Geri

   

 

 

 

İleri

 

15- Masiyet Sebebiyle Olmamak Üzere Ramazanda Yolculuk Eden Kimsenin Gideceği Yer İki Konak veya Daha Fazla İse Oruç Tutup Tutmamanın Cevazı, Oruçtan Bir Zarar Gelmeden Tutmağa İktidarı Olan Kimsenin Oruç Tutmasının, Meşakkat Görecek Kimsenin İse Tutmamasının Efdal Olunduğunu Beyan Bâbı

2660- Bana Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. H.

Bize Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, İbn Şihab'den, o da Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)'dan naken rivâyet eyledi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih yılında Ramazanda yola çıkmış. Kedid denilen yere varıncaya kadar oruç tutmuş, sonra orucu bırakmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı onun bu yeni yeni fiillerine tâbi olurlarmış.

2661- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebi Şeybe, Amru'n-Nâkıd ve İshâk b. İbrahim, Süfyândan, o da Zührî'den naklen bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet ettiler.

Yahya şunları söyledi: «Süfyan: (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’in son kavli ile amel edilirdi.) sözünü kastederek:

— Bu sözün kimin olduğunu bilmiyorum, dedi.»

2662- Bana Muhammed b. Râfi’ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Ma'mer Zührî'den bu isnâdla haber verdi.

Zühri Şöyle dedi: «İki şıkkın sonuncusu oruç tutmamak olmuştu. Zaten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’în daima son fiili ile amel olunur.»

Yİne Zühri

Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye Ramazandan geçen 13. gecenin sabahında vardı.»

2663- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus İbn Şîhâb'dan naklen bu isnâdla Leys hadisinin mislini haber verdi.

İbni Şİhâb: «Ashâb, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in en yeni fiiline tâbi olurlar, onu muhkem bir nasih kabul ederlerdi.» demiş.

2664- Bize İshak b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir, Mansûr'dan, o da Mücahid'den, o da Tâvus'dan, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhûm)'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanda sefer etti ve Usfan'a varıncaya kadar oruç tuttu. Sonra içinde şu bululnân bir kab istedi. Ve cemâat kendisini görsün diye güpegündüz suyu içti. Ondan sonra Mekke'ye girinceye kadar oruç tutmadı.»

İbn Abbâs (radıyallahü anh) «İşte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hem oruç tuttu hem de tutmadı. Binaenaleyh isteyen oruç tutar isteyen tutmaz.» demiş.

2665- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Veki' Süfyân'dan, o da Abdülkerim'den, o da Tâvus'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet eyledi, Şöyle dedi:

«Oruç tutanı da tutmayanı da ayıplama. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seferde hem oruç tutmuş hem tutmamıştır.»

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Savm» ile «Kitabu'l-Cihad» da; Nesâî «Kitabu’s-Savm» da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in çıktığı sefer fetih gazâsıdır. Mekke'nin fethi için yapılan bu sefere Ramazanın onunda Çarşamba günü ikindiden sonra çıkmışlardı.

Zülhuleyfe yanındaki Sa1sa1 dağına vardıkları zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından bir münâdi çıkarak:

— «Oruç tutmamak isteyenler tutmasın. Tutmak isteyenler tutsunlar.» diye ilân etti, Kendid'e varınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

ordudakiler kendini görsün diye hayvanının üzerinde ikindiden sonra iftar etti.

Siyer ulemâsı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Ramazanın o-nunda çıkıp, ondokuzunda Mekke'ye vâsıl olduğunda ittifak etmişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nerede iftar ettiği muhtelif şekillerde rivâyet olunmuştur. Rivâyetlerin bâzılarında «Kürau'l-Gamîm», diğerlerinde «Kadîd» olduğu bildirilmiştir.

Kâdî İyâz; «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nerede iftar ettiği hususunda rivâyetler muhteliftir. Fakat hepsi aynî kaziyye hakkındadır. Bunlar biribirine yakın yerlerdir. Hepsi Ustan vilâyetine tabidirler.» demiştir.

Kedîd: Medîne'ye yedi konak mesafade bir yerdir. Mekke'ye yakındır. Kudeyd ile Usfân arasında altı mil mesafe vardır. Kudeyd ile Mekke arasında ise 42 mil mesafe bulunmaktadır.

Kürâu'l-Gamîm: Mekke ile Medine arasında bir yerdir.

Kudeyd dahi Mekke'ye yakın bir yerin ismidir.

2666- Bana Muhammedü'bnü’l-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvahhâb yani İbn Abdilmecid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ca'fer, babasından, o da Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih yılında Mekke'ye (Sefer için) Ramazanda yola çıkmış ve Kürâu'l-Gamım denilen yere varıncaya kadar oruç tutmuş. Cemâat da oruç tutmuşlar. Sonra bir kadeh su istemiş, kadehi herkesin göreceği şekilde kaldırdıktan sonra suyu içmiş, bundan (biraz) sonra kendisine:

— «Bâzı kimseler oruç tutuyorlar.» Demişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Onlar âsilerdir, onlar âsilerdir.» buyurmuşlar.

2667- Bize, bu hadîsi Kuteybetü'bnü Saîd dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülazîz yani Derâverdî, Cafer'den bu isnadla rivâyet etti. Şunu da ziyâde eyledi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

— «Cemâada oruç meşakkat vermektedir. Onlar senin ne yapacağına'yorlar, dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) en sonra bir kadeh su istedi.»

2668- Bize Ebû Bekir b. Em Şeybe ile Muhammedti'bnu’l-Müsennâ ve İbn Beşşâr toptan.1 Muhammed b. Ca'fer'den rivâyet ettiler. Ebû Bekir

(Dedi ki): Bize Gtınder Şu'be'den, o da Muhammed b. Abdirrahman b. Sa'd'dan, o da Muhammed b. Amr b. Hasen'den o da Cabir b. Abdillah (radıyallahü anhûm)'dan naklen rivâyet eyledi. Câbir Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferde idi, (Bir ara) etrafına insanlar toplanmış, gölgelendirilmekte olan bir adam gördü de:

— «Ona ne olmuş?» diye sordu. Ashâb:

— «Oruç tutan bir adam.» cevâbını verdiler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):;

«Seferde oruç tutmanız tâ aftan ma'dut değildir.» buyurdular.

2669- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şube, Muhammed b. Abdirrahmân'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben, Muhammed b. Amr b. Hasen'i rivâyet ederken dinledim, o da Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh)'yi şunu söylerken işitmiş:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adam gördü...»

Râvi hadisi yukarki gibi rivâyet etmiştir.

2670- Bize, bu hadisi Ahmed b. Osman En-Nevfeli dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be bu is-nadla yukarki hadîsin mislini rivâyet eyledi.

Râvi şunu da ziyâde etmiş: Şu'be

(Dedi ki) ; Yahya b. Ebî Kesir'in bu hadîsde fazla şeyler rivâyet ederdiğini duyardım.»

Bu isnâdda şu ad vardır: «Şu'be: Allah'ın size bahşettiği ruhsatı benimseyin, dedi.»

Râvi diyordu: «Kendisine bunu sorduğum zaman hatırlayamadık

Hazret-i . Câmr hadîsinin ikinci rivâyetini Buhârî Ebû Dâvud ve Nesâî «Kitâbu's-Savm» da tahric etmişlerdir.

Bu babda Sahabe-i kirâm'dan Abdullah İbn Ömer, Ka'b b. Mâlik, İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre (radıyallahü anhüm) hazerâtından da rivâyetler vardır.

1- İbn Ömer hadîsini Tahavî ile İbn Mâce tahric etmişlerdir. Bu hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Seferde oruç tutmak tâattan mâdut değildir.» buyurmuştur.

2- Ka'b b. Mâlik (radıyallahü anh) hadîsini Tahavî tahric etmiştir. Mezkûr hadîsde dahi:

«Seferde oruç tutmanız tâ attan mâdut değildir.» buyurulmaktadır.

Ayni rivâyeti Nesâî ile İbn Mâce ve Taberâni de tahric etmişlerdir.

3- İbn Abbâs rivâyetini İbn Adiyy rivâyet etmistir. Hadis aynen İbn Ömer rivâyeti gibidir.

4- Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivâyetini yine İbn Adiyy tahric etmiştir. Mezkûr rivâyet de yukarkiler gibidir. Râvileri arasında Muhammed İbn İshak vardır. Bu zâtın hadîsi münkerdir.

Tahavî (238-321): «Ulemâdan bir cemâat bu hadîslerle istidlal ederek Ramazanda sefer eden bir kimsenin oruç tutması afdal olduğunu söylemişlerdir.» diyor.

Tahavî'nin bunlardan muradı: Saîd b. Cübeyr, Sadîü'bnü’l-Müseyyeb, Ömer b. Abdilazîz, Şabî, Evzaî, Katâde, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed ve İshâk’dır.

Câbir (radıyallahü anh) hadîsinin birinci rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin:

«Onlar asilerdir.» buyurduğu kimseleri ulemâ «Oruçtan mütezarrır olanlar.» mânâsına hamletmişlerdir. Yahut orucu bozmanın caiz olduğunu beyân için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine iftar emrini vermiş, bu emre muhalefet ettikleri için onlara «Âsi» demiştir.

Nevevî diyor ki: «Her iki takdire göre de oruçdan zarar görmemek şartıyla sefer hâlinde oruç tutan kimse âsi değildir. Birinci tevili hadîsin ikinci rivâyetindeki: «Cemaata oruç tutmak meşakkatli geldi.» cümlesi te'yid etmektedir.

Bu rivâyet mutlak olan öteki rivâyetleri beyân etmektedir. Bütün rivâyetlerden murâd: Oruçtan zarar görmiyenlerdir.

Câbir hadîsinin ikinci rivâyetinde üzeri gölgelendirildiğinden bahsedilen zât'ın Ebû îsrâil olduğu söylenir.

Hatibin «Kitâbü'l-Mübhemât» nâm eserinde beyân ettiği vecihle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû İsrail'li iki oğlunun kollar; arasında üzeri gölgelenerek sürüklenirken görmüş ve onun neden böyle götürüldüğünü sormuş. Ashâb:

— «Bu zât Beytullah'a yürüyerek gitmeyi nezretmiş.» demişler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Şüphesiz ki Allah bunu nefsini ta'zib etmesinden müsteğnidir. Ona emredin de gitsin hayvana binsin.» buyurmuşlar.

İmâm Ahmed b. Hanbel'in «Müsned» inde mezkûr zâtın gölgelendirilen şahıs olmadığına işaret vardır.

Zahirîler'den Bazıları «Sefer halinde oruç tutmak tâattan mâdut değildir.» Hadîsi ile istiklâl ederek: «Taâttan mâdut olmayınca oruç tutmak günahtır. Binâenaleyh Ramazanda sefer hâlinde tutulan oruç farz yerine geçmez.» demişlerdir. ,

Tahavî: «Bu hadîsin lâfzı zikri geçen muayyel şahsa mahsûstur. Hadîsin mânâsı: İnsanın kendini bu derece yorması tâat sayılamaz, Allah oruç tutmamak için ruhsat vermiştir, demektir.» şeklinde te'vilde bulunmuştur.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şiddetli sıcaklarda seferde bizzat oruç tutmuş olması bu te'vîlin sıhhatine delildir.

Seferde oruç tutmak günah olsa, ondan herkesden Önce kendisi kaçınırdı.

Bu hususta başka te'viller de vardır. Şer'î kaaide şudur ki: Teâlâ Hazretleri bu ümmete takat getirerniyecekleri şeyleri teklif buyurmamıştır.

Hasta olan mukîm ile oruç kendini bîtap düşüren zayif, telef-i nefisden korkanlarsa iftar etmelerine ruhsat vermiştir. Böylelerinin oruç tutması isyan sayılır. Birinci rivâyetteki «Onlar âsilerdir.» sözü de buna hamlolunur.

Oruç tutmak kendilerine zarar vermiyen kimselerin hükmü ise az yukarıda görüldüğü veçhile tutup tutmamakta muhayyer olmalarıdır.

Rivâyetlerin arası bu suretle bulunmuş olur.

Ortada muâraza olmadığı için nesih iddiasına'da mahal kalmaz.

Nesâî'nin tahric ettiği bir,hadîsde Resûlüllah, (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki Allah yolcudan oruçla namazın yarısını kaldırmıştır.» buyurmuştur.

2671- Bize Heddâb b. Halid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâm b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Katâde, Ebû Nadrâ'dan, o da Ebû Saîd-i Hudri (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. Ebû Saîd:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Ramazanın 16. sın-da gazaya çıktık, bâzımız oruç tuttu, bâzımız tutmadı. Ama ne tutan tutmayanı ayıpladı ne de tutmayan tutanı.» demiş.

2672- Bize Muhammed b. Ebî Bekir El- Mukaddemi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, Teymi'den naklen rivâyet etti. H.

Bize, bu hadisi Muhammedü'bnü’l-Müsennâ dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Mehdî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Su’be rivâyet eyledi, İbn'l-Müsennâ

(Dedi ki): Bize Ebû Âmir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâra rivâyet eyledi.

Yine İbn'l-Müsennâ

(Dedi ki): Bize Salim b. Nuh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ömer yani İbn Âmir rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammedü'bnü Bişr, Saîd'den naklen rivâyet eyle.

Bu râvîlerin hepsi Katâde'den bu isnâdla Hemmam hadisi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki Teyraî, Ömer b. Âmir ve Hişâm rivâyetlerinde:

«Ramazanın onsekizinde», Saîd rivâyetinde «Onikisinde», Şu'fae rivâyetinde ise «Onyedisinde yahut ondokuzunda» ifâdeleri vardır.

2673- Bize Nasr b. Aliy el-Cehdamî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Bişr, yani İbn Mufaddal, Ebû Mesleme'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti şöyle ,demiş: «Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Ramazanda sefer ederdik. Ama ne oruçlunun orucu ta'yib edilirdi ne de tutmayanın iftarı.»

2674- Bana Amru'n-Nâkıd rivâyet'etti.

(Dedi ki): Bize İsmail b. İbrahim Cüreyri'den, o da Ebû Nadradan, o da Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)'dan, naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedi: «Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Ramazanda gaza ederdik. Kimimiz oruç tutar, kimimiz tutmazdık. Ama ne tutan tutmayana gücenirdi ne de tutmayan tutana. Kendinde kuvvet hissedip de oruç tutanın yapığını hoş görürler, zayıflık hissedip de tutmayanın yaptığını da hoş görürlerdi.

2675- Bize Saîd b. Amr El - Eş'asi, Sehl b. Osman, Süveyde b. Saîd ve Hüseyin b. Hureys hep birden Mervân'dan rivâyet ettiler. Saîd

(Dedi ki): Bize Mervân b. Muâviye, Âsım'dan naklen haber verdi.

(Dedi ki): Ebû Nadrâ'yı, Ebû Saîd-i Hudri ile Câbir b. Abdillah (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Şöyle dediler: «Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile sefer ettik. Orucu tutan tuttu, tutmayan tutmadı. Ama Kimse birbirini ayıplamadı.»

2676- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Heyseme, Humeyd'den naklen haber verdi. Humeyd Şöyle dedi: Enes (radıyallahü anh)'a seferde Ramazan orucunun hükmü soruldu da:

«Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ramazanda sefer ettik ama ne oruç tutan tutmayanı ayıpladı, ne de tutmayan tutam.» dedi.

2677- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hâlid-i Ahmar, Humeyd'den, rivâyet etti.

(Dedi ki): Sefere çıktım ve oruç tuttum. Bana:

— «Orucunu kaza et,» dediler. Ben de (onlara):

— «Bana Enes haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in as-bâbı sefere çıkarlar fakat ne oruç tutan tutmayanı ayıplarmış, ne de tutmayan tutanı.» dedim.

Müteakiben İbn Ebî Müleyke'ye rastladım, bana o da Âişe (radıyallahü anha)'dan bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Hazret-i Enes Rivâyetini Buhârî «Kitâbu's-Savm» da tahrîc etmiştir.

Bu rivâyetler dahi gerek lafız gerekse hüküm itibarı ile yukardakiler gibi seferde oruç tutmayı caiz görmiyenler aleyhine delildirler.

Rivâyetlerin umûmundan anlaşılıyor ki seferde orucu terketmek vâcıb değil, bir ruhsattır. Fakat kudreti olanların oruç tutması yine de efdaldır. Zîra gördük ki rivâyetlerin birinde:

«Allahın size verdiği bu ruhsatı tutun.» buyurulmuştur. Bu cümleden murâd Orucu tutmaya teşviktir.

Gerçi ravi mezkûr cümleyi unutmuştur. Lâkin onu vaktiyle mevsuk bir râviden dinlemişse muhakkik usûl-i fıkıh ulemâsı ile muhaddislere göre unutmasının hiç bir zararı yoktur. Yalnız Kerhî ile ona tâbi olurlarsa böyle bir hadîsle amel olunmaz.

Râvi, bir hadîs sorulunca «Onu ben rivâyet etmedim.» derse o bahîslp. bütün ulemâya göre açel caiz olmaz.