Geri

   

 

 

 

İleri

 

19- Sadakayı Kabul Eden Kimse Bulunmaz Olan Zaman Gelmezden Önce Sadaka Vermeye Teşvik Bâbı

2384- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbnü Nümeyir rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Veki' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H.

Bize Muhammedü'bnü'l - Müsennâ da rivâyet etti. Bu lâfız onun

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize u'be, Ma'bed b. Hâlid'den naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Ben, Hârisetüb'nü Vehb'i şunu söylerken işittim:

(Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken dinledim.

«Sadaka verin! Zira yakında (öyle bir zaman gelecek ki,) bir adam sadakasını (diyar diyar) dolaştıracak da, kendisine sadaka vermek İstediği kimse: (Sen, bu sadakayı bana dün getirseydin kabul ederdim. Ama şimdi benim ona ihtiyâcım yok) diyecek ve (neticede) sadakasını kabul edecek kimse bulamıyacak.»

Bu hadîsi Buhârî -Zekât- bahsi ile -Kitabü'l - Fiten»'de tahrîc etmiştir.

Ulemâdan bâzılarının beyânlarına göre: Bu ve müteâkib hadîslerde beyân buyurulan hâller kıyâmete yakın mal çoğaldığı, bereketler kalktığı zaman vukû bulacaktır. Fakat Aynî bu tevcihi beğenmemiş, hadisleri kıyâmet alâmetlerinden saymış, sadaka kabul edecek kimsenin bulunmamasını da yer sarsılıp, içindeki defineler yeryüzüne çıktığı zamana hamletmiştir.

Hadis-i şerîf, öyle bir zaman gelmezden önce sadaka vermeye teşvik etmektedir.

2385- Bize Abdullah b. Berrâd El-Eş'ari ile Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Üsâme, Bü-reyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar:

«İnsanlara mutlaka bir zaman gelecek ki, bir kimse altından olan zekâtını (diyar diyar) dolaştıracak, onu alacak hiç bir kimse bulamıyacak. Erkeklerin azlığından, kadınların çokluğundan dolayı bir erkeğin peşinden ona sığınmak isteyen 40 kadının gittiği görülecek.»

İbn Berrâd'ın rivâyetinde: «Bir adamı göreceksin.» denilmiştir.

Bu hadîsi Buhârî -Zekât» bahsinde aynı isnâdla tahric etmiştir.

Hadis-i şerîfde zekât mallarından hassaten altının zikredilmesi, sadakanın kabul edilmiyeceği hususunda mübalağa içindir. Zira altın, para olarak kullanılan mâdenlerin en kıymetlisi, malların en şereflisidir. Böyle olduğu halde onu kabul edecek kimse bulunmazsa, sair malları bitariki'l - evlâ kabul eden bulunmayacaktır.

Aynî diyor ki: «Allah-u âlem bu hâl fitneler zuhur edip, insanlar arasında katiller çoğaldığı zaman vâki olsa gerektir.» Bir erkeğin arkasından ona sığınmak için koşuşan kadınlar hakkında dahi: İhtimâl bu kadınlar, o adamın zevceleri ile cariyeleri ve yakın hısımları olacaktır. Bütün bunlar kıyâmet alâmetlerindendir.» diyor.

Hadis-i şeriften anlaşılıyor ki: Bu hâl vâki olduktan sonra mallar çoğalacak, sadaka kabul eden bulunmayacaktır.

Ayni' nin beyânına göre bu hâl Îsâ (aleyhisselam)'ın Deccâl ile küffâr'ı tepelemesinden sonra olacaktır, O zaman İslâm diyarından tek bir kâfir kalmıyacak yer yüzüne semânın bütün bereketleri inecek fakat İnsanlar az olacak ve kıyâmetin pek yakın olduğunu bildikleri için mal biriktirmeye tama' etmiyeceklerdir. Yer olanca bereketlerini meydana çıkaracak, hattâ bir tek nar bütün bir âileyi doyuracaktır. Yerde gömülü bütün defineler meydana çıkacak, mal kapıdan taşacak fakat insanlar yine bunlara tama etmiyeceklerdir.

2386- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ya'kûb —ki İbn Abdirrahmân El - Kaari'dir.—, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Mal çoğalıp, kapıdan taşımadıkça kıyâmet kopmıyacaktır. O derecede ki: Bir adam malının zekâtını çıkaracak fakat onu kabul edecek hiç bir kimse bulamıyacak; Hatta Arabistan çayırlıklara ve nehirler akan yerlere dönecek» buyurmuşlar.

2387- Bize Ebû't Tahir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbnü Vehb, Amr b. Hâris'den, o da Ebû Yûnus'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti şöyle buyurmuşlar:

«Sizin aranızda mal çoğalmadıkça kıyâmet kopmıyacaktır. Mal kapıdan taşacak; o derece ki: Mal sahibi acep bunu benden sadaka olarak kim kabul edecek? diye endîşeye düşecek, bir kimse sadaka almak İçin çağırılacak da; Benim ona İhtiyâcım yok! diyecektir.»

Bu hadîsi Buhârî «Zekât» bahsinde tahrîc etmiştir.

Arap diyarının çayır ve çimenliklere dönmesinden murâd: Son derese ziraata elverişli olması fakat yine de metruk ve mühmel bırakılmasıdır. Bunun sebebi harp ve fitnelerin çoğalmasından erkeklerin azalması, kıyâmet yaklaştığı için mala tama' kalmaması; bağa bahçeye ehemmiyet veren bulunmamasıdır.

îkinci hadisdeki — kelimesi iki vecihle zaptedilmiştir. Meşhur olan veçhe göre— şeklinde okunur. Bu takdirde cümlenin mânâsı:

«Mal kapıdan taşacak, hattâ mal sahibi: Acep bunu benden sadaka olarak kim kabul edecek? diye endişeye düşecektir.» demektedir. Bu takdirde «Rabbü'l- Mâl» terkibi mefûl olur.

İkinci veçhe göre kelime «......» şeklinde okunur. Buna göre cümle:

«Mâl sahibi malını sadaka olarak kabul edecek kimse arar.» mânâsına gelir. Ve «Rabbü'l - Mâl» terkibi fail olmak üzere merfû okunur.

Nevevî, birinci vechin daha güzel ve meşhur olduğunu söylemiştir.

Erab: Hacet, demektir.

Kirmânî (? - 786) hadîs-i şerif de bahsedilen hâlin ashâb-ı kirâm zamanında vukûbulduğunu ileri sürerek: «Onlara sadaka verilir faka tkabûl etmezlerdi.» demişse de, Aynî onun sözünü: «Bu, onların zühd-ü takvasından ve dünyâya tama' etmemelerinden ileri geliyordu. Mal, kapıdan taştığı için değildi. Mal pek az, ihtiyâç çok olmasına rağmen onlar sadaka kabul etmiyorlardı.» şeklinde tashih etmiştir.

2388- Bize Vâsıl b. Abdil'a'lâ İle Ebû Küreyb ve Muhammed b. Yezîd Er-Rİfâî rivâyet ettiler. Lâfız Vâsıl'mdır. Dediler ki: Bize Muhammed b. Fudayl, babasından, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) i

«Yer bütün ciğerparelerini attın ve gümüşten sütunlar hâlinde kusacak; kaatil gelerek: Ben, bunlar için öldürdüm; diyecek, akrabasına yardım etmeyen, gelerek-. Ben, bunlar için akrabam ile alâkamı kestim, diyecek; hırsız gelerek: Benim elim, bunlar için kesildi! diyecek. Sonra bu altın ve gümüşü terkedecek, onlardan hiç bir şey almayacaklar, buyurdu.

Eflâz: Feliz'in cem'idir. Felîz dahi Felze'nin cem'idir.

Felze: Uzunluğuna kesilmiş ciğer parçasıdır. Burada hassaten onun zikredilmesi: Kuzunun en güzel yeri olduğu içindir.

Hadisin mânâsı: Yerden çıkan altın ve gümüş parçalarının kuzu ciğerine benzetilmesidir.

Çıkan altın ve gümüşlerin sütunlarla temsil buyurulması dahi onların çokluğunu ve büyüklüğünü sütunlara benzetmek suretiyle ifadesidir.

Bu hadîs dahi yukarkiler gibi kıyâmet alâmetlerini bildirmektedir. Bu hâl kıyâmete pek yakın zuhur edeceği içindir ki: Vaktiyle altınla gümüş uğurunda can veren kaatil, akrabağsından geçen kaatı', elinden olan hırsız şimdi onlan önlerinde hazır buldukları hâlde bir parçasını bile almıyacaklardır.