70- Kabe'nin Hicr'i ve Kapısı Bâbı 3313- Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû’l-Ahvâs rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eşhas b. Ebî's-Şa'sâ', Esved b. Ye-zîd'den, o da Âişe'den naklen rivâyet eyledi. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'c: Cedr, Beyt-i Şeriften midir? diye sordum. — Evet! cevâbını verdi. — O halde onu niçin Beyt-i Şerife katmamışlar? dedim. Resûlüllah — Çünkü senin kavminin nafakası yetmemiş; buyurdu. — Beyt'in kapısı neden yüksek? diye sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); — Bunu kavmin istediklerini içeriye almak, istediklerini men ermek İçin yapmışlar. Eğer kavmin câhiliyetten yeni kurtulmuş olmasa ben de kalplerinin inkârından korkmasaydım Cedr'i Beyt-i şerîfe katmaya ve kapısını yerle bir seviyeye getirmeye bakardım, buyurdular. 3314- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah yani İbn Mûsâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şeybân Eş'as b. Ebî'ş-Şa'sâ'dan, o da Esved b. Yezîd'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Hicr'i sordum...» Râvî hadisi Ebû'l-Ahvas hadîsi mânâsında rivâyet etmiştir. O, bu hadîsde şunu da söylemiştir: «Ben: Beyt-i Şerifin kapısı neden yüksek yapılmış ona merdivensiz çıkılmıyor? diye sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Kalpleri nefret eder korkusuyla (yüksek yapılmış) buyurdu.» Bu hadîsi Buhârî ile İbn Mâce hacc bahsinde tahrîc etmişlerdir. Cedr'den murâd, Hicr'dir. Hazret-i Âişe'nin bunun Beyt-i şerîf'den sayılıp sayılamıyacağını sorması üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evet cevâbını vermesi bütün Hicr'in Kabe'den ma'dûd olduğuna delildir. Abdullah b. Abbâs (radıyallahü anh) onun Beyt-i Şerîf'ten ma'dûd olduğuna fetva verir: «Ben de İbn Zübeyr gibi Beyt-i Şerîf'e hükmetsem bütün Hicr'i ona katardım. Beyt'ten olmasa hiç onun etrafından tavaf edilir miydi?» dermiş. Tirmizî'nin Hazret-i Âişe'den rivâyet ettiği bir hadîsde Âişe (radıyallahü anha) Şöyle deditir: «Ben Beyt-i Şerîf’e girerek içinde namaz kılmak istedim de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elimden tuttu ve beni Hicr'e götürerek: — Beyt-i Şerife girmek istersen Hicr'de namaz kıl. Çünkü Hicr Beyt'in bir parçasıdır. Lâkın kavmin Kabe'yi bina ederken işi kısadan tuttular da onu Beyt'ten çıkardılar, buyurdu.» Tirmizî: «Bu hadîs hasen sahihtir.» demiştir. Aynı hadîsi Ebû Dâvûd ile Ne sâî dahi tahrîc etmişlerdir. Mamafih ulemâ bütün Hicrin Kabe'den ma'dûd olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Aynî diyor ki: «Üstadımız Zeynü'd - Dîn (rahimehüllah) bu hadîs bütün Hicr'in Kabe'den ma'dûd olduğuna delildir derdi. Şafiî'nin «El-Muhtasar»daki sözünün zahiri ve Şâfiiyye ulemâsından bir cemaatın kavillerinin muktezâsı da budur. Nevevî: Sahih olan budur. Şafiî'nin nassan kavli bu olduğu gibi ulemâmızın cumhûru da kat'iyyetle buna kaail olmuşlardır, diyor. Nevevî'den önce İbn Salâh da bu kavli tercih etmiştir. Râfiî ise: «Sahih olan kavle göre Hicr'in her yeri Beyt'ten ma'dûd değildir. Onun Beyt-i Şeriften sayılan yeri Beyt'te bitişik olan altı arşın miktarıdır) demiştir. Şâfiîler'den Ebû Muhammed Cüveynî ile oğlu İmâmû'l-Haremeyn, İmâm Gazâlî ve Bağa vî dahi buna kaail olmuşlardır.» Az yukarda işaret ettiğimiz veçhile İbn Salâh bu bâbdaki rivâyetlerin muzdarip olduğunu, bir rivâyetle Hicr'den altı arşın, diğer rivâyette beş, başka bir rivâyette yedi arşına yakın yerin Kafa e'den ma'dûd olduğu bildirildiğini söylemiş, bu hal karşısında farzın yakînen sakıt olabilmesi için en yüksek adetle amel etmek lâzımgeldiğini söylemiştir. Ulemâdan bâzılarına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in beyân buyurduğu kalp korkusundan murâd, müşriklerin iftiharı yalnız Kabe'ye giren hak eder diye endişeye düşmeleridir. Hadîs-i şerifin hükmü yukarki rivâyetlerde görülmüştür. |