Geri

   

 

 

 

İleri

 

16- Bir Davete Çağıran Kimseye İcabette Bulunmayı Emir Bâbı

3582- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İlmi Ömer'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. İbn Ömer

(Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Biriniz davete çağırılırsa hemen ona gitsin!» buyurdular.

3583- Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Halid b. Haris, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki:

«Biriniz davete çağırılırca hemen icabet etsin!» buyurmuşlar.

Hâlid

Dedi ki: «Bir de baktım Ubeydûllah bu icabeti düğün dâvetine hamlediyor.»

3584- Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. Dedi ki: Bize babam rivâyet etti. Dedi ki: Bize Ubeydûllah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet eyledi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Biriniz bir düğün davetine çağrılırsa hemen icabet etsin!» buyurmuşlar.

3585- Bana Ebû'r-Rabi' ile Ebû Kâmil rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammad rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. H.

Bize Kuteybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan. o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Çağrıldığınız zaman davete gidin!» buyurmuşlar.

3586- Bana Muhammed b. Rafi’ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdûrrezzak rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Eyyûb'dan, o da Nâfi'den, naklen haber verdi ki, İbn Ömer, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen şunu söylüyormuş:

«Bîriniz düğün davetine olsun veya benzeri bir davet için olsun din kardeşini davet ederse hemen İcabet eylesin!»

3587- Bana İshâk b. Mensur rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana İsâ b. Mûnzir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Bakiyye rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Bize Zübeydî, Nafi'den, o da İbnİ Ömer'den naklen rivâyette bulundu. İbn Ömer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bir kimse düğün davetine veya benzerî bir şeye çağrılırsa hemen icabet etsin!» buyurdular.

3588- Bana Humeyd b. Mes'adete’l-Bâhilî rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Bişr b. Mufaddal rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize İsmail b. Ümeyye, Nafi’den, o da Abdullah b. Ömer'den naklen rivâyet eyledi. İbn Ömer şoyîe demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Çağrıldığınız zaman davete gidin!» buyurdular.

3589- Bana Harun b. Abdillah rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Haccâc b. Muhammed, İbn Cüreyc'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Mûsa b. Ukbe, Nafi'den naklen haber verdi.

(Dedi ki): Ben Abdullah b. Ömer'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Çağrıldığınız taktirde bu davete icabet edin!» buyurdular.

Nafi'

Dedi ki: «Abdullah b. Ömer düğünde olsun, düğünden başka bir hususta olsun davete gelirdi. Oruçlu iken dahi davete gelirdi.»

fi'den, naklen haber verdi ki, İbn Ömer, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen şunu söylüyormuş:

«Bîriniz düğün davetine olsun veya benzeri bir davet için olsun din kardeşini davet ederse hemen icabet eylesin!»

3590- Bana Harmeletü'bnû Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ömer b. Muhammed, Nafi'den, o da İbn Ömer den naklen rivâyette bulundu ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Paça yemeğe çağrılırsanız hemen icabet edin!» buyurmuşlar.

Bu hadîsi Buhârî «Nikâh» bahsinin bir-iki yerinde; Ebû Davûd «Etime» bahsinde; Nesâî «Velime»de tahric etmişlerdir.

Velime: Bazılarına göre düğün daveti demektir. Fakat lügat ulemâsından birçokları her davette verilen yemeğe velime denildiğini söylemişlerdir.

Davet, dahi yemek vermek mânâsına gelir. kelime «Dı'vet» şeklinde okunursa neseb demek olur. Cumhûrun kavli budur. Bazıları aksini iddia etmiş, davetin neseb, di'vetin ise yemek mânâsına geldiğini söylemişlerdir. .

Kûrâ: Cumhûr-u ulemaya göre koyun veya sığır paçasıdır. Bazıları: «Bundan murâd Kurâ'ı Gamîm denilen yerdir.» demişlerdir.

Kurâ'ı Gamîm: Mekke ile Medine arasında bulunmaktadır. Bu takdirde hadisin mânâsı: «Kurâ' Gamîm denilen yere bile çağrılsanız davete icabet edin!» demek olur, ki mübalağa suretiyle davete icabet gerektiğim anlatmaktır.

İmâm Gazâlî «İhyaü’l-Ulûm» nâm eserinde bu hadisdekı Kura'dan murad, Kurâ-ı Gam im olduğunu söylemiştir. Fakat bu zivadenin aslı voktur.

3591- Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdûrrahman b. Mehdi rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. Abdûrrahman ile İbn Nümeyr demişler ki: Bize Süfyan, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet eyledi. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Biriniz bir yemeğe davet olunursa hemen icabet eylesin! Artık isterse yer, isterse yemez.» buyurdular.

İbnûl Müsennâ: «Yemeğe» kaydını zikretmedi.

3592- Bize İbn Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Âsim, İbn Cüreyc'den, o da Ebû'z-Zübeyr'den bu isnatla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi.

3593- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hafs b. Ğiyâs, Hişâm'dan, o da İbn Şîrîn'den, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Biriniz çağrılırsa hemen davete icabet etsin. Şayet oruçlu bulunursa salât eylesin. Oruçsuz ise yesin!» buyurdular.

3594- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, İbn Şihab'dan dinlediğim, onun da A'rac'dan, onun da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Ebû Hüreyre: «Kendisine zenginler çağrılıp fakirler çağrılmayan davet yemeği ne kötü yemektir. Davete geîmiyen muhakkak Allah ve Resûlüne isyan etmiştir.» Dermiş.

3595- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

(Dedi ki): Zührî'ye:

— Ey Ebû Bekir! Şu hadîs nasıldır? (Yemeğin en kötüsü zenginlerin yemeğidir.) dedim. Zührî güldü de:

— Bu hadîs (yemeğin en kötüsü zenginlerin yemeğidir) şeklinde değildir, cevabını verdi.

Süfyân Dedi ki, babam zengindi. Bu hadis, işittiğim zaman beni ürküttü de onu Zührî'ye sordum. Zührî şunu söyledi: Bana Abdurrahman'ı A'rac rivâyet etti. O da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş: «Yemeğin en kötüsü davet yemeğidir...» sonra râvi hadîsi, Mâlik hadîsi tarzında zikretmiştir.

3596- zak'dan rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den, bir de A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi; «Yemeğin en kötüsü davet yemeğidir...» Râvi bu hadîsi Mâlik hadîsi gibi rivâyet etmiştir.

3597- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den yukarki hadîs gibi rivâyette bulundu.

3598- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Ziyad b. Sa'd-ı şunu söylerken işittim: Ben Sâbit-i, A'rac'ı Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ederken dinledim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Yemeğin en kötüsü gelene verilmeyen, gelmeyecek kimsenin çağrıldığı davet yemeğidir. Her kim davete icabet etmezse Allah ve Resûlüne İsyon etmiştir.» buyurmuşlar.

Ebû Hüreyre hadisini Buhârî ile İbn Mâce «Nikâh» bahsinde; Ebû Dâvûd «Et'ime»de; Nesâî de «Ve-lîme»de muhtelif, râvilerden tahric etmişlerdir;.

Hadîs-i şerîf İmâm Müslim hem mevkuf, hem de merfû' olarak rivâyet etmiştir. Yerinde de görüldüğü vecihle bu gibi hadîslere merfû' hükmü verilir. Sahih olan mezheb budur. Zira mevsuk râvinin ziyadesi makbuldür.

Görülüyor ki, Câbir (radıyallahü anh) hadisinde, da'vete icabet eden oruçsuz yemek hususunda muhayyer bırakılmakta; Hazret-i Ebû Hüreyre hadîsinde ise yemesi emir buyuruîmaktadır. Bu sebeble ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Câbir (radıyallahü anh) rivâyetine i'timad edenlere göre yemek vâcib değildir. Da'vete iştirak eden kimse yeyip yememekte muhayyerdir. Onlara göre Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) hadîsindeki emir nedb içindir.

Hazret-i Ebû Hüreyre rivâyetine rtimad edenler da'vette bir şey yemenin vâcib olduğuna kaaildirler. Bunlar da Hazret-i Câbir hadîsini te'vil ederek da'vete iştirak edenin oruçlu olduğu surete hamley-lerler:

Yemeyi vâcib sayanlara göre en az bir lokma yemek îcâbeder. Zira bir lokmaya yemek denilebilir. Onun içindir ki, yemek yememeye yemin eden bir kimse, bir lokma yemekle yemininden dönmüş olur. Bir de da'-vetli hiç bir şey yemezse, da'vet sahibinin hatırına yemekteki bir şüpheden dolayı yemediği şüphesi gelebilir. Bir lokma alınca bu şüphe zail olur.

Oruçluya gelince: Orucu bozması bilittifâk lâzım değildir. Niyet edilen oruç farz ise onu bozmak caiz değildir. Nafile İse bozmak caizdir. Maamâfih da'vet sahibi gücenmeyecekse yine de orucu tamamlamak efdaldır.

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivâyetindeki «Salâudan murâd duadır. Çünkü bu kelimenin lügat mânâsı duadır. Yani oruçlu bulunan da'vetli yemek yemeyip hâne sahibine bereket ve mağfiret duâsm-da bulunacaktır. Bazıları buradaki «Salât»ı namaz mânâsına almışlardır. Onlara göre oruçlu olan da'vetli namaz kılacak; bu suretle hem kendisi, hem de oradakiler fazilet ve berekete nail olacaklardır.

«Yemeğin kötüsü» cümlesinden murâd: Da'vet yemeğinin en kötüsü, yalnız zenginler çağırılarak fakirlerin katılmadığı yemektir. Eskiden Arapların âdeti bu idi. Onun için Hazret-i İbn Mes'ûd: «Biz, yalnız zenginleri da'vet ederek fakirleri bırakan kimsenin da'vetine icabetten nehyolunduk.» demiştir. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) da'vet yaparak bütün zengin ve fakirleri çağırmış: eşraf ile birlikte fakirler de gelince, İbn Ömer onlara:

«Siz şuraya oturun da bu zevatın elbiselerini batırmayın; size de onların yediğinden yedireceğiz.» demiş; ve besmele çekerek cemâate: «Buyurun yeyin!» dedikten sonra kendisinin oruçlu olduğunu söylemiştir.

Rivâyete nazaran Hazret-i. Ebû Hüreyre da'vet sahiplerine: «Siz da'vet hususunda âsilersiniz; gelmeyeni çağırır; size gelecek olanı bırakırsınız!» Dermiş.

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) hadîsinden murâd: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra yapılacak da'vetlere zenginlerin çağırılacağını, yalnız onlara rağbet ve i'tibâr gösterileceğini haber vermektir.