Geri

   

 

 

 

İleri

 

15- Zeyneb Binti Cahş'ın Evlenmesi, Teserrür Âyetlerinin İnmesi ve Düğün Davetinin İsbatı Bâbı

3575- Bize Muhammed b. Hatim b. Meyraun rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti. H.

Bana Muhammed b. Kafi de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Efoû'n-Nadr Hâşim b. Kasım rivâyet eyledi. Behz ile Hâşim ikisi birden demişler ki: Bize Süleyman b. Muğira, Sabit'ten, o da Enes'den naklen rivâyet eyledi.

Bu hadîs Behz'indir.

(Dedi ki): Zeyneb'in iddeti bitince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyd'e:

«Onu bana İste!» buyurmuş. Zeyd gitmiş. Zeyneb'e vardığında onu hamurunu mayalarken bulmuş. Zeyd Şöyle dedi: Zeyneb'i görünce kalbınıde büyüdü. Hattâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini istedi diye yüzüne bile bakamadım da ona sırtımı çevirdim. Ve ters döndüm Sonra:

— Yâ Zeynebî (Beni) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seni istemeye gönderdi, dedim. Zeyneb:

— Rabbimden emir almadıkça ben hir şey yapamam, diyerek kalktı namazgahına gitti ve Kur'ân indi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek Zeyneb'in yanına izinsiz girdi. Vallahi öyle halimizi gördüm ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güneş yükseldiği zaman bîze ekmek ve et yedirdi. Müteakiben halk dışarı çıktı. Yemekten sonra evde birkaç kişi kalmış konuşuyorlardı. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de çıktı. Ben kendisini takib ettim. Kadınlarının hücrelerini dolaşarak onlara selâm veriyor, onlar da kendisine:

— Ya Resûlallah! Aileni nasıl buldun? diye soruyorlardı. Bilmiyorum cemâatin evden çıktıklarını ben mi ona haber verdim; yoksa o mu bana haber verdi. Bunun üzerine giderek eve girdi. Ben de onunla beraber girmek üzere gittim. Ama benimle kendi arasına perde çekti ve tesettür âyeti indi. Halka (bu âyetlerde) alabildiğine vaz edildi.

İbn Râfi' kendi hadîsinde: «Allah hakkı söylemekten utanmaz» âyet-i kerîmesine kadar şu âyeti ziyade etti:

«Peygamberin hanelerine girmeyin! Meğer ki size pişmesini beklememek şartıyle yemeğe kalmaya izin verilmiş ola.»

3576- Bize Ebû'r-Ram' Ez-Zehrâni ile Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyin ve Kuteybetü'bnû Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd yani İbn Zeyd, Sabit'ten, o da Enes'den naklen rivâyet eyledi. (Ebû Kâmil'in rivâyetinde: Enes'den işittim ifadesi vardır.) Enes şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınlarından hiç birine Zeyneb için yaptığı kadar düğün daveti yaptığını görmedim. Çünkü (o davette) bir koyun kesmişti.

Ebû Kâmil: (Kadınlarından hiç birine) ifâdesinin yerine (hiç bir şeye) tâbirini kullanmıştır.

3577- Bize Muhammed b. Amr b. Abbâd b. Cebele b. Ebt Rev-vâd ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed yani İbn Cafer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şube, Abdülaziz b. Suhayb'den rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Ben Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işittim: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından hiç biri için, Zeyneb'e yaptığı düğün davetinden daha çok yahut daha üstün davet yapmamıştır.»

Sâhit-i Bünânî, Enes'e: «Ney ile davet yaptı?» diye sormuş. Enes (radıyallahü anh):

Davetlilere ekmek ve et yedirdi. Hatta (bitiremediler de) bıraktılar bile demiş.

3578- Bize Yahya b. Habîb El-Hârisi ile Âsim b. Nadr El-Teymî ve Muhammed b. Abdilâlâ hep birden Mu'temird'en rivâyet ettiler. Lâfız İbn Habib'indir.

(Dedi ki): Bize Mu'temir b. Süleyman rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben babamdan işittim.

(Dedi ki): Bize Ebû Rîiclez, Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet eyledi. Enes şöyle dedi:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Zeyneb binti Cahş ile evlendiği vakit cemaatı davet etti de yemek yediler. Sonra oturup sohbet ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sanki kalkmağa hazırlanırmış gibi yaptı, fakat cemaat kalkmadılar, Bınıu görünce Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı O kalkınca cemaatdan bazıları da kalktılar.»

Âsim ile İbn Abdilâlâ kendi hadîslerinde «Üç kişi oturup kaldılar.» demişlerdir. «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) içeriye girmek için geldi. Bir de baktı ki, cemaat oturuyorlar. Sonra onlar da kalkıp gittiler. Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek cemaatın gittiklerini haber verdim. Bunun üzerine geldi ve içeri girdi. Ben de içeriye girmeye hazırlandım ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisi ile benim arama perdeyi çekti. Allah (azze ve celle) hazretleri de;

 (Ey îman edenler! Peygamberin hanelerine girmeyin. Meğer ki size pişmesini beklememek şarfıyle yemeğe kalmaya izin verilmiş ola!) âyet-i kerîmesini (Şüphesiz ki, böyle yapmanız Allah ındinde büyük günahdır.) kavli kerimine kadar inzal buyurdu.

3579- Bana Amr'n-Nâkid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yâkub b. İbrahim b. Sâd rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Bize babam, Salih'ten rivâyet etti. İbn Şihâb Dedi ki, Enes b. Mâlik şunu söyledi: «Ben tesettür âyetinin sebebi nüzulünü en İyi bilen bir insanım. Ubeyyü'bnü Ka'b onu bana soruyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb binti Cahş'a zifafa girerek sabahladı. Onunla Medine'de evlenmişti. Güneş yükseldikten sonra halkı yemeğe davet etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturmuştu. Cemaat kalkıp gittikten sonra bir takım adamlar onunla beraber oturup kaldılar. Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkarak yürüdü. Onunla beraber ben de yürüdüm. Hattâ Âişe'nin hücresi kapısına kadar vardı. Sonra katan cemaatın çıktıklarını tahmin ederek geri döndü. Onunla birlikte ben de döndüm. Bir de baktı ki cemaat hâlâ yerlerinde oturuyorlar. Bunun üzerine tekrar döndü. Ben de döndüm. Âişe'nin hücresine kadar vardı. Ve yine geri döndü. Ben de döndüm. Bir de baktık cemaat kalkıp gitmişler. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benimle kendisi arasına perde çekti. Allahü teâlâ da tesettür âyetini indirdi.»

3580- Bize Kuteybetû'bnû Saîd rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Ca'fer yani İbn Süleyman, Ebû Osman Ca'd'dan, o da Enes b. Mâlik'ten naklen rivâyet eyledi, Enes şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evlenerek ailesinin yanına girdi. Bu münasebetle annem Ümmü Süleym hurma karıştırması yaparak onu bir çanağa koydu ve (bana):

— Ya Enes! Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götür de de ki: Bunu sana annem gönderdi. Sana selâm ediyor ve: Bu hediyye bizden sana azdır ya Resûlüllah! diyor.

— Ben karıştırmayı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürerek: Annem sana selâm ediyor ve: Bu hediyye bizden sana azdır ya Resûlallah! diyor, dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

— «Bırak onu!» buyurdu, sonra:

«Git bana filânı, filânı, filânı ve rastladıklarını çağır!» diyerek bir takım adamların isimlerini verdi. Ben de isimlerini verdiği zevat ile rastladıklarımı çağırdım.»

Ebû Osman

Dedi ki: «Adediniz kaç idi?» diye sordu.

— Üçyüz kadardı, cevabını verdi. Enes (radıyallahü anh) sözüne devamla şunları söylemiş) «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ya Enes! Şu tası getîr!» buyurdu. Derken davetliler içeriye girdiler. Hattâ sofa ile oda doldu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Onar onar herkes halka olsun ve herkes önüne konan yemekten yesin!» buyurdular. Bu minval üzere cemaat yemek yediler ve doydular. Bir taife çıktı başka taife girdi. Bu suretle herkes yemek yedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

«Kaldır (sofrayı) ya Enes!»dedi, ben de kaldırdım. Ama (tastaki yemek) sofraya koyarken mi daha çoktu yoksa kaldırırken mi? bilemiyorum. Davetlilerden bazıları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evinde oturup muhabbete daldılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturmuş zevcesi ise yüzünü duvara dönmüştü. Bu zevat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sakülik etmişlerdi, Bu sebeble Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dışarıya çıkarak kadınlarına selâm verdi. Sonra döndü. Oturanlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in döndüğünü görünce ona sakillik ettiklerini anladılar. Ve hemen kapıya koşarak hepsi birden çıktılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve perdeyi indirerek içeri girdi. Odada ben oturuyordum. Az sonra beni de çıkardı. Ve şu âyet nâzil oldu:

«Ey îman edenler! Peygamberin hanelerine girmeyin. Meğer ki size pişmesini beklememek şartıyle yemeğe kalmaya izin verilmiş ola! Ama çağrılırsanız içeriye girin! Yemeği yediniz mi hemen dağılın. Muhabbete dalıp kalmayın. Şübhesiz ki, böyle yapmanız Peygamber'e eza veriyordu, ilah...» Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dışarıya çıkarak bu âyetleri halka okudu.

Ca'd

Dedi ki: «Enes b. Mâlik: Bu âyetleri en evvel gören benim; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınları da örtündüler dedi.»

3581- Bana Muhammed b. Rafi' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Ebû Osman'dan, o da Enes'den naklen rivâyet eyledi. Enes şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb ile evlendiği vakit Ümmü Süleym ona tastan bir çanak içinde hurma karıştırması hediye etti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Bana):

— «Git de bana müslümanlardan rastladıklarını çağır!» dedi. Ben de rastladığımı ona davet ettim. Davetliler yanına girmeye ve yemek yiyip çıkmaya başladılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elini yemeğin üzerine koyarak ona dua etti. Ve yemek hakkında Allah ne söylemesini diledi ise onları söyledi. Ben rastladığım hiç bir kimseyi bırakmamış; davet etmiştim. Hâsılı davetliler doyuncaya kadar yediler. Ve çıkıp gittiler. Ama içlerinden bir taife kalarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında sözü uzattılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara bir şey demekten sıkılıyordu. Bu sebeple onları evde bırakarak (kendisi) dışarı çıktı. Bunun üzerine Allah (azze ve celle):

«Ey îman edenler! Peygamberin hanelerine girmeyin! Meğer ki size pişmesini beklememek şarîiyle yemeğe kalmaya izin verilmiş ola. Lâkin çağrılırsanız içeriye girin!» âyet-i kerimesini:

«Böyle yapmanız hem sîzin kalbleriniz, hem de kadınların kalbleri için daha nezih bir hareket olur.» kavli kerimine kadar inzaJ buyurdu.

Kaatâde (bu âyeti tefsir ederken): «Yemek zamanını kollamamak şartiyle» demiş.

Bu hadîsin muhtelif rivâyetlerini Buhârî «Tefsir», «İstizan», «Ef-mıe» ve «Nikâh» bahislerinde; Tirmizî «Tefsir»de; Nesâî «Nikâh» ve «Tefsir»de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Zeyneb ile bir rivâyette hicretin üçüncü, başka bir rivâyete göre beşinci yılında evlenmiştir. Daha önce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin âzâdlı kölesi ve oğulluğu Zeyd b. Harise ile evli idi.

Hazret-i Zeyneb Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in halası Ümeyme binti Abdilmuttalib'in kızıdır. İlk müslümanlardan ve muhacirlerdendir.

Hazret-i Zeyd aslen Medîneli'dir. Câhiliyet devrinde henüz çocuk İken annesi ile birlikte akraba ziyaretine gittikleri bir sırada esir edilmiş ve Mekke'ye gönderilerek Ukâz panayırında satılmıştı. Bir rivâyete göre onu Hâkim b. Hızâm, teyzesi Hazret-i Hadi-ce binti Huveylid nâmına satın almıştır. Başka bir rivâyete göre satın alan bizzat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir; Hazret-i Hatîce'nin malından satın almış, sonra Halîce (radıyallahü anh) onu kendisine hibe etmiştir.

Zeyd (radıyallahü anh) o zaman sekiz yaşlarında idi. Babası onun Mekke'de satıldığını duyunca fidye vererek geri almak için bâzı yakınları ile Mekke'ye geldi; ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e müracaat etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyd'i babasına dönüp dönmemek hususunda muhayyer bıraktı. Hattâ babasını tercih ederse fidye de istemiyeceğini söyledi. Fakat, buna rağmen Zeyd (radıyallahü anh) onu babasına tercih etti; çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona hakikî bir babadan daha ziyade şefkat Gösteriyordu. O zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) babasının ve birçok kimselerin huzurunda Hazret-i Zeyd'i oğulluğa kabul buyurduğunu ilân etti. Babası da memnun olarak geri döndü.

Hazret-i Zeyd ilk imân edenlerdendir. Evvelâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu âzâdlısı Ümmü Eymen ile evlendirmişti. Ondan Üsâme namında bir oğlu dünyaya geldi. Bilâhare Hazret-i Zeyneb (radıyallahü anh) ile evlendirmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de ismi zikredilen yegâne sahâbi Zeyd (radıyallahü anh)’dır.

Hazret-i Zeyneb'i istemeye bizzat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gitmişti ; Zeyneb (radıyallahü anh) ile kardeşi Abdullah b. Cahş onu görünce kendisi için dünürlüğe geldiğini zannederek sevinmişler; fakat Zeyd (radıyallahü anh) için geldiğini anlayınca canları sıkılmıştı. Maamâfih bu bâbda âyet nâzil olduğu için sonradan muvafakat göstermişlerdi.

Zeyd ile Zeyneb (radıyallahü anhûma) ancak bir sene geçinebildiler. Çünkü ilmî ilâhîde Hazret-i Zeyneb'in Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ile evlenmesi mukadder idi. Geçinememelerinin hakikî sebebi bu idi. Zahirde Zeynebf'radıyallahü anha) Hazret-i Zeyd'e sert muamele ediyor; onu kendine küf yani denk saymıyordu.

Zeyneb (radıyallahü anh) ile evlenecekleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize vahy sureti ile bildirilmişti. Fakat halkın dili durmayacağını «oğulluğunun karısı ile evlendi» diyeceklerini bildiği için bunu gizliyor; kimseye açamıyordu. Bu hususta dahi âyetler nâzil olarak mesele bütün sarahati ile ortaya atıldı. Nihayet Hazret-i Zeyneb boşandı, îddetini bitirdikten sonra Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizle evlendiler. Meğer İslâmiyet oğulluk diye bir müessese tanı-mıyacak, cahiliyet devrinden kalma bu köklü âdeti irâde-i İlâhiyye bizzat Resûl-i Ekremine yıktıracakmış... Nitekim öyle de oldu.

Fâide: Zeyd ile Zeyneb (radıyallahü anhûma) hâdisesi bundan ibarettir. Lâkin İslâm düşmanları' buna türlü türlü uydurmalar katarak tanınmayacak hâle getirmişlerdir. Maalesef düşmanlara ip ucu verenler de müslümanlardır. Taberî'nin rivâyetine göre: Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz bir gün Hazret-i Zeyd’i görmek için evine gitmiş. Onu bulamamış; fakat o sırada giyinmekte olan Zeyneb'i görünce güzelliğine meftun olarak «Gönülleri çeviren Allah'ı ten-zîh ederim» demiş. Az sonra güya Zeyd (radıyallahü anh) bunu haber alarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müracaat etmiş; ve şayet Zeyneb'i beğendi ise onu boşamağa hazır olduğunu bildirmiş.

İşte Avrupa muharrirlerinin dört elle sarılarak dillere destan ettikleri rivâyet budur. Halbuki bu rivâyet. Vâkıdî'den nakledilmiştir. Vâkıdî ise yalancılık ve sahtekârlıkla meşhur bir adamdır. O Abbâsîler'in ahlâka uymayan hareketlerini haklı göstermek için bu gibi rivâyetleri uydurmuştur. Bu esassız rivâyeti Taberi'den başkaları da nakletmışlerse de hadis uleması onları tenkide bile lâyık görmemişlerdir. Meselâ; rivâyetleri kabulde ihtiyatsız davranan İbn Hacer-i Askalânî bile Ahzâb sûresini tefsir ederken şunları söylemiştir: «İbn Ebî Hatim ile Taberî'nin naklettikleri bâzı rivâyetler vardır ki, müfessirlerin birçoğu onları nakletmiş iseler de onlarla meşgul olmaya değmez.»

Hafız İbn Kesir de şöyle demektedir: «İbn Ebî Hatim ile İbn Cerir burada selefden bâzı eserler zikretmişlerse de bunlar doğru olmadıkları için biz kaale almadık. Buhârî ile Müslim gibi büyük İmâmlar bu rivâyetleri kitablanna bile almamışlardır.

Görülüyor ki, bu rivâyetlerin naklen aslı esası yoktur. Akü da onların uydurma olduğuna hükmeder. Çünkü bir kimsenin beraber büyüyüp yetiştiği bir akraba kızını tâ evlenip de üzerinden seneler geçtikten sonra görmüş olmasına âdeten imkân yoktur. Bekârlığında gördüğü farz edildiği takdirde dahi bütün tazelik ve güzelliği üzerinde iken beğenmeyip de seneler sonra evlendiği zaman bir görüşte âşık olacak derecede sevmesi yine âdeten mümkün değildir.

Hakikatte bu aşk hikâyesi münafıkların uydurduğu bir yalandır. Onlar Hazret-i Âişe'ye de aynı sene zarfında bühtanda bulunmuşlardı. Bu gibi iftiralarla müslümanları kandırmağa çalışıyorlardı. Hattâ bâzı saf müslümanlar inanır gibi olmuşlardı.

Bâbımız rivâyetlerinden anlaşılıyor ki, Hazret-i Zeyneb boşanıp iddeti geçtikten sonra bu sefer de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu kendine istemek için sabık kocası Zeyd'i dünür göndermiştir. Hazret-i Zeyd eski zevcesini görünce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onunla evlenmek istiyor diye kalbinde Zeyneb (radıyallahü anh)'ya karşı bir heybet ve ta'zim hissederek Ümmehâtı mü'minindenmiş gibi muamele yapmış, onunla konuşurken arkasını dönmüştür. Halbuki tesettür âyeti inmezden önce ashâb-ı kirâm’ın âdetleri dünürlüğe gittikleri kadını görmek idi.

Zeyneb (radıyallahü anh) bu dünürlüğe birdenbire cevap verememiş, istihare namazı kılmak için namaz kıldığı yere gitmiştir. Hazret-i Zeyneb'in istiharesi ihtimal Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında bir kusur işlerim korkusu iledir. Bu arada Kur'ân inmiştir. Bundan murad

"Zeyd'in onunla bir alâkası kalmayınca onu sana nikahladık" Sûre-i Ahzâb. Âyet:

âyet-i kerîmesidir. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek izin almadan Hazret-i Zeyneb'in yanına girmiştir. Çünkü Teâla hazretleri bu âyetle Zeyneb (radıyallahü anh) , kendisine nikahlamıştır.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu münasebetle tertib ettiği davette- misafirlerine ekmekle et ikram etmiş, sofraya oturanlar doyduktan sonra bir hayli yemek artmıştır.

Yemekten sonra cemaat dağılmış, yalnız iki-üç kişi muhabbete dalarak oturdukları yerde kalmışlardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buna canı sıkılmışsa da bir şey diyememiş, ancak onlara hatırlatmak için yanlarından çıkarak Ümmehâtı mü'minin odaları önünden geçmiş, onlara selâm vermiştir. Nihayet oturanlar da kalkıp gitmiş ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zifafa girmiştir. Bu arada tesettür âyeti nâzil olmuştur.

Anlaşılıyor ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Zeyneb için, diğer kadınları için yapmadığı mümtaz bir düğün daveti tertip etmiş bu davete üeyüz kadar sahabe-i ikram iştirak eylemişlerdir.

Nevevî diyor ki: «İhtimal bunun sebebi Hazret-i Zeyneb'i kendisine velisiz şahitsiz Allahü teâlâ hazretleri nikâh ettiğinden dolayı şükranda bulunmaktır...»