69- Ka'be'nin Yıkılıp, Yapılması Bâbı 3304- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Eğer kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı ben Kâ'be'yi yıkar da İbrahim (aleyhisselâm)’in temelleri üzerine kurardım. Çünkü Kureyş Beyt-i şerifi bîna ederken işi kısadan tutmuştur. Ben Kâ'be'ye bir Arka kapı yapardım» buyurdular. 3305- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Nümeyr, Hişâm'dan bu isnâdla rivâyet etti. 3306- Bize Yahya b. Yabyâ rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Salim b. Abdüllâh'lan naklettiği, ona da Abdullah b. Muhammed b. Ebû Bekr-i Sıddîk'ın, Abdullah b. Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen haber verdiği şu hadîsi okudum: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'ye: — Görmedin mi kavmin Kâ'be'yi bina etmişler İbrahim (sallallahü aleyhi ve sellem)'in temellerinden noksan yapmışlar? buyurmuş. Âişe (radıyallahü anha) Dedi ki, ben: — Ya Resûlallah sen onu İhrahîm (sallallahü aleyhi ve sellem)’in temelleri üzerine çevirsene! dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Eğer kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı bunu yapardım.» buyurdular. Abdullah b. Ömer: «Eğer Âişe bu sözü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiyse ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hacer-i Esved'den sonra gelen iki rüknü istilâm etmemesini ancak Beyt-i Şerifin Ibrâhîm (aleyhisselâm)’in temelleri üzerine tamamlanmamasına hanıle-derim.» demiş. 3307- Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. (Dedi ki)-: Bize Abdullah b. Vehb, Mahreme'den naklen haber verdi. H, Bana Harun b. Saîd' El-Eylî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Mahrametübnu Bükeyr. babasından naklen haber verdi. (Dedi ki): İbn Ömer'in azadlısı Nâfi'î şöyle devken işittim: Ben Abdullah b. Ebî Bekr b. Kuhâfe'yi, Abdullah b. Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen rîvâyet ederken dinledim. Âişe şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: — Eğer kavmin câhiliyet devrinden yahut küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı Kâ'be'nîn birikmiş malini Allah yolunda sarfeder de kapısını yerden yapar hterden de bazı yerleri ona katardım; buyururken işittim. 3308- Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. (Dedi ki): Bana İbn Mehdî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Selim b. Hayyân, Saîd yani İbn Mînârdan naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Abdullah b. Zübeyr'i şunu söylerken işittim: Bana teyzem yani Âişe dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Yâ Âişe! Eğer kavmin şirkten yeni kurtulmuş olmasaydı ben kâ'be'yi yıkar da yere yapışık (alçak) yapardım. Ona biri şarkî, biri garbî olmak üzere iki kapı açardım. Hicr tarafından da ona altı arşın yer katardım. Çünkü Kureyş Kâ'be'yi bina ederken onu küçültmüştür buyurdular. 3309- Bize Hennâd b. Seriyy rivâyet etti, (Dedi ki): Bize İbn Ebî Zaide rivâyet etti. (Dedi ki): Bana İbn Ebî Süleyman Atâ'dan naklen haber verdi. Atâ’ Şöyle dedi: «Yezîd b. Muâviye zamanında şamlılar Mekke'ye hücum ederek Beyt-i Şerif yandığı ve olan olduğu vakit İbn Zübeyr, taa hacc mevsiminde halk gelinceye kadar onu hâli üzere bıraktı. (Bununla) halkı Şamlılar üzerine teşcî' yahut harbe sevketmek istiyordu. Halk haccdan dağılınca İbn Zübeyr: — Ey cemaat! Kabe hakkında bana re'yinîzi söyleyin. Onu yıkıp da yeniden mi bina edeyim? Yoksa harâb olan yerlerini tamir mi eyliye-yim? İbn Abbâs: — Bana bu bâbda bir fikir zahir oldu. Harâbolan yerlerini tamir etmeni ve halkın müslüman oldukları vakit buldukları bir beyti, müslüman oldukları vakit buldukları taşları, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de Peygamber gönderildiği vakit bulduğu bu şeyleri hâli üzere bırakmanı muvafık görüyorum, dedi. Bunun üzerine İbn Zübeyr şunları söyledi: — Sizden birinizin evi yansa onu yenilemedikçe gönlü razı olmaz. Şü halde Rabbinizin Beytine nasıl razı olabiliyorsunuz? Ben Rabbinıe üç defa istiharede bulunacağım. Sonra yapacağım işe niyet edeceğim.» Üç gece geçtikten sonra Kabe'yi yıkmaya karar verdi. Halk Kabe'nin üzerine çıkan ilk insanın başına gökten bir belâ iner korkusuyla onu bu işten vazgeçirmeye çalıştılar. Nihayet Beyt-i Şerifin üzerine bir adam çıkarak ondan bir taş attı. Halk onun başına bir şey gelmediğini görünce hep birden İbn Zübeyr'e tabî' oldular ve Beyt-i Şerifi yıkarak yere kadar indirdiler. İbn Zübeyr Kâ'be'nin binası yükselinceye kadar (kıble vazifesi görmek üzere) bir takım direkler diktirdi. Ve üzerlerine perdeler çektirdi. İbn Zübeyr Dedi ki: «Ben Âişe'yi şöyle derken işittim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Halk küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı ben mutlaka Kâ'be'ye Hicr'den beş arşın yer katar ve ona İnsanların gireceği bir kapı ile çıkacakları bir kapı açardım. Ama bende Kâ'be'nîn binasına yetecek nafaka yoktur.» buyurdu. İşte bugün ben sarfedecek nafaka buluyorum. İnsanlardan da korkacak değilim.» Ata' (sözüne devamla) Şöyle dedi: «İbn Zübeyr Kabe'ye Hicr'den beş arşın yer kattı. Hattâ bir temel açarak halka gösterdi. Halk ona baktılar da binayı onun üzerine kurdu. Kâ'be'nin uzunluğu onsekiz arşındı. İbn Zübeyr ilâveyi yapınca bunu kısa görerek uzunluğuna on arşın kattı. Beyt-i Şerife iki kam yaptı. Bunların birinden girilir, diğerinden çıkılırdı. İbn Zübeyr katledilince Haccâc, Mervân'a mektup yazarak bunu ve İbn Zübeyr'in Kabe'yi Mekkelilerden âdil bir takım kimselerin gördükleri bir temel üzerine bina ettiğini haber verdi. Abdül Melik de ona: — Biz İbn Züheyr'in berbâd ettiği bir şeyde yokuz. Uzunluğuna yaptığı ilâveyi olduğu gibi bırak, fakat Hicr'den yaptığı ilâveyi eskiden bina edildiği şekle çevir. Açtığı kapıyı da kapa! diye cevap yazdı. Bunun üzerine Haccâc binayı yıkarak eski şekline iade etti. 3310- Bana Muhammedu'bnu Hatim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. (Dedi ki): Ben Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr ile Velid b. Atâ'yı Haris b. Abdillâh b. Ebî RebîVdan naklen ribâyet ederlerken dinledim. Abdullah b. Ubeyd dedi ki: Haris b. Abdillâh, Abdülmelik b. Mer-vâ'nın hilâfeti zamanında onun yanına geldi. Abdülmelik İbn Zübeyr'i kasdederek ; — Ben Ebû Hubeybin Âişe'den işittiğini söylediği şeyleri ondan işittiğini zannetmiyorum, dedi. Haris: — Bilâkis (Bunları ondan ben işittim mukaabelesinde bulundu.) Abdülmelik: — Âişe'yi ne derken işittin? diye sordu. Haris: — Dedi ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Senin kavmin Beyt-i şerifin binasını noksanlaştırdılar. Eğer şirkten yeni kurtulmuş olmasalardı onların bıraktığını yerine iade ederdim. Şeyet benden sonra kavmin Kâ’be'yi yeniden bina etmeyi düşünürlerse gel onların bıraktığı yeri sana göstereyim, buyurdu. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Âişe'ye yedi arşına yakın bir yer göstermiş. Bu hadîs Abdullah b. Ubeyd'indir. Velîd b. Ata' ona şunları da ziyâde etti: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — Kâ'be'ye şark ve garb tarafından yerden yapma iki kapı koyardım. Kavminin Kâ'be kapısını niçin, yükseğe kaldırdığını bilir misin? buyurdu. Ben: — Hayır! dedim. — Oraya dilediklerinden başka kimse girmesin diye şerefini muhafaza . İçîn (yükselttiler). Bir adam Kâ'be'ye girmek İstedi mi onun kapıya çıkmasına müsaade ederler. Tam girmek üzere bulunduğu sırada adamı iterler de düşerdi; buyurdu. Abdülmelîk Hâris'e: «Âişe'nin bunu söylediğini sen işiHİn ha?» dedi. Haris: — Evet! cevâbını verdi. Bunun üzerine Abdülmelik sopasiyla bir müddet eşeledikten sonra: — Keşke Ebû'z-Zübeyr'i üzerine aldığı şeyîe başhaşa bıraksaydını dedi. 3311- Bize bu hadîsi Muhammedi b. Amr b. Cebele dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Âsim rivâyet etti. H. Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti. (Dedi ki): Abdürrazzâk haber verdi. Her iki râvi, İbn Cüreyc'den bu isnâdla İbn Bekr hadisi gibi rivâyette bulunmuşlardır. 3312- lîana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Bekr es-Sehmî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlim b. Ebi Sağıra, Ebû Kazea'dan naklen rivâyet etti ki, Abdülmelik b. Mervân Beyt-i Şerifi tavaf ederken anîden şunları söylemiş: — Allah İbn Zübeyrin belâsını versin. Ümmü’l-mü'minin üzerinden yalan söylüyor: Ben ona Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Yâ Âişe! Kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı ben Beyt-i Şerifi yıkar, ona Hicr'den ilâve yapardım. Çünkü kavmin binada noksanlık yapmışlardır buyurdu» derken işittim, diyor. Bunun üzerine Haris b. Abdillâh b. Rebîa: — Öyle deme yâ emire'l-mü'minîn! Ümmü'l-mü'mininin bunları söylediğini ben de işittim, demiş. Abdû'l-Melik: — Bunu Kâ'be'yi yıkmadan işitseydim, onu İbn Zübeyr'in h'ınk ettiği şekilde bırakırdım, demiş. Bu hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinin birkaç yerinde dört tarikten rivâyet ettiği gibi «Ehâdîsûl-Enbiyâ» ve «Tefsir» bahislerinde; Nesâî dahi «Hacc», «İlim» ve «Tefsir» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Kureyş'in Kâ'be’yi bina ederken işi kısadan tutmasından murâd mâlî kudretleri yetmediği için binayı eski temelleri üzerine kırmayıp bir kısmını binânm hâricinde bırakmalarıdır. İbn Zübeyr’in halka gösterdiği eski temel Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm) zamanından kalmadır. Ulemânın beyânına göre Kâbei Muazzama beş defa yapılmıştır. İlk defa melekler tarafından, ikincide Hazret-i İbrahim, üçüncüde câhiliyet devrinde Kureyş tarafından, dördüncüde: İbn Zübeyr, beşincide Haccâc b. Yûsuf taraflarından bina edilmiştir. Bugünkü şekli Haccâc zamanından kalmadır. Bazıları Haccâc'dan sonra iki yahut üç defa yenilendiğini söylemişlerdir. Sonraları ulemâ Beyt-i Şerîf'in yıkılıp yapılmasına cevaz vermemişlerdir. Hattâ Hârûner Reşîd'in Kâbe’yi yıkarak yeniden İbn Zübeyr'in bina ettiği şekilde kurmak istediği ve bunu İmâm Mâlik'e sorduğu vakit Hazret-i İmâm’ın: «Allah aşkına yâ Emiral-Mü'minîn, bu Beyti hükümdarlara oyuncak yapma. Herbiri onu bozarak yeniden yapmak ister. Bu suretle Beyt-i Şerifin heybeti insanların kalperinden gider.» dediği rivâyet olunur. Hazret-i Abdullah b. Ömer'in: «Eğer Âişe bu sözü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiyse...» demesi Kâdî Iyâz'in beyânına göre Hazret-i Âişe'nin rivâyetini zayıf göstermek veyâ doğruluğunda şüpheye düşürmek için değildir. Zira Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) belleyiş, zabt ve nakil hususunda hadîsinde asla şüphe edilmeyen bir sahabîyedir. Lâkin Araplar ekseriya bir sözü böyle şüpheye düşürecek tarzda rivâyet ederler. Bu gibi sözlerden murâd yakînen inançtır. Hicr: Kâbe-i Muazzama'nın garb tarafındaki yarım duvarla çevrilen yarım dâire şeklindeki yerdir. Rivâyetlerin bâzılarında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu yerden. Kabe'ye altı arşın, diğer bazılarında beş arşın, bir rivâyette yedi arşına yakın bir miktar katmak istediği bildirilmektedir. İbn Sa1â1 bu bâbdaki rivâyetlerinde muzdarip olduğunu söylemiş ve: «Farz yakînen sâkit olmak için'bunların ziyâde bildireni ile amel etmek gerekir.» demiştir. Nevevî diyor ki: «Ulemâmıza göre Hacer-i Esved'den sonra gelen kısımdan altı arşın mikdârındaki yer bilittifâk Kabe’den sayılır. Fazlası hakkında hilaf vardır. Bir kimse Beyt-i Şerîf'i altı arşından fazla uzaktan tavaf etse ulemâmızdan bu hususta iki kavil vardır. Birinci kavle göre bu tavaf caizdir. Delili sadedinde bulunduğumuz hadîslerin zahirleridir. Horasan'lı ulemâmızdan birçokları bu kavli tercih etmişlerdir. İkinci kavle göre Hicrin içinden veya duvarından tavaf caiz değildir. Tavaf, Hicr'in dışından yapılır. Sahih olan kavil de budur. İmâm Şafiî'den nassan rivâyet edilen kavil bu olduğu gibi Irak'lı ulemâmızın cumhûru kat'iyyetle buna kâail olmuş; Ashâb-ı Kiram’ın cumhûru dahi bunu tercih etmişlerdir. Ebû Hanîfe'den maada bütün müslüman ulemâsı buna kaaildirler. Ebû Hanîfe ise (Hicrin içinden tavaf eden bir kimse Mekke'de kalırsa tavafını iade eder. Yeniden tavaf etmeden Mekke'den dönerse kurban keser ve yaptığı tavafı kendisine kâfi gelir.) demiştir. Cumhûrun delili Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hicrin arkasından tavaf etmesinden ve (Hacc ibâdetlerinizi almalısınız) Duyurmasıdır. Müslümanlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanından bugüne kadar bu şekilde amel etmişlerdir. Hicr'in hepsi yahut bir kısmı Beyt-i şerîfden ma'dûd olsun tavaf mutlaka onun arkasından yapılır, Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) öyle yapmışdır.» Kâ'be'yi yıktıktan sonra İbni Zübeyr'in bir takım direkler diktirmek, üzerlerini perdelerle örtmesi o günlerde namaz kılanlar, onlara karşı dursun ve Kabe'nin yerini bilsinler diyedir. Bu direkler bina duvarları bir hayli yükselip herkes tarafından görülmeye başlanıncaya kadar durmuş, sonra kaldırılmışlardır. Abdülmelik'in: «Biz İbn Zübeyr'in berbâd ettiği bir şeyde yokuz» sözünden muradı İbn Zübeyr'i ayıplamaktır.» Kabe'nin İbn Zübeyr tarafından yapılmasına altmışdört târihinde başlanılmış, altmışbeş senesinde bitirilmiştir. İbn Zübeyr üzerine gönderilen ordu Şamlılar dan müteşekkildi. Bunu Yezîd b. Muâviye gondermişdi. Ordu Harem-i Şerîf-i ifsâd etmiş, pek çok kanlar dökmüş, mancınıklarla taş atarak Kâbe'yi hasara uğratmış nihayet Mekke'den çekilmezden önce Yezîd'in ölüm haberi gelmiştir. Bu harbin sebebi İbn Zübeyr'in hilâfet hususunda Yezîd'e bey'at etmemesidir. |