Geri

   

 

 

 

İleri

 

17- İhram Vecihlerini Beyan, Yalnız Hacc Yapmakla Temettü' ve Kıranın ve Haccı Ömre İle Birlikde Yapmanın Cevazı, Kıran Haccı Yapanın Ne Zaman İhramdan Çıkacağı Bâbı

2968- Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Urve'den, onun da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Âişe şöyle dedi: «Veda' haccı senesi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde yola çıktık; ve ömreye niyet ettik. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Kimin yanında hedy kurbanı varsa hacca ömre ile beraber niyet etsin; sonra ihramda devam ederek netîcede her ikisinin İhramından beraberce çıksın.» buyurdu.

Ben, Mekke'ye hayızlı olarak vardım. Ne beyti tavaf ettim, ne de Safa ile Merve arasında Sai yaptım. Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e arzettim de:

«Saçını çöz, taran ve hacca niyet et! ömreyi bırak!» buyurdu.

Ben de öyle yaptım. Haccı eda ettiğimiz vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni (kardeşim) Abdurrahmân b. Ebî Bekir ile Ten'îm'e gönderdi. Ve oradan Ömre yaptım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Senin kazaya kalan ömrene bedel budur.» buyurdu.

Artık ömreye niyet edenler beyti tavaf, Safa ve Merve arasında sa'y yaptılar. Sonra ihramdan çıktılar. Nihayet Minâ'dan döndükten sonra hacdan için son bir tavaf daha yaptılar.

Hacla umreyi beraber yapanlara gelince: Onlar yalnız bir tavaf yaptılar.

2969- Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys rivâyet eti.

(Dedi ki): Bana, babam, dedemden rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ukayl b. Hâlîd, İbn Şihâb'dan, o da Urvetü'bnü'z-Zübeyir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi:

«Veda hacci senesi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yola çıktık. Kimimiz ömreye kimimiz de hacca niyet ettik. Mekke'ye vardığımızda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Kim ömreye niyet etti de hedy kurbanı getirmedıyse ihramdan çıksın! Kim ömreye niyet etti de hediye kurbanı getirmediyse kurbanını kesmedikçe ihramdan çıkamaz. Hacca niyet eden haccını tamamlasın! buyurdular.»

Âişe (radıyallahü anha) (sözüne devamla) Şöyle dedi:

«Ben hayızımı gördüm ve Arafe gününe kadar da hayızlı kaldım. Yalnız ömre için niyet edebildim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise saçımı çözmemi, taranmamı ve hacca niyet ederek Örmeyi bırakmamı emir buyurdu. Ben, bunu yaptım. Haccımı edadan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , benimle (kardeşim) Abdurrahmân b. Ebî Bekri gönderdi. Ve bana Ten'ım'den (yani) hacı olarak varıp da ihramdan çıkmadığım ömre yerimden ömre yapmamı emir buyurdu.»

2970- Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrazzâk haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer Zührî'den, o da Urve’den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi:

«Veda haccı yılında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yola çıktık. Beri, omreye niyet ettim. Hedy kurbanı göndermemiştim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

— Kimîn yanında hedy kurbanı varsa hacda Ömreye beraber niyet etsin! Sonra taa her ikisinden beraberce, ihramdan çıkıncaya kadar ihramda kalsın! buyurdu. Ben, hayzımı gördüm. Arafe gecesi girince:

— Yâ Resûllallah) Ben, ömreye niyet etmiştim; haccımı ne yapacağım? dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Saçını söz, taran, ömreyi bırak ve hacca niyet et! . buyurdular.

Haccımı edâ ettiğim vakit Abdurrahmân b. Ebî Bekr'e emir buyurdu, o da beni terkisine alarak bana Ten'îm'den yani ömremi bıraktığım yerden Ömre yaptırdı.»

2971- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Zühri'den, o da Urve'den, o da Âişe (radıyallahü anhâ)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yola çıktık:

Sizden kîm hacc ile ömreye niyet, etmek isterse bunu yapsın. Kim yalnız hacca niyet etmek İsterse etsin! Kîm de yalnız ömreye niyet etmek isterse, o da ömreye niyet etsin! buyurdu.»

Âişe (radıyallahü anha) (sözüne devamla) Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacca niyet etti. Yanında bulunan bâzı kimseler de hacca niyet ettiler. Bazıları ömre ile hacca, bir takımları da yalnız ömreye niyet ettiler. Ben, ömreye niyet edenler arasındaydun.»

Bu hadîsi Buhârî «Hayz» ve «Hacc» bahislerinde; diğer Kütübi Sitte sahipleri «Hacc» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. . .

Veda haccı: Hicretin 10. yılında yapılmıştır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine'ye hicretinden sonra yalnız bu haccı, ifâ etmiştir. Mekke'deyken yaptığı haccların sayısını ancak Allah bilir.

Bu hacca «Haccetü’l-Vedâ» denilmesinin sebebi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashâb-ı Kiram'ına va'z-u nasîhatlar ederek kendileriyle vedâlaşmasıdır.

Bâbımızda da görüleceği vecîhle Hazret-i Âişe'den bu hususta rivâyet edilen hadîsler muhteliftir. Bunların bâzısında «Ömreye niyet ettik.» diğer bâzısında «Kimimiz ömreye kimimiz hacca' niyet ettik.»; bir rivâyette «Yalnız hacca niyet ederek yola çıktık.» denilmektedir.

Bu rivâyetlerin hepsi sahihtir.

Ebû Ömer, Hani Abdilberr: «Bu bâbda Hazret-i Âişe'den rivâyet olunan hadîsler cidden muztaribdir.» demiş.

Kâdi İyâz dahi aynı şeyi söylemiştir.

İbn Abdilberr'in beyânına göre Evzâî , İmâm Şafiî, Ebû Sevr ve İbn Teyye, Urve'nin rivâyet ettiği bu hadîsi kabul etmemiş ve: «Bu yanlışdır. Hazret-i Âişe'den hadîs rivâyet edenlerden hiç biri bu hususta Ufve'ye tabî olmamıştır.» demişlerdir.

İsmâil b. İshâk; dahi: «Bu zevat yani Kâsım , Esved ve Amra, Ümmü'l-Mü'minîn Hazret-i Âişe'nin ömreye değil hacca niyetlendiğine ittifak etmişlerdir.

Bundan anlıyoruz ki: Urve'nin rivâyeti yanlışdır. Çünkü Hammâd b. Selemenin Hişâm vasıtasıyla rivâyet ettiği hadîsde Urve:

— Bana, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den birçok zevat rivâyet etti ki, Âişe’ye (ömreni bırak!) buyurmuş; demişdir. Bu da gösterir ki, Urve bu hadîsi Hazret-i Âişe'den işitmemiştir.» diyoç.

Bu hususta Zâhirîl er’den İbn Hazm dahi şöyle demektedir: «Ebû'l-Esved'in, Türve tarikiyle Âişe'den rivâyet ettiği hadîsle Yahya b. Abdurrahmân b. Hâtıb'ın yine Âişe'den rivâyet ettiği hadîs ulemâya göre münker ve hatâdırlar. Mezkûr Ebû’l - Esved hadîsinin hatâ olduğunu bizden önce Ahmed b. Hanbel söylemiş, İmâm Mâlik ise:

— Bizim memlekette Teve'nin, Hazret-i Âişe'den rivâyet ettiği hadîsle ne eskiden amel olunmuştur ne de şimdi; demiştir.»

Hedy: Kurban edilmek üzere harem-i şerife gönderilen hayvandır.

Ömre: Kâide'yi tavaf ile saîden ibarettir. Buna küçük hacc da derler. Haccın bundari mâada temettü' ve kıran nâmıyla iki nev'i daha vardır.

Temettü'uu ıfatı: Evvelâ ömre yapmak, sonra ihramdan çıkarak tervıye gücüne kadar Mekke'de kalmak, terviye günü harem-i şerîfde tekrar ihrama girmektir. Bu, ikinci ihramda dahi münferid hac yapanlar gibi hareket olunursa da aralarında bâzi farklar vardır.

Temettü' için kurban dahi lâzımdır.

Kıran: Hacc ile ömreye beraberce niyet edilerek yapılan haccdır.

Bunda da iki tavaf ve iki saî lâzım geldiği gibi kurban kesmek dahi îcâb eder.

Şâfiîler'e göre ifrat yani yalnız hacc, İmâm Mâlik’le İmâm Ahmed'e göre temettü'; Hanefîler'e göre ise kıran efdaldır.

Hadis-i Şerif'de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Âişe'ye «Ömreyi bırak!» buyurması, onun kırana niyet ettiğine delildir.

Ten'îm: Harem-i şerifin Şam tarafına düşen kenarıdır. Bu yer «Mesâcid-i Âişe (radıyallahü anha) nâmıyla meşhurdur.

cümlesini şeklinde okumak da caizdir. Bu takdirde «Mekâne» kelimesi mahzûf bir âmilin zarfı olur. Bazıları. bu kıraati daha muvafık görmüş, kelimenin merfû okunmasını tecviz etmemişlerdir.

Kâdi Iyâz bilâkis merfû okunmasını tercih etmiştir. Çünkü «Mekân» kelimesiyle zarf değil ömrenin bedeli kastedilmiştir.

Hazret-i Âişe, Zi’l-Hicce'nin üçünde Şerif denilen yerde hayız görmüş ve Kurban Bayramı günü temizlenmiştir.

2972- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdetü'bnü Süleyman, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Haccetü’l-Vedâ'-da Zi’l-Hicce hilâline yakın (bir günde) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber yola çıktık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sizden kim Ömreye niyet etmek isterse, etsin! Eğer hedy kurbanı gönder meşeydim ben de ömreye niyet ederdim.» buyurdu. Cemâatdan Bazıları ömreye Bazıları da hacca niyet etmişlerdi. Ben ömreye niyet edenler arasındaydım. Bu suretle yola çıkarak Mekke'ye vardık. Arafe günü bana hayızlı bulunduğum bir sırada geldi. Ama ömremden hille çıkmadım. Müteakiben bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sızlandım. O da:

— «umreni bırak, saçını çöz ve taran da hacca niyet et!» buyurdular.

Ben de öyle yaptım. Hasbe gecesi olunca —ki Allah haccımızı tamamlamayı nasîb etmişti— Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benimle beraber (kardeşim) Abdurrahmân b. Ebî Bekri gönderdi. O beni terkisine alarak Ten'ime çıkardı. (Orada) ömreye niyet ettim. Böylece Allah hem haccımızı hem ömremizi bize nasîb etti.

 (Hişâm Dedi ki): Bu haccda hedy kurbanı, sadaka ve oruç yoktu.

2973- Bize, Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Nümeyir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâm, babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) île Zi’l-Hicce hilâline yakın yola çıktık. Yalnız hacca niyat edeceğimizi zannediyorduk. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sizden kim ömreye niyet etmek isterse, ömreye niyet etsin...» buyurdular.

Râvî hadîsi Abde hadîsi gibi rivâyet etmiştir.

2974- Bize yine Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâm, babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Âişe şöyle dedi: «Zî’l-Hicce hilâline yakın (bir günde) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) île yola çıktık. Kimimiz ömreye, kimimiz hem hacca hem ömreye, bâzılarımız da yalnız hacca niyet etmiştik. Ben, ömreye niyet edenler arasındaydım...»

Râvî, hadîsi yukarki râvîlerin hadisleri gibi rivâyet etmiş; şunu da söylemiştir. «Bu bâbda Urve:

— Allah, Âişe'nin hacc ve ömre yapmasını takdir buyurmuş; demiş. Hîşâm ise:

— Bu haccda hedy kurbanı, oruç ve sadaka yoktu; ifâdesini kullanmıştır.»

2975- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Ebû'l-Esved Muhammed b. Abdirrahmân b. Nevfel'den dinlediğim, onun da Urve'den, onun da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum. Âişe şöyle dedi:

«Veda haccı senesi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yola çıktık. Kimimiz Ömreye, kimimiz hacc ile ömreye, bâzılarımız da yalnız hacca niyet etmiştik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yalnız hacca niyet etmişti. Ömreye niyet edenler (onu eda ettikten sonra) ihramdan çıktılar. Yalnız hacca yahut hacc ile ömreye niyet etmiş olanlar bayram gününe kadar ihramdan çıkmadüar.»

Kâdi İyâz diyor ki: «Bu hadîs Hazret-i Âişe'den sahih rivâyetle naklolunan sahabe fiillerine ve sahabenin muhtelif niyetlerle ihrâma girmelerine muarızdır. Çünkü Hazret-i Âişe'nin ömreye niyet ettiğini göstermektedir.

Hâsıl-ı kelâm şudur ki Âişe (radıyallahü anha) evvelâ hacca niyet etmiş, sonra cemaata niyetlerini bozmaları emir olunca o da niyetini bozarak ömreye niyet etmiştir. Hayızım görerek ömreyi tamamlams"c imkân bulamayınca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona hacca niyet etmesini emir buyurmuştur. Bu suretle Âişe (radıyallahü anha), hacca niyet etmiş ve haccı ömrenin üzerine bina etmiş yani kıran yapmıştır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

(Dimareni bırak!) sözünün mânâsı: onu tamâmiyle boz, demek değildir. Çünkü gerek ömreden gerekse haccdan çıkmak ancak niyetle sahîh olur. Bu da onları tamamladıktan sonra ihramdan çıkmakla mümkündür.

Bu emrin mânâsı: (Ömre fiillerini tamamlama!) demektir.

Ömre: Tavaf, sa'y ve saç kesmek ile tamam olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunları bırakarak hacca niyet etmesini ve bu suretle hacc-ı kıran yapmasın! yani tavaftan mâada bütün hacc fiillerini yaparak tavafı hayızından temizleninceye kadar te'hû etmesini emir buyurmuştur. Hazret-i Âişe de Öyle yapmıştır.

Ulemâ, Abd b. Humeyd rivâyetindeki (ömreni kes!) cümlesinin bu te'vîli te'yîd ettiğini söylemişlerdir.»

Hazret-i Âişe yalnız ömre yapmak istemişti. Nitekim diğer ümme-hât-ı mü'minîn ile ashâb-ı kirâm hacclarını bozarak ömreye niyet etmişlerdi. Fakat onlar terviye gününden önce ömreyi tamamlayarak ihramdan çıkmışlar, sonra terviye günü Mekke'de tekrar hacca niyet etmişler; bu suretle ayrı ayrı birer ömre, birer de hacc ifâ etmişlerdi.

Hazret-i Âişe'ye gelince: Onun ömresi hacc-ı kıranın zınnmda olmuştu. Onun için de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'dan döndükleri gün kendisine:

«Senin tavafın hem haccına hem ömrene kâfidir.» buyurmuştu.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bu sözüyle Hazret-i Âişe'ye haccı ile ömresinin tamâm olduğunu, yaptığı bir tavafın hem hac hem ömre yerine geçeceğini anlatmak istemişti. Fakat Âişe (radıyallahü anha) bunu kabul etmiyerek, mutlaka ayrıca bir ömre yapmak istemişti. Bu ömreye niyet ettiği vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine:

— «Bu ömre ayrıca yapmak İstediğin ömrenir yerinedir.» buyurdular.

Hasbe gecesi hacıların Mina'dan Muhassab denilen yere indikleri geçedir. Muhassab: Mina yolu üzerinde Mekke'ye yakın bir yerdir.

Hadîs-i Şerif şu hükümleri ihtiva etmektedir.

1- Bir kimse nikâhı kendisine haram olan akrabasından bir kadını terkisine alabilir. Onunla bir yerde yalnız kalması da caizdir. Bu cihet ulemâ arasında ittifâkîdir.

2- Haccın üç nev'inden birine niyet etmek caizdir. Ulemâ bu mes'elede dahi ittifak etmişlerdir.- İhtilâf hangisinin efdal olduğımdadır.

3- Hazret-i Âişe hacc-ı kıran yaptığı hâlde kurban kesmediğini söylemesi müşkil görülmüştür.

Nevevî diyor ki: «Bu, şöyle te'vîl edilebilir: Hazret-i Âişe bu sözüyle: ihram hâlinde memnu olan koku sürünmek, baş örtmek, av vurmak, saç ve tırnak kesmek gibi şeylerden birini irtikâb etmedim. Onun için bana kurban kesmek, sadaka vermek ve oruç tutmak gibi şeyler lâzım gelmedi; demek istemiştir.»

2976- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nakıd ve Zü-hayr b. Harb hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Amr dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Abdurrahmân b. Kâsım'den, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Âişe şöyle dedi:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yola çıktık. Yalnız hacca niyet edeceğimizi sanıyorduk. Şerife yahud ona yakın bir yere vardığımız zaman hayzımı gördüm. Az sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Ben ağlıyordum. Hayzı kasdederek:

— «Nifâs mı gördün?» diye sordu.

— «Evet!» cevâbıpı verdim.

— «Şüphesiz ki bu, Allah'ın Âdem kızlarına takdir buyurduğu bir şeydir. Sen, hacıların yaptığını yap. Yalnız yıkanmadıkça beyti tavaf etme!» buyurdular.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınları nâmına sığır kurban etti

2977- Bana Süleyman b. Ubeydillâh Ebû Eyyûb El-Gaylânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Âmir Abdülmelik b. Amr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülazîz b. Ebî Selemete'l-Mâcişûn, Abdurrahmân b. Kâsım'den, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yola çıktık, aklımızda haccdan başka bir şey yoktu. Serîf denilen yere gelince ben hayızımı gördüm. Ass sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Ben, ağlıyordum.

«Niye ağlıyorsun?» diye sordu. Ben:

— «Vallahi bu sene yola çıkmamış olmayı dilerdim.» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sana ne oldu? Galiba hayzını gördün» dedi. Ben:

— «Evet!» cevâbını verdim.

«Bu, Allah'ın Âdem kızlarına taktır buyurduğu bir şeydir. Sen, hacıların yaptığını yap Yalnız temizleninceye kadar beyti tavaf etme!» buyurdular,

Mekke'ye vardığımda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına:

«Bu haccınızı ömre yapın!» buyurdu.

Bunun üzerine cemâat ihramdan çıktılar. Yalnız beraberinde hedy kurbanı olanlar çıkmadılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir, Ömer ve zenginlerin yanında hedy kurbanı vardı. (İhramdan çıkanlar) sonra Mina'ya gittiklerinde hacca niyet ettiler. Bayram günü gelince ben temizlendim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emir buyurdu, ben de tavâf-ı ifA'zamı yaptım. Bize sığır eti getirdiler:

— Bu, nedir? diye sordum.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kadınları nâmına sığır kurban etti; dediler.

Hasbe gecesi olunca:

— «Ya Resûlallah! Âlem hacc ve umreyle dönüyor; ben yalnız bir haccla dönüyorum.» dedim. Bunun üzerine (kardeşim) Abdurrahmân b. Ebî Bekr'e emir buyurdu, o da beni devesinin terkisine aldı.

Çok iyi hatırlarım! Genç yaşta bir kadındım. Uyuklardım da yüzüm semerin ağacına çarpardı. Ten'ime vardığımızda orada âlemin yaptığı ömre ye mukaabil ben de ömreye niyetlendim.

2978- Bana Ebû Eyyûb El-Gaylânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd, Abdurrahmân'dan, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

«Hacca telbiye getirdik; Serîf'e vardığımız vakit ben, hayzımı gördüm. Az sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Ben ağlıyordum...»

Râvi, hadîsi Mâcişûn hadîsi gibi rivâyet etmiştir.

Yalnız Hammâd'ın hadîsinde:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir, Ömer ve zenginlerin yanında hedy kurbanı vardı. Sonra (ömreden hılle çıkanlar) Minaya gittikleri vakit hacca niyet ettiler.» cümlesiyle;

«Ben, genç yaşta kadındım, uyuklardım da yüzüm semerin ağacına çarpardı.» ifâdesi yoktur.

2979- Bize İsmâîl b. Ebî Üveys rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana, dayım Mâlik b. Eres rivâyet etti. H.

Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e Abdurrahmân b. Kâsım'den dinlediğim, onun da babasından, onun da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yalnız hacc-ı îfrâd yapmış.

2980- Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İshâk b. Süleyman, Eflâh b. Humeyd'den, o da Kâsım’den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile hacc aylarında, hacc yerlerinde ve hacc gecelerinde hacca niyet ederek yola çıktık. Serîf denilen yere indiğimizde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının yanına Çıkarak:

— Sizden hanginizin yanında hedy kurbanı yok da haccını ömre yapmak isterse yapsın! Beraberinde hedyi olanlar bunu yapmasın! buyurdu.

Bunun üzerine beraberinde hedyi olmayanlardan Bazıları ömreye niyet etti, Bazıları da onu terk ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında hedyi vardı. Ashabından vakti hâli yerinde olan bâzı kimselerin de hedyleri vardı. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim yanıma girdi. Ben ağlıyordum.

— Neye ağlıyorsun? diye sordu. Ben:

— Ashabına söylediklerini işittim, umreyi de duydum. (Hâlbuki ben, ömreden mahrumum) dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

—Nen var? diye sordu.

— Namaz kılamıyorum! dedim.

— O' sana zarar etmez. Sen, haccında dâim ol! Umulur ki Allah onu sana nasîb edecektir. Sen, benât-i Âdem'den birisin. Allah onlara neyi takdir buyurduysa, sana da onu takdir etmiştir; buyurdu.

Bunun üzerine haccıma devamla yola çıktım. Mina'ya indiğimiz vakit temizlendim. Sonra beyti tavaf ettik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), El-Muhassab denilen yere indi. Ve Abdurrahman b. Ebî Bekr'i çağırarak:

— Kız kardeşini haremden çıkar da ömreye niyet etsin, sonra beyti tavaf eylesin! Ben, sizi burada bekleyeceğim; Dedi.

Biz de (Ten'îm'e) çıktık, (orada ömreye) niyetlendim. Sonra beyti ve Safa ile Merve'yi tavaf ettim. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldik gece yarısı, konakladığı yerde duruyordu. Bana:

— Bitirdin mi? diye sordu.

— Evet; cevâbını verdim.

Bunun üzerine ashabına hareket emrini verdi. Yola çıktı, (Mekke'ye varınca) evvelâ beyt-i şerife uğrayarak sabah namazından önce onu tavaf etti. Bil'âhara Medine'ye (müteveccihen) yola çıktı.»

2981- Bana Yahya b. Eyyûb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abbâd b. Abbâd El-Mühellebî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Ömer, Kâsım b. Muhammed'den, o da Ümmü'l-Müminîn Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe (radıyallahü anha) ;

«Kimimiz yalnız hacca niyet ettik, bâzılarımız kıran, bâzılarımız da temettü' yaptı.» demiş.

2982- Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekr haber verdi.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ubeydullah b. Ömer, Kâsım b. Muhammed'den naklen haber verdi. Kâsım:

«Âişe hacca niyet etmiş olarak geldi.» demiş.

2983- Bize Ubeydullah b. Meslete'bni Ka'neb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman yani İbn Bilâl, Tahyâ yani İbn Saîd'den, o da Amra'dan naklen rivâyet eyledi. Amra şöyle dedi: Ben, Âişe'yi şunu söylerken işittim:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Zî'l-Kaadenin yirmibeşinde yola çıktık Yalnız hacc yapılacak sanıyorduk. Mekke'ye yaklaştığımız vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanlarında hedy olmayanlara beyti tavaf edip Safa ile Merve arasında sa'yi îfâ ettikten sonra ihramdan çıkmalarını emir buyurdu.»

Âişe (radıyallahü anha) (sözüne devamla)

(Dedi ki): «Bayram günü bize sığır eti getirdiler. Ben:

— Bu nedir? dedim.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zevceleri nâmına kurban kesti; dediler.»

Râvî Yahya

Dedi ki: «Ben, bu hadîsi Kâsım b. Muhammed'e andım da:

— Vallahi Âişe, hadîsi sana olduğu gibi söylemiş; dedi.»

2984- Bize Muhammedü'bnu'l-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvahhâb rivâyet etti.

(Dedi ki): Yahya b. Saîd'i şöyle derken işittim: Bana, Amra haber verdi, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan işitmiş. H.

2985- Bize, bu hadîsi İbn Ebi Ömer de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Yahya'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi.

2986- Bize Ebû Bekir b. Em Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Uleyye, İbn Avn'dau, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Ümmü’l-Mü'münîn'den naklen rivâyet etti. H.

Bir de Kâsım'den, o da Ümmü'l-Mifminîn'den naklen rivâyet etti ki, Ümmü'l-Mü'minîn (Âişe) şunları söylemiş

«Dedim ki: Ya Resûlallah! Âlem memleketlerine iki ibâdetle dönüyor, bense bir ibâdetle dönüyorum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Bekle de temizlendiğin vakit Ten'îme çık, oradan ihrama gir! Sonra bizi filân yerde bul! —Râvî: Zannederim yârın; buyurmuş, dedi.—

Lâkin bu ömre, senin katlanacağın meşakkate göredir. —Yahut: Senin nafakana göredir.— buyurdu.»

2987- Bize İbn'l-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Adiyy, İbn Avn'dan, o da Kâsım ile İbrahim'den naklen rivâyet etti ve: «Bunların hadîslerini birbirinden ayıramıyorum.» dedi. Ümmü'l-Mü'mînîn (Âişe) (radıyallahü anhâ):

«Ya Resûlallah! Âlem iki ibâdetle memleketlerine dönüyor...» demiş.

Ravi, hadîsi bu şekilde rivâyet etmiş.

2988- Bize Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrâhîm rivâyet ettiler. Züheyr (Bize rivâyet etti.), İshâk ise (Bize haber verdi) tâbirlerini kullandılar. İshâk dedi ki: Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi; «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) He yola çıktık. Yalaız hacc yapılacak sanıyorduk. Mekke'ye vardığımızda beyti tavaf ettik. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

— Hedy kurbanı getirmeyenlerin ihramdan çıkmasını emir buyurdu. Bunun üzerine hedy getirmeyenler ihramdan çıktılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri de hedy getirmemişlerdi. Onlar da ihramdan çıktılar.»

Âişe (radıyallahü anha) (sözüne devamla)

Dedi ki: «Ben, hayız gördüm de beyti tavaf edemedim. Hasbe gecesi olunca:

— Ya Resûlallah! Âlem ömre ve hacc ile dönüyor; bense yalnız hacc ile dönüyorum; dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Sen, Mekkee'ye geldiğimiz gecelerde tavaf etmedin miydi? diye sordu. Ben:

— Hayır! cevâbını verdim.

— Öyle ise kardeşinle Tenime git de örn reye niyetlen! Sonra buluşacağımız yer filân yerdir; buyurdular.»

Safiyye: «Zannederim sizi ancak ben alıkoyacağım.» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

— «Allah hayırım versin! Sen bayram günü tavaf etmedin iniydi?» diye sordu. Safiyye (radıyallahü anh):

— «Hay hay ettimdi.» cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Zararı yok, dön!» buyurdular.

Âişe (radıyallahü anha)

Dedi ki: «Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye girerken, ben de oradan çıkarken —yahut ben Mekke'ye girerken; o da oradan çıkarken— bana rastladı.»

Râvi İshâk: ve şeklinde rivâyet etti.

2989- Bize bu hadîsi Süveyd b. Saîd dahi Aliyyü'bnü Mtishir’den, o da A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Âişe:

«Telbiye getirerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yola çıktık: hacc ve ömre hatırımıza gelmiyordu...» demiş.

Râvî bu hadîsi Mansûr hadîsi mânâsında rivâyet etmiştir.

2990- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. el-Müsennâ ve İbn Beşşâr hep birden Gunder'den rivâyet ettiler. İbnil-Müsennâ

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Hakem'den, o da Aliyyü'bnü Hüseyn'den, o da Âişe'nin âzâdlısı Zekvân'dan, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Âişe şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zülhicce'nin dördünde veya beşinde öfkeli bir halde gelerek yanıma girdi.

— Seni kim kızdırdı ya Resûlallah! Allah onu cehenneme atsın! dedim.

— Duymadın mı? Bu adamlara bir emir verdim; bir de baktım tereddüd ediyorlar!.. —burada Hakemi zannederim (galiba tereddüd ediyorlar) buyurmuş; Demiş

— Geride bıraktığım şu vak'a tekrar karşıma çıksa, yanımda hedy getirmez; onu satın alırdım. Sonra bunların çıktığı gibi ihramdan çıkardım.» buyurdular.

2991- Bize bu hadisi Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Hakem'den rivâyet etti. (O da) Aliyyü'bnü Hüseyre'i Zekv ândım, o da Âişe (radıyallahü anha) dan naklen rivâyet ederken dinlemiş. Âişe:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zilhiccenin dördünde veya beşinde geldi...» demiş. Râvi, Gunder hadîsi gibi rivâyette bulunmuş; yalnız Hakem'in «tereddüt ediyorlar» cümlesindeki şekkini anmamıştır.

2992- Bana Muhammed b. Hâtim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vüheyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Tâvûs, babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)’dan naklen rivâyet eyledi, ki Âişe ömreye niyet ederek (Mekke'ye) gelmiş; fakat henüz Beyti tavaf etmeden hayz görmüş; müteakiben hacca niyet ederek (tavaftan ma'adâ) bütün hacc fiillerini ifâ etmiş. Nefr günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine:

«Bu tavafın hem haccına hem de ömrene kâfidir.» buyurmuş. Âişe bunu kabul etmemiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de kendisini Abdurrahmân ile Ten'îm'e göndermiş; ve —haccdan sonra— orada ömreye niyet etmiş.

2993- Bana Hasen b. Aliy el-Hulvânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Zeydü'bnü Hubâb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana İbrahim b. Nâfî' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Abdullah b. Ebi Necîh, Mücâhid'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe Şerif de hayz görmüş; ve Arafât'da temizlenmiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Safa île Merve arasında tevâf yapman, sana hem haccın hem ömren İçin kâfidir.» buyurmuşlar.

2994- Bize Yahya b. Habib El-Hârisi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kurre rîvâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülhamîd b. Cübeyr b. Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Safiyye binti Şeybe rivâyet eyledi.

Dedi ki: Âişe (radıyallahü anha)

— Yâ Resûlallah! Başkaları iki ecirle dönerken ben bir ecirle ini döneceğim? dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdurrahmân b. Ebi Bekr'e onu Ten'îm'e götürmesini emir buyurdu.

Âişe (radıyallahü anha) bunu şöyle anlattı: «Kardeşim beni devesinin üzerinde terkisine aldı. Ben baş örtümü kaldırarak boynumu açmağa başladım. Abdurrahmân deveyi sürdüğü çubukla ayağıma vurdu. Ona:

(Burada) bir kimse görüyor musun? dedim. Hâsılı ömreye niyetlendim. Sonra dönüp geldik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cl-Muhassab'da iken yanına vardık.

Görülüyor ki, bütün bu rivâyetler aynı hâdiseye aiddir. Şimdi bunları birer birer gözden geçirerek bâzı cümlelerini izah edelim:

Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyetinde Hazret-i Âişe:

«Yalnız hacc edilecek sanıyorduk» demiştir. Bunun sebebi Ashâb-ı Kiram'in hacc aylarında Ömre yapılamaz zannetmeleridir, Yahut bu sözle ashabın ekseriyetle hacca niyet ettiklerini, bir ihtimâle göre de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hâlini anlatmak istemiştir. Âişe (radıyallahü anha) ömreye niyetlenmişti.

Şerif: Mekke'ye sekiz-on mil mesafede bulunan bir yerdir. Oraya vardıkları zaman Hazret-i Âişe hayz görmüş ve hacedan mahrum kalıyorum endişesîle ağlamıştır. Bu sırada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına girmiş; niçin ağladığını anlayınca onu teselli için:

«Bu, Allah'ın Âdem kızlarına takdir ettiği bir şeydir» buyurmuştur. Yâ. ni: «Bu iş sâde senin başında değildir; o bütün benât-ı Âdem'in başına gelen bir hâldir; nitekim bevl ve kazurat gibi şeyler bütün insanlara âmm ve şâmildir.»

Buhârî bu hadîsle istidlal ederek hayzın bütün benât-ı Âdem'e şâmil olduğunu söylemiş; onu ilk defa Benî İsrail kadınlarının gördüğünü iddia edenlere red cevâbı vermiştir.

Filhakika Hakem'in sahih bir isnâdla Hazret-i İbn Abbâs’dan rivâyet ettiği bir hadîsde:

«Hayz Havva (Aleykisselâm) cennetten çıkarıldıktan sonra onunla başlamıştır.» denilmiştir.

Süleyman b. Ubeydillâh rivâyetindeki «Hasbe gecesinden murâd: hacıların Mina'dan dönüşde geceledikleri «el-Muhassab»dır. Bu yer Mekke ile Mina arasındadır. Teşrik günlerini müteâkıb orada bir gece kalmışlardı.

Muhammed b. Abdîllâh b. Nümeyr rivâyetindeki: «Ömre de duydum» cümlesi Kâdı İvaz'ın beyânına göre Müslîmin ekseri râvîleri tarafından ba şekilde tesbît edilmiştir. Mezkûr cümleyi ; «Halbuki ben ömreden mahrumum» diye rivâyet edenler de olmuştur ki, doğrusu da budur.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Nen var?» suâline Hazret-i Âişe'nin: «Namaz kılamıyorum» diye cevab vermesi hayzm en güzel kinayelerinden biridir.

Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyetindeki: «İki ibâdetden murâd: hacc ile ömre, «bir ibâdet» ise yalnız hacctır. Netekim müteâkıb rivâyette bu cihet tasrîh olunmuştur.

«Yahut, senin nafakana göredir» cümlesindeki «yahut» kelimesi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözüdür; ve tenvî için kullanılmıştır; yahut râvînindir. Bu takdirde «meşakkate» mi, yoksa «nafakana göre» mi buyurduğunda râvi şekketmiş demektir.

Züheyr b. Harb rivâyetindeki «Safiyye: zannederim sizi ancak ben alıkoyacağım dedi.» cümlesiyle, ümmül-müminîn Hazret-i Safiyye (radıyallahü anh) nın veda tavafından evvel hayz gördüğüne işaret olunmuştur. Hazret-i Safiyye bu sözü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye dönmek istediği zaman söylemiş; ve hayzından temizlenerek veda' tavafını yapması için kafileyi bekleteceğinden dolayı Özür beyân etmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine:

«Allah hayrını versin...» mukaabelesinde bulunmuştur. Fahri Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz bu mânâda «akrâ» ve"«halkaa» kelimelerini kullanmıştır.

«Akrâ» Allah vücudunu yaralasın; «halkaa» traş etmek suretiyle elem versin, yahut boğazını acıtsın, mânâlarına gelir. Ebû Ubeyd: «Hadîs uleması bunu (akrâ, halkaa) diye rivâyet ederlerse de doğrusu (akran halkan) dır. Vukuunu dilemedikleri bir şeye duâ etmekde Arapların âdeti budur.» demiştir. Kendisine:

— Bu kelimenin «akrâ» şeklinde okunmasını niçin caiz görmüyorsun? denilince:

— Çünkü «fa'lâ» vezni sıfat olarak kullanılır: duada kullanılmaz» cevâbını vermiştir.

«El-Muhkem» sahibi «akraa»nın burada masdar olduğunu söylüyor. Bâzılarına göre bu cümleden murâd: «Safiyye uğursuzluğundan dolayı kavmini yaralar; onları traş eder» demek olduğunu söylemişlerdir. «Akrâ»nın hayız gören mânâsına geldiğini iddia edenler de vardır.

Nevevî (631-676) diyor ki: «Akra'nın: Allah onu kısır bıraksın! halkaanın ailesi için uğursuz yapsın! mânâlarına geldikleri de söylenir. Bu kavillerin her birine göre cümlenin asıl mânâsı, anlattığımız şekildedir. Sonraları Araplar mânâyı genişleterek onun hakikatini kas-d'etmez olmuşlardır. Netekim (elleri topraklansın!) ve (Allah belâsını versin, ne cesurmuş; ne de şâirmiş!) sözleri dahi bu kabildendir.»

Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Safiyye'ye: «Zarcın yok, dön!» buyurması: «Minâ’dan veda' tavafını yapmadan Medine'ye dön!» manasınadır.

Mus'ıd: Bir yere giren, münhebit yahud mütehebbit: bir yerden çıkan demektir. Müennesleri: münhebita ve mühebbita gelir.

Ebû Bekr b. Ebî Şeybe'nin ikinci rivâyetinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öfkeli bir hâlde gelerek yanıma girdi.» deniliyor. Buna sebeb, verdiği emre karşı ashabının tereddüd göstermeleridir. Zîrâ Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara traş olarak ihramdan çıkmalarını emir buyurmuş; onlar bu hususda mütereddid davranmışlardı. Bunun üzerine:

«Geride bıraktığım şu vak'a tekrar karşıma çıksa yanımda hedy getirmez; onu satın alırdım; sonra bunların çıktığı gibi ihramdan çıkardım» buyurdular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bundan muradı: «Ashabınıdan müşahede ettiğim bu tereddüdü ihrama girmeden bilmiş olsaydım, ben de ömreye niyet eder; yanımda hedy getirmez, onu Mekke'ye vardığımda satın alır; ömreden sonra ihramdan çıkardım.» demektir.

Muhammed b. Hatim rivâyetindeki «rîcfr günü»nden murâd: Hacıların Mina'dan çekildikleri gündür.

Müteâkıb rivâyetteki: «Safa ile Merve arasında tavaf «Safa ile Merve arasında yapılan say»den ibarettir.

Yahya b. Habîb rivâyetinde Hazret-i Âişe'nin başörtüsünü boynundan açtığı, kardeşi Abdurrahman'ında deveyi sürdüğü çubukla onun ayağına vurduğu bildiriliyor. Biradan anlaşılıyor ki Âişe (radıyallahü anha) oralarda kimse olmadığını görerek, sıcaktan biraz nefes almak için başörtüsünü aralamış, kardeşi ise tesettüre riâyet etmediği için ayağına vurmuştur. Hazret-i Âişe «Burada hiç bir kimse görüyor musun?» demekle kendilerinin insandan hâlî bir yerde bulunduklarına, karşılarında kendisinden kaçmak îcâb edecek ecnebi bir kimse bulunmadığına işaret etmiştir

2995- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyir rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Amr'dan rivâyet etti. Ona da Amr b. Evs haber vermiş.

(Dedi ki): Bana Abdurrahman b. Ebî Bekr haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Âişe'yi terkisine alarak Ten'îm'den ömre yaptırmasını kendisine emir buyurmuş.

2996- Bize Kuteyfaetu'bnü Saîd ile Muhammed b. Rumh hep birden Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. Kuteybe

(Dedi ki): Bize Leys, Ebû'z-Zübeyir'den, o da Câbir (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte biz haec-ı ifrâda; Âişe (radıyallahü anha) ise ömreye niyet ederek (Mekke'ye) geldik. Şerife vardığımızda Âişe hayzını gördü. Mekke'ye gelince biz, Kabe'yi ve Safa ile Merve arasını tavaf ettik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yanında Hedy bulunmayanlarımıza ihramdan çıkmamızı emir buyurdu.

— «Bize ne helâl olacak?» dedik; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ihrâmlıya haram olan her şey!» buyurdular.

Bunun üzerine kadınlarla cima' ettik, güzel kokular süründük ve elbisemizi giydik. Arafe günüyle aramızda ancak dört gece vardı. Senra terviye günü tekrar hacca niyet ettik. Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Âişe (radıyallahü anhâ)'nın yanına girdi. Âişe ağlıyordu. Ona:

— «Hâlin nedir?» diye sordu. Âişe:

— «Hâlim hayız görmüş olmamdır; başkaları ihramdan çıktı, ben çıkamadım; beyti de tavaf edemedim. Âlem şimdi hacca gidiyorlar.» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) .

— Bu, Allah'ın, Âdem kızlarına tekdir buyurduğu bir şeydir. Yıkan sonra hacca niyet et!» buyurdular.

Âişe de öyle yaptı. Ve bütün vakfe yerlerinde durdu. Temizlendiği vakit Kabe'yi ve Safa ile Merve'yi tavaf etti. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— «Haccınla ömrenin ikisinden beraberce hille çıktın.»buyurdu. Âişe:

— «Ya Resûlallah! Ben, içimden hacca gidip, beyti tavaf etmediğimi hissediyorum» dedi. Peygamber

— «Öyle İse yâ Abdirrahmân! Bunu götür de Ten'îmden ömre yaptır!» buyurdular. Bu vak'a Hasbe gecesi olmuştu.

2997- Bana Muhammed b. Hatim ile Abd b. HumeyJ rivâyet ettiler. İbn Hatim (Haddesenâ), Abd (Ahberamâ) tâbirlerini kullandılar. Abd

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekr haber verdi.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi, o da Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'yi şunu söylerken işitmiş: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) , Âişe (radıyallahü anha)’nın yanına girdi, Âişe ağlıyordu...»

Râvî, hadîsi sonuna kadar Leys hadisi gibi rivâyet etmiş, fakat bundan önce Leys hadîsinden bir şey söylememiştir.

2998- Bana Ebû Gassân El-Mismaî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz yani İlmi Hişâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam, Matar'dan, o da Ebû'z-Zübeyir'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet eyledi ki «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haccında Âişe (radıyallahü anha) ömreye niyet etmiş...»

Râvi bu hadîsi Leys hadîsi mânâsında rivâyet etmiş. Şunu da ziyâde eylemiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yüksek ahlâklı bir zât idi. Âişe bir şey arzu etti mi onun arzusunu yerine getirirdi. Bu sebeple onu Abdurrahman b. Ebî Bekir'le gönderdi de Ten'îm'den ömre yaptı.»

Matar

Dedi ki: «Ebû'z-Zübeyir:

Âişe haccettiği vakit Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’le beraber bulunduğu haccda nasıl yaptıysa öyle yapardı; dedi.»

2999- Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'z-Zübeyir, Câbir (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet etti. H. .

Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize Ebû Hayşeme, Ebû'z-Zübeyir'den, o da Câbir (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacca niyet ederek yola çıktık. Yanımızda kadınlarla çocuklar da vardı. Mekke'ye varınca beyti ve Safa ile Merve'yi tavaf ettik. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bize:

— «Yanında hedy olmayan ihramdan çıksın.» buyurdu. Biz:

— «Bize hangi şey helâldir?» diye sorduk;

— «Her şey helaldir.» buyurdu.

Bunun üzerine kadınlarla cima’ ettik, elbisemin giydik ve koku süründük. Terviye günü gelince hacca niyet ettik. Bize Safa ile Merve arasında yaptığımız ilk tavaf kâfi geldi. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) deve ile sığırda müşterek olmamızı emir buyurdu. Bizden her yedi kişi bir devede müşterek olacaktı.

3000- Bana Muhammed b. Hâtîm rivâyet etti.

(Dedi ki):

Bize Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyir, Câbir K. Abdüllâh (radıyallahü anhüma)'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi:

«İhramdan çıktığınız vakit Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'ya müteveccihen hareket ettiğimizde (tekrar) ihrama girmemizi «mir buyurdu. Biz de Ebtah'da ihrama girdik.»

3001- Bana (yine) Muhammed b. Hatim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahyâ b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H.

Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekr haber verdi.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyir haber verdi. Kendisi, Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anh)'ı:

«Gerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gerekse ashabı Safa Ne Merve arasında bir tavaf dan başka tavaf yapmadılar.» derken işitmiş.

Muhammed h, Bekr, kendi rivâyetinde: «İlk tavafından başka» kaydını ziyâde etmiştir.

3002- Bana (yine) Muhammed b. Hatim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ata' haber verdi.

(Dedi ki): Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'yi yânımda bulunan bâzı kimseler içinde şunu söylerken işittim:

«Biz, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı yalnız hacca niyet ettik.»

Atâ'

Dedi ki: Câbir şunu söyledi:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Zi’l-Hicce'nin dördüncü sabahı gelerek ihramdan çıkmamızı bize emir buyurdu.»

Yine Atâ' Şöyle dedi: «Câbir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

—İhramdan çıkın da kadınlarınızla cima' edin ! buyurdular; dedi.»

Atâ' şunu da söylemiş: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına (kadınlarla cima' etmeyi) kat'î olarak emir buyurma mı ş, lâkin kadınları, onlara helâl kılmıştır.»

 (Hazret-i Câbir sözüne şöyle devam etmiş): «Biz:

— Arafe ile aramızda ancak beş gece kalinisken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarımızla cima' etmeyi, sonra zekerlerimizden meni damlayarak Arafat'a gelmemizi bize emir buyurdu? dedik.» Câbir (bunu söylerken) eliyle işaret ederek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda ayağa kalktı, diye işaret etti. Elini hareket ettirerek yaptığı işareti hâlâ görür gibiyim. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş:

— Bilirsiniz ki ben, sizin Allah'dan en ziyâde korkanınız, en doğru söyleyeniniz ve en iyinizi m. Yanımda neciyim olmasaydı mutlaka ben de sizin çıktığınız gibi ihramdan çıkardım. Arkamda bıraktığım şu is bir daha önüme çıksaydı yanımda hedy getirmezdim. Öyle ise ihramdan çıkın!

 (Câbir dedi ki): «Bunun üzerine hemen ihramdan çıktık (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrini dinledik ve itaat ettik.»

Atâ' diyor ki: Câbir şunları söyledi.

«Az sonra Ali vergi toplamaktan geldi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

— Neye niyet ettin? diye sordu. Ali:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) neye niyetlendiyse ben de ona niyet ettim; cevâbını verdi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

— Hedy gönder ve İhrâmlı olarak beklet buyurdu. Alî, ona bir hedy kurbanı verdi. Bunun üzerine Sürâkatü'bnü Mâlik b. Cü'şum:

— Ya Resûlallah! Bu iş, yalnız bu seneye mi mahsûs, yoksa ebediyen devam edecek mi? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Ebediyen devam edecek! buyurdular.

3003- Bize İbn Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana, babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülmelik b. Ebî Süleyman, Atâ'dan, o da Cabir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacca niyet ettik. Medine'ye varınca ihramdan çıkmamızı ve haccımızi ömreye tebdîl etmemizi emir buyurdu. Bu bize ağır geldi. Bu sebeple içimiz sıkıldı. Oysa ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duymuş. Bu hususta semâdan bir şey mi nâzil oldu yoksa insanlar tarafından mı haber verildi? bilmiyoruz. Bunun Üzerine:

— «Ey cemâat! İhramdan çıkın! Yanımdaki hedy olmasaydı, ben de sizin yaptığınız gibi yapacaktım.» buyurdular.

Hemen ihramdan çıktık. Hattâ kadınlarla cima bile ettik. Ve ihrâm-sız bir kimsenin yaptığı her şeyi yaptık. Terviye günü gelip de Mekke'yi arkada bıraktığımız vakit hacca niyet ettik.

3004- Bize İbn Nümeyir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Nu-aym rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mûsâ b. Nâfİ' rivâyet etti.

(Dedi ki): Terviyeden dört gün evvel ömreye niyet ederek Mekke'ye geldim. Hacılar bana:

— «Şimdi senin haccın Mekke usûlü oluyor.» dediler.

Bunun üzerine Atâ' b. Ebî Rabâh'ın yanına girerek, ondan fetva istedim. Atâ' şunları söyledi:

«Bana, Câbir b. Abdillâh El-Ensârî (radıyallahü anhüma) rivâyet etti ki, kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde hedy götürdüğü sene onunla birlikte haccetmiş. Hacc-ı ifrâda niyet etmişler, sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

— Bu ihrâmımzadn çıkın da beyti ve Safa ile Merveyi tavaf edin! Saçınızı kestirin! (Böylece) ihram sn olarak durun, Terviye günü geldimİ hacce niyet edin! (Evvelce) niyet ettiğinizi müt'a yapın! buyurdular. Ashâb:

— Biz, hacca niyet etmişken, onu nasıl müt'a yapabiliriz? dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Size emrettiğimi yapın! Eğer ben hedy getirmemiş olsaydım mutlaka size emrettiğim gibi yapardım. Lâkin hedy yerini buluncaya kadar haram olan bir şeyi yapmak, bana helâl değildir; buyurdular.

Bunun üzerine ashâb da emrolundukları şeyi yaptılar.»

3005- Bize Muhammed b. Ma'mer b. Rib'î El-Kaysî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hişâm, Muğiratü'bnü Selemete'l-Mahzûmî'den, o da Ebû Avâne'den, o da Ebû Bişr'den, o da Atâ' b. Ebî Rabâh'dan, o da Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet eyledi. Câbir şöyle demiş:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacca niyet ederek (Mekke'ye) geldik de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu haccı ömre yapmamızı ve ihramdan çıkmamızı bize emir buyurdu.

Onun yanında hedy kurbanı vardı. Bu sebeple haccını, Ömreye tebdil edemedi.»

Hazret-i Câbir rivâyetlerini Buhârî «Kitâbü'l-Î'tisâm», “Kitâbü'l-Meğazî» ve «Kitâbü’l-Ömre»de; Ebû Dâvûd «Kİtâbü'l-Hacc»da. tahrîc etmişlerdir.

Bu rivâyetler dahi Hazret-i Âişe rivâyetlerinin delâlet ettiği ahkâmı bildirmektedir.

Şimdi bunların da sırasıyla bâzı cümlelerini îzâh edelim:

«Terviye günti»nden murâd: Zi’l- Hicce'nin 8. günüdür.

Ebû Gassân rivâyetindeki «Âişe bir şey arzu etti mi, onun arzusunu yerine getirirdi.» cümlesinden murâd: Dînen nakîsa sayılmayan bir şey istediği zaman istediğini yerine getirirdi, demektir. Mü-teâkib hadîsdeki «Bizden her yedi kişi, bir devede müşterek olacaktı.» ifâdesinde sığır da dâhildir. Çünkü «Bedene»: deve ve sığır, mânâlarında kullanılır. Yalnız deve hakkındaki istimali daha çoktur.

Ebtah: El-Muhassab'a bitişen Mekke vâdisidir.

Muhammed b. Hatim rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Hedyim obaydı, mutlaka ben de sizin gibi ihramdan çıkardım.» buyurması, hedy kurbanı götürenler için haccı bozarak Ömreye niyetlenmenin caiz olmadığını anlatmak içindir. Hedy kurbanı götüren hacılar, onu kesmedikçe ihramdan çıkamazlar. Kurban ise ancak bayram günü kesilir.

İbn Esir diyor ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözüyle ashabının gönüllerini almak istemiştir. Çünkü kendisi ihrâmlı olduğu hâlde ashabının ihramdan çıkmaları, onlara girân gelmişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gücenmemelerini tavsiye etmiş ve emrettiğini yapmaları, onlar için daha faziletli olacağını bildirmiştir.»

Hazret-i Alî, Yemen'de zekât me'mûru bulunuyordu. Hacca oradan geldiği anlaşılıyor.

Hazret-i Sürâka'nın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bu şekildeki haccin yalnız o seneye mi mahsûs yoksa ebediyen böyle mi devam edeceğini sorması, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de ebediyen böyle devam edeceğini bildirmesi hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Cumhûr-u ulemâ'ya göre bundan murâd: Ömrenin kıyâmete kadar hacc aylarında yapılabileceğini anlatmaktır. Bununla Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) câhiliyet devrinden kalma bir âdeti yıkmak istemiştir. Câhiliyet devrinde Araplar hacc aylarında ömre yapılamıyacağına inanırlardı.

İkinci bir kavle göre bu cümlenin mânâsı: Kıran haccının caiz olduğunu bildirmektir. Bu haccda ömre fiilleri de dâhildir ve kıyâmete kadar böyle devam edecektir.

Nevevî diyor ki: «Bu feshin sahabeye mahsûs olmak üzere yalnız o sene mi yapıldığı yoksa kıyâmete kadar hükmünün bakî mi kalacağı ve bu suretle hacca niyet edip de beraberinde hedy kurbanı götürmeyenlerin hacclarını ömreye tebdil, edebilecekleri hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir.

İmâm Mâlik, İmâm Şafiî, İmâm Ebû Hanîfe ile Selef ve Halef'in cumhûruna göre bu mes'ele o seneye mahsûstur. Sonraki yıllarda hacci, ömreye tebdil etmek caiz değildir. O sene Ashâb-ı kirâm'a tebdil emri verilmesi, câhiliyet devrindeki îtikaada muhalefette bulunmaları içindir.

Cumhûr-uulemâ'nın istidlal ettikleri bir hadîs de Hazret-i Ebû Zerr'den rivâyet olunmuştur. Mezkûr hadîsde:

«Haca feshederek Ömre yapmak, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabına mahsus idi.» denilmektedir.

Nesâî'nin Haris b. Bilâl vasıtasıyla babası Bilâl’den rivâyet ettiği bir hadîsde şöyle deniliyor:

«Ya Resûlallah! Hacci feshetmek bize mi mahsûstur, yoksa bütün insanlara ânım ve şâmil midir? diye sordum; Resûlüllah

— Hayır, yalnız bize mahsûstur; buyurdular.»

Hadîs-i Şerîf, tenıettu'un caiz olduğuna, bir kimsenin ihramını, başkasının ihramına tâ'lîk edebileceğine delildir.

Diğer ahkâmı, Hazret-i Âişe rivâyetlerindeki gibidir.

İmâm Şafiî ile ona muvafakat eden ulemâ bu hadîslerle istidlal ederek hacc-ı kıran için bir tavafla bir sa'yin kâfi geleceğini söylemişlerdir.

İbn Ömer, Câbir b. Abdillâh ve Âişe (radıyallahü anha) hazerâtı ile Tâvûs, Atâ' , Hasan-ı Bas-rî, Mücâhid, İmâm Mâlik, İbn Mâcişûn, İmâm Ahmed, İshâk, Dâvûd-u Zahirî ve İbn Münzîr'in mezhepleri budur.

Şa'bî, İbrahim Nehaî, Câbir b. Zeyd, Abdurrahman b. Esved, Sevrî, Hasan b. Salih ve İmâm A'zam'a göre hacc-ı kıran için iki tavaf ve iki sa'y lâzımdır.

Bu kavil Hazret-i Ali ile İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir.