Geri

   

 

 

 

İleri

 

42- Bol Bol Verilen Dünya Nimetlerinden Korkulma Bâbı

2468- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys b. Sa'd haber verdi. H.

Bize Kuteybetü'bnu Saîd de rivâyet etti. —iki râvinin lâfızları birbirine yakındır.—

(Dedi ki): Bize Leys, Saîd b. Ebî Saîd-i Makburi'den, o da İyâz b. Abdillâh b. Sa'd'dan naklen rivâyet etti. Iyâz, Ebû Saîd-i Hudrî'yi şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkarak cemaata hutbe okudu. Ve şunları söyledi:

«Hayır Vallahi! Ey cemâat! Ben, sizin için ancak Allah'ın size vereceği dünyâ zînetlerinden korkuyorum.» buyurdu. Bunun üzerine bir adam:

— «Ya Resûlallahl Hiç hayır şerri getirir mi?» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müddet sükût etti, sonra:

— «Nasıl dedin?» diye sordu. O zât:

— «Ya Resûlallahl Hiç hayır şerri getirir mi? dedim.» cevâbını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona şunları söyledi:

— «Şüphesiz ki hayır ancak hayır getirir. (Ama) mal hayır demek midir? Şu muhakkak ki derenin yetiştirdiği her nebat şişkinlikten ya öldürür yahut öfmeye yaklaştırır. Yalnız yeşillik yiyen hayvanlar müstesna. (Bunlar karın dolusu) yerler, böğürleri doldu mu güneşe karşı durur, rahatça def-i hacet yahut bevleder sonra geviş getirirler. Ve yine (dönerek) ot yerler. Şimdi her kim hakkıyla bir mal alırsa, o malda kendisine bereket verilir. Her kim de hakkı olmadığı hâlde bir mal alırsa, onun misâli yiyip yiyip doymayan obur gibidir.»

2469- Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Mâlik b. Enes, Zeyd b. Eslem'den, o da Ataâ' b. Yesâr'dan, o da Ebû Said-i Hudri'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Sizin için en ziyâde korktuğum şey. Allah'ın size verdiği dünyâ zînetleridir.» buyurmuş. Ashâb:

— «Dünyâ zînetleri nedir ya Resûlallah?» diye sormuşlar. Resûlül-lal (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Yerin bereketleridir.» cevâbını vermiş. Ashâb:

— «Ya Resûlallah! Hiç hayır, şerr getirir mi?» demişler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)

« (Evet) hayır ancak hayrı getirir; hayır ancak hayrı getirir; hayır ancak hayrı getirir. (Ama) derenin yetiştirdiği her nebat yâ öldürür yahut ölüme yaklaştırır. Yalnız yeşillik yiyen hayvanlar müstesna. Çünkü onlar yerler, böğürleri şistimi güneşe karşı dururlar, sonra geviş getirirler, rahatça def-i hacet ve bevlederler, sonra tekrar dönerek ot yerler.

Şüphesiz ki bu mal yeşil tatlı bir şeydir. Onu her kim hakkı İle alır da, yerli yerince sarfederse, o ne âlâ nafakadır. Her kim de haksız yere alırsa, yiyip yiyip doymayan (obur) gibi olurlar.» buyurmuşlar.

2470- Bana Alîyyu'bnu Hucr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmâîl b. İbrahim, Destevâî sahibi Hişâm'dan, o da Yahya b. Ebî Kesîr'den, o da Hilâl b. Ebî Meymûne'den, o da Atâ' b. Yesâr'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen haber verdi. Ebû Saîd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberin üzerine oturdu, biz de etrafına oturduk. Şöyle buyurdular:

— «Ben den sonra sizin için korktuğum şeylerden biri, size dünyâ ni'metleri ile zînetlerinin müyesser olmasıdır.»

Bunun üzerine bir adam:

— «Hiç hayır, şerr getirir mi Ya Resûlallah?» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona cevap vermeyerek sükût buyurdu. O adama:

— «Aceb sana ne oluyor ki sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söz söylüyorsun, hâlbuki o, seninle konuşmuyor?» diyenler oldu. Bir de baktık ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahy indiriliyor. Az sonra boşanan terini silerek açıldı ve:

— «Şu suâli soran yok mu?» buyurarak, adetâ soran zâtı över gibi davrandı. Müteakiben:

— «Hakîkaten hayır, şerri getirmez. (Ama) derenin yetiştirdiği nebatlardan bâzısı yâ öldürür yahut ölüme yaklaştırır. Yalnız yeşillik yiyen hayvanlar müstesna. Çünkü onlar yerler yerler de, böğürleri doldu mu gün-şe karşı dururlar, rahatça def-i hacet ve bevlederler. Sonra yine otlarlar.

Bu mal yeşil, tatlı bir şeydir. Ondan yoksula, yetime ve yolcuya veren kimse ne iyi Mûslümandır. —Burada râvî: Yâhutta hadîs Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in buyurduğu gibidir, demiştir.—

«Onu haksız olarak alan kimse yiyip yiyip doymayan obur gibidir mal kıyâmet gününde onun aleyhine şahit olacaktır.» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî «Zekât» ve «Rukaak» bahislerinde, Nesâî «Zekât» bahsinde tacric etmişlerdir.

«Zehratü'd-Dünyâ»: Dünyânın güzelliği, demektir. Bu tâbir «Zehratü'l - Eşcâr» yani ağaçların çiçeği terkibinden alınmıştır.

İbnü’l- A'râbî'ye göre «Zehra»: Beyaz çiçek demektir.

İmâm A’zam Zehr» ile «Nevr»'in ayni mânâya geldiklerini söylemiştir.

«Mecmaû'l - Garâyib» nâm eserde: «bu terkipten murâd: Muhtelif eşya, mal, elbise, mezruât vb. gibi güzelliği ile insanları aldatan şeylerdir. Hâlbuki bunlar pek az devam ederler.» denilmiştir.

Hadîsin muhtelif rivâyetlerinden anlaşılıyor ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberde ümmetinin dünyâ zinetleri ile nimetlerine aldanarak ibâdetlerden geri kalacaklarından korktuğunu anlatmış, bunun üzerine ismi bilinmeyen bir zât: «Hiç hayır şerr getirir mi?» diyerek, biz ganimet vb. gibi mubah olan mallardan yi-yiyoruz; bu ise hayırdan başka bir şey değildir. Hayır nasıl şerr getirebilir? şeklinde inkârda bulunmuş, hayırın şerr getirmesini ihtimâlden uzak görmüştür. Ashâb-ı kirâm bu zâtın suâlini yersiz bularak, kendisini muâhaze etmişler çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona cevap vermiyerek bir müddet sükût etmiş. Onlar, bu sükûtu canının sıkıldığına hamletmişler, sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahy indiğini görmüşler. Vahy nâzil olduktan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) suâl soran zâta iltifat etmiş. Buhârî'nin rivâyetine göre ashâb-ı kirâm da bunu görünce o zâtı övmüşler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e o zâta şu cevâbı vermiş:

«Sizin elde ettiğiniz dünyâ metâı hayır değil, bir fitnedir. Evet, hayır ancak hayır getirir. Lâkin bu dünyâ zinetleri hayır değildir. Çünkü bunlar fitneye sebep olur. Onlarla siz âhiret hususuna yönelmekten meşgul olursunuz.»

Bundan sonra mes'eleyi misâlle anlatmış ve:

«Baharın yetiştirdiği nebatların bâzısı çok yiyen hayvanları ya patlatıp öldürür yahut ölüme yaklaştırır. Ancak ihtiyâcına kadar yiyenlere zarar vermez. Dünyâ malı da öyledir, insanlar onu hoş görerek meylederler. Bâzısı, (mola gark oldu), denilecek şekilde çok mal edinir, bâzısı fazlasına tama' etmiyerek, azı ile iktifa eder. Mala gark olanlar ekseriyetle onun sebebiyle ya helâk olur yahut helâka yaklaşırlar...» buyurmuşlardır.

Ezherî diyor ki: «Bu hadîste iki tane misâl vardır. Bunların biri hakka manî olacak derecede çok mal toplayanlara aittir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'.

 (Baharın yetiştirdiği nebâtlann bâzısı öldürür.) cümlesiyle buna işaret buyurmuştur.

İkinci mesel: Mukteside aittir. Buna da: (Yalnız yeşil bakla yiyenler müstesna.) cümlesiyle işarette bulunmuştur. Zira yeşil bakla sebzelerin en iyilerinden değildir.»

Kâdı îyâz dahi şunları söylemiştir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına muktasıd ile çok mal toplayanın hâllerine misâl göstermiş ve:

 (Siz, bahar nebatlarının sırf hayır olduğunu, hayvanların onlarla beslendiğini söylüyorsunuz oma mes'ele sizin dediğiniz gibi mutlak surette hayır değildir. Bahar nebatlarının hayvanı öldürenleri yahut ölüme yaklaştıranları vardır. İşte çok yiyerek patlayan hayvanın hâli çok mal toplayıp onu yerli yerince sarfetmeyen insana benzer.) buyurarak, mal toplama hususunda i'tidâli aşmamaya işaret etmiş, sonra topladığı mal kendisine fayda veren kimseye geçerek, onu yeşil bakla yiyen hayvanın hâline benzetmiştir.

Benzerlik şu yöndedir: Hayvan yeşil baklayı yiyerek nasıl karnını doyurur, sonra hacetini defederse, mal toplayıp onu yerli yerince sarfeden de öyledir.»

«Yahut ta hadîs Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buyurduğu gibidir.» diye şekkeden râvî Yahya b. Ebi Kesir'dir.

Malı haksız yere almaktan murâd: Yâ haramdan kazanmak yahut ihtiyâcı yokken çok mal toplayarak zekâtmı vermemektir. Böyle bir malın kıyâmet gününde sahibi aleyhine şahadette bulunması dahi ya dile gelip söylemesi yahut amelleri yazan meleklerin şahadeti ile olacaktır.

Hadis-i şerifte zikredilen «Rabî'»'den murâd: Bâzılarına göre: Küçük dere'dir. Maamafih Bahar mevsimi kastedilmiş olmasına da bir mâni yoktur.