Geri

   

 

 

 

İleri

 

31- Hacc Aylarında Ömrenin Cevazı Bâbı

3068- Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vüheyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Tavus, babasından, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi:

«Câhiliyet devrinde Araplar hacc aykırında ömre yapmayı yeryüzünde en büyük günahlardan sayarlardı. Muharremi Safere tebdil eder ve:

— Bere iyileşip eser kalmadığı ve Safer geçtiği vakit ömre yapmak isteyene ömre helâl olur! derlerdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı ile birlikte dördüncü gecenin sabahında hacca telbiye getirerek (Mekke'ye) geldiler de ashabına bu haccı, om reye tebdil etmelerini emir buyurdu. Bu iş, ashaba girân geldi ve:

— Ya Resûlallah! Hangi bili? diye sordular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Helâl olan her şey; buyurdular.

3069- Bize Nasru'bnu Aliy El-Cehdamî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu"be, Eyyûb’dan, o da Ebû'l-Âliyete'l-Berrâ'dan naklen rivâyet eyledi. O da İbn Abbâs (radıyallahü anh)'yi şöyle derken işitmiş:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacca telbiye getirerek Zi'l-Hicce'nin dördünde (Mekke'ye) geldi. Ve sabah namazım kıldı. Namazı kıldıktan «onra:

— Bu haccı, ömre yapmak isteyen ömreye tebdil ediversin ! buyurdular.

3070- Bize, bu hadîsi İbrahim b. Dînar da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ravh rivâyet etti. H.

Bize Ebû Dâvûd-u Mübârekî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Şihâb rivâyet etti. H.

Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Kesir rivâyet eyledi. Bu râvîlerin hepsİ Şu'be'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır.

Ravh ile Yahya b. Kesîr, Nasr'ın dediği gibi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacca telbiye getirdi.» demişlerdir.

Ebû Şihâb'a gelince: Onun rivâyetinde:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacca telbiye getirerek yola çıktık.» ifâdesi vardır.

Hepsinin rivâyetlerinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını Bathâ'da kıldı.» cümlesi vardır. Yalnız Cehdamî, bunu söylememiştir.

3071- Bîze Hârûn b. Abdillâh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Fadl Es-Sedûsî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vüheyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb, Ebû'l-Âliyete’l-Berrâ'dan, o da İbn Abbâs (radıyallahü ahüma)’dan naklen haber verdi. Şöyle dedi:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı ile birlikte, on günlerin dördünde hacca telbiye ederek geldiler de ashabına bu haccı, ömreye tebdil etmelerini emir buyurdu.»

3072- Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrazzâk haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Eyyûb'dan, o da Ebû'l-Aliye'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü ahüma)'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını Zûtavâ'da kıldı ve (Mekke’ye) Zi'l-Hicce'nin dördünde geler «İt ashabına —yanında hedyi olanlar müstesna— ihramlarını örmeye çevirmelerini emir buyurdu.»

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu Taksîri's-Salât»da; Nesâî «Hacc» bahsinde tahrîc etmişlerdir

Ulemânın beyânına göre Muharrem’i Safere çevirmek, câhiliyet devri Araplarmın «Nesi1» denilen âdetiydi. Muharrem'e Safer adım vererek, onu helâl îtikaad ederler; Muharrem ayının hürmetini Safer'den sonraya bırakırlardı. Bunu arka arkaya üç haram ay gelip de yapacakları baskın ve yağmalara manî olmasın diye yaparlardı. .

«Bere iyileşip eser kalmadığı vakit.» sözlerinden murâd: Develerin sırtında yük taşımaktan Kasıl olan berelerin düzelmesi ile yollardaki deve izlerinin kaybolmasıdır, Haccdan döndükten bir müddet sonra bunlardan eser kalmazdı. Araplar bu sözleriyle seci' yapmak istedikleri için cümlelerin sonunda durulacağına işaret olmak üzere kelime sonlan sakin okunmuştur.

Rivâyetlerin birindeki «On günler»den murâd: Zi’l-Hicce'-nin başından itibaren on günüdür. Yani Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye Zi’l-Hicce'nin dördünde gelmiştir.

Nitekim diğer rivâyetlerde bu cihet tasrîh olunmaktadır.

Zûtavâ: Mekke'ye yakın bir vâdîdir.

Tava kelimesi: «Tuvâ» ve «Tivâ» şekillerinde de okunabilirse de meşhur olan kıraati «Tavâ»dır.

Bunu Kur'ân-ı Kerîm'deki: Mukaddes «Tuvâ» vadisi ile karıştırmamalıdır. O vâdî Şam'da Tûr dağına yakın bir yerdedir.

Hazret-i Enes (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haca esnasında Mekke'de on gün kaldığı bildirilmektedir.

Bu hadîsde Mekke'ye Zi'l-Hicce'nin dördünde vardığını görüyoruz. Bu on gün şöyle tamamlanmıştır:

Pazar günü Zûtavâ'ya varmışdır. O sene Zi’l-Hicce'nin ilk günü Perşembe'ye tesaadüf ettiğinden, Pazar'dan Perşembe'ye kadar Mekke'de kalmış, Perşembe sabahı Mina'ya gitmiş, o günü ve Cuma gecesini Mina'da geçirdikten sonra Cum'a günü zevalden sonra Arafât'a varmış, orada da güneş kavuşuncaya kadar kalmış, Cumartesi gecesi Müzdelîfe'ye dönmüş, sabah namazına kadar orada kaldıktan sonra Cumartesi günü güneş doğarken Mina'ya dönmüştür. O gün Kurban Bayramı'dır. Cemre-i Akabe'de taşlan attıktan sonra aynı gün Mekke'ye dönmüş, zevalden önce Beyt-i Şerifi tavaf ederek yine aynı gün Mina'ya gelmiş ve orada Cumartesinin kalan kısmıyla Pazar, Pazartesi ve Salı günlerini geçirmiştir.

Teşrik günlerinin sonu olan Salı günü öğleden sonra El-MuhassaVa gelmiş, orada öğle namazını kılmış ve Çarşamba gecesini geçirmiştir.

Hazret-i Âişe'nin kardeşi Abdurrahmân ile Ten'îm'den ömre yaptığı gece: bu gecedir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra Çarşam"ba günü sabah namazından evvel veda tavafını yapmıştır.

Bu Çarşamba ayın ondördüne tesadüf etmektedir. Bu suretle Enes (radıyallahü anh) hadîsinde zikredildiği gibi Mekke'de on gün kalmış olur. Bundan sonra Mekke'ye müteveccihen hareket etmiştir.

Hadîs-i Şerîf, aynen, yukardaki rivâyetlerde olduğu gibi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ihramı ömreye tebdil ettirdiğini bildirmektedir.

Ulemânın bu husustaki kavillerim geçen rivâyetlerde görmüştük.

3073- Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H.

Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. Bu lâfız onundur. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Hakem'den, o da Mücâhid'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bu bizim yaptığımız bir ömredir. İmdi kimin yanında hedy yekta derhal tamamîle hille çıksın! Zira ömre, kıyâmet gününe kadar hacca dâhil olmuştur.» buyurdular.

Bu hadîs dahi Fetih yılındaki ömreye işaret etmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bu bizim yaptığımız bir Ömredir.» sözü ile ashabını kaydetmiştir. Ömrenin hacca dahil olması meselesi geçen rivâyetlerde görülmüştü.

3074- Bize Muhammedü'bnu'l-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammedü'bnü Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti.

(Dedi ki): Ebû Cemrete'd-Dubaî'den dinledim; şunu söyledi: Ben, muta yaptım da bir takım insanlar beni, bundan menettiler. Ben de İbn Abhâs'a giderek bu meseleyi sordum. O, bana müt'ayı emretti. Sonra eve giderek, uyudum. Derken rüyamda bana biri geldi ve:

— «Makbul ömre mebrûr hacc.» dedi.

Bunun üzerine ben, İbn Abbâs'a giderek gördüğümü kendisine haber verdim. İbn Abbâs:

«Allahu ekber! Allahu ekber! Ebû'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünneti!» dedi.

Bu hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir.

Aynî'nin beyânına göre vak'a Abdullah b. Zübeyr zamanında geçmiştir. Abdullah b. Zübeyr müt'ayı meneder yalnız mahsur kalanlara caiz görürmüş. Bu hususta Âlkane ile İbrahim Nehaî dahi ona muvafakat etmişlerdir.

Cumhûr-u ulemâya göre hacc-ı temettü' mahsur kalanlara mahsûs değildir.

«Makbul ömre mebrûr hacc.» cümleleri: müptedâ haber cümlesidir. Yani «bu makbul bir ömre ve makbul bir haccdir.» demektir.

Hazret-i İbn Abbâs’ın:«Ebû'l-Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünneti!» sözü dahi böyledir. Yani «Bu, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetidir.» mânâsına gelir.

Bununla beraber «Sünnet» kelimesini mansûb okumak da caizdir. Bu takdîrde cümlenin mânâsı: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetine uygun iş yaptın.» demek olur.

Buhârî'nin rivâyetinde şu ziyâde vardır:

«Bunun üzerine İbn Abbâs, bana:

— Yanımda kal da malımdan sana bir hisse ayırayım! dedi.» Râvî Şu'be diyor ki: «Ben, Ebû Cemre'ye:

— Niçin? diye sordum;

— Gördüğün rüyadan dolayı; cevâbını verdi.»

İbn Abbâs (radıyallahü anh)’ın bu teklifine sebep: Salih rûyânın, Peygamberliğin kırkaltı cüz'ünden bir cüz olmasıdır