Geri

   

 

 

 

İleri

 

79- Hacc, Ömre ve Arafe Gününün Fazileti Bâbı

3354- Bize Hârûn b. Saîd El-Eylî ile Ahmed b. Îsâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Mah-rametü'bnü Bükeyr, babasından naklen haber verdi.

(Dedi ki): Yûnus b. Yûsuf'u İbn'l-Müseyyeb'den naklen onun şöyle dediğini söylerken işittim: Âişe dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Arafe gününden maada Allah'ın bir kulu cehennemden en fazla âzâd ettiği hiç bir gün yoktur. Filhakika Teâlâ Hazretleri Kurbiyet gösterir; sonra böyielerİ ile meleklere mubohât ederek: Bunlar ne düedİ? diye sorar.» buyurdular.

Mâzirî'nin beyânına göre kurbiyet göstermekten murâd Allah'ın rahmet ve ikramının yakınlığıdır. Kâdî Iyâz bu hadîsin «Teâlâ hazretlerinin birinci semâya nûzülü» hadîsinde olduğu gibi te'vîl edileceğini söylemiş ve ; «Bundan meleklerin yeryüzüne yahut semâya rahmet indirmeleri ve Allahü teâlâ’nın emriyle iftihar etmeleri de kasdedil-miş olabilir.» demiştir.

Hadîs-i şerîf burada muhtasaran rivâyet olunmuştur. Abdürrezzâk «Müsned»inde onu Hazret-i İbn Ömer'den mufassal olarak tahrîc etmiştir. Onun rivâyetinde bas tarafı şöyledir:

«Şüphesiz ki Allah (m rahmeti) alt semâya iner de Allah hacılarla meleklere mubâhât ederek: Bunlar benim kullarımdır. Bana pejmürde kıyafetle toz toprak İçinde gelmişler, rahmetimi umuyor; azabınıdan korkuyorlar. Halbuki beni görmüş değillerdir. Acaba görmüş olsan ne yaparlar!..»

Hadîs-i şerif Arefe gününün faziletine delildir.

Nevevî diyor ki: «Bir adam (Günlerin en faziletlisinde karısının boş olduğunu söylese ulemâmızdan bir kavle göre kadın cuma günü boş olur. Çünkü: Müslim'in «Sahîh»inde görüldüğü veçhile Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

 (İçinde güneş doğan en hayırlı gün Cuma günüdür) buyurmuştur. Esah olan ikinci kavle göre kadın Arefe günü boş olur. Bu kavlin delili Bâbımız hadîsidir. Cuma hadîsi (hafta günlerinin en faziletlisi cuma'dır) şeklinde te'vîl olunur.

3355- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Ebû Bekr b. Abdirrahmân’ın âzadlısı Sümeyy'den dinlediğim, onun da Ebû Sâlih-i Semmûm'dan, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ömre, ikinci bir ömreye kadar yapılan günahların keffârefidir Hacc-ı mebrârun İse Cennetten başka karşılığı yoktur.»

3356- Bu hadîsi bize Saîd b. Mansûr ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amru'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H.

Bana Muhammed b. Abdilmelik El-Emevî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülâziz b. Muhtar, Süheyl'den rivâyet etti. H,

Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti. H

Bir rivâyette selâm vermek yerine «Güzel söz söylemekdir» denilmiştir.

«Cennetten başka karşılığı yoktur» cümlesinden murâd: Bu suretle hacc edene mükâfatının asla noksan verilmiyeceğini, günahları affedilerek mutlaka Cennet'e gireceğini beyândır.

Haccla ömrenin sevabı hakkında birçok hadîsler vârid olmuştur. Tirmizî'nin rivâyet ettiği Abdullah b. Mesûd hadîsi ile İbn Mâce'nin rivâyet ettiği Ömer hadîsi İmâm Ahmed'îe Nesâî'nin rivâyet ettikleri Abdullah b. Nubeyş hadîsi ve Haris b. Ebî Üsâme'nin rivâyet ettiği Ümmü Seleme hadîsi Bâbımızda bundan sonra görülecek Ebû Hüreyre hadîsi bunlar meyânındadır.

Cumhûru ulemâ'ya göre Ömreyi bir sene içinde tekrar tekrar yapmak müstehabdir. İmâm Mâlik ile ekseri Malikiyye ulemâsına göre bir senede birden fazla ömre yapmak mekruhtur. Kâdî Iyâz ile diğer bazı ulemâ bir ayda bir ömreden fazla yapılamıyacağına kaail olmuşlardır.

Ebû Hanîfe'ye göre ömre senenin yalnız beş gününde, yani arefe. bayram ve teşrik günlerinde mekruhtur. İmâm Ebû Yusuf dört günde yani arefe ile teşrik günlerinde mekruh olduğunu söylemiştir. Şâir günlerde ömre yapılabilir.

Nevevî'nin beyânına göre Şâfiîlerle, Mâlikîler, Hanbelîler ve cumhûr-u ulemâ arefe, bayram ve teşrik günlerinde dahi ömre yapmanın mekruh olmadığını söylemişlerdir. Onlara göre ömre yalnız hacc esnasında yapılamaz. Hacc bittikten sonra senenin her gününde Ömre yapmak caizdir.

Ömrenin vâcib olup olmadığında dahi ihtilâf vardır. Şâfiîler'-le cumhûr_u ulemâ'ya göre vâcibdir. Bu kavil Ömer, İbn Ömer ve İbn Abbâs (radıyallahü anh) hazerâtı ile tabiînden Tâvûs, Atâ’ Saîd b. El-Müseyyeb, Saîd b. Cübeyr; Bize Ebû Küreyb dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' rivâyet eyledi. H.

Bana Muhammedü'bnü'l-Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize durrahman rivâyet eti. Bunlar toptan SÜfyân'dan ve bütün râviler Sümeyy'den, o da Ebû Salih'ten, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Mâlik hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.

Bu hadîsi Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Kitâbü'l-Ömre»de tahrîc etmişlerdir.

Ömrenin ikinci bir ömreye kadar yapılan günahlara keffâret olması küçük günahlar hakkındadır. Nitekim Cum'a'nın ikinci Cum'a'ya kadar işlenen günahlara keffâret olması da bu kabildendir. Hadîsin zahirine bakılırsa günahlara keffâret olan ömre birinci ömredir. Çünkü kendisinden haber verilen ömre odur. Fakat mânâya nazaran günahlara keffâret olan. ömre ikincisidir. Zira günahlar iki ömre arasında işlenecektir. Birinci ömrenin keffâret olması günahların işlenmeden affını iktizâ edeceği için zahirin hilâfına görülmektedir.

Hacc-ı Mebrûr'dan murâd ne olduğu ihtilaflıdır. Ulemâdan bâzılarına göre içersine günah karışmayan haccdır. Bazıları makbul hacc, bir takımları da içersine riya, fisk-u fücur karışmayan hacc demek olduğunu söylemişlerdir. Ardından günah işlenmeyen haccdır diyenler de vardır. Muhammed b. Münkedir'in Hazret-i Câbir'den rivâyet ettiği bir hadisde Hacc-ı Mebrûr bu kavillerin hiçbirine uymayan bambaşka bir şekilde tefsir olunmuştur. Mezkûr hadîsde şöyle denilmektedir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Hacc-ı Mebrûr'un Cennet'ten başka karşılığı yoktur, buyurdu. Kendisine:

— Ya Resûlallah! Haccın Mebrûr'u nasıl olur? diyenler oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Herkese selâm vermek ve yemek yedirmektir, buyurdular.»

Hasan-ı Basrî, Mesrûk, İbn Şîrîn, Şa'bî, Ebû Bürdele'bni Ebî Mûsâ, Abdullah b. Şeddâd , Sevrî , İmâm Ahmed İshâk, Ebû Ubeyd ve Dâvûdu Zahiri'den de rivâyet olunmuştur.

Ebû Hanîfe , İmâm Mâlik ,Ebû -Sevr ve İbrahim Nehai ömrenin sünnet olduğuna kaaildirler.

3357- Bize Yahya b. Yahya île Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Yahya (Bize haber verdi), Züheyr ise (Bize rivâyet etti.) tâbirlerini kullandılar. (Züheyr dedi ki): Bize Cerîr, Mansûr'dart, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle

«Bir kimse şu Beyt'e gelir de- kötü sözler söylemez ve günah İşlemezse demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (memleketine) annesinin doğurduğu gibi döner.» buyurdular.

3358- Bize bu hadisi Saîd b. Mensur da Ebû Avane, Ebû’l-Ahvas'tan rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ve-Uî', Mis'ar île Süfyân’dan rivâyet etti. H.

Bize İbn'l-Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu’be rivâyet eyledi. Bu râvilerin hepsi Mansûr'dan bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Hepsinin hadislerinde:

«Bir kimse hacc eder de kötü sözler söylemez ve günah işlemezse.» cümlesi vardır.

3359- Bize Said b. Mansûr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüşeym, Seyyâr'dan, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Bu hadîsi Buhârî, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce hacc bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Şu Beyt» buyurması bu hadîsi Mekke'de söylediğine delâlet eder.

«Yerfüs» fili «YerÜs», «Yerfes» ve «Yürfis» şekillerinde de okunabilir se de meşhur olan kıraati kitabımızda olduğu gibi «Yerfüs»dür. Masdarı «Rafs» gelir. Bundan alınan isim ise «Rafes»dir. Cumhûru ulemâ'ya göre «Rafes»den murâd, cimâ'dır. Bâzan bundan kötü söz, bâzan da cima' lâfı kasdedilir. Bir takımları: «Rafes» «Kadınların yanında cima' îâfı etmektir» demişlerdir. Ezheri bu kelime hakkında şunları söyler: «Mezkûr kelime, erkeğin kadından dilediği her şeyi ifâde eden cem'iyyetli bir sözdür»

Fiisûk: Evvelce de işaret ettiğimiz veçhile şeriatın hududu dışına çıkmaktır. Böyle bir kimseye fâsık derler. Bazıları buradaki «Fısk»tan Allah'tan başkası nâmına kurban kesmek kastedildiğini söylemişlerdir. Bu kelimeye haram işlemek, yalan söylemek ve söğmek mânâlarını verenler de olmuştur.

Beyt-i şerife vararak rafes ve füsûk yapmadan hacc eden kimsenin anasından doğduğu gibi dönmesi günahları affedildiği içindir. Zahirine bakılırsa böyle bir kimsenin büyük küçük bütün günahları affedilecektir. Fakat ulemâ bunun yalnız Allah hakkına âid günahlara mahsûs olduğunu söylemişlerdir. Çünkü kul hakları ancak helâllaşmak suretiyle affolunur.