Geri

   

 

 

 

İleri

 

10- Sadakaya Tergib ve Teşvik Bâbı

2351- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe İbn Nümeyr ve Ebû Cüreyb hep birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Zeyd b. Vehb'den, o da Ebû Zerr'den naklen haber verdi. Ebû Zerr Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Medine'nin Harra'sında yatsı zamanı hem yürüyor hem Uhut dağına bakıyorduk. (Bir ara) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

— «Yâ Ebâ Zerr!» dedi; ben:

— «Lebbeyk, ya Resûlallah!» cevâbını verdim.

— «Şu Uhud dağı altın olarak elime geçse üçüncü Ur geceyi ondan bende bir dinar bulunduğu hâlde geçirmemi istemem. Yalnız borç İçin hazırladığım dînâr müstesna olur. —Önüne, sağına ve soluna birer avuç saçma işareti yaparak— onu Allah'ın kullarına şöyle, şöyle ve şöyle dağıtmak isterim» buyurdu. Sonra (biraz) yürüdük. Yinet

— «Yâ Ebâ Zerr!» dedi. Ben:

— «Lebbeyk, ya Resûlallah!» dedim;

— «Hiç şüphe yok ki malı çok olanlar kıyâmet günü sevabı en az olanlardır. Yalnız şöyle, şöyle ve şöyle yapanlar müstesna...» buyurdu. Ve ilk defâki gibi işarette bulundu. Sonra bir az daha yürüdük. İYine):

— «Yâ Ebâ Zerr! Ben gelinceye kadar olduğun yerde dur.» buyurdu. Ve oradan ayrılarak gözümden kayboldu gitti. Ben bir gürültü ve bir ses İşittim. (Kendi kendime):

— «Gâlibâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e cinler musallat oldu.» diyerek arkasından gitmeyi düşündüm. Sonradan onun (bana):

«Ben gelinceye kadar buradan ayrılma.» dediğini hatırlayarak kendisini bekledim. Geldiğinde işittiğim şeyleri ona anlattım. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-. Şöyle buyurdu:

— «O, Cibrîl İdi! Bana geldi de: (Ümmetinden her kim Allah'a şirk koşmayarak ölürse cennete girecektir.) dedi.» Bent

— «Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?» dedim.

(Evet) zina etse de, hırsızlık yapsa da buyurdular.

2352- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr, Abdülaziz'den —ki İbn Rufey'dir.—, o da Zeyd b. Vehb'den, o da Ebû Zerr'den naklen rivâyet etti. Ebû Zerr Şöyle dedi: Gecelerden birinde dışarı çıktım, bir de baktım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yalnız başına yürüyor, yanında kimse yok. Zannettim ki: Beraberinde bir kimsenin yürümesini istemiyor; ben de ay'in gölgesinde yürümeye başladım. Derken bakınarak beni gördü ve:

— «Kim o!» dedi. Ben:

— «Ebû Zerr'îm! Allah, beni sana feda kılsın.» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

— «Yâ Ebâ Zerr! Gel...» dedi. Bunun üzerine ben de bir müddet onunla beraber yürüdüm. Müteakiben şöyle buyurdu:

«Hiç şüphe yok ki çok mal sahipleri kıyâmet gününde (sevabı) az olanlardır. Ancak Allah kendisine mal verip de, o malı sağına, soluna, önüne, arkasına saçan ve onu hayıra sarfeden müstesnâ.»

Onunla bir müddet daha yürüdüm. Nihayet:

— «Şuraya otur!..» dedi. Ve beni etrafı taşlık bir yere oturttu. Sonra bana:

— «Burada, ben dönüp gelinceye kadar otur.» dedi. Sonra Harra'ya doğru gözümden kayboluncaya kadar gitti. Orada epeyi durdu ve beni bekletti. Sonra sesini işittim. Hem geliyor hem de:

— «Hırsızlık da yapsa, zina da etse...» diye söyleniyordu. Yanıma gelince sabredemedim:

— «Yâ Nebiyyallah! Allah, beni sana feda kılsın. Harra tarafında kiminle konuşuyordun? Ben hiç bir kimsenin sana cevap verdiğini işitmedim.» dedim;

— «O, Cibrîl idi. Harra tarafında karcıma çıkarak: (Ümmetine müjdele ki: Her kim Allah'a bir şey'i şerik koşmıyarak Ölürse cennete girecektir.) dedi. Ben: Yâ Cibrîl! Hırsızlık yapsa da, zina etsede mi dedim; Cibrîl: (Evet.) cevâbını verdi. Hırsızlık etse de, zina yapsa da mı? dedim.

— Evet! cevâbını verdi. Ben, yine:

— Hırsızlık yapsa da, zina etse de mi? diye sordum.

— Evet, şarap bile içse! cevâbını verdi,» buyurdular.

Ebû Zerr hadîsini Buhârî «İstikraz», «İsti'zân» ve «Rukaak» bahislerinde; Tirmizî «Eymân» bahsinde, Nesâî «Yevm ve Leyle» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Lâgat veya Lâgt: Gürültü ve anlaşılmayan sesler mânasına gelir.

tâbiri «Cinler musallat oldu.» yahut «Cin çarptı.» mânâsına gelir. kelimesinin sonundaki «hâ»: Sekit hâsıdır.

İbn Tîn'in beyânına göre bunun fâidesi: iki sakin üzerine durmuş olmamaktır.

Nevevî'nin beyânına göre: Hadisdeki birinci hayırdan murâd: Mal, ikinci hayırdan murâd: Allah'a tâattır.

tâbirinin mânâsı: Bir şey'i verirken ellerini vurmak, bir şey'i atmaktır.

Harra: Medine' nin dışında kara taşlarla kaplı bir yerdir.