14- Oruçlunun Ramazan Gününde Cima' Etmesinin Şiddetle Haram Kılındığı, Bu Sebeble Büyük Keffaretin Vücubu ve Beyanı, Küffaretin Zengine de Fakire de Lazım Geldiğini ve İmkan Buluncaya Kadar Fakirin Zimmetinde Sabit Olduğunu Beyan Bâbı 2651- Bize Yahya b. Yahya İle Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, Züheyr b. Harb ve İbn Nümeyr hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler, Yahya (Dedi ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Zühri'den, o da Humeyd b. Abdir-ruhman'dan, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam gelerek: — «Helâk oldum ya Resûlallah,» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) — «Seni helâk eden nedir,» diye sordu. O zât: — «Ramazan gününde zevcemle cima ettim.» cevâbını verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Bir köle azad edecek bir şey bulabilecek misin?» buyurdu. Adam: — «Hayır.» cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «İki ay birbiri arkasına oruç tutabilecek misin?» diye sordu. Adam yine: — «Hayır» cevâbını verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Öyle ise altmış, fakiri doyuracak bir şey bulabilecek misin?» dedi. Adam yine: — «Hayır» cevâbını verdi. Sonra oturdu. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e içinde hurma dolu bir zembil getirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o adama: — «Bunu (al da) tesadduk et.» buyurdu. O zât: — «Bizden daha fakirine mi? Medine'nin iki taşlığı arasında buna bizden daha muhtaç bir aile yoktur.» dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü, hatta yan dişleri göründü. Sonra (o zâta) — «Haydi git bu hurmayı ailene yedir.» buyurdular. 2652- Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, Mansûrdan, o da Muhammed b. Müslim Ez -Zühri'den bu isnâdla İbn Uyeyne'nin rivâyeti gibi haber verdi. Ve: «İçinde hurma dolu bir arak...» dedi, arak: «Zenbil» dir -Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü, hattâ yan dişleri göründü.» cümlesini söylemedi. 2653- Bize Yahya b. Yahya İle Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dedi ki): Bize Leys haber verdi. H. Bize Kuteybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, İlmi Şihab'dan, o da Humeyd b. Abdirrahman b. Avf'dan, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet eyledi ki, bir adam Ramazan gününde karısı ile cima etmiş de bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e danışmış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Bir köle bulabilecek misin?» diye sormuş. Adam: — «Hayır.» cevâbını vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «İki ay oruç tutabilir misin?» demiş. O zât yine: — «Hayır» cevâbını vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Öyle ise altmış fakır doyur.» buyurdular. 2654- Bize Muhammed b. Rafi’ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İshak b. İsa rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Mâlik, Zührî'den naklen bu İsnâdla haber verdi ki, bir adam Ramazanda orucunu bozmuş da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bir köle azat etmek suretiyle keffâret vermesini emir buyurmuş. Sonra Zührî, İbn Uyeyne hadîsi gibi rivâyette bulunmuş. 2655- Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrazzâk rivâyet eyledi. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. (Dedi ki): Bana İbn Şihâb, Humeyd b. Abdirrahman'dan naklen rivâyet etti. Ona da Ebû Hüreyre anlatmış ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazanda orucunu bozan bir adama bir köle âzad etmesini yahut iki ay oruç tutmasını yahut da altmış fakiri doyulmasını emir buyurmuş. 2656- Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrazzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer Zührî'den naklen bu isnâdla İbn Uyeyne hadîsinin mislini haber verdi. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Savm» in bir iki yerinde ve «Kita-bu’l-Edeb" de Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesai ve İbn Mâce «Kitâbu's-Savm» da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek «Helâk oldum ya Resûlallah,» diyen zâtın ismi Selemetü'bnü Sahr El-Beyâdi'dir. «Selmân b. Sahr» diyenler de olmuştur. Bu rivâyette Hazret-i Selem e'nin «Helâk oldum.» dediği görülmektedir. Bundan sonra gelecek Hazret-i Âişe hadîsinde mezkûr kelimesinin yerine «Yandım.» denilmiştir. Hadisin bazı tariklerinde: «Helâk oldum.» ve «Helâk ettim.» rivâyeti vardır. «Helâk ettim.» tâbiri üzerinde bir hayli söz edilmiş, Hallâbi rivâyetlerin hiç birinde bu kelimenin bulunmadığını söylemiş, Beyhakî de: «Hadîs İmâmları bu kelimeye razı değillerdir.» demiştir. Kâdi İyâz dahi buna benzer sözler söylemiştir. Aynî diyor ki: «Üstadımız Zeynüddîn (rahimehüllah) bu kelimenin müsned olarak üç tarikden rivâyet edildiğini söylemiştir. Birincisi Ebû Sevr tarîkidir. Bunu Darakutnî rivâyet etmiştir. Râvîleri sikadır. İkincisi Evzaî tarîkidir. Mezkûr tarîki Beyhakî senedi ile nakletmiş sonra Hâkim'in hadisdeki «Helâk ettim.» Lâfzını zayıf bulduğunu söylemiştir. Üçüncüsü Ukayl tarîkidir: Bun dahi Darakutnî- tahric etmiştir. Râvileri arasında hakkında söz edilenler vardır.» Ebû Zür'a'ya göre: «Helâk ettim.» sözünü nakleden en güzel tarik Mualla b. Mansur tarîkidir. Yalnız bu zatın hadisi kabul edileceğine Buhârî ile Müslim ittifak etmekle beraber İmâm Ahmed b. Hanbel ondan halis rivâyet etmemiş, «Ben, ondan hadîs yazmadım, çünkü re'ye muvâfık alan hadîsleri rivâyet eder ve her gün iki-üç hadîsde hatâya düşerdi.» de mistir, Muallâ b. Mansûr, İmâm A’zam'ın ashabındandır. Yahya b. Maîn onu mûtemed saymış, Yâkub İbn Şüyhe dahi mevsuk olduğunu söylemiştir. Daha başka tevsik edenler de vardır. Faziletli bir zât imiş. Defalarca kadı tâyin edilmek istenildiği halde bu vazifeyi kabul etmemiştir. İbn Sa’d onun Özü sözü doğru, fakih ve muhaddis bir zât olduğunu söyler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Helâk oldum» diyen zâta «Seni helâk etlen nedir?» sormuştur. Bir rivâyette «Vay haline, derin nedir?» Buhâri'nin bir rivâyetinde «Vay haline ne yaptın?» buyurmuştur. Bâzı rivâyetlerde gelen zâtın: «Oruçlu iken zevcemle cima ettim.» dediği bildirilmişse di burada «Ramazanda zevcemle cima ettim.» denilerek, vak'anın Ramazanda geçtiği beyân edilmiştir. Bu gösteriyor ki cimâdan dolayı keffâret îcab etmek için Ramazan orucuyla başka oruçlar arasında fark vardır. Mâlikîler'den Bazıları hangi oruç olursa olsun, bozan kimseye keffâret lâzım geleceğini söylemişlerse de, Bâbımız hadîsi onların bu kavlini reddetmektedir. Hazret-i Ebû Hüreyre'nin bir rivâyetinde «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Ne çirkin bir iş yapmışsın. Bir köle âzad et» buyurdu.» denilmiştir. Taberânî'nin «El-Kebir» nâm eserinde tahric ettiği İbn Ömer (radıyallahü anh) rivâyetinde: «Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: — Ben Ramazan günlerinden birinde orucumu bozdum, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Hiç bir özür ve hastalık olmadığı halde mı? diye sordu. O zât; — Evet, cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Ne çirkin iş yapmışsın, buyurdular. Gelen zât: — Evet, (öyle oldu. Şimdi bana) ne emir buyurursun? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — Bir köle azat et, buyurdular.» denilmektedir. O zâtın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yin emrine mukaabil söylediği söz dahi muhtelif şekillerde rivâyet olunmuştur. Bâbımız hadîsinde bir tek kelime ile «Hayır» cevâbını verdiği görülüyor. Bir rivâyette «Hayır ya Resûlüllah» demiş. Başka bir rivâyette «seni hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki ben, hiç bir vakit köleye Mâlik olmadım.» cevâbını vermiştir. Köle âzad edemiyeceğini görünce Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine iki ay peşi peşine oruç tutup tutamıyacağmı sormuş, o zât buna da «Hayır.» cevabını vermiştir. İbn İshâk'in rivâyetine göre: «Zâten başına ne geldiyse oruçtan geldi ya.» cevabını vermiştir. Bunun üzerine Fahr-i Alem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, ona altmış fakir doyurup doyuramıyacağım sormuş o bu suale de «Hayır.» cevâbını vermiştir. İbn Ömer (radıyallahü anh) rivâyetinde «Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki ben ailemi bile doyuramıyorum.» diye cevap vermiştir. İbn Dakîki'l-îd (625-702) bir gün altmış fakirin yerine on gün altı fakir doyurmanın caiz olamıyacağını söylemiş, hadîsin ondan bu mânayı çıkaranlar aleyhine delil olduğuna işaret etmiş ve: « Hanefîiler'in meşhur kavline göre bu kâfidir. Hattâ bir kimse bir fakiri altmış gün doyursa onlara göre caizdir.» demiştir. Aynî buna şu cevabi vermiştir: « Hanefîiler'le uğraşan bu adamlar bir şey belliyor fakat bir çok şeyleri unutuyorlar. Bilmiyorlar mı ki burada maksat fakirin hacetini gidermek!. Altmışın manasına riâyet şartıyla fakirin haceti giderilince ortada ta'n edecek bir şey kalmaz. Sonra hadîsdeki doyurmadan murâd, yemeğe imkân bahşedecek şekilde fakirlere vermektir. Maksat yiyeceği fakirin ağzına koymak değildir.» Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu üç şey'i tâyin etmesindeki hikmet ve bunlarla oruçlu arasında ki münâsebet nedir?» Cevap: Ramazan gününde kasden cima etmek suretiyle orucun hürmetini ayak altına alan kimse mâsiyet sebebiyle kendini helâk etmiş demektir. Bu sebeple nefsine bir fidye olmak üzere köle âzad etmesi münâsip olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: (Her kim bir köle azat ederse, o kölenin her uzvuna mukaabil Allah da onun bir uzvunu cehennemden azat eyler.) buyurduğu sahih rivâyetle sabit olmuştur: Oruç tutmanın münâsebeti meydandadır. Çünkü oruç cinayet cinsinden bir ceza ve âdeta bir kısastır. Orucun iki ay olmasına gelince: Müslüman Ramazan ayının her gününde oruç tutarak nefsine sabrettirmeye me'murdu. Binâenaleyh bir gün orucunu bozmakla bütün ayın orucunu bozmuş gibi oldu. Zira oruç günlerinin nev'i itibarıyla bir ibâdet sayılır. Onun için maksadının nakızi ile mukaabele olunarak orucunu bozan kimseye bir yerine iki ay oruç yüklenmiştir. Fakîr doyurmanın münâsebeti de aşikardır. Her oruç gününe bedel bir fakir doyurulması emir buyurulmuştur. Bir de bu hasletler bir çok haklara şâmildirler. Oruç, Allah'ın hakkıdır. Yemek vermek hür olan kulların, âzad olmak kölelerin, emre imtisalden dolayı verilecek sevap cinayet sahibinin haklarıdır. Zenbille hurma getiren zâtın kim olduğu malum değilidr. Bazı rivâyetler de ensârdan olduğu kaydedilmiştir. İsmi yine meçhuldür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bunu al da tasadduk et,» emrini verince Hazret-i Seleme: «Bizden daha fakirine mi?» mukaabelesinde bulunmuştur. Bundan muradı: O gün Medine'de kendisinden daha fakir kimse bulunmadığını anlatmaktır. Nitekim sözüne devamla: «Medine'nin iki taşlığı arasında bizden daha muhtaç bir aile yoktur diyerek maksadını izah etmiştir. Hazret-i Selem e'nin son sözlerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gülmüştür. «Hattâ yan dişleri göründü.» cümlesiyle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) o defa tebessümden biraz fazla güldüğü ifâde olunmuştur. Zira Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz ekseriyetle tebessüm buyururlardı. Bazıları: «Dünya umuru için yalnız tebessüm ile iktifa buyurur, âhi-ret umuru için bazen gülerdi.» demişlerdir. Burada gülmesinin sebebi: Hazret-i Seleme'nin halinde müşâha- (l«ı etliği değişmedir. Seleme (radıyallahü anh) nefsinin helâk olduğundan korkarak onu kurtarmak için mümkün mertebe fidye vermek için gelmişti. Neticede bu babdaki ruhsatı görünce keffâret için kendisine verilen hurmayı yemeye tama etti. 2657- Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Yahya b. Saîd'den, o da Abdurrahman b. Kâsım'den, o da Muhammed b. Ca'fer b. Zübeyr'den, o da Abbâd b. Abdillah b. Zü-bey'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'âan naklen haber verdi ki, Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam gelerek: — «Yandım;» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Nİçin?» diye sordu. Adam: — «Ramazanda güpegündüz zevcemle cima' ettim.» dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Sadaka ver, sadaka ver,» buyurdular. O zât: — «Bende hiç bir şey yoktur.» dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu oturmasını emir buyurdu. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e işlerinde yiyecek bulunan iki zenbil geldi de o zâta bu hurmaları tesadduk etmesini emir buyurdu. 2658- Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdülvahhâb Es-Sekafî haber verdi. (Dedi ki): Yahya b. Said'i şöyle derken işittim: Bana Abdurrahman b. Kâsım haber verdi, ona da Muhammed b. Cafer b. Zübeyr haber vermiş. Ona da Abbâd b. Abdillah b. Züfaeyr rivâyet etmiş ki, kendisi Âişe (radıyallahü anha)'yi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam geldi...» derken ifKmiş. Müteakiben ravi hadisi rivâyet etmiş. Bu hadîsin başında «Sadaka ver, sadaka ver.» ibaresiyle «güpegündüz» kaydı yoktur. 2659- Bana Ebut-Tâhir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Amr b. Haris haber verdi, ona da Abdurrahman b. Kâsım rivâyet etmiş, ona da Muhammed b. Ca'fer b. Zübeyr rivâyet eylemiş, ona da Abbad b. Abdillah b. Zübeyr rivâyet etmiş ki kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'yi şunu söylerken işitmiş: «Bİr adam Ramazanda mescidde iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelerek — Ya Resûlüllah, yandım, yandım, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona başına geleni sordu, adam: — Ehlimle cima ettim, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — Sadaka ver, buyurdular Adam: — Vallahi ya Nebiyyallah, Hiç bir şey'im yoktur. Ben buna kaâdir değilim, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Otur, emrini verdi.» O da oturdu. O, bu halde iken bir adam Üzerinde yiyecek yüklü bir eşeği sürerek çıka geldi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Nerede o demin yanan zât?» diye sordu. Adam hemen ayağa kalktı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Al bunu tesadduk et, buyurdular. O zât: — Ya Resûlüllah bizden başkasına mı (tasadduk edeceğim?) Vallahi bizler cidden açız, hiç bir şey'imiz yok, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Öyle ise onu siz yeyin. buyurdular.» Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Hudûd», «Kitâbu's-Savm» ve «Kitâbu l-Muharibin» de, Ebû Dâvud ve Nesâî «Kitâbu's-Savm» da tahrip etmişlerdir. «Yandım,» diyerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e dert yanan zâtın Selemetü'bnü Sahr El-Beyâdi, bir rivâyete göre Selnan b. Sahr olduğunu az yukarıda görmüştük. Tirmizî'nin rivâyetine göre: «Selemetü'bnü Sahr El-Beyâdi zevcesine Ramazan geçinceye kadar zıhâr yapmış, Ramazanın yarısı geçince bir gece onunla cimâda bulunmuş. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek vakayı ona anlatmış, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Bir köle azad et, buyurmuşlar. Seleme: — Köle bulamam, demiş. — Öyle İse aralıksız iki ay oruç tut, buyurmuşlar. Seleme: — Ben, bunu da yapamam, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — Altmış fakir doyur, buyurmuş. Seleme bunu da yapamıyacağını söylemiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fervetü'-bnü Amr'a: — Ver şuna bu zenbili, büyütmüşler. Zenbil on beş -onaltısa zahire alacak kadar büyükmüş.» Görülüyor ki Bâbımız hadîsinde vak'anın güpe gündüz, Tirmizî'nin rivâyetinde ise geceleyin geçtiği bildiriliyor. Bundan dolayıdır ki ulemâ bu vak'anın iki defa başka başka kimselerin başından geçmiş olduğuna kaaldirler. Şahısların kişinin de Benî Beyaza kabilesine mensup olmaları, keffâretin sıfatında ve fakirlik hususunda iştirak etmeleri kıssanın bir olmasını îcab etmez. Gelen zât günah irtikâb eden bir kimsenin cehennem ateşiyle azâb olunacağını bildiği için «yandım,» demiş yahut «kıyâmette ateşle azab göreceğim» demek istemiştir. Hadîsin bazı rivâyetlerinde gelen zâtın başını saçını yolarak göğsüne vurduğu ve «Hem helâk oldum hem helâk ettim.» diye feryat ettiği, bir rivâyette yüzüne vurduğu, Darakutni'nin rivâyetinde basına toprak saçtığı bildirilmiştir. Arak: Büyük zenbil, demektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Nerede o demin yanan zât?» diye sorması, bu zâtın orucunu kasten bozduğuna-delildir. Çünkü bu söz ona kasıt hükmü isbât etmektedir. Hurmayı ona verirken «Bunu tesadduk et,» buyurmuştur. Bu söz mutlak vârid olmuşsa da maksat «Altını; fakire tesadduk et» demektir. |