Geri

   

 

 

 

İleri

 

32- Sadakanın Efdali, Sağlam Olan Cimrinin Sadakası Olduğunu Beyan Bâbı

2429- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir, Umaratü'bnü Ka'kaa'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam gelerek:

— «Ya Resûlallah! (Sevap ittibârı ile) sadakanın hangisi daha büyüktür?» diye sorduj Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sağlam, cimri olduğun, fakirlikten korktuğun ve zenginliğe tama' ettiğin hâlde verdiğin sadakadır. (Bu işi), can gırtlağa gelip de filâna şu Kadar, filâna da şu kadar (verilsin) deyinceye kadar geri bırakma. Dikkat et ki (O mal) zâten filânın olmuştur.» buyurdular.

2430- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile İbnİ Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl, Umâra'dan, o da Ebû Zür'a'dan, Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedii

— «Ya Resûlallah! Sevap ittibârı ile sadakanın hangisi daha büyüktür?- diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Dikkat et! Babana yemin olsun ki bu suâlin cevâbını alacaksın Sağlam, cimri, fakirlikten korktuğun ve çok yaşamayı umduğun hâlde sadaka vermendir. (Bu işi) can gırtlağa gelip de, filâna (malımdan) şu kadar; filâna da şu kadar (vasiyet ediyorum.) deyinceye kadar geciktirme. O (zaman mal zâten) filânın olmuştur.» buyurdular.

2431- Bize Ebû Kâmil El-Cahderi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvâhid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Umâratü'bnü Ka'kaab' bu isnâdla Cerir'in hadisi gibi rivâyette bulundu. Yalnız O: «Sadakanın hangisi efdaldır?» dedi.

Bu hadîsi Buhârî «Kitabü'z - Zekât» ve «Kitâbü'l - Vasâ-yâ»'da Nesâî «Kitâbü'z- Zekât»'da tahrîc etmişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen zâtın kim olduğu malûm değildir. Bazıları Hazret-i Ebû Zerr olmasını muhtemel görmüşlerdir. Çünkü İmâm Ahmed b. Hanbel'in «Müsned»'inde Hazret-i Ebû Zerr' in «Sadakanın hangisi efdaldır?» diye sorduğu tasrih edilmiştir.

Taberânî dahi Ebû Ümâme' den hadîsi rivâyet etmiştir. Ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ona verdiği cevap buradaki gibi değil, «Malı az olanın cehd ederek verdiği sadakadır.» şeklindedir.

Sadakayı sağlam ve mala tama' ettiği hâlde vermesinin efdal oluşu bu hâllerde sadaka vermek nefse güç geldiği içindir.

Canın gırtlağa gelmesi'nden murâd: O ânın yaklaşmasıdır. Zîrâ hakikaten can gırtlağa geldiği zaman vasiyet ve şâir tasarruflar sahih değildir.

Hadîsin mânâsı şudur: «Sadakanın efdalı hâl-i hayâtında vücûdun sağlam ve mala ihtiyâcm varken verdiğin sadakadır. Çünkü ölüm döşeğinde verdiğin sadaka senin olmaktan çıkmış, malına mirasçılarının hakkı taalluk etmiştir.

Hazret-i Ebû Sad' in rivâyet ettiği bir hadîs de bu te'vîli te' yid etmektedir. Mezkûr hadîste:

«Bir kimsenin hâl-i hayâtında bir dirhem tasadduk etmesi, ölürken yüz dirhem tasadduk etmesinden daha hayırlıdır.» buyurulmuştur.

Hadîs-i şerif de zikredilen «filân»'larm ikisi kendisine mal vasiyet olunan kimseden üçüncüsü de mirasçıdan kinayedir. Yani: «Iş'i ölürken filân ve filâna şu kadar mal vasiyet ediyorum, demeye bırakma. Çünkü o mal o anda filân mirasçının olmuştur.» demektir. Mirasçı isterse o vasiyeti iptal eder.

Hazret-i Ebû'd -Derda’ dan rivâyet olunan bir hadîste: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ölürken köle azâd eden bir kimsenin hâil, doyduktan sonra hediye verene benzer;» buyurdu, denilmektedir.

Meymûn b. Mihrân, Hişâm'ın zevcesi Rukiyye'nin vefat ettiğini ve ölürken bütün kölelerini azâd ettiğini duyunca: «Bunlar mallan hususunda Allah'a iki defa isyan ediyorlar. Bir kere cimrilik edip, mallarının sadakasını vermiyorlar, sonra malları başkasının oldumu, o malları israf ediyorlar.» demiş.

Hattâbi diyor ki: «Bu hadîs, hastalığın insanın malından bir kısmını elinden aldığına ve hastalık anında yapılan sehâvetin cimrilik lekesini gidermediğine delildir. Onun içindir ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sadaka veren kimsenin bedeni sağlam, mala düşkün olmasını şart kılmıştır. Zîrâ böylesi çok yaşacağım ümidiyle sadaka verirken, malım gidiyor diye kalbinde bir te'sîr ve elem duyar; fakir kalıyorum diye korkar.»

Mirasçının dilediği takdirde vasiyeti bozması mutlak değildir, yapılan vasiyet malın üçte birinden fazla olduğu taktirdedir. Çünkü ölüm döşeğinde yapılan vasiyet malın üçte birinden tenzif edilir. «O mal vasiyet olunan kimsenin üzerine mahkeme karâriyle tescil edilmeden önce bozabilir.» diyenler de olmuştur.

Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah'tan başkasına yemin etmeyi nehî buyurduğu hâlde acep neden burada muhatabının babasına yemin etmiştir?»

Bu suâli İmâm Nevevî şöyle cevaplandırmıştır: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kasten Allah'dan başkasına yemîn etmeyi nehip buyurmuştur-. Bu hadîsteki lâfız ise kasıtsız olarak ağzından çıkıvermiştir. Binâenaleyh yemin değildir. Bu gibi sözler memnu değildirler.»