Geri

   

 

 

 

İleri

 

20- Helal Kazançtan Verilen Sadakanın Kabulü ve (Sevabının) Arttırılması Bâbı

2389- Bize Kuteybetü’bnu Said rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Saîd b. Ebi Saîd'den, o da Saîd b. Yesâr'dan naklen rivâyet etti, o da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş. (Ebû Hüreyre şöyle dedi). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Hiç bir kimse helâlinden bir sadaka vermemiştir ki, Rahman olan Allah onu yemini ile kabul buyurmuş olmasın. — (Zaten) Allah helâlden başkasını da kabul buyurmaz— velev ki (sadaka) bir hurma tanesinden ibaret olsun. Bu hurma Rahmân'ın keffinde sizden birinizin tayını yâhût sütten kesilen deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyür hattâ dağdan daha büyük olur.» buyurdular.

2390- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ya'kub yânî İbn Abdirrahmân el-Kaarî, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'-

«Hiç bir kimse helâl bir kazançdan bir hurma tanesi tesadduk etmez ki Allah onu yemini İle alarak tâ dağ kadar yahut daha büyük oluncaya kadar sizden birinizin tayini veya dişi deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütmesin.» buyurmuşlar.

2391- Bana Ümeyyetübnü Bistâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd yân» İbnü Zürey' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ravh b. Kâsım rivâyet etti. H.

Bana bu hadîsi Ahmed b. Osman el-Evdi de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid b. Mahled rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Süleyman yânı İbn Bilâl rivâyet eyledi. (Ravi ile Süleyman'ın) ikisi birden Süheyl’den bu işnâd ile rivâyette bulundular.

Ravh hadîsinde: «Helâl olan kazancdan tesadduk ederek onu gerektiği yere verirse...» ifâdesi vardır. Süleyman'ın hadîsinde ise; «Onu yerine koyarsa...» denilmiştir.

2392- Bana bu hadîsi Ebû't-Tâhir de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Hişâm b. Sa'd, Zeyd b. Eslem'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen, Ya'kûb'un, Süheyl' den rivâyet ettiği hadis gibi rivâyette bulundu.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'z-Zekât» ile «Kâtabu't-Tevhid»' de tahric etmiştir.

Buhari'nin rivâyetinde «Bir hurma» yerine «Bir hurmaya muâdil» denilmiştir.

Tayyib)’den murâd: Helâl kazanç'dır.

« (Zâten) Allah helâl'den başkasını kabul buyurmaz.» ifâdesi bir cüm-le-i mu'terizadır. Bu cümle te'kid için hasr suretiyle şart ve cezanın arasına getirilmiştir.

Yemin: Sağ el, kef: Avuç, mânâsına gelirse de, burada mezkûr kelimeler müteşâbihâttandır. Ve sadakanın kabulünden kinayedir.

Hattâbi diyor ki: «Yeminin zikredilmesi, sadakanın hüsn-u kabulünü göstermek içindir. Zira insanların örf-ü âdetine göre kıymetli şeyler sağ el ile alınır.»

Bazıları «Bundan murâd: Sadakanın derhâl kabulüdür.» demişlerdir.

Bu bâbda Tıybi'de şunları söylemiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); sadakayı helâl olmakla kayıtladıktan sonra bunu Allah'ın yemini ile kabul ettiğini bildirmiştir. Çünkü şeref hususunda helâl ile yemîn arasında münasebet vardır. Bundan dolayıdır ki. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sağ elini temizlik için tahsis buyurmuştu.»

Felüm: Erkek tay, demektir. Dişisine «filve» denir. Bu kelime hakkında daha başka tefsirlerde bulunanlar da olmuştur.

«Sizden birinizin tayını büyüttüğü gibi...» cümlesi bir temsildir. Zira tay beslendikçe büyür. Amelin neticesi olan sadaka da öyledir. Sadaka helâl maldan verilirse Allahü teâlâ, onun sevabını katlamakta devam eder. Nihayet bir hurma tanesi dağ kadar büyükmüş gibi muazzam sevaplara sebep olur.

Hadîs-i şerîfde «Dağdan daha büyük oluncaya kadar büyür.» bu-yurulmasının mânâsı budur. Dâvûdi diyor ki: «Yani bir hurma tnesi tesadduk eden, kimse dağ kadar mal tesadduk etmiş gibi olur.»

Sadakaların büyütülmesi, ecirlerinin katlanmasıyla olur. Maamâ-fih Dâvûdinin dediği gibi hadis-i şerif den bizzat sadaka olarak verilen malın büyütülmesi kastedilmiş de olabilir. Bunun hikmeti: O malın kıyâmet günü mizanda ağır basınasıdır. Nitekim Bâbımızın ikinci rivâyetinde: «Dağ kacfar yahut daha büyük.» Duyurulması bu mânâyı te'yîd eder.

İbn Cerir'in başka bir vecihle Kâsım'den naklettiği rivâyette:

Sâhibi kıyâmet gününde sadakasının Uhud dağından daha büyük olduğunu görecektir. buyurulmuştur.

Yine Kâsım'in Tirmizî' deki rivâyetinde:

«Bir lokma, Uhud dağı kadar olacaktır.» denilmiştin

«Kalûs»: Dişi deve yavrusu, demektir. Erkeğine «Kalûs» demezler.

«Fasîl» Memeden ayrılmış deve yavrusu, demektir.

Hadisi şerif "Allah ribâyı mahveder. Ama sadakaları büyütür. Süre-i Bakara âyet 276 " âyet-i kerimesine muvafıktır.

2393- Bana Ebû Küreyb Muhammedü'bnu’l-Alâ' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Fudayl b. Merzûk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Adiyy b. Sabit, Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyreden naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Ey İnsanlar! Şüphesiz ki Allah, Tayyibdir. Tayyîb'den başka bir şey kabûl etmez. Allah, mü'minlere de Resullere emrettiği şeyleri emir ederek: "Ey Resuller! Helâl olan şeylerden yiyin ve sâlih amellerde bulunun. Çünkü ben. Sizin yaptıklarını pekâlâ bilirim" Sûre-i müminin Âyet 51 (Başka bir âyette): "Ey imân edenler! Size verdiğimiz rızıkların helâl hoş olanlarından yiyin. Sûre-i Bakara âyet 172 buyurmuştur." dedi.

Sonra şunları söyledi: Bir kimse (Hak yolunda) uzun sefere çıkar, saçları dağılmış, toza toprağa bulanmış bir hâlde ellerini semâya uzatarak: Yâ Rabbî, yâ Rabbî! diye duâ eder. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram (hâsılı) kendisi haramla beslenmiş olursa böylesinin duası nasıl kaböl edilir?»

Kâdı îyâz'ın beyânına göre Allahü teâlâ’nın «Tayyib» diye sıfatlanması: Her türlü noksanlıklardan münezzehtir, manasınadır. Binâenaleyh Kuddûs gibidir.

Tayyib: Lûgatta «Temizlik- ve «kirden pastan selâmette kalan» mânâsına gelir.

Bu hadis, islâmm temellerini teşkil eden hadislerden biridir.

Yine Kâdı îyâz: «Ben, bu gibi hadîslerden 40 tanesini bir cüz hâlinde topladım.» demektedir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacc, sıleyrahm ve müsta-hab olan ziyaretler gibi tâatlardan birini ifâ için uzun yola çıkan fakat yediği içtiği her şeyi haram olan yani haramdan beslenen bir kimsenin duası ve taatı kabul edilmiyeceğini beyân buyurmuştur. Bundan maada hadîs-i şerîfde şu hükümler çıkarılmıştır:

1- Müslüman helâl mal kazanarak, helâlinden yemeli ve helâlinden yedirmeli; Haram maldan infâktan sakınmalıdır.

2- Duâ etmek isteyen kimse helâl ve harama başkalarından daha ziyâde dikkat etmelidir.