88- Medine'nin Kötü İnsanları Atması Bâbı 3418- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdülaziz yani Derâverdî, Ala'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet etti ki. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: «İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, bir edam amcar! oolunu ve yakınm; refaha buyur! Refaha buyur! diye çağıracaktır. (Ama) bilmiş olsalar Medine kendileri için daha hayırlıdır. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, şâyeî onlardan bîri Medine’yi beğenmeyerek oradan çıkarsa Allah, yerine ondan daha hayırlısını getirir. Dikkat edin. Medîne pisliği çıkarası körük gibidir. Körük, demirîn pasını nasıl atarsa Medine de köHHensıi (öylece) atmadan Kıyâmet kopmayacaktır.» 3419- Bize Kuteybetu'bnu Saîd, Mâlik b. Enes'den, ona da Yahya b. Saîd tarafından okunan hadîsler meyânında şunu rivâyet etti. Yahya Dedi ki: Ben Ebû:l-Hıibâb Saîd b. Yesâr'ı şöyle derken işittim. Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken dinledim: (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ben Yesrib denilen ve bütün bedenleri yiyen bir beldeye (hicrete) me’mûr oldum. 8u belde körüğün demirin pasını atması gibi, insanicm atan Medîne'dir.» buyurdular. 3420- Bize Amru'n-Nâkid ile İbm Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Bize İbn'l-Müsemaâ dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdu'l-Vahhâb rîvâyet etti. Bunlar hep bîrden Yahya b. Said'den bu isnâdla rivâyette bulunmuş ve: «Körüğün pası atması gibi» demiş, demiri aikretme-mişlerdir. Bu hadîsi Buhârî «Hace» bahsinde; Nesâî «H?or» ile «Tefsir» bahislerinde tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerîf Mekke'de İken vârid olmuşsa «Medîne'ye hicrete me'mûr oldum» mânâsına gelir. Medine'de iken söyîenmişse «Medîne'de ikâmete me'mûr oldum» demektir. Medine'nin şâir beldeleri yemesinden murâd, kinaye tankıyla Medîneliler'ino beldelere galebe çalmasıdır. Çünkü bir şeyi yiyen ona galebe çalar. Nevevî'nin beyânına göre: Buradaki yemeden murâd Medîne'nin İslâm ordularına merkez olmasıdır. Şâir memleketler oradan fethedilmiş, malları da ganimet olarak alınmıştır. Yahut bu cümleden murâd, Medîneliler'in fethettikleri yerlerin zahire ve ganimetlerini yemeleridir. İbn Vehb, İmâm Mâlik'e bu cümlenin mânâsım sormuş, Hazret-i İmâm bunu bagka beldeleri fethetmek mânâsına geldiğini söylemiştir. Medine’ye Yesrib diyenler bâzı münafıklardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona lâyık olan ismin Medine olduğunu bildirmiştir. Bu sebeple ulemâdan Bazıları Medîne'ye Yesrib demeyi kerîh görmüşlerdir. Gerçi Kur'ân-ı Kerîm'de de Medîne için Yesrib denilmişse de onlara göre bu gayr-i müslim-lerin sözünü nakilden ibarettir. İmâm Ahmed'in tahrîc ettiği Berâ' b. Âzib hadîsinde: «Her kim Medine'ye Yesrîb derse hemen Allah'a istiğfar etsin...» buyrulmuştur. Bundan dolayıdır ki Mâlikîler'den İsâ b. Dinâr: «Medine'ye Yesrib diyenin günahı yazılır» demiştir. Ulemâ bu kerahetin sebebini şöyle îzah ederler: Yesrib , tesrîb'den alınmadır. Tesrîfe: Başa kakmak, azarlamak ve zemmetmek mânalarına gelir. Bu kelimenin fesâd mânâsına gelen «serb»den alınmış olması da muhtemeldir. Bunların ikisi de mânâ itibarıyla çirkindir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güzel ismi sever; çirkininden hoşlanmazdı. Körük, demirin küf ve pasını nasıl atarsa Medine'nin de kötü insanları öyle atması Ebû Ömer İbn Abdilberr'e göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin zamanına mahsûstu, Onun vefatından sonra birçok âlim. fâzıl ve sâlih zevat Medine’den çıkmışlardır. Kâdi Iyâz dahi buna kaaildir. Fakat Nevevî bu kavli zahir bulmamaktadır. Çünkü hadîsin birinci rivâyetinde, Medine'nin kıyâmete kadar kötüleri atmaya devam edeceği bildirilmektedir. Ona göre bu iş Deceâl zamanında olacağa benzemektedir. Hâsılı kalplerinde kötülük olanlar Medine'de oturamazlar. Böy-lelenni, Medine-i Münevvere dışarı atar. El-Mühelleb (- 83) diyor ki: «Bu hadîs Medine'nin fazileti Mekke'den çoktur diyenlere delildir. Zira Mekke ile şâir beldelerin müslümanlar tarafından fethine o sebep olmuştur." İmâm Malik’le Medineliler'in mezhebleri de budur. Bu kavil İmâm Ahmed'den de rivâyet olunmuştur. îmam-ı A'zam la İmâm Şafiî. Mekke'nin Medîne'den daha faziletli olduğuna kaaildirler. Zahirîler'den İbn Hazm'in beyânına göre ashâb-ı kirâmdan Câbir , Ebû Hüreyre İbn Ömer , Abdullah b. Zübeyr ve Ubey dullab b. Adiyy (radıyallahü anh) hazerâtı Mekke'nin Medine'den daha faziletli olduğunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizden son derece sahîh senetlerle kafi suretle rivâyet etmişlerdir. Bütün sahâbe-i kirâm ile cumhûr-u ulemâ'nin kavilleri de budur. İmâm Mâlik ile onun mezhebinde olanlar Medine'nin daha faziletli olduğuna Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Medine hakkındaki duâsmı bildiren sahîh hadîslerle istidlal etmişlerse de İbn Hazm bu hadislerde onlara delil olacak cihet olmadığını söylemekte ve:«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefatından sonra Muâz , Ebû Ubeyde , İbn Mes'ûdi ve daha birçok ashâb-ı kirâm ile daha sonra Ali, Talha, Zübeyr , Ammâr (radıyallahü anh) Knzeratı ve başkalar i; Medine'den çıkmışlardır. Halbuki bu zevat en iyi insanlardandır. Bu. da gösterir ki, bu hadîsten murâd. zaman zaman bâzı insanların Medîne'den atılmasıdır.» demektedir. 3421- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Muhammed b. Münkedirden dinlediğim, onun da Câbir b. Abdillâh'tan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Bir bedevi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e beyât etti, müteakiben bedeviye Medine'de şiddetli bir sıtma arız oldu. Bu sebeple Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: — Yâ Muhammed! Benim bey'atımı kaldır! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu kabul etmedi. Sonra tekrar gelerek: — Benim bey'atımı kaldır! dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yine kabul etmedi. Bilâhare bedevi yine gelerek: — Benim bey'atımı kaldır! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine kaldırmadı. Bunun üzerine bedevi çıkıp gitti. Arkasından Resûlüllah «Medine ancak bir körük gibidir. Kötüsünü atar, iyisinin hâlisi kalır.» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Hacc», «Ahkâm» ve «İ'tisâm» bahislerinde; Tirmizî «Menâkib»da, Nesâî «Hacc», «Bey'at» ve «Siyer»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Bedevi üç defa beyatmın. kaldırılmasını istediği halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kaldırmaması beyat bütün müslümanlara farz olduğu içindir. Onun bu isteğini yerine getirmek masiyet işlemesine yardım sayılır. Zemahşerî'nin beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen bedevî Gayb b. Ebî Hâzini'dir, Bazıları bu Gays’ın tabiinden meşhur bir zat olduğunu ve Medîne'ye hicret ettiğinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i dünyadan gitmiş bulduğunu soyliyerek bu meseleyi müşkil addetmişlerse de Ebû Mûsa' nın beyânına göre Ashâb-ı kirâm içinde Gays b. Ebî Hâzim isminde bir zat vardır. Bey'attan murâd müslüman olduğuna dair verilen ahdü peyman ve muahededir. Bedevî bu muahedeyi kaldırarak vatanına dönmek istemiştir. Kâdi Iyâz; «Bedevi'nin bey'atı muhtemelen fetihten ve Medîneye hicretin farziyyeti kaldırıldıktan sonradır. O yalnız İslâmiyet için bey'at etmiş, sonra bu bey'atın -kaldırılmasını-istemiş, fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buna razı olmamıştır.» diyor. İbn Battâl'a göre bedevi1 bu sözüyle" İslâmiyetten irtidâd kasd1 etmemiştir.. Buna delil yaptığı ahdi ancak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muvafakatiyle' bozmak istemesidir. Eğer Medine'den mürted olarak çıkmak isteseydi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o anda kendisini Öldürürdü. Halbuki bedevi sıtmaya yakalandığı için kendini mazur görerek Medine'den ayrılmak istemişti. Bu ise irtidâd değil masiyettir. İhtimal bedevi hicretin kendine farz olduğunu da bilmezdi. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Medine'de münafıklar da vardı. Bunlar orada yaşamış ve orada Ölmüş; Medine kendilerini dışarı atmamıştır? Bu suâlin cevâbı şudur: Medine münafıkların asli yurtları idi. Münafıklar oraya İslâmiyet sebebi ile veya İslâm'ı sevdikleri'için başka yerlerden gelmiş değillerdi: Orada doğmuş, orada büyümüşlerdi. Hadîs-i şeriften mûrad' ise yerli Halk değil, İslâmiyet namına- oraya hicret edip sonradan kalblerine fesat girenlerdir. Hâsılı hadîs-i şeriften murad imanı halis olmayanların Medine'de duramayıp oradan çıkmaları, nalis imanlıların orada kalmalarıdır. 3422- Bize Ubeydullah b. Muâz yani Anberî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şû'be, Adiyy'e yani İbn Sâbit'ten rivâyet etti. O da Abdullah b. Yezîd’den, o da Zeyd b. Sâbit’den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmiş. Şöyle buyurmuşlar: «O, yani Medine Teybedir. Ateş gümüşün pasını nasıl atarsa Medine de hayırsızları Öyie atar.» Buhari'nin «Hacc» bahsinde Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettiği bir hadîsde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud gazasına çıktığı vakit ashabından bazı kimseler geri döndüler. Bunun üzerine ashabtan bir fırka: Bunları öldürelim; diğer bir fırka Hayır! öldürmeyelim, dediler. Müteakiben: «Size ne oluyor ki, münafıklar hakkında İki fırkaya ayrılıyorsunuz.» âyet-i kerîmesi): nâzil oldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: «Medine kötü adamları ateşin demir pasını attığı gibi atar, buyurdular.» denilmektedir. 3423- Bize Kuteybetû'bnü Saîd ile Hennâd b. Seriyy ve Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû'l-Ahvâs, Simak’den, o da Câbir b. Semure'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Şübhesiz ki, Allahü teâlâ Medine'ye Tâbe ismini vermiştir.» buyururken işittim. Müslim'in bâzı nüshalarında bu hadîsin senedinde Hennâd b. Seriyy'den sonra Ebû Küreyb dahi zikreclilmişse de ekseri nüshalarda bu isim hazf olunmuştur. Hadîs-i şerif Medîne-i Münevvere'ye Tabe ismi verilmesinin müstehab olduğuna delildir. Ancak başka isim verüemiye-ceğine delâlet etmez. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de muhtelif isimleriyle zikrolunmuştur. Medine'nin Tâbe'den mâada Taybe, Dâr ve Yesrib gibi isimleri vardır. |