74- Kadının Hacca ve Diğer Seferlere Mahremle Gitmesi Bâbı 3322- Bize Züheyr b. Harb ile Muhammedü'bnu'l-Müsenriâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya yani El-Kattân, Ubeydullah'tan rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den naklen haber verdi ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kadın yanında mahremi olmadıkça üç gecelik yola gitmesin» buyurmuşlar. 3323- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Nümeyr ile Ebû Üsâme rivâyet ettiler. H. Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki):Bize babam rivâyet etti. Bu râviler hep birden Ubeydullah'tan bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Ebû Bekr'in rivâyetinde: «Üç geceden fazla», İbn Nümeyr'iü babasından rivâyetinde: «Yanında mahremi olmaksızın üç günlük yola» ifâdeleri vardır. 3324- Bize Muhammedu'bnü Râfi' rivâyet etti, (Dedi ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Dahhâk, Nâfi'den o da Abdullah b. Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi: «Allah'a ve Âhiret gününe îman eden hiç bir kadına, yanında mahremi olmaksızın üç gecelik yere sefer etmek helâl değildi:.» buyurmuşlar. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü Taksîr'is-Salât»ta rivâyet etmiştir. Hadîsin muhtelif rivâyetleri vardır. Bunların bazılarında, kadının yalnız başına üç gecelik yola diğer bâzılarında üç günlük, bir rivâyette üç geceden fazla, başka bir rivâyette iki günlük, diğer rivâyette bir gecelik, bir rivâyette de bir gün bir gecelik yola gidemiyeceği bildirilmektedir. Ebû Dâvûd'un rivâyetinde kadının yalnız başına bir berîd yani yarım günlük yola gidemiyeceği ifâde buyurulmuştur. Üç gün rivâyetinden murâd geceleriyle birlikte üç gün üç gece rivâyetinden murâd da gündüzleriyle beraber üç gecedir. Ulemânın beyânına göre rivâyetlerdeki bu ihtilâflar soranlardan ve sorulan yerlerden neş'et etmiştir. Beyhakî «Sanki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e kadının mahremsiz olarak üç gecelik yolu gidip gidemiyeceği sorulmuş da hayır cevâbını vermiş; başka bir defa iki günlük yola, daha başka bir defa bir günlük yolu gidip gidemiyeceği sorulmuş, bunların hepsine hayır cevâbını vermişdir. Berîd meselesi de öyledir. Şu halde herkes işittiğini rivâyet etmiş demektir. Bir râvîden muhtelif şekillerde nakledilen rivâyetleri de o râvi birkaç yerde işitmiş ve kimi öyle, kmi böyle rivâyet etmiştir. Bunların hepsi sahihtir...» diyor. Mahrem nikâhı ebediyyen haram olan demektir. Bâzı rivâyetlerde bu kelimenin yanında zû-rahim de zikredilmiştir. Zûrahim, akraba demektir. Zûrahim-i mahrem nikâhı haram olan akraba ve taallûkaattır. Ulemâ kudreti olan kadına haccın farz olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Kadının bu husustaki kudreti erkeğin kudreti gibidir. Yalnız mahrem meselesinde ihtilâf vardır. İmâm-ı Â'zam'a göre kadına hacc farz olmak için mahremi bulunması şarttır. Meğer ki Mekke'ye üç konak mesafeden yakın olsun. Bu husûsda hadis ulemâsından bir cemaat ile Eshâb-ı Re'y denilen Hanefîye ulemâsı, Hasan-ı Basrî ve İbrahim Nehaî, Sevrî ve A'meş dahi ona muvafakat etmişlerdir. Atâ', Saîd b. Cübeyr, İbn Şîrîn, İmâm Mâlik, Evzâî ve meşhur kavline göre Şafiî kadının, sefer için mahremi bulunmasını değil, emniyeti şart koşmuşlardır. Şâfiîyye ulemâsına göre emniyet koca, mahrem veya güvenilir kadınlarla sağlanır. Kadın ancak bu üç neviden biri ile haccedebilir. Güvenilir bir tek kadın bulmuş olsa onunla haccetmesi farz değildir. Lâkin caizdir. Şâfiîler'ce sahih olan kavil budur. Yine Şâfiîler'den bâzılarına göre güvenilir birkaç veya bir kadın bulursa hac etmesi lâzımgelir. Bazan emniyet vâsıtaları çok olur da kimseye muhtaç olmadan yalnız başına kafileyle birlikte gider ve emniyeti de sağlanır. Fakat Şâfiîlerce meşhur olan kavil birincisidir. Şâfiîye ulemâsı kadının nafile hacc, ziyaret ve ticâret gibi farz olmayan seferleri hakkında ihtilâf etmişlerdir. Bazıları bu gibi seferlere de itimatlı kadınlarla çıkabileceğini söylemiş ekserisi kocasız veya mahremsiz çıkamıyacağma kaail olmuşlardır. Nevevî: «Sahih olan kavil de budur» diyor. Kâdî Iyâz’ın beyânına göre ulemâ, kadının haccla ömreden başka seferlere mahremsiz çıkamıyacağma ittifak etmişlerdir. Bundan yalnız dâr-ı harpten hicret edenler müstesnadır. Dâr-ı harp küffâr memleketi demektir. Müslüman kadını böyle bir yerden İslâm diyarına mahremsiz dahi hicret edebilir. Bununla öteki seferler arasındaki fark, kadimin dîni ve nefsi hususunda emin olamadığı zaman küfür diyarında yaşamasının bilittifak haram olmasıdır. Haccı geciktirmek bu mânâda değildir. Zira haccın imkân bulur bulmaz îfâ edilmesi meselesi ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bâcî: «Bence bu söylenenler genç kadın hakkındadır. Şehvete mahal olmayan ihtiyar kadın bütün seferlere dilediği şekilde kocasız ve mahremsiz olarak gidebilir.» demişse de Nevevî bu sözü beğenmemiş, kadının yaşlı da olsa şehvete mahal olduğunu, bu bâbda ulemânın (her düşene bir kapan bulunur.) dediklerini hatırlatmıştır. Nevevî 631-676 Hanefîler'in seferde namazların ikişer rekât kılınması için üç günlük yolu şart koşmalara hususunda bu hadîsle istidlal ettiklerin söyledikten sonra: «Bu istidlal fâsiddir. Zira hadîsler muhtelif şekillerde rivâyet edilmişlerdir...» diyor. Gerçi rivâyetler muhteliftir, fakat Hanefî'lerin istidlalleri fâsid değildir. Bunu anlamak için onların Fıkıh kitaplarına müracaat kâfidir. Ata', Saîd b. Keysân ve Zahirî'lerden bir taifeye göre kadının yalnız başına bir konaktan az mesafeye gitmesi caizdir. Bir konak veya daha fazla mesafeye mahremsiz gidemez. Delilleri «Kadın yanında kocası veya mahrem akrabası olmadıkça bir konaklık yere sefer edemez» hadîsidir. Bu hadîsi Beyhakî ile Tahâvî Hazret-i Ebû Hüreyre'den, Ebû Bekre tarikiyle rivâyet etmişlerdir. Şâ'bî, Tâvûs ve Zahirî'lerden bâzılan kadının yalnız başına uzak yakın hiç bir sefere çıkamıyacağma kaail olmuşlardır. Bunların delilleri de Tahâvî'nin rivâyet ettiği Ebû Hüreyre hadîsidir. Mezkûr hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kadın yanında mahremi olmadıkça sefere çıkamaz» buyurmuşlardır. «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den üç gün müddet kaydıyle rivâyet olunan bütün eserler kadının mahremsiz olarak üç günlük yola gitmesinin haram kılındığında ittifak etmişlerdir. Üç günden az süren yolculuk hakkında ihtilâf vardır. Biz bu hususu ele aldık. Gördük ki mahremsiz üç günlük veya daha fazla sefere çıkmak bu eserlerin hepsiyle nehiy buyurulmuştur. Binâenaleyh bu bâbda seferi üç gün ile tahdid daha azını kadına, mahremsiz olarak mübah. kılmak demektir. Eğer böyle olmasaydı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üç adedini zikretmesinde bir mânâ kalmaz, mutlak surette mahremsiz seferi nehiy buyururdu. Vakıa "Hazret-i Âişe'nin mahremsiz sefere çıkaidığı rivâyet olunmuş. Bazıları bununla istidlal ederek kadına mahremsiz seferi tecviz etmişlerse de bu zevatın Hazret-i Âişe hadisi ile istidlalleri doğru değildir. Ayni bunlara şu cevâbı vermiştir: «Hazret-i Âişe ümmü'l-mü'minîn olduğu için ona bütün müslümanlar mahremdir. Kiminle sefer etse mahremiyle gitmiş demektir. Başka kadınlara nisbetle müslüman erkekleri bu hükümde değildir. Bu cevap Ebû Hanîfe tarafından verilmiştir.» Tahâvînin rivâyet ettiği İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîsinde bir zâtın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):e: Zevcemle birlikte hacc etmek isledim. Fakat filân gaza için yazıldım.» dediği; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: «Sen zevcenle beraber hacc et» buyurduğu görülmektedir. Bu hadis kadının yalnız başına hac cedemiyeceğine açık delildir. Zira kadının yalnız başına hacca gitmesi caiz olsa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'o zâta: «Zevcenin sana ne ihtiyâcı var. O müilümanlarla birlikte hacca gider. Sen işine bak. Yazıldığın gazaya git» derdi. Mahremden murâd nikâhı ebediyyen haram olan kimselerdir. Tembih: Zamanımızda Hanefi mezhebinden birçok kadınların hacca ve uzak yakın birçok yerlere kocasız ve mahremsiz gidip geldikleri görülmektedir. Hanefî mezhebine göre bunun caiz olmadığım kendilerine ayrıca hatırlatırız. 3325- Bize Kuteybetu'bnü Saîd ile Osman b. Ebi Şeybe hep birden Cerîr'den rivâyet ettiler. Kuteybe (Dedi ki): Bize Cerîr, Abdü'l-Melik yani İbn Umeyr'den, o da Kazea'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. Kazea şöyle dedi: Ebû Saîd'den bir hadîs dinledim de hoşuma gitti. Kendisine: — Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sen mi işittin? di- — Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmediğim bir şeyi ye sordum. Ebû Saîd: onun üzerinden mi söyliyeceğim? dedi. Kazea Dedi ki: Ebû Saîd'î şöyle derken işittim: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Semerleri ancak üç mescide gitmek için bağlayın! Benim şu mescidime, Mescid-i Harâm'a ve Mescid-i Aksâ'ya! buyurdular. Ve yine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Kadın yanında mahremi veya kocası olmaksızın hiç bir zaman iki günlük yola çıkmasın!» buyururken işittim. 3326- Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Abdülmelik b. Umeyr'den rivâyet etti. (Dedi ki): Kazea'dan dinledim. (Dedi ki): Ben Ebû Saîd-i Hudrî'den dinledim. Ebû Saîd: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den dört şey işittim; bunlar benim hoşuma gitti, beğendim. (Evvelâ) yanında kocası veya yakın akrabası olmaksızın kadının iki günlük yola gitmesini yasak etti...» dedi ve hadîsin geri kalan kısmını hikâye eyledi. 3327- Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, Muğîre'den, o da İbrahim'den, o da Sehm b. Mincâb'dan, o da Kazea'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) . — Mahremi yanında olmaksızın kadın üç gecelik yere sefer etmesin! buyurdular. 3328- Bana Ebû Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. Beşşâr toptan Muâz b. Hişâm'dan rivâyet ettiler. Ebû Gassân (Dedi ki): Bize Muâz rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, Katâde'den, o da Kazea'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki, Nebiyullah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Kadın beraberinde mahrem olmadıkça üç gecelik mesafenin üstünde uzağa sefer etmesin!» buyurmuşlar. 3329-) Bu hadîsi bize İbn'l Müsennâ da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Adiyy, Saîd'den, o da Katâde'den bu isnâdla rivâyet etti ve: «Mahremsiz olduğu halde üç geceden fazla...» dedi. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Salât»ın bir-iki yerinde ve «Ce-zâu's-Sayd»da, Ebû Dâvûd hacc bahsinde, Tirmizî “Kitâbu's-Salât»ta, Nesâî ile İbn Mâce «Kitâbu's-Savm»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Buhârî'nin rivâyetinde Hazret-i Ebû Saîd'in hoşuna giden dört şeyin neler olduğu hbeyân edilmiştir. Bunlar kadının kocasız veya mahremsiz olarak yalnız başına iki günlük yola sefer edememesi, Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinde oruç tutulmaması, iki namazdan yani ikindi ile sabah namazından sonra namaz kılınmaması ve üç mescidden maada dünyâ mescidlerini ziyaret için sefer edilmemesi mes'eleleridir. Bu bâbda İbn Hibbân, İmâm Ahmed, Bezzâr, Taberânî ve. diğer hadîs İmâmları rivâyetler nakletmişlerdir. Semer bağlamak: Seferden kinayedir. Bu hususta deve, at, katır, eşek ve sair vâsıtalarla yürüyerek gitmek arasında fark yoktur. Hadîs-i şerif mezkûr üç mescidin pek büyük meziyet ve fazileti hâiz olduklarını beyân etmektedir. Çünkü bu mescidler Enbiyâ-yl Kiram (sallallahü aleyhi ve sellem) hazerâtmın namazgahlarıdır. Bunlarda kılman namazlar şâir mescidlere nisbetle yüzlerce kat faziletli olduğu sahîh hadîslerle haber verilmiştir. Şâir Dünyâ mescidlerini ve faziletli yerleri ziyaret için sefere çıkıp çıkılamıyacağı, ulemâ arasında ihtilaflıdır. Nevevî'nin nakline göre cumhûr-u ulemâ sair mescidleri ziyarette bir fazilet olmadığını söylemişlerdir. İbn Battal: «Ulemâya göre bu hadîs mezkûr üç mescidden maada herhangi bir mescidde de namaz kılmayı adayanlar hakkındadır.» demiştir. İmâm Mâlik’e göre bir kimse vasıtasız gidemiyeceği bir mescidde namaz kılmayı nezretse bulunduğu beldenin mescidinde kılar. Fakat Mekke ve Medine mescidleriyle Beyt-i Makdîs'te namaz kılmayı nezreden mutlaka oraya gitmelidir. Yine İbn Battâl’ın beyânına göre sulehânın mescidlerinden birinde namaz kılmak ve teberrükte bulunmak mubahtır. Rivâyete nazaran İmâm Leys herhangi bir mescidde namaz kılmayı nezreden bir kimsenin nezrini o mescidde ifâsı icâb ettiğine kaail olmuştur. Hanbelîler'den bir rivâyete göre böyle bir nezir mün'akıd olmazsa da yemin keffâreti vermek îcab eder. Mâlikîler'den bir rivâyete göre ise yapılan nezre husûsî bir ibâdet taallûk ederse nezri îfâ lâzımdır. Aksi takdirde bir şey lâzım gelmez. Mâlikîler'den Muhammed b. Mesleme hadîste zikri geçen üç mescidden maada yalnız Kubâ mescidine yapılan nezrin îfâsı lâzım geldiğine (sallallahü aleyhi ve sellem) kaail olmuştur. Çünkü Resûlü Ekrem her cumartesi günü bu mescidi ziyaret ederdi. Ulemâdan bir cemaat Bâbımız hadîsiyle istidlal ederek hadisde zikri geçen üç mescidden birine gitmeyi nezredenlerîn adaklarını yerine getirmeleri lâzım geldiğini söylemişlerdir. İmâm Mâlik, İmâm Ahmed ve İmâm Şafiî'nin kavilleri de budur. Ebû İshâk-ı Mervezî dahi aynı kavli ihtiyar etmiştir. îmam-ı A'zam'a göre mescide gitmek için yapılan nezri mutlak surette îfâ vâcib değildir. İmâm Şafiî «El-Ümm» nâm eserinde Kâbe'ye yapılan nezrin îfâsı gerektiğini Medine ve Kudüs mescidlerine yapılan nezirlerin îfâsı vâcib olmadığını söylemiştir. İbn'l-Münzir'e göre ise Harameyne yani yani Mekke ve Medine mescidlerine yapılan nezrin îfâsı vâcib, Mescid-i Aksa'ya yapılan nezrin îfâsı lâzım değildir. Bu bâbda daha birçok sözler söylenmiştir. Kâdî Iyâz ile Şâfiî'lerden Ebû Muhammed El-Cuveynî: «Hadîsde zikredilen üç mescidden maada herhangi bir mescidi ziyaret için sefere çıkmak haramdır; nehyin muktezâsı budur.» demişlerse de Nevevî bunun yanlış olduğunu söylemiş, Şâfiîler'ce bunun haram değil mekruh bile olmadığını bildirmiştir. Bazıları Bâbımız hadîsinin mânâsını te'vîl ederek ; «İtikâf için bu üç mescidden başka yerlere gidilmez» demişlerdir. Şeyh Zeyniddîn'e göre bu hadîsin en güzel te'vîli ondan yalnız üç mescidin hükmü olup sair mescidlere ziyaret için sefer yapılmamasıdır. Ama başka mescidlerde ilim tahsil etmek, ticâret, gezi, su-lehâ ve ihvanı ziyaret vesâir maksatlarla sefere çıkmak bu hadîsdeki nehye dâhil değildir. Nitekim bu cihet hadîsin bazı tarîklerinde tasrih de edilmiştir. Hazret-i Ebû Saîd'in Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiği dört şeyi pek beğendiğini cümlesiyle ifâde etmesi te'kîd içindir. Çünkü «A'cebe» ve «Âneka» fiillerinin ikisi de hoşa gitmek mânâsına gelirler. Araplar böyle müteradif kelimeleri beyân ve te'kîd için kullanırlar. Hadîs-i şerif kadının yalnız başına sefer edemiyeceğine de delildir.. Ulemânın bu husustaki kavillerini bundan önceki İbn Ömer rivâyetinde görmüştük. Aşağıdaki rivâyetler dahi aynı hükmün delillerindendir. 3330- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Saîd b. Ebî Saîd'den, o da babasından naklen rivâyet etti ki, Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hiç bir müslüman kadına yanında kendisine nikâh haram olan bir adam bulunmaksızın bir gecelik yere sefer etmesi helâl değildir» buyurdular. 3331- Bana Zülıeyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn Ebî Zi'b'den rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Saîd b. Ebî Saîd, babasından, o da Ebû Hüreyre’den o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. «Allah'a ve Âhiret gününe iman eden bir kadının beraberinde mahrem olmaksızın bir günlük yola gitmesi helâl değildir.» buyurmuşlar. 3332- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Saîd b. Ebî Saîd-i Makburî'den dinlediğim, onun da babasından, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah «Allah'a ve Âhiret gününe iman eden bir kadının yanında kendisine nikâhı haram olan biri bulunmadıkça bir gün ve bir gecelik yola gitmesi helâl değildir.» buyurmuşlar. 3333- Bize Ebû Kâmil-i Cahderî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Bişr yani İbn Mufaddal rivâyet etit. (Dedi ki): Bize Süheyl b. Ebi Salih, babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Yanında kendisine nikâhı haram olan biri bulunmadıkça bir kadının üç gecelik yola gitmesi helâl değildir.» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Taksîru's-Salât» bahsinde, Ebû Dâvûd «Kitâbu’l-Hacc»da, Tirmizî «Kitâbu'n-Nikâh»da tahrîc etmişlerdir. Kavilerden Saîd b. Ebî Saîd-i Makburî!-nin babasından rivâyeti üzerinde bâzı hadîs İmâmları söz etmiş, birçok rivâyetlerde babasından kaydının bulunmadığını, Ebû Saîd'in doğrudan doğruya Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiğini söylemişlerdir. Fakat Saîd'in babasından rivâyet ettiği hadîsler de çoktur. Bu sebeple Nevevî: «İhtimâl ki Saîd evvelâ Ebû Hüreyre hadîsini babasından dinlemiş, sonra bizzat Ebû Hüreyre'den işitmiş ve bâzan babasından, bâzan da Ebû Hüreyre'den rivâyette bulunmuştur. Onun Ebû Hüreyre'den hadîs dinlediği sabit olmuştur.» demiştir. Bu hadîs de kadının Allah'a ve Âhiret gününe îmân etmekle kayıtlanmasına bakarak Bazıları müslüman olmayan kadınların yalnız başına sefere çıkabileceklerine kaail olmuşlarsa da bu istidlal doğru değildir. Çünkü kadının bu sıfatla anılması yalnız basına sefere çıkmasının haram olduğunu te'kîd suretiyle beyân içindir. Yani kadına ta'rîc suretiyle mahremsiz sefere çıkmaması, çünkü bunun Allah'ın imanın şartına muhalif olduğu bildirilmiştir. Allah'a ve Âhiret gününe iman eden kimsenin Allah tarafından yasak edilen husûsâta riâyet etmesi gerekir. Evzâî ile Leys kadının mahremsiz bir gün ve bir gecelik yola gidemiyeceğine, bundan az bir yola yalnız gitmesinde beis olmadığına bu hadîsle istidlal etmişlerdir. 3334- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb hep birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. Ebû Küreyb (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah'a ve Âhiret gününe iman eden bir kadının beraberinde babası veya oğlu yahut kocası, veya kardeşi, yahut nikâhı haram olan biri olmaksızın üç gün ve daha fazla süren bir sefere çıkması helâl değildir.» buyurdular. 3335- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe İle Ebû Saîd-i Eşecc rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş bu is-nadla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi. 3336- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ikisi birden Süfyân'dan rivâyet ettiler. Ebû Bekr (Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Amr b. Dinar, Ebû Ma'bed'den rivâyet etti. (Dedi ki): Ben İbn Abbâs'ı şunu söylerken işittim: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i hutbe okurken dinledim: — Sakın bir adam yanında nikâhı haram akrabası bulunmayan bir kadınla başbaşa kalmasın. Hem kadın yanında mahremi bulunmadıkça sefere çıkmasın! buyuruyordu. Bunun üzerine bir adam ayağa kalkarak: — Yâ Eesûlallahî Benim zevcem hacc için yola çıktı. Kendim de filân gazaya yazıldım! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Git de zevcenle beraber hacc et!, buyurdular.» 3337- Bize bu hadîsi Ebû'r-Rebî' Ez-Zehrânî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammâd Amr'dan bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti, 3338- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hişâm yani İbn Süleyman El-Mahzûmî, İbn Cüreyc'den bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. Ama: «Sakın bir adam, yanında nikâhı haram olan biri bulunmayan kadınla başbaşa kalmasın.» cümlesini zikretmedi. İbn Abbâs hadîsini Buhârî «Hacc», «Cihâd» ve «Nikâh» bahislerinde tahrîc etmiştir. Hadîsdeki istisna, istisnâ-i münkatı'dır. Zîrâ kadının yanında mahremi bulununca ortada halvet kalmaz. Hadîs-i şerif: «Sakın bir adam yanında mahremi bulunmayan bir kadınla bir arada oturmasın» takdirindedir. Başbaşa kalmak diye terceme ettiğimiz halvet erkekle kadının kimseningörenıiyeceği bir yerde iki ikiye kalmalarıdır. Mahremden murâd kadına, nikâhı haram olan erkektir. Mamafih kadının da erkeğin de yakm akrabasının kastedilmiş olması muhtemeldir. Nevevî: «Fukahâ'nın kaideleri bu ikinci ihtimâl üzere cereyan eder. Zîrâ bu bâbda kadının mahremiyle erkeğin kızkardeşi, kızı, halası ve teyzesi gibi nikâhları kendisine haram olan kadınlar arasında fark yoktur. Bu gibi hâllerde o kadınla oturmak caizdir.» diyor. Kadının mahremleri oğlu, kızkardeşi, annesi ve teyzesi gibi kimselerdir. Hadîs-i şerîf koca ile dahi tahsis edilmiştir. Çünkü kocasının bulunması da mahrem gibidir. Hattâ cevaz hususunda kocanın bulunması evlâdır. Bu hadîsin son rivâyeti Ebû İshâk İbrahim b. Süfyân'in İmâm Müslim'den işitmediği rivâyetlerin de sonuncusudur. Bu hususta Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in traş olanlarla, saç kısaltanlara duâ ettiğini bildiren hadîslerde söz geçmişti. |