45- Çirkin ve Kaba Sözlerle İsteyen Bir Kimseye Atıyye Verme Bâbı 2475- Bize Osman b. Ebî Şeybe İle Züheyr b. Harb ve İshâk b. îbrâhîm El - Hanzalî rivâyet ettiler, İshâk (Ahberanâ) dedi, ötekiler: (Haddesenâ) tâbirini kullandılar. (Dediler ki): Bize Cerîr A'meş' den, o da Ebû Vâid'den, o da Selmân b. Rabî'a'dan naklen rivâyet etti. Dedi ki: Ömerü'bnu'l - Hattâb (radıyallahü anh) şunları söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir malı taksim etti. Ben: — «Vallahi Ya Resûlallah! Bunlardan başkaları bu mala daha lâyıktır.» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) — «Bunlar ya çirkin sözlerle benden mal istemek yâhutda cimriliğe nisbet etmek arasında beni muhayyer bıraktılar. Ben, cimri değilim.» buyurdular. Bu hadîsten murâd: şudur: «Kendilerine mal verdiğim bu adamlar îmânlarının zaafiyeti sebebiyle beni iki şıkdan birini ihtiyara mecbur ettiler. Ya benden çirkin ve kaba sözlerle isteyecekler de, kendilerine mal vereceğim yahut kendilerine hiç bir şey vermeyip bana cimri diyecekler. Bu, onların hâlleri muktazâsıdır. Ben ise cimri değilim. Binâenaleyh iki ihtimâlden birine meydan bırakmadan kendilerine mal verdim.» Yani Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gerek mal verdiği adamların kaba-saba sözler söyleyerek mal istemelerine, gerekse kendisini cimriliğe nisbet etmelerine meydan vermemiş, ne tıynette adamlar olduklarını hâllerinden anlayarak, istemeden onlara mal vermiştir. Hadîs-i şerif, icâbında kaba-saba ve câhil kimseleri idare cihetine gitmenin ve bu maksatla kendilerine mal vermenin caiz olduğuna delildir. 2476- Bana Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İshâk b. Süleyman Er-Râzî rivâyet etti. (Dedi ki): Ben, Mâlik' den dinledim. H. Bana Yûnus b. Abdil’a’lâ dahi rivâyet etti. Bu lâfız onundur. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Mâlik b. Enes, İshâk b. Abdillâh b. Ebî Tâlha'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yürüyordum, üzerinde Necrân kumaşından mâ-mûl kalın kenarlı bir cübbe vardı. Derken kendisine bir Bedevi yetişerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in cübbesinden şiddetle çekti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in boynunun yanıbaşına baktım, Bedevinin şiddetle çekmesinden cübbenin kenarı iz bırakmıştı. Sonra Bedevi — «Yâ Muhammed! Allah'ın sende bulunan malından bana bir şeyler verilmesini emret.» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bakarak güldü, sonra kendisine ihsan verilmesini emir buyurdu. 2477- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdü's - Sa-med b. Abd il vâris rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hemmâm rivâyet etti. H. Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ömer b. Yû nus rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İkrimetü'bnu Ammâr rivâyet etti. H. Bana Selemetü'bnü Şebib dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû'l -Mugîre rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Evzâî rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi İshâk b. Abdillâh b. Ebî Tâlha'dan, o da Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsi rivâyet etmişlerdir. İkrimetü'bnü Ammâr hadîsinde şu ziyâde vardır: «(Dedi ki).- Sonra bedevi cübbeyi kendine doğru öyle bir çekti ki, Nebiyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bedevinin göğsüne doğru döndü.» Hemmâm hadisinde de şu ziyade vardır: «Onu öyle çekti ki, cübbe yırtıldı da, kenarı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in boynunda kaldı. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbû’l-Hums», «Kitâbü'l - Libâs» ve «Kitâbü'l-Edep»'de; İbn Mâce «Kitâbü'l- Libâs-'da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Kâdı îyâz'a göre cübbenin yırtılması hakikat olabileceği gibi, eserinin kalması mânâsına da alınabilir. Çünkü birinci rivâyette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in boynunda cübbenin eseri kaldığı bildirilmiştir. Görülüyor ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bedevinin şiddetle cübbesini çekmesine darılmamış, onun nezaketsizliğinden müteessir olmamıştır. 2478- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, İbn Ebî Müleyke'den, o da Misver b. Mahreme'den naklen rivâyet etti ki Misver Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (ashabına) bir takım kaftanlar taksim etti de Mahreme'ye bir şey vermedi. Bunun üzerine Mahreme (bana): — Yavrucuğum! Haydi seninle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gidelim.» dedi. Ben de onunla beraber gittim. (Babam): — «Gir de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bana çağır.» dedi. Ben de çağırdım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), üzerinde dağıttığı kaftanlardan biri olduğu hâlde babamın yanına çıktı ve: — «Bunu senin için sakladım.» buyurdu. Babam, kaftana baktı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: — «Mahreme razı oldu.» buyurdular. 2479- Bize Ebû'l-Hattâb Ziyâd b. Yahya El-Hassan! rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Salih Hatim b. Verdân rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb-ı Sahtiyanı, Abdullah b. Ebi Müleyke' den, o da Misver b. Mahreme'den naklen rivâyet etti. Misver Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir takım kaftanlar geldi. Bunun Üzerine babam Mahreme bana: — «Haydi seninle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidelim. Belki bize onlardan bir şey verir.» dedi. (Gittik.) Babam kapıda durarak konuştu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun sesini tanıyarak beraberinde bir kaftan olduğu hâlde (yanımıza) çıktı. Babama hem kaftanın güzelliklerini gösteriyor, hem de: — «Bunu senin İçin sakladım; bunu senin İçin sakladım.» buyurdu. Bu hadîsi Buhari «Kitâbû'l-Hibe», «Kitâbû’l Libâs-, «Kitabû'l-HuHis» ve «Kitâbû'l-Edeb»’de; Ebû Dâvûd «Kitabû'l-Libâs»'da; Tirmizî «Kitâbû’l-îsti'zân»'da; Nesâî de «Kitâbu'z-Zînâ»'da muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir. Kaba1: Kaftan, cübbe vb. gibi gömlek üzerine giyilen şeylerdir. Bâzılarına göre: Arap elbisesi olduğunu gösteren alâmetleri vardır. Cem'i: «Akbiye» gelir. Nitekim hadisin ikinci rivâyetinde cemi' sîgası ile vârid olmuştur. Gerçi «Kaba1» ipekten dokunursa da, ulemâ bu vak'anın ipekli elbise haram kılınmazdan önce geçmiş olması ihtimâli üzerinde durmuşlardır. Bazıları: «Bu hadisden murâd: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in o kaftanı omuzlarına yayarak Mahreme'ye göstermesidir. İpek haram kılındıktan sonra bile olsa bu harekete kaftanı giyme, hükmü verilemez.» demişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin: «Bunu senin için sakladım.» buyurması, Hazret-i Mahreme'ye mücâmele içindir. Çünkü Mahreme (radıyallahü anh)’ın ahlâkında biraz sertlik varmış. Dâvûdi'nin beyânına göre «Mahreme razı oldu...» diyen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir. Bu sözün mânâsı: «Razı oldun mu?» demektir. İbn Tin: «Bu sözün Mahremeye âit olması da muhtemeldir.» demiştir. Hadîs-i şerif, gönül almaya ve hediyenin mücerred verilene nakil ile tamam olacağına delildir. |