Geri

   

 

 

 

İleri

 

2- Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ay'ın Başında veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı

2550- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Nâfi’den dinlediğim, onun da İbn Ömer (radıyallahü anhüm)'dan, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ı anarak şöyle buyurmuşlar:

«Hilâli! görmedikçe oruç tutmayın; onu görmedikçe bayram da yapmayın. Şayet hava bulutlu olursa onun miktarını hesâb edin.»

2551- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeyle rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ı anmış da elleriyle işaret ederek:

— «Ay şöyle, şöyle ve şöyledir...» buyurmuşlar. Üçüncü defasında baş parmağını yummuşlar. Müteakiben:

— «Ay'ı görmek şartıyla oruç tutun; ay'ı görmek şartıyla bayram yapın. Eğer hava bulutlu olursa o ay için otuz gün taktir edin.» buyurmuşlar.

2552- Bize İbn Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah bu isnâdla rivâyette bulundu. Ve:

«Hava bulutlu olursa ay'ı 30 gün üzerinden takdir edin.» diyerek Ebû Üsâme hadîsi gibi rivâyet etti.

2553- Bize Ubeydullah v. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, Ubeydullah'dan bu isnâdla rivâyet etti. Bu rivâyette İbn Ömer şunu da söyledi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ı anarak:

— «Bir ay yirmidokuz gündür. Ay şöyle, şöyle ve şöyledir...» buyurdular.

İbn Ömer «ay'ı takdir edin.» dedi «Otuz gür .«'ü söylemedi.

2554- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmail, Eyyûb'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ay yirmidokuz günden ibarettir. Binâenaleyh siz hilâli görmedikçe oruç tutmayın, onu görmedikçe bayram da yapmayın. Eğer hava bulutlu olursa ay’ın miktarını hesab edin.» buyurdular.

2555- Bana Humeyd b. Mes'adete'l-BahiH rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Bişr b. Mufaddâl rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Seleme yani İbn Alkame, Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet eyledi. İbn Ömer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ay, yirmidokuz gündür. Hilâl'i gördünüzmü oruç tutun; onu gördü nüzmü iftar edin. Eğer hava bulutlu olursa ay'ın miktarın, resâb edin.» buyurdular.

2556-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bana Salim b. Abdillâh rivâyet etti ki, Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma) şunu söylemiş: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

— «Ay'ı gördünüz mü oruç tutun; onu gördünüzmü bayram yapın. Şayet hava bulutlu olursa ay'ın miktarını hesâb edin!» buyururken işittim.

2557- Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybetü'bnü Saîd ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya (Ahterenâ); ötekiler: (Haddesenâ) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize İsmâîl yani İbn Ca'fer, Abdullah b. Dinar'dan rivâyet etti. O da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)’yı şunları söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ay yirmidokuz gecedir. Onu görmedikçe oruç tutmayın, onu görmedikçe bayram da yapma in. Ancak hava bulutlu olursa o başka. Hava bulutlu olursa siz ayın miktarını hesâb edin.» buyurdular.

2558- Bize Harun b. Abdillâh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kavh b. Ubade rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Zekeriyyâ b. İshâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Amr b. Dinar rivâyet eyledi, Kendisi İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'yi şunu söylerke dinlemiş: Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Ay şöyle, şöyle ve şöyledir...» buyururken işittim; üçüncü defasında baş parmağını yumdu.

2559- Bana Haccâc b. Şâir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasenü'l. Eşyeb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şeybân, Yahya'dan rivâyet etti.

Dedi ki: Bana. Ebû Seleme dâhi haber verdi, kendisi İbn Ömer (radıyallahü anhûma)’yı şöyle derken dinlemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i;

«Ay yirmidokuz göndür.» buyururken işittim.

2560- Bize Sehl b. Osman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ziyâd b. Abdillâh El-Bekkâî, Abdülmetik b. Umeyr'den, o da Mûsâ b. Tâlha'dan, o da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar:

«Ay söyle, şöyle ve şöyledir (Yani) on, on ve dokuzdur.»

2561- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Cebele'den naklen rivâyet eyledi. Cebele şöyle dedi: Ben, İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'yi şunu söylerken dinledim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ay şöyle, şöyle ve şöyledir.» buyurdu ve ellerini bütün parmakları ile iki defa biribirine vurdu, üçüncü defada sağ yahut sol baş parmağını kıstı.

2562- Bize Muhammedü'bnü'l - Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Ukbe yani İbn Hureys'den naklen rivâyet eyledi. "

(Dedi ki): Ben, İbn Ömer (radıyallahü anhûma)’yı şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ay, yirmidokuz gündür.» buyurdular.

Şu'be (Hadîsi rivâyet ederken) üç defa ellerini birbirine kapamış, üçüncüde'baş parmağını bükmüş.

Ukbe: «Zannederim (ay otuz gündür) dedi ve avuçlarını üç defa birbiri üzerine kapadı.» demiş.

2563- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Gunder, Şu'be'den naklen rivâyet eyledi. H.

Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. İbn’l-Müsennâ

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Esved b. Kays'dan naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Ben, Said b. Amr b. Saîd'den dinledim, o da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'yı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ederken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Biz Ummî bir ümmetiz. Yazıyı hesabı bilmeyiz. Ay şöyle, şöyle ve şöyledir...» buyurmuş; üçüncüde baş parmağını yummuş:

«Bazen de ay şöyle, şöyle ve şöyle olur.» buyurmuş yani otuz çeker demek istemiş.

2564- Bana, bu hadisi Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Mehdi, Süf.'n'dan, o da Esved b. Kays'dan bu isnâdla rivâyette bulundu. Yalnız ikinci ay için «Otuz» tâbirini söylemedi.

2565- Bize Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvâhid b. Ziyâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasen, b. Ubeydillâb, Sa'd b. Ubeyde'den naklen rivâyette bulundu; Şöyle dedi: İbn Ömer (radıyallahü anhûma) bir adamı: «Bu gece ay'in yarı gecesidir.» derken işitti de, ona:

— Sen, bu gecenin ay'in yarısı olduğunu nereden biliyorsun? Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:

«Ay şöyle ve şöyledir.» buyurdu ve on parmağı ile iki defa işaret etti, üçüncü defasında dahi bütün parmaklarıyla işarette bulundu. Yalnız baş parmağını tuttu. Yahut geri çekti; dedi.

2566- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbrahim b. Sa'd, İbn Şihâb'dan, o da Saîd b. El - Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Hilâl'i gördünüzmü oruç tutun, onu gördünüzmü bayram yapın. Eğer hava bulutlu otursa otuz gün oruç tutun.» buyurdular.

2567- Bize Abdurrahmân b. Sellâm El-Cumahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Rabî' yani İbn Müslim, Muhammed'den —ki İbn Ziyâd'dır.—, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan aklen rivâyet etti ki, Peygamber

«Ay'ı görmek şartıyla oruç tutun ye onu görmek şartıyla bayram ya-ptn. Şayet hava bulutlu olursa sayıyı tamamlayın.» buyurmuşlar.

2568- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki); Bize Şu'be, Muhammed b. Zi yâd'dan naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Ben, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ı şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ay'ı görmek şartıyla oruç tutun ve onu görmek şartıyla bayram yapın. Eğer ay'ı görmenize havanın bulutlanması mâni oluyorsa otuz günü sayın.» buyurdular.

2569- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şey be rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Bişr El-Abdİ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Ömer, Ebû’z-Zînâd'dan o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi; Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hilâlden bahsederek:

«Onu gördünüzmü oruç tutun ve (yine) onu gördünüzmü bayram yapın. Eğer hava bulutlu olursa otuz günü sayın.» buyurdular.

Bu hadîsin her iki rivâyetini Buhari «Küâbu's-Savm» ve «Kitâbu't-Talâk»'ın muhtelif yerlerinde tahric ettiği gibi İbn Ömer rivâyetini Ebû Dâvûd ile Nesâî; Ebû Hüreyre rivâyetini de İbn Mâce «Kitâbu's-Savm-'da rivâyet etmişlerdir. Bu bâbda bir çok ashâb-ı kirâm'dan hadisler rivâyet olunmuştur. Ezcümle:

1- Ebû Dâvûd, Hazret-i İbn Abbâs (radıyallahü anh) dan şu hadîsi tahric etmiştir:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir veya iki gün oruçla bu ayın onun* geçmeyin. Ancak biriniz daha önceden oruç tutmaya başlarsa o başka. Ay'ı görmedikçe oruç tutmayın sonra müteâkib ay'ı görünceye kadar oruç tutun. Şayet hilâl'in uğruna bulut gelirse gün sayısını otuz olarak yapın. Ay yirmidokuz gündür» buyurdular.

2- Tirmizî'nin rivâyet ettiği Ebû Hüreyre hadisinde şöyle denilmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bir veya iki günle bu ay'ın önüne geçmeyin Ancak bu günler birinizin-tutmakta olduğu oruç günlerine tesadüf ederse, o başka. Ay'ı görmek şartıyla oruç tutun; (yine) onu görmek şartıyla bayram yapın. Eğer hava bulutlu olursa otuz günü sayın, sonra bayram yapın» buyurdular.

Tirmizî bu rivâyet hakkında: «Ebû Hüreyre Hadîsi hasen sahih bir hadîsdir.» demiştir.

Yalnız Tirmizî bu vecîhle hadîsi rivâyet etmekte münferid kalmıştır.

3- Ebü Dâvûd ile Nesâî, Hazret-i Huzeyfe'den şu hadîsi tahrîc etmişlerdir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

— Hilâl'i görmedikçe yahut gün sayısını tamamlamadıkça bu aydan önce oruç tutmayın. Sonra hilâl'i gördüğünüz yahut gün sayısını tamamladığınız vakit oruç tutun; buyurdu.»

4- Ebû Bekre (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîsi Ebü Dâvûd-u Tayâlisî ve onun tarîkinden Beyhaki şu lâfızlarla tahrîc etmişlerdir:

«Ay'ı görmek şartıyla oruç tutun ve yine onu görmek şartıyla bayram yapın. Şayet hava bulutlu olursa gün sayısını otuz olarak tamamlayın.»

5- Taberânî «El-Kebîr» nâm eserinde Talk b. Alî (radıyallahü anh)'dan şu hadîsi rivâyet etmiştir;

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hilâli görünceye kadar Ramazandan önce bir gün oruç tutmayı yasak etti;..»

Bu hadîsin râvîleri arasında hakkında söz edilen Habbân isminde bir zât vardır.

Yine bu bâbda Taberânî, Hazret-i Berâ’ b. Âzib'den; Ebû Dâvûd, Âişe (radıyallahü anha)'dan: Bey ha ki, Hazret-i Ömer ile Câbir (radıyallahü anhûma)'dan; Dârakutnî, Rafi b. Hadîc (radıyallahü anh)'dan; Taberânî «El-Kebir» nâm eserinde Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan; İmâm Ahmed b. Hanbel ile Taberânî: Hazret-i Alî (radıyallahü anh)'dan; yine Taberânî, Semuratü'bnü Cündeb (radıyallahü anh)'dan hadîsler rivâyet etmişlerdir.

Ramazandan bir veya iki gün evvel oruca başlamanın yasak edilmesi farz oruçlar, nafile orucun birbirine karışmaması hikmetine mebriîdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu mü si umanlar hıristiy anlara benzemesin diye yasak etmiştir. Çünkü hıristiyanlar kendilerine farz kılınan şeylere kendi fâsitliği kirlerince münâsip gördükleri şeyleri katarlardı.

Sahâbe-i kirâm'in ekserisi ile Tâbiîn ve onlardan sonra gelen ulemânın yevm-i şekde oruç tutmayı kerih gördükleri sahih rivâyetlerle naklolunmuştur ki ashâb-ı kirâm'dan Alî, ömer, İbn Mes'ûd, Huzeyfe, İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, Enes ve Ebü Vâil (radıyallahü anhüm) ile Tabiîn'den Saîd b. El-Müseyyeb, îkrime, İbrâhîm Nehai, Evzâî, Süfyân-ı Sevri, İmâm A'zam , İmâm Mâlik, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed b. Hanbel, Ebû Ubeyd, Ebû Sevr ve İshâk hazerâtı bunlar meyânındadır.

Sahabeden bir cemâatin yevmi şekde oruç tutmayı tecviz ettikleri rivâyet olunur.

Yevm-i şek: Şaban'dan mı yoksa Ramazan'dan mı olduğu kestirilemiyen şüpheli gün demektir.

Hazret-i Ebû Hüreyre: «Ramazandan evvel bir gün oruç tutmam: benim için gecikmemden daha makbuldür. Çünkü bir gün evvel tutarsam orucum kazaya kalmaz. Fakat tutmazsam orucum kazaya kalır.» demiştir.

Böyle bir kavil Hazret-i Amrü’bnü Âs'dan dahi rivâyet olunur.

Muâviye (radıyallahü anh) «Sabândan bir gün oruç tutmam: benim için Ramazan'dan bir gün tutmamaktan daha iyidir.» demiştir.

Ayni söz Hazret-i Âişe ile kız kardeşi Esmâ (radıyallahü anhûma)'dan da rivâyet olunur.

Hava bulutlu olursa Küfe ulemâsı ile İmâm Mâlik, İmâm Şafiî, Evzâî ve Sevrî'ye göre o gün oruç tutmak yine vâcib değildir. İmâm Ahmed'in bir kavli de budur.

Bir kimse o gün oruç tutar da, sonradan Ramazan'dan olduğu anlaşılırsa Hanefiîler'e göre tutulan oruç haram değildir. Sevrî ile Evzâî'nin mezhepleri de budur.

İbn Ömer ile İmâm Ahmed ve ulemâdan bir taife: «Yevm-i şekde hava açık olursa oruç tutulmaz. Fakat bulutlu olursa oruç tutmak vâcibdir.» demişlerdir.

Ulemâdan bâzılarına göre bu hususta halk İmâma tâbidir. İmâm oruç tutarsa, onlarda tutar; iftar ederse onlar da iftar ederler.

Hasan-ı Basrî ile İbn Sîrin bir rivâyette Şa'bî ve bir rivâyette İmâm Ahmed'in kavilleri budur.

Mutarrif b. Abdullah İbn Şihhîr ile İbn Şureyb, İmâm Şâfiî'nin: «Yevm-i şekde oruca niyet etmeden sabahlamak fakat o günün öğle zamanına kadar yiyip içmemek gerekir. Zevalden önce Ramazan'dan olduğu anlaşılırsa oruca niyet edilir. Ramazandan olmadığı meydana çıkarsa iftar olunur.» do-diğini nakletmişlerdir.

İbn Küteybe, Dâvûdî ve diğer bâzı ulemânın kavilleri de budur.

Şahadeti kabul edilmeyen bir kimsenin Ramazan ay'mı günlüğüne mahkeme huzurunda şahadet etmesiyle yahut îtimâd ettiği bir köle veya kadından işittiğini haber vermesiyle Ramazan ay'ı isbât edilmiş olmaz. O gün yine yevm-i şekdir. Ancak o gün nafile oruca niyet ederse Hânefiîler'e göre mekruh olmaz. İmâm Mâlik’in kavli de budur.

«Hidâye» şerhinde şöyle denilmektedir: «Havas hakkında efdal olan, o gün kendisiyle yakınlarının nafile oruca niyetlenmeleridir. Bu kavil ÎTS Tam Ebû Yûsuf'dan da rivâyet olunur. Avam takımına gereken zevale yaklaşıncaya kadar beklemeektir. O günün Ramazandan olduğu anlaşılırsa o anda oruca niyet ederler. Aksi taktirde oruca niyetlenmezler.

Bir kimse Ramazandan üç gün evvel yahut bütün Şaban ayında oruç tutsa veya âdet edindiği oruç günü yevm-i şekke tesaadüf etse efdal olan o gün nafile oruca niyet etmesidir.

«El-Mebsût» nâm eserde: (Oruç efdaldır.) deniliyor.

«El-Muhit»'de: Yevm-i şek: Bir kimsenin âdeti olan oruca tesaadüf ederse oruç tutmak efdal, aksi taktirde ise tutmamak efdaldır.

Ramazandan bir veya iki gün önce ne sıfatla olursa olsun oruç tutmak mekruhtur. Fakat üç gün evvel oruç tutmak mekruh değildir, İmâm Ahmed b. Hanbel'in kavli de budur.» deniliyor. İmâm Şâfiî'ye göre Şaban ayının yarısından sonra nafile oruç tutmak mekruhtur. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şaban yarı oldumu artık oruç tutmayın.» buyurmuştur.

Tirmizî bu hadis için «Hasen şahindir.» demiştir. Maamâfih İmâm Şafiî'nin istidlal ettiği bu badisin sıhhat derecesi üzerinde yine de söz edilmiştir. İmâm Ahmed'in: «Bu hadîs mahfuz değildir.» dediği rivâyet olunur.

Sahih olduğu kabul edilse bile daha taşka sahîh hadise murâraza etmektedir.

Ümmü Seleme (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîsde:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Şâbân'dan mâada ssntntn hiç bir ayında tam olarak oruç tutmazdı. Şaban ayını da oruç tutmak sûruriyle Ramazan'a eklerdi.» denilmiştir.

Tirmizî bu hadîsin dahi hasen olduğunu söylemiştir.

Bâbımız rivâyetlerinde zikri geçen cümlesi muhtelif şekillerde tefsir olunmuştur. «El-Müheszeb» şerhinde bunun: «sıkıştırın» yani «oruçla doldurun» yahut «Bulut altında ay'ı takdir edin.» mânâsına geldiği bildirilmiştir.

İmâm Ahmed b. Hanbel ile bulutlu günde Ramazan niyetiyle oruç tutmayı tecviz eden diğer bâzı ulemânın kavilleri budur.

İbn Şureyh, Mutarrif b. Abdillâh, İbn Kuteybeve daha başkalarına göre mezkûr cümlenin mânâsı: «Ay'ı menzillerinin hesabma göre takdir edin.» demektir.

Ebû Ömer -ibn Âbdilberr'in «Istizkâr» nâm eserinde beyânına göre Tâbiîn'in büyüklerimden Bazıları bu hususta yıldızlarla ay'ın menzillerini ve hesap yolunu nazar-ı ittibâra alırlarmış.

İbn Şîrîn böylesi hakkında «Bunu yapmaması kendisi için daha iyi olurdu.» demiştir.

İbn Şureyh, İmâm Şafiî'den yıldızlarla ve hesap yoluyla Ramazanın su butuna istidlal etmenin caiz olacağına işaret eden bir kavil rivâyet etmişse de, Şafiîler'den İbn Abdilberr bunu kabul etmemiş: «Şafiî'nin elimizde bulunan kitaplarında Ramazanı ancak gözle görmekle yahut âdil şahadetle veya şaban ayını otuz gün tamamlamakla îtikaad en sahih olabileceği yazılıdır.» demiştir.

Hicaz, Irak, Şam ve Mağrib ulemasının cumhûru ile Ebû Hanife , Mâlik, Şafiî, Evzâf, Sevri ve bil'umûm hadîs ulemâsı ile Hanefiîler'in mezhepleri budur.

Bu hususta muhalefet eden yalnız İmâm Ahmed ile onâ tabî olanlardır.

Müneccimin kendi yaptığı hesapla amel etmesinin caiz olup olmaması hususunda iki kavil vardır.

Mâziri: « Cumhûr-u fukahâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Takdir edin.» sözünden murâd, otuz günü tamamlamakdır; demişlerdir. Nitekim diğer rivâyette bu söz ayni mânâya tefsir buyurulmuştur.

Mezkûr cümleden murâd: Yıldız hesabı olamaz. Çünkü bunu, bütün insanlara teklif etmek onlara güçlük verir. Herkes hesap bilmez. Şâr / Hazretleri ise insanlara ancak ekseriyetin bildiği şey'i emreder.» demiştir. Kuşeyri diyor ki: «Hesap hilâlin bulut gibi bir mâni olmaca ufuktan doğmuş olacağını gösterirse bu vücûb iktizâ eder. Zîrâ şerT sebep mevcuttur. Bir şey'in lâzım olması için hakikaten onu görmek şart değildir.

Bir mâniden dolayı görülmeyen ay’ın sübûtuna ya günlerin sayısını tamamlamak yâhutta o günün Ramazandan olduğuna ictihâd suretiyle ittifak olunursa oruç tutmak vâcib olur...»

Bazıları: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in takdirden muradı: İçinde bulunduğunuz ay'ın günlerini otuz olarak tamamlayın mânâsına gelir. Zira asıl olan, ay'ın devamıdır.» demişlerdir. Cumhûr bu, tevcihi kabul etmiştir.

Bâbımız rivâyetleri oruca başlamanın ve bitirmenin hilâli görmeye mutaailik olduğuna yani Ramazan'in başında da, sonunda da gökteki hilâli görmekle amel etmenin vâcib olduğuna delildirler. Ulemâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Biz ummî bir ümmetiz; yazıyı ve hesabı bilmeyiz.» ifâdesi üzerinde dahi muhtelif tefsirlerde bulunmuşlardır.

Tiybî'ye göre «Biz» tâbiri bütün arap milletinden kinayedir. Bazıları: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bununla yalnız kendini kasdetmiştir.» derler.

Ümmet; Cemâat demektir. Ahfeş'in tarifine göre bu kelime lâfzın, mtifred, mitnen cemi'dir. Dîn ve tarikat mânâlarına da gelir.

Übnü'l-sîr: «Ümmet: bir dînde tek kalan adamdır.» diye tarif etmiştir.

Ümmi: Anneye mensup, demektir.

Bazıları bundan arap mîlletinin kastedildiğini, çünkü onların yazı bilmediklerini söylemişlerdir.

Bir takımları: Bu cümleden: «Biz, annelerimizin doğurduğu gibi kalacağız» mânâsını çıkarmış; Dâvûdî: «Geçen ümmetlerden hiç bir şey almamış yalnız kendilerine gönderilen vahyi kabul etmiş.» mânâsına geldiğini söylemiştir.

«Yazı ve hesap bilmeyiz.» cümlesi ümmî olduklarının beyânıdır. Rivâyete nazaran araplann ümmî bir millet olması, onlarca yazı pek nâdir bulunan kıymetli bir şey olduğundandır. Maamâfih az da olsa içlerinde, okur yazar ve hesap yapanlar vardı.

Buradaki hesaptan murâd: Yıldızların hareketini hesâb etmektir. Araplar bu hususta pek az şeyler biliyorlardı. Onun için de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetinden güçlüğü kaldırmak için hükmü gözle görmeye talik etmiştir.

«Hava bulutlanırsa gün sayısını otuz' olarak tamamlayın.» buyurması: Hükmün asla hesaba taallûk etmediğini gösterir. Çünkü hesaba taallûk etse:

«Hava bulutlu olursa ne yapmak lâzım geldiğini hesap bilenlere sorun...» derdi.

İbn Battal ve başkalarının beyânına göre bu cümleden murâd: «Biz öyle bir milletiz ki: Orucumuzun ve sâir ibâdetlerimizin vakitlerin tarif için bize hesap ve yazı bilmeyi gerektiren şeyle teklif edilmemistir. Bizim ibâdetlerimiz açık bir takım alâmetlere raptedilmiştir. Onları bilme hususunda hesap âlimleri ile başkaları müsavidir.» demektir. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elleriyle işaret ederek bu mânâyı tamamlamış, iki elinin parmaklarıyla herkesin anlıyacağı bir şekilde ay'ın bazen otuz, bazen de yirmidokuz güç çektiğini göstermiştir. Şu hâlde bir kimse tâyin etmeksizin bir ay oruç adasa yirmidokuz gün tutmakla iktifa edebilir. Çünkü bir ay: en az yirmidokuz gün çeker. Nitekim namaz kılmayı nezreden bir kimseye iki rek'at namaz kâfi gelir. Zîrâ namaz ismi en azından bu miktara verilir. .

İmâm Mâlik, bir ay oruç nezir eden kimsenin gün hesabıyla tuttuğu takdirde mutlaka otuzu doldurması îcâb ettiğine kaail olmuştur.

Bu hadîste «İşaretle hüküm sabit olur.» diyenlere delil vardır. . Hilâl'i bir beldede yaşayan bütün insanların görmesi şart değildir. Ramazan hilâlini iki âdil hattâ esah kavle göre bir âdil kimsenin görmesi bütün müslümanlar için kâfidir. Bayram hilâli için' mutlaka iki âdil kimsenin şahadeti lâzımdır. Bu hususta bütün ulemâ müttefiktir. Yalnız Ebû Sevr Bayramın da âdil bir şahidin şahâdetiyle sabit olacağını söylemiştir.