46- Îmanından Endişe Edilen Kimseye Atıyye Verme Bâbı 2480- Bize Hasen b. Alîyy El-Hûlvânî ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kûb yani İbn îbrâhîm b. Sa'd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam, Sâlih'den, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Amir b. Sa'd babası Sa'd'dan naklen haber verdi ki, Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben de aralarında oturduğum hâlde (müellefe-i kulûb'dan) birkaç kişiye atıyye verdi. Yalnız onlardan bir adama hiç bir şey vermedi. Hâlbuki içlerinde, benim en beğendiğim o idi. Bunun üzerine ben kalkarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gittim ve kendisiyle gizlice konuştum; dedim ki: — Ya Resûlallah! Filâna n'için vermedin? Vallahi ben, onu sağlam bir mü'min görüyorum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'. — Yahut Müslim; dedi. Ben biraz sustum. Sonra yine o adamın bildiğim hâli yine bana galebe çalarak: — Ya Resûlallah filâna n'için bir şey vermedin? Vallahi ben onu sağlam bir mü'min görüyorum; dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (tekrar): — Yahut Müslim; buyurdu. Ben, yine biraz sustum. Sonra o adamın bildiğim hâli bana (tekrar) galebe çalarak: — Ya Resûlallah! Filâna n'için bir şey vermedin? Vallahi ben, onu sağlam mü'min görüyorum; dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (yine): — Yahut Müslim; dedi ve şunu ilâve ettiı — Ben yüzü üstü cehenneme atılır korkusuyla başkası bence daha makbul olduğu hâlde bazen bir kimseye dünyalık veririm.» Hûlvânî'nin hadisinde bu söz iki defa tekrarlanmıştır. 2481- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Bana, bu hadisi Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yâkûb b. İbrahim b. Sa’d rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Şihab'ın kardeşi oğlu rivâyet etti. H. Bize, bu hadîsi İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrazzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. Bu râvîlerin hepsi Zührî'den bu İsnâdla, Salih'in, Zühri'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. 2482- Bize Hasen b. Alîyy El-Hûlvanî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yâkûb b. İbrahim b. Sa'd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, babam, Salih' den, o da İsmail b. Muhammed b. Sa'd'dan naklen rivâyet etti. Dedi ki: Ben, Muhammed b. Sa'd'ı bu hadîsi —Yani Zührî'nin yukarıda zikrettiğimiz hadîsini— rivâyet ederken dinledim; o şunu da söyledi: «Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (mübarek) eli ile benim ensemle omuzum arasına vurdu. Sonra: — Dövüşmek mi İstiyorsun, Ey Sa'd? Ben, adama veriyorum işte! buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «îmân» ve «Zekât» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Zekât» bahsinde muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir. Hadîs-i şerif kitabımızda dahi îmân bahsinde geçmişdir. Şerhi oradan mütâlâa olunabilir. Ancak kolaylık olmak üzere bâzı yerlerini biz yine izaha çalışalım: Rahti Sayılan 10'dan aşağı olan erkekler cemâati, demektir. Üçten on'a kadar, yedi'den on'a kadar ve yedi ile üç arası erkekler cemâati olduğunu söyleyenler de vardır. Bir kimsenin kavm-u kabilesine dahi «rant» derler. Hadîs-i şerifin mânâsı şudur: Hazret-i Sa'd, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in müellefe-i kulûb'dan bâzı kimselere dünyalık verdiğini, dîn hususunda onlardan daha faziletli bâzı kimselere ise bir şey vermediğini görünce, bu işin fazilete göre yapıldığını zannederek, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e «Filâna niçin vermiyorsun?» diye sormuş, onun hâlini bilmiyor zannıyla tam bir yeminle şahadette bulunmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise «Yahut Müslim.» buyurarak, ona şefâatta bulunmamasına işaret etmişse de, Sa'd (radıyallahü anh) bunu anlamayarak, o zât hakkındaki şefaatini birkaç defa tekrarlamıştır. İhtimâl ki, Hazret-i Sa'd, Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu zâtı unuttuğuna kaail olarak hatırlatmak istemiştir. Nihayet Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakikati anlatmış, bir kimseye dünyalık vermenin dîn hususundaki faziletine istinâd etmediğini, müellefe-i kulûb'den olan bâzı kimselere İslâm'a yatıştırmak ve kendilerini ebedî cehennemden kurtarmak maksadıyla mal verdiğini beyân buyurmuştur. Din hususunda bunlardan daha faziletli bir çok zevata bir şey vermemesi, onları hakir gördüğü veya dînlerini noksan bulduğu yahut kendilerini ihmâl ettiği için değil, bil'akis îmânlarına îtimâdındandır. «Müellefe-i kulüb»'dan murâd: îmânları zayıf olan kimselerdir. Hadîs-i şerîf diğer bir çok ahkâmla birlikte sahâbe-i kirâmın terbiye ve nezâketlerine delildir. Zira Hazret-i Sa'd bir hatırlatma kabilinden olan sözünü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gizlice arzetmiştir. Çünkü böyle şeyleri aşikâr söylemek bir mefsedete yol açabilir. |