Geri

   

 

 

 

İleri

 

71- Kötürümlük, İhtiyarlık ve Benzerleri Yahut Ölüm Sebebiyle Âciz Kalan Bir Kimse Namına Hacc Etme Bâbı

3315- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Süleyman b. Yesâr'dan, onun da Abdullah b. Abbâs'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: İbn Abbâs şöyle dedi: «Fadl b. Abbâs Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in terkisinde bulunuyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Has'am kabilesinden bir kadın fetva istemeğe geldi. Derken Fadl kadına, kadın da Fadl'a bakışmaya başladılar. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fadl’ın yüzünü Öbür tarafa çevirmeye başladı. Kadın:

— Ya Resûlallah! Allah'ın kullarına hacc hakkındaki farizası babama şeyh-î fânî iken yetişti. Babam deve üstünde duramıyor. Binâenaleyh onun nâmına ben haccedebilir miyim? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Evet, cevâbını verdi. Bu hâdise veda haccında oldu.»

Bu hadîsi Buhârî «Hacc, Meğâzî ve îsti'zân» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc ettiği gibi Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce dahi «Hacc» bahsinde yine muhtelif râvilerden rivâyet etmişlerdir.

Hadîsin isnadında ihtilâf edilmiştir. Sahih olan kavle göre hadîs-i şerif mürseldir. Çünkü Veda haccında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i İbn Abbâs'ı ailesinin zayıf olanlarıyle birlikte geceleyin Müzdelife'den Mina'ya göndermiş; kendisi de bayram sabahı Fadl b. Abbâs'ı terkisine alarak yola çıkmıştır. Binâenaleyh İbn Abbâs (radıyallahü anh) hâdiseyi gözüyle görmemiş Fadl'dan işitmiştir. Nitekim bundan sonraki rivâyette bu cihet tasrîh edilmiştir. Hazret-i İbn Abbâs’ın vak'ayı birkaç kişiden işitmiş olması da mümkündür. Yalnız kimden işittiğini bu rivâyette tasrîh etmemiştir.

Fadl. (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in amcası Abbâs b. Abdil muttalib'in oğludur.

Redîf: Hayvan üzerinde bulunan bir kimsenin arkasına oturandır. Buna lisânımızda terkisine almak denir. İbn Mendeh'in beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in terkisine aldığı zevatın sayısı otuz küsuru bulur.

Has'am: Yemen'de bir kabilenin adıdır. Bir rivâyette suâl soran ka-dınm Cüheyne kabilesine mensûb olduğu bildirilmiştir. «Et-Tev-dîh» nâm eserde mezkûr kadının Gâsiye yahut Gâyise olması ihtimâlinden bahsedilmiştir.

Soranın erkek mi kadın mı ve keza suâlinin, babaya mı anneye mf yahut kardeşe mi ait olduğu, hadîsin muhtelif rivâyetlerinde muhtelif şekillerde beyân edilmiştir. Sahîh olan rivâyetlerin ekserisine göre suâli soran kadındır ve babası nâmına hacetmenin hükmünü sormuştur. İbn Hibbân’ın rivâyet ettiği İbn Abbâs hadîsine göre suâl soran erkektir ve babası nâmına haccetmeyi sormuştur.

Tirmizî'nin tahrîc ettiği Büreyde hadîsinde bir kadının annesi nâmına hacc edip edemiyeceğini sorduğu bildirilmektedir. Bu rivâyetlerin arasını bulmak için Şeyh Zeynü'd-Dîn suâlin müteaddid defalar sorulduğuna kaail olmuştur. Bu takdirde bir defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir kadın babası nâmına hacc edip edemiyeceğini, başka defa diğer bir kadın annesi nâmına kezâlik ayrı ayrı zamanlarda bir adam annesi nâmına, diğer biri babası nâmına, üçüncü bir zât kardeşi nâmına hacc edip edemiyeceklerini sormuşlar demektir. Sünen sahiplerinin rivâyetlerine göre erkeklerden bu hususta suâl soranlar Husayn b. Avf ile Lakît b. Âmir'dir. Kadınlardan suâl soranların isimleri belli değildir.

3316- Bana Aliyyü'bnü Aşrem rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Îsâ, İbn CÜreyc'den, o da İbn Şihâb'dan naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Yesâr, İbn Abbâs'dan, o da Fadl'dan naklen rivâyet etti ki Has'am kabilesinden bir kadın:

— Ya Resûlallah! Babam bir pîr-i fânidir. Üzerinde Allah'ın hacc hakkındaki farzı var. Ama kendisi devesinin sırtında doğru dürüst oturamıyor, demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Öyle ise onun nâmına sen haccet! buyurmuşlar.

Bu hadîsi Buhârî ile Tirmizî hacc bahsinde tahrîc etmişlerdir, Tirmizî'nin: «Ben bu hadîsi Muhammed'e ya'nî Buhârî'ye sordum da:

— Bu bâbda en sahîh hadîs İbn Abbâs'in Fadl'dan rivâyetidir. Cevâbını verdi.» dediği rivâyet olunur. Yine Tirmizî: «îhtimâl İbn Abbâs bu hadîsi hem Fadl'dan hem de başkalarından işitmiş, sonra vasıtasız rivâyet etmiştir.» demektedir. Hazret-i İbn Abbâs'ın vasıtasız rivâyeti bundan önceki rivâyettir. Mâmâ-fih sual soran kadının Cemre-i Akabe'de şeytan taşladıktan sonra sormuş olması ve İbn Abbâs (radıyallahü anh)’in orada bulunmuş olması da ihtimâlden uzak değildir. Bu takdirde İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîsi bazan kardeşi Fadl’dan naklen, bâzan da bizzat müşahedesine istinaden rivâyet etmiş olur. Nitekim Tirmizî, îmanı Ahmed, oğlu Abdullah ve Taberî'nin rivâyet ettikleri Hazret-i Ali hadîsi kadının suâli, şeytan taşladıktan sonra kurban kesilen yerde sorduğunu ve Abbâs’ın orada bulunduğunu bildirmektedir ki, bu da aynı ihtimâli te'yîd eder. Abdullah b. Ahmed'in rivâyetinde şöyle deniliyor: «Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına Has'am kabilesinden genç bir kadın gelerek:

— Babam bir pîr-i fânîdi»-. Kendisine Allah'ın hacc farizası yetişmiştir. Onun nâmına ben haccetsem kâfi gelir mi? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Baban nâmına haccet! buyurdu ve Fadl'ı» boynunu büktü. Bunun üzerine Abbâs:

— Ya Resûlallah! Amcanoğlunun boynunu (neye) büktün? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Genç bir erkekle genç bir kadını (n karşı karşıya geldiklerini) gördüm de onlar nâmına şeytandan emîn olamadım, buyurdular.»

Bu gösteriyor ki Hazret-i Abbâs suâl esnasında orada imiş. Binâenaleyh oğlu Abdullah'in da orada bulunmasına bir mâni yoktur.