan kadınları ayıplar da: Hiç kadın kendini hibe eder mi! derdim, Allah (azze ve celle): "O kadınlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini kendine alırsın. Boşadiklarından arzu ettiğini almanda sana bir mes'ûliyet yoktur." Sure-i Ahzâb âyet: 51 âyet-i kerimesini indirince: Vallahi Rabbinin senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum, dedim.» 3705- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdetâ'bnü Süleyman, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dermiş: «Ben: Hiç kadın kendini bir erkeğe hibe etmekten utanmıyor mu? diyordum. Nihayet Allah (azze ve celle) (O kadınlardan dilediğini geriye bırakır; dilediğini kendine alırsın!..) âyet-i kerîmesini indirince: Hakikaten Rabbin senin arzunu hemen yerine getiriyor, dedim.» Bu hadîsi Buhârî «Tefsir» bahsinde; Nesâî «Nikâh», «İş-retü'n-Nisâ'» ve Tefsîr»de tahrîc etmişlerdir. Hadîsin zahirinden anlaşılıyor ki, kendilerini hibe eden kadınlar Çokmuş. Filhakika İbn Ebî Hatim'in rivâyetine göre Havle binti Hakîm; Şa'bî'nin rivâyetine göre Ümmü Şüreyk; Ebû Ubeyde'nin rivâyetine nazaran Fâtıme binti Şureyh bunlardandır. Bazıları Leylâ binti Hatîm ile Meymûne binti Haris'i de kendilerini hibe eden kadınlardan saymışlardır. Bahsi geçen âyet-i kerîme'yi «Keşşaf» sahibi Zemahşerî (467-538): «Dilediklerinle yatmayı terk eder; dilediklerinle yatarsın; yahud dilediklerini boşar; dilediklerini nikâhında tutarsın; veya istediklerine kasim yapmaz; istediklerine yaparsın yâhud ümmetinin kadınlarından arzu ettiğini almaz; istediğini alırsın...» şeklinde tefsir etmiştir. Kendini hibe eden bir kadınla mehirsiz evlenmek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize mahsûstur. Ulemâ âyet-i kerîme'sinin "Bundan sonra sana kadınlar helâl değildir." Âyet-i Kerîme âyetini nesh edip etmediğinde ihtilâfa düşmüşlerdir. Bazıları neshe kail olmuş ve: «Bu âyet Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):e dilediği kadınlarla evlenmeyi mubah kılmaktadır.» demiş; bir takımları kadınları haram kılan âyetin sünnetle neshedildiğini söylemişlerdir. Zeyd b. Erkâm (radıyallahü anh): «Bu âyet indikten sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Müleyke, Safiyye ve Cüveyriye (radıyallahü anh) İle evlendi.» demiş; Hazret-i Âişe dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine ümmetin bütün kadınları helâl edilmeden dünyâdan gitmediğini söylemiştir. Bunun tamamiyle zıddına kail olanlar da vardır. Onlara göre âyet-i kerimesi âyetini neshetmiştir. Nevevî birinci kavlin esah olduğunu söylemiş ve Şâfiîyye ulemâsının: «Esahh kavil. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine zevceleri ile birlikte ümmetinin bütün kadınları mubah kılınmadan dünyâdan gitmemiş olmasıdır.» dediklerini nakletmiştir. 3706- Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Hatim rivâyet ettiler. Muhammed b. Hatim (Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. (Dedi ki): Bana Atâ' haber verdi. (Dedi ki): İbn Abbâs ile birlikte Serif'de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Meymûne'nin cenazesinde bulunduk, İbn Abbâs: «Bu kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesidir. İmdi tabutunu kaldırdığımız zaman sarsmayın, sallamayın, hoş tutun! Filhakika Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nikâhında dokuz kadın vardı. (Bunların) sekizine kasın yapar; birine yapmazdı.» dedi. Atâ': «Kendisine kasim yapmadığı zevcesi Safîyye binti Huyey b. Âhtab idi» demiş. 3707- Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd hep birden Abdürrezazk'dan, o da İbn Cüreyc'den bu isnâdia rivâyette bulundular. İbn Cüreyc şunu da ziyade etmiş: «Atâ' dedi ki: Ezvâc-ı tâhirâtın en son vefat edeni bu kadın idi; Medine'de vefat etmiştir.» Bu hadîsi Buhârî «Nikâh» bahsinde; Nesâî «Nikâh» ve «İşretÜ'n-Nisâ!»da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Dokuz kadınla evlenmek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e mahsustur. Ümmeti hakkında son adet dörttür. Resül-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Meymûne binti el-Hilâliyye ile hicretin altıncı yılında evlenmiş; Serif'de zifaf olmuştu. Şerif Mekke'ye on iki mil mesafede bulunan bir yerdir, Meymûne (radıyallahü anh) hicretin elli bir veya elli üçüncü yılında burada vefat etmiş; cenaze namazını Hazret-i İbn Abbâs kılmıştır. İbn Abbâs (radıyallahü anh)’ın buradaki tavsiyesinden maksad: Mü'mine vefatından sonra dahi hürmet gösterilmesidir. Çünkü mü'-min hürmeti bakîdir. Bu hürmet ezvâc-ı tahirât hakkında daha da müekkeddir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefatında hayâtta olan zevcelerinin isimlerini az yukarıda görmüştük. Bunlardan yalnız Sevde binti Zem'a'ya kasim yapmazdı. Hazret-i Sevde yaşlanmış hatta Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini boşamayı düşünmüştü. Sevde (radıyallahü anha); «Beni boşama da ne yaparsan yap! Zira ben senin zevcelerin arasında hasrolunmak isterim. Nevbet günümü Âişe'ye bağışladan. Ben artık kadınların arzu ettiği şeyi istemez oldum.» demişti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz onu boşamaktan vaz geçti. Bâbımız rivâyetinde Atâ': «Kendisine kasim yapmadığı zevcesi Safiyye binti Huyey'dir.» demişse de bu rivâyet hatâdır. Kâdî Iyâz, Tahâvî'nin: «Bu söz vehimdir; doğrusu Sevde'dir. Burada hadîsi Atâ'dan rivâyet eden İbnü Cüreyc hatâ etmiştir.» dediğini naklediyor. Nevevî de ulemânın: «Bu söz Atâ'dan rivâyet eden İbn Cüreyc'in bir vehmidir.» dediklerini söylemektedir. Hazret-i Safiyye'nin diğer ezvâc-ı tâhirât gibi nevbete dâhiî olduğun İbn Sa'd üç tarikten rivâyet etmiştir. Atânm: «Ezvâc-ı tâhirâtm en son vefat edeni bu kadın idi» sözü hakkında Kâdî Iyâz şu mutâleada bulunmuştur: «Zahire bakılırsa Atâ' son vefat edenden Meymûne'yi kasdetmiştir. Ama hadîsde onun Serif'de vefat ettiğini söylemişti. Şerif, Mekke'nin yakınındadır. Şu halde (Medine'de) sözü vehimdir...». Nevevî'ye göre «Medine'de vefat etmiştir» sözünün Hazret-i Safiyye'ye âid olması ihtimâli vardır; yâhud bu mânâda zahirdir. |