13- Cünüb Olduğu Halde Üzerine Fecir Doğan Kimsenin Orucunun Sahih Olması Bâbı 2645- Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn. Cüreyc'den naklen rivâyet etti. H. Baha Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize Abdurrazzâk b. Hemmara rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.. (Dedi ki): Bana Abdülmelik b. Ebi Bekir b. Abdirrahman, Ebû Bekir'den naklen haber verdi. Ebû Bekir Şöyle dedi: Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ı kıssa ederken dinledim, kıssasında şunları söylüyordu: «Bir kimse cünüb olarak sabahlarsa oruç tutmasın.» Ben, bunu (Babam) Abdurrahman b. Haris'e anlattım Babam bunu kabul etmedi. Bunun üzerine (Babam) Abdurrahman kalktı gitti. Onunla beraber ben de gittim. Nihayet Âişe ile Ümmü Seleme (radıyallahü anhûma)'nun yanlarına girdik. (Babam) Abdurrahman bu mes'eleyi onlara sordu. İkisi birden ; — «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bazen ihtilamdan başka bir sebeple cünüb olarak sabahlar, sonra oruç tutardı.» dediler. Oradan giderek Mervân'ın yanına girdik. Babam bu mes'eleyi ona da andı. Mervan: — «Ben, sana, Ebû Hüreyre'ye giderek söylediklerini kendisine iâdc etmeni kat'iyyetle emrediyorum.» dedi. Bunun üzerine Ebû Hüreyre'ye geldik. Ebû Bekir (yani Ben) bütün bunlara şâhid olmuştur. (Babam) Abdurrahman, konuşulanları kendisine anlattı. Ebû Hüreyre: — «Bunları sana onlar mı söyledi?» diye sordu. Babam: — «Evet,» cevâbını verdi, Ebû Hüreyre: — «Onlar, bunu daha iyi bilirler.» dedi. Bundan sonra Ebû Hüreyre bu hususta söylediklerini Fadl b. Abbâs'a nisbet etti. Artık: «Ben, bunu Fadl'dan işittim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den duymadım.» demeye başladı. Böylece Ebû Hüreyre bu hususta söylemekte olduğu sözlerden dönmüş oldu. Râvi diyor ki: «Afadülmelik'e: — Âişe ile Ümmü Seleme: (Ramazanda) dediler mi? diye sordum, — öylece, (yani) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihtilâmdan gayri bir sebeple cünub olarak sabahlar, sonra oruç tutardı, dedi. 2646- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Urvetü'bnü'z-Zübeyr ile Ebû Bekir b. Abdirrahman'dan naklen haber verdi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazanda ihtilâmdan gayrı bir sebeple cünub olarak sabahlar da, yıkanır oruç tutardı.» demiş. 2647- Bana Harun b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Amr yani İbn'l Haris, Abdürab-bih'den, o da Abdullah b. Kâ'b El - Him yeri den naklen haber verdi. Ona da Ebû Bekir rivâyet etmiş ki, kendisini Mervân cünüb olarak sabahlayan bir adam oruç tutacak mı? diye sormak için Ümmü Seleme (radıyallahü anhâ)’ya göndermiş. Ümmü Seleme: — «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cima' sebebiyle — İhtilâm olarak değil— cönub olduğu halde sabahlar, sonra orucunu bozmaz, kaza da etmezdi.» demiş. 2648- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Abdürabbih b. Saîd'den dinlediğim, onun da Ebû Bekir b. Abdirrahman b. Haris b. Hişâm'dan, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri Âişe ile Ümmü Seleme'den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: Âişe ile Ümmü Seleme: «Şüphesiz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazanda intifam sebebiyle değil, cima dan dolayı cunub olduğu halde sabahlar, sonra oruç tutardı.» demişler. Bu hadîsi İbn Mâce'den gayrı bütün kütüb-i sitte İmâmları muhtelif tariklerden tahrîc etmişlerdir. Hadisin râvileri üzerinde pek çok ihtilâflar vardır. Ezcümle Hazret-i Ebû Hüreyre'nin hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ref etmemesi üzerinde edilmiştir: Bâzı rivâyetlerinde Ümmü Seleme (radıyallahü anh) zikredilmiş, bâzılarında edilmemiştir. Keza Abdurrahman b. Haris'in Hazret-i Âişe ile Ümmü Seleme (radıyallahü anh)'yi bizzat görüp konuştuğu ihtilaflıdır. Bâzı rivâyetlerde Ümmü Seleme'nin kölesi vasıtasıyla konuştuğu bildirilmiştir. Ancak bizzat konuştuğunu gösteren rivâyetler daha çok ve daha şahindir. Bununla beraber Hazret-i Abdurrahmâ n'-tun evvelâ köleyi göndermesi, sonra bizzat gidererek konuşmuş olması da mümkündür. Buhârî'nin rivâyetinden anlaşıldığına göre Mervân o sırada Medine valisi bulunuyormuş. Abdurrahman (radıyallahü anh) evvelâ Ebû Hüreyre'ye gitmek istememiş, Mervân yeminle ısrar edince Ebû Hüreyre'ye gitmiş, Hazret-i Ebû Hüreyre'yi Zulhuleyfe denilen yerde arazîsi varmış, orada buluşmuşlar. Rivâyetlerin mecmuundan anlaşılıyor ki Abdurrahman in. Hazret-i Ebû Hüreyre'ye gitmek istememesi, güceneceğinden korktuğu içindir. Çünkü biribirlerine komşuymuşlar.'Mervân ısrar eıdin-ce Abdurrahmân: «Allah seni affetsin, Bu zât benim dostumdur, ben onun söylediği sözü kendisine iade etmek istemem.» demiştir. Filvaki Hazret-i Ebû Hüreyre: «Cünüb olarak sabahlıyan bir kimse o gün oruçsuzdur.» diye fetva verirmiş, Hattâ îbrâhim Nehaî ile Urvetü'bnü'z -Zübeyr ve Tâvus'un mezhepleri de buymuş. Lâkin görülüyor ki Hazret-i Ebû Hüreyre bu fetvasında işrâr etmemiş, kişe ile Ümmü Seleme (radıyallahü anhûma) nın sözlerini işitince: «Onlar bunu daha iyi bilir.» diyerek bu fetvasından dönmüştür. Zâten kendisi mezkûr fetvayı Fadl b. Abbâs'dan dinlemiş bulunuyormuş. Nevevî diyor ki: «ihtimâl Hazret-i Ebû Hüreyre'nin fetvasından cfönmesi iki hadis tearuz ettiği içindir. O, bunların arasını bulmuş ve birini tevil etmiştir. Te'vil ettiği hadis: «Bir kimse cünub olarak sabahlarsa oruç tutmasın.» rivâyetidir. Nevevî, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ın te'vil götüren sözünden dönmesine sebeb Hazret-i Âişe-ve Ümmü Seleme hadîsi olduğunu, o hadîsin daha ziyâde itimada şayan olduğunu, çünkü böyle şeyleri ezvâc-ı tâhiratm herkesden daha iyi bildiklerini söylediklerinin Kur'ân-ı Ker im'ede muvafık olduğunu beyân ettikten sonra Ebû Hüreyre hadîsinin üç vecihle te'vil edildiğini söylemiştir. Şöyle ki: 1) Hazret-i Ebû Hüreyre'nin bu fetvası efdal olan hareketi beyândır. Cünüb olan bir kimse için efdal olan şey fecir doğmazdan önce yıkanmaktır. Maamafîh buna riâyet etmez de sabahleyin yıkanırsa orucu yine caizdir. Safiîler Un mezhebi budur. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sabahleyin yıkandığı sübût bulmuşken, fecir doğmazdan önce yıkanmak nasıl efdal olur?» Bu suâle Nevevî şöyle cevap vermiştir: «Peygamber, (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Sabahleyin yıkanması, bu işin cevazını bildirmek içindir. Ümmetine bir mes'eleyi beyânı tezammun ettiği için bu onun hakkında efdaldır. Zaten Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beyânla memurdur. Bu mes'ele cevazı bildirmek için bâzı zamanlarda her azayı birer defa yıkayarak abdest almasına benzer. Halbuki abdest uzuvlarını üçer defa yıkamanın efdal olduğu malumdur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in devam üzere aldığı abdestin mâhiyeti budur. Bir çok hadisler de bu hakikati nâtıktır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) caiz olduğunu göstermek için deve üzerinde ele» tavaf etmiştir. Malumdur ki tavafı yürüyerek yapmak efdaldır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in tekerrür eden tavafları yürüyerek vâki olmuştur. Bu mes'elenin emsali çoktur.» 2) İhtimâl Hazret-i Ebû Hüreyre hadisi cima hâlinde sabahlayıp da fecrin doğduğunu bildiği halde cimâ'a devam eden kimseye ham-ledilmiştir. Bu takdirde şüphesiz o kimsenin orucu bozulur. 3) İbn'l-Münzir'in, Beyhaki Men rivâyetine göre Ebû Hüreyre hadîsi mensûhtur. Fakat Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) onun neshedildiğini duymamış bir müddet evvelden bildiği gibi fetva vermiş, hükmün neshedildiğini duyunca fetvasından dönmüştür. İbn Münzir: «Bu bâbda benim işittiğim en güzel söz budur.» demiştir. Filhakika İslâmiyetin ilk zamanlarında oruçlu bir kimsenin uyuduktan sonra cima'da bulunması, yiyip içmesi haram kılınmıştı. Sonra bunlar neshedilmiştir. 2649- Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. İbn Eyyûb (Dedi ki): Bize İsmail b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Abdullah b. Abdirrahman yani Ebû Tuvale künyesini taşıyan İbn Ma'mer b. Hazm El-Ensâri'den naklen haber verdi. Ona da Âişe'nin zatlısı Ebû Yûnus, Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber vermiş ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e fetva sormak için bir adam gelmiş. Konuşulanları Âişe kapının arkasından işitiyormuş. Gelen zât: — «Ya Resûlallah, Bazen ben cünüb iken namaz vakti geliyor, o gün oruç tutayım mı?» diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Ben, cünüb iken de namaz vakti geliyor. Ama ben oruç tutuyorum, cevâbını vermiş. O zât: — «Sen bizim gibi değilsin ya Resûlüllah, Allah, senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını atfetmiştir.» demiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «Vallahi ben Allah'dan en ziyâde korkanınız ve ondan neyle korktuğunu en iyi bileniniz olmayı cidden ümid ederim.» buyurmuşlar. 2650- Bize Ahmed b. Osman En-Nevfelî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Asım rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Muhammed b. Yûsuf, Süleyman b. Yesâr'dan naklen haber verdi ki, Süleyman, Ümmü Seleme (radıyallahü anha)'ya: — «Cünüb olarak sabahlayan bir adam oruç tutacak mı?» diye sormuş. Ümmü Seleme (radıyallahü anh): «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihtilamdan başka bir sebeple cünub olarak sabahlar, sonra oruç tutardı.» demiş. Bu rivâyetler dahi cünüb olarak sabahlı yan bir kimsenin orucu bozulmadığına delildirler. Az yukarda da işaret ettiğimiz vecihle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fetvası soran zâta cam sıkılmışdır. Çünkü soran zât Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in memnu olan bir fiili işlediğine, ancak gelmiş geçmiş bütün günahları affedildiği için bundan mes'ûl olmıyacağına kanaat getirmiştir, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Ben sizin en ziyâde Allah'dan korkanınızın)... ilâh...» buyurarak o zâta red cevâbı vermiştir. Hazret-i Âişe hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fiillerine uymanın vücûbuna delildir. İmâm Mâlik ile diğer bir çok Bağdat ulemâsının ve ekseri Şafiîlerin kavilleri budur. Şafiîlerin bir çoklarına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fiillerine uymak mendûbdur. Bazıları mubah olduğunu söylemişlerdir. Bu hususta usul-i fıkıh kitaplarında tafsilat vardır. Şöyle ki: 1- Resûlillah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in oturup kalkmak, yiyip içmek gibi tabiî fiilleri ümmetinin fiilleriyle müsavidir. 2- Kuşluk namazı, vitir ve teheccüd gibi ona mahsûs farz olan namazlar ile dörtden ziyâde kadınla evlenmek hususunda ümmeti onun gibi değildir. 3- Mutlak veya mücmeli beyân için işlediği fiiller bil'ittifâk ümmetine de şâmildir. 4- Yukarki üç kısımdan maada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sâdır olan bir fiile, o fiilin sıfatına göre hüküm verilir. Fiil, Resûlillah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında vâcib ise ümmetine-de vâcib, mendûb ise ümmetine de mendûbdur. Sıfatı bilinmeyen fiiller hakkında ihtilaf olunmuştur. İmâm Mâlik'e göre mubah, İmâm Şafiî, İmâm A'zam ve ulemâdan bir cemaata göre mendûbdur. Bazıları bu hususta bir şey söyliyemeyip tevakkuf etmişlerdir. |