Geri

   

 

 

 

İleri

 

78- «Beyt-i Şerifi Müşrik Haccetmesin, Çıplak Olan da Tavafda Bulunmasın» Hadisi ile Hacc-ı Ekber Gününü Beyan Bâbı

3352- Bana Hârûn b. Saîd El-Eylî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Amr İbn Şihâb’dan, o da Humeyd b. Abdirrahmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. H.

3353- Bana Harmeletü'bnü Yahya Et-Tûcîbî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi. Ona da İbn Şihâb Humeyd b. Abdirrahmân b. Avf’dan. o da Ebû Hüreyre'den naklen haber vermiş. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) Şöyle dedi: «Ebû Bekr-i Sıddîk, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le veda haccından önce kendisini emîr tayin ettiği Haccda beni birkaç kişilik cemaat içinde Kurban Bayramı günü halka (Bu seneden sonra hiç bir müşrik haccede-mez, çıplak olan bir kimse de Beyt-i Şerifi tavaf edemez) diye ilân etmek için gönderdi.»

İbn Şihâb

Dedi ki: «Humeyd b. Abdirrahmân Ebû Hüreyre hadîsi için Kurban Bayramı günü Hacc-ı Ekber günüdür derdi.»

Bu hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Ebû Bekri Emîrü’l- Hacc yani Hacc kafilesine kumandan tayin buyurması Hicret'in dokuzuncu yılında olmuştur. Bu hâdiseyi Süheylî şöyle anlatır:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz Tebük seferinden geldiği vakit haccetmek istemişti. Fakat müşriklerin hacclannda ve şirkle yaptıkları telbiyelerinde müslümanlara karışacaklarını, Beyt-i Şerîfi çırılçıplak tavaf edeceklerini hatırladı. Müşrikler bununla içlerinde günah işledikleri ve zulüm yaptıkları elbiselerden sıyrılarak analarından doğdukları gibi olmayı ve bu suretle tavaf yapmayı kasdediyorlardı. Bu sebepten dolayı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o sene haccetmekten vazgeçti de Hazret-i Ebû Bekr'i Berâe suretiyle hacca gönderdi. Ebû Bekr (radıyallahü anh) kendileriyle ahidnâme imzalanmış olan müşriklere bunları iade etmek vazifesiyle me'mûrdu. Bundan yalnız muayyen bir müddet için ahid veren Benî Bekr kabilesi müstesna idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra Hazret-i Ebû Bekr'in peşinden Ali (radıyallahü anh) da gönderdi. Bunun üzerine Ebû Bekr (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e dönerek: (Benim hakkımda Kur'ân mı nâzil oldu?) diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Hayır! Kuran nâzil olmadı lâkın benim tarafımdan ehl-i beytimden bîri tebliğde bulunmasını istedim cevâbını verdi. Hâdiseyi anlatan Ebû Hüreyre diyor ki:

— Ali (radıyallahü anh) bana Mina'daki evleri dolaşarak Berâe sûresini okumamı emretti. Bağırıyordum. Hattâ sesim kısıldı. Kendisine neyi ilân ediyordun diye soranlar oldu.

— Dört şeyi, yani Cennet'e mü'minlerden başka kimsenin giremiye-ceğinİ, bu seneden sonra hiç bir müşrikin hacc edemiyeceğinî, Beyt-i Şe-rîfi çıplak bir kimsenin tavafta bulun amiya cağını ve ahidnâme si olanlara dört ay müsaade verildiğini, ondan sonra ahid tanınmıyacağını ilân ediyordum. Müşrikler Berâe sûresini ilân ettiğimi işitince Hazret-i Alî'ye (dört ay sonra göreceksiniz ki amcan oğlu ile aramızda vurup yaralamadan başka hiç bir ahid olmayacaktır.) dediler. Bu müddet zarfında birçok insanlar İslâm'a rağbet göstererek kimi istekli kimi isteksiz onu kabul ettiler.»

İbn Abdi'î-Berr'in beyânına göre Hazret-i Ebû Bekr hacc yoluna çıkınca Berâe sûresinin baş tarafı nâzil olmuş, bunun üzerine ashâbdan Bazıları:

— Ya Resûlallah! Onu Ebû Bekr'e gondersen iyi ederdin! demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Onu benim nâmıma ancak ehl-i beytimden biri îfâ eder, buyurmuş. Sonra Hazret-i Alî'yi çağırarak arkadan onu göndermiş. Ali (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin Adbâ' nâmındaki devesine binerek Arc denilen yerde Hazret-i Ebû Bekr'e yetişmiş. Ebû Bekr kendisine:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seni hacca enrîr mi tayin etti? diye sormuş. Ali (radıyallahü anh):

— Hayır! Beni yalnız halka Berâe sûresini okumaya gönderdi! cevâbını vermiş.

Ulemâ-i kirâma göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Berâe sûresini Hazret-i Alî'ye vermesinin hikmeti bu sûrede ahdi bozmaktan bahsedildiği içindir. Araplar'in âdetine göre bir ahdi yapandan başkası bozamazdı. Bunu bozmak için en azından yapanın ehl-i beytinden biri bulunmak lâzımdı. İşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Arapların bu âdetini hüccetle yıkmak istemiştir. Bazıları Berâe sûresinde Hazret-i Ebû Bekr'in faziletinden bahsedildiği içn Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mezkûr süreyi başkasına okutmak istediğini söylerler.

Raht: Ondan aşağı olan erkekler cemaatıdır. Bâzılarına göre rant, içlerinde kadın bulunmamak şartıyla kırk kişiye kadar olan erkekler cemaatıdır,

«Hadîsin buradaki rivâyetinde bu seneden sonra hiç bir müşrik hacc edemez» denilmiştir. Bu cümle bâzı rivâyetlerde «hacc etmesin», bir rivâyette» sakın hac etmesin» şeklinde te'kîdle ifâde edilmiştir.

Araplar'in çırılçıplak hacc ederdiklerinİ Kureyş'ten erkeklerin çıplak erkeklere, kadınların da kadınlara elbise verirdiklerini hacc bahsinde geçen bir hadîsde görmüştük. Câhiliyyet devrinde Beyt-i Şerîf'i kadınlar da çıplak olarak tavaf ederlermiş.

Hacc-ı Ekber gününden murâd ne olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır, İmâm Mâlik, İmâm Şafiî ve cumhûr-u ulemâ ya göre Kurban Bayramı günüdür. Bazıları, arefe günü olduğunu söylemişlerdir. Bu kavil İmâm Şafiî'den dahi rivâyet olunmuş-sa da şafiî mezhebinde ma'rûf değildir.

Yine ulemânın beyânına göre Hacc-ı Ekber tâbiri Haccı Asğardan ihtiraz içindir.

Hacc-ı Ekber: Büyük hac; Haccı asğar: Küçük hac mânâsına gelir. Küçük Hac'dan murâd ömredir. Şu halde kıran ve müt'aya niyet edenlerin haccına mukabele suretiyle büyük hac denilmiş oluyor.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Bu seneden sonra hiç bir müşrik hacc edemez» sözü Teâlâ hazretlerinin ;

"Müşrikler ancak ve ancak necistirler. Binâenaleyh bu seneden sonra Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar." Sure âyet-i kerîmesine muvafıktır. Mescidi Haram'dan murâd bütün Harem-i Şerif'tir. Binâenaleyh hiç bir müşriğin, hiç bir hâlde Harem-i Serîf'e girmesi mümkün olmadığı gibi, bu âyetin nüzûlundan sonra zımmîlerin orada ikâmet etmesi dahi memnu'dur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Yahûdilerle hıristiyanları Arap yarımadasından çıkarın» buyurmuştur.

Mamafih Hanefîler'e göre zimmîlerin Mescid-i Haram'a yahut başka bir mescide girmelerinde beis yoktur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sakîf hey'etini mescidde misafir etmiş ve:

«Yer üzerinde onların pisliğinden bir şey yoktur.» buyurmuştur. Sakîf hey'eti kâfirlerden müteşekkildi. Hanefîler âyet-i kerimeyi: «Müşrikler Mescid-i Harâm'a istilâ maksadıyle yahut âdetleri veçhile çıplak tavaf etmek için giremezler.» şeklinde te'vîl etmişlerdir. Ancak Aynî Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Yahûdilerle hıristiyanları Arap yarımadasından çıkarın» hadîs-i şerifini ölüm döşeğinde söylediğini bildirmiş bu hususta başka bir şey söylememiştir. Bundan onun da gayrimüslimlerin Harem-i Şerife giremeyeceklerine kaail olduğu sezilmektedir.

İmâm Mâlik. Şafiî ve bir rivâyette Ahmed b. Hanbel: «Beyt-i Şerîf-i çıplak kimse tavaf edemez» cümlesiyle istidlal ederek tavaf esnasında avret yerini Örtmenin şart olduğunu söylemişlerdir. Ebû Hanîfe ile ikinci rivâyete göre İmâm Ahmet çıplak tavaf eden kimsenin kurban kesmek suretiyle haccını tamam edebileceğine kaail olmuşlardır.