Geri

   

 

 

 

İleri

 

15- İmâm Hutbe Okurken Tehiyye Namazı Kılma Bâbı

2055- Bize Ebû'r-Rabî' ez-Zehrânî ile Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Hammâd —ki İbn Zeyd'dir— Amr b. Dinar'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi:

«Bir cuma günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okurken bir adam çıka geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Namaz kıldın mı ey fülân!» diye sordu. Gelen zât:

— Hayır; cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Kalk namaz kıl!» buyurdular.

2056- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ije Ya'kubu Devrakî, İbn Uleyye’den, o da Eyyûb'dan, o da Amr'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Hammâd'ın dediği gibi rivâyet etti. Yalnız (burada râvî) iki rekâtı zikretmemiştir.

2057- Bize Kuteybetü'bnü Saîd ile İshâk b. İbrâhîm rivâyet ettiler. Kuteybe (Bize rivâyet etti) ta'bîrini kullandı. İshâk ise: Bize Süfyân, Amr'dan naklen haber verdi, dedi. Amr, Câbir b. Abdillâh'ı şunları söylerken işitmiş ;,

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cuma günü hutbe okurken mescide bir adam girdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Sen namaz kıldın mı?» diye sordu. Adam:

— Hayır; dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Kalk da iki rekât namazı kıl!» buyurdular.

Kuteybe'nin rivâyetinde: «Kalk iki rek'ât namaz kıl! buyurdu.» denilmiştir.

2058- Bana Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. İbn Râfi' dedi ki: Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.

(Dedi ki): Bana Amr b. Dînâr haber verdi. O da Câbir b. Abrîillâhı şöyle derken işitmiş: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) cuma günü minberde hutbe okurken bir adam geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Sen iki rekât namaz kıldın mı?» diye sordu Gelen zât:

— Hayır; cevâbını verince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Kıl!» buyurdular.

2059- Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed —yânî İbn Ca'fer— rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Amr'-dari rivâyet etti. Amr Şöyle dedi: Ben Câbir b. Abdillâh'dan dinledim ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okurken:

«Sizden biriniz cuma, günü İmâm minbere çıktıkdan sonra mescide gelirse iki rek'âf namaz kılsın!» buyurmuşlar.

2060- Bize Kuteybetti'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti.

Bize Muhammed b. Rumh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Ebû'z-Zübeyr’den oda Câbir'den naklen haber verdi, ki Şöyle dedi: Cuma günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde otururken Süleyk-i Gatafânî geldi; ve namaz kılmadan oturdu. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Sen iki rek'ât namaz kıldın mı?» diye sordu. Süleyk:

— Hayır, cevabını verdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Kalk da onları kıl!» buyurdular.

2061- Bize İshâk b. İbrahim ile Aliyyü'bnü Haşrem ikisi birden Îsâ b. Yûnus'dan rivâyet ettiler. İbn Haşrem dedi ki: Bize Îsâ, A'meş'den, o da Ebû Süfyân'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen haber verdi. Câ-bir Şöyle dedi: Cuma günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okurken Süleyk-i Gatafânî geldi ve oturdu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Yâ Süleyk! Kalk iki rek'ât namaz kıl! ama onları hafif tut!» buyurdu. Sonra şunları söyledi:

«Biriniz cuma günü imâm hutbe okurken gelirse hemen iki rek'ât namaz kılsın; ve onları hafif tutsun!»

Bu hadîsi Buhârî «cuma» ve «Teveccüd» bahislerinde, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mace «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

Hadîsin muhtelif rivâyetlerinden anlaşılıyor ki bazı rivâyetlerinde ismi tasrîh edilmeden sadece «bir adam» diye zikri geçen zât Süleyk b. Hüdbete-l Gatafâni (radıyallahü anh)'dır. Hazret-i Süleyk fukaradan olup üstü başı yarı çıplak denilecek derecede pejmürde imiş. Binaenaleyh cemaat onun halini görsünler de kendisine tesadduk-da bulunsunlar diye Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbeyi keserek iki rek'ât namaz kılmasını emir buyurmuş; o namazını bitirmeden hutbeye devam etmemişlerdir.

İmâm Nevevî (631-676) bu hadîsin şerhinde şunları söylemiştir: «Bütün bu hadîsler Şafiî, Ahnıed, İshâkve fakîh muhaddislerin mezhebine sarahaten delâlet etmektedirler. Onların mezhebine göre bir kimse cuma günü İmâm hutbe okurken girse iki rek'ât tehiyye-i mescid namazı kılması müstehab olur. Onu kılmadan oturmak mekruhtur. Bu namazı hafîf tutmak da müstehabtır; ta ki ondan sonra hutbeyi dinlemeye imkân bulsun. Bu mezheb Hasan-ı Basrî ile başkalarından da nakledilmiştir.

Kâdî Iyâz, İmâm Mâlik ile Leys, Ebû Hanîfe ve Sevrî'nin sahabe ve tabiînin cumhûrunun buna kaail olmadıklarını söylemiş: bu kavil Ömer, Osman ve Alî (radıyallahü anhûm) hazerâtından da rivâyet olunmuştur, demiştir.

Bu zevatın hüccetleri İmâmı dinlemeyi emreden hadîsdir. Onlar bu hadîsleri te'vîl ederek: Süleyk'in çıplak olduğunu söylemişler; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onu kaldırarak namaz kıldırmasını, cemâat görsün de ona sadaka versinler ma'nasına almışlardır. Bu te'vil bâtıldır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in

(Biriniz cuma günü İmâm hutbe okurken gelirse iki rek'at namaz kılıversin ve bu iki rek'atı hafif tutsun!) hadîsi onu reddetmektedir. Mezkûr hadîs asla te'vîl götümeyen bir nassdır. Ben bu sahîh hadîsi duyan bir âlimin ona muhalefette bulunacağını zannetmem.» Nevevî'nin sözü burada sona erdi.

Hanef îler'den Kemâl İbn Hümâm (788-861) «Fethü'l-Kadîr» adlı meşhur eserinin «Cuma» bahsinde «Kütübü Sitte» İmâmlarının Hazret-i Ebû Hüreyfe'den tahrîc ettikleri insât hadîsini ele almış ve: «Cuma günü İmâm hutbe okurken yanındakine sus dersen boş boğazlık etmiş olursun» mealindeki mezkûr hadîs hakkında şöyle deditir:

«Bu hadîs delâlet tarîkîle hutbe okunurken namazın ve tehıyye-i mescidin memnu' olduğunu gösterir. Çünkü rütbe itibarîle sünnetten ve tehiyye-i mescidden daha yüksek olan emri bîl ma'ruf hutbe esnasında yasak edilirse bunların yasak edilmesi evleviyyette kalır. Şayet bir kimse tehiyye-i mescid namazını kılarken İmâm minbere çıkarsa iki rek'atta selâm verir. Şöyle bir i'tiraz vârid olur da: «Muâraza vukuunda ıbâre delâlete tercih edilir. Muâraaz da sabit olmuştur. Zîrâ bir hadîsde: (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okurken bir adam geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

 (Namaz kıldın mı ey fülân? diye sordu. O zât hayır, cevabını verdi. Efendimiz: iki rek'at namaz kıl, ama hafif tut! buyurdular.) denildiği ileri sürülürse cevâbı şudur:

Bundan muâraza lâzım gelmez. Çünkü o zât namazını bitirinceye kadar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hutbeyi kesmiş olması caizdir; netekim öyle de olduğunu Taberânî «Sünen» inde Hazret-i Enes (radıyallahü anh)'dan Katâde tarîkîle rivâyet etmiştir. Enes (radıyallahü anh) Şöyle deditir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okurken mescide bir adam girdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: Kalk da iki rek'at namaz kıl! dedi. Ve o zât namazını bitirinceye kadar hutbeyi kesti» Taberâni, bu hadîsi Muhammed b. Ubeyd el-Abdî'nin müsned olarak rivâyet ettiğini fakat bu hususta vehme kapıldığını söylemiş; sonra ayni hadîsi İmâmı Ahmed b. Hanbel'den tahrîc etmiş; ve: «doğrusu işte bu mürsel olan rivâyettir» demiştir. Biz mürsel hadîsin hüccet olduğuna kaailiz. Binaenaleyh bize onun muktezasınca i'tikad dahi vâcib olur.

Sonra hadîsin merfu' rivâyeti bir ziyâdedir. Çünkü daha önceki rivâyete muâraza etmemiştir. Önceki rivâyetlerde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hutbeyi kesip kesmediğine dair br şey yoktur. Mevsuk ra-vînin ziyadesi ise makbuldür. Mücerred ziyadeden dolayı râvînin hatâ ettiğine hükmolunamaz. Aksi takdirde hiç bir ziyadenin kabul edilmemesi lâzım gelir. Müslim'in bu hadîsdeki ziyâdesine gelince: Mezkûr'ziyâdede: «Biriniz İmâm hutbe okurken gelirse hemen iki rek'at namaz kılsın; ama bu rek'atları hafif tutsun!» buyuruluyor ki bu söz, namazın hatîb sustuğu zaman kılınması istenmesine münâfî değildir. Zîrâ Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hutbeyi kestiği sabit olmuştur. Yahut Hazret-i Süleyk'in bu namazı henüz hutbe esnasında namaz kılmanın haram edilmediği zamanlara tesadüf etmiştir. Bu suretle bu delâlet muârazadan da salim kalır.»

Buhârî şârihi Aynî, Nevevî'nin sözlerini naklettikden sonra- şunları söylemişdir: «Ulemâmız bu hadîsleri Nevevî'nin söylediği şekilde te'vîl etmemişlerdir ki, onlara bu,derkçe-teşnî'tte bulunmaya hakkı olsun. Onlar mezkûr hadîslere başka cevaplar vermişlerdir...»

Aynî verilen cevapları sıralarken evvela' Kemâl İbn Hümam’ın söylediklerini tamâmiyle nakletmiş, sonra sözüne şöyle devam etmişdir:

«îkinci cevap: Hazret-i Süleyk'in gelişi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hutbeye başlamasından önce idi. Nitekim Nesâî «Sünen» inde Süleyk hadîsi için bir bâb tahsis etmiş, sonra Hazret-i Câbir (radıyallahü anh)’ın rivâyet ettiği Süleyk hadîsini şöyle tahrîc eylemişdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde otururken Süleyk-i Gatafânî geldi ve namaz kılmadan oturdu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

— İki rek'ât namaz kıldın mı? diye sordu; Süleyk:

— Hayır! cevâbını verince:

— Kalk da onları kılıver! buyurdular.

Üçüncü cevap: Bu hâdise, namazda konuşmak nesh edilmezden önce vukuu bulmuşdur. Sonraları konuşma neshedilince hutbe esnasında namaz da nesh edilmişdir. Çünkü hutbe cuma namazının yarın yahut şartı hükmündedir. Tahâvî diyor ki: Cuma günü İmâm hutbe okurken yanımdakine (sus!) diyenin muhakkak sûretde lağv etmiş olduğunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bildiren rivâyetler tevatür derecesine varmışdir. Bir kimsenin, arkadaşına hutbe esnasında (Sus!) demesi lağv olursa, İmâmın bir adama (Kalk namaz kıl) demesi dahi lağv olur. Böylelikle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Süleyk'e verdiği emrin nehiyden önce olduğu sübût bulur...

İbn Şihâb: İmâmın minbere çıkması, namaza nihayet verdiği gibi, hutbeye başlaması da cemâatin konuşmasına son verir; demişdir.

Sa'lebetü'bnu Ebî Mâlik: Ömer (radıyallahü anh) hutbe için minbere çıktımı biz susardık; diyor.

Kâdi İyâz: Hazret-iEbû Bekir, Ömerve Osman (radıyallahü anhûm)'ün hutbe esnasında namaz kılmayı men ederdiklerini söylemişdir. İbn'l - Arabî dahi: O anda namaz kılmak üç vecihden dolayı haramdır, diyor ve bunları şöyle îzâh ediyor:

a) Teâlâ Hazretleri «Kur'ân okunduğu vakit siz onu dinleyin.» buyuruyor. Şu hâlde İmâmın başlamış olduğu bir farzı mescide giren nasıl terkeder de, farz olmayan» bir-şeyle: iştigâl edebilir?

b) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: (Yanındakine: Sus! de dinmi. muhakka lâğv etmiş olursun) buyurduğu sabit olmuşdur.. Bu mes'elede asıl rükün ve farz olan emri bilma’ruf, nehiy anilmünker hutbe esnâsında haram olunca, nafile ibâdetin haram olması evleviyyette kalır..

c) Bir adam cuma namazı kılınırken camiye girse nafile namaz kılamaz.. Hutbe de bir namazdır. Çünkü namazda haram olan amel ve konuşma hutbede de haramdır. Süleyk hadîsine gelince: mezkûr hadîs bu kaaidelere dört vecihden muarız değildir:

a) Çünkü bu hadîs haber-i vâhitdir.

b) Hâdisenin namaa esnasında konuşma mubah olduğu zaitıanlarda geçmiş olması ihtimâli vardır. Çünkü târihini bilmiyoruz.

c) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Süleyk ile konuşarak ona (kalk namaz kıl!) deyince, hutbe dinlemenin farziyyeti Süleyk (radıyallahü anh)'dan sakıt olmuşdur. Zira o esnada hutbe kesilmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ona verdiği emirden başka dinleyecek bir şey kalmamışdır.

d) Hazret-i Süleyk'in üstü-başı pek ziyâde pejmürde idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun bu hâlini cemâat görsünler de, kendisine tesaddukda bulunsunlar diye namaz kılmasını emretmişdi. Hattâ İbn Bezîze'nin rivâyetinde Süleyk'in çıplak olduğu bildirilmişdir. Hutbe, esnasında namaz kılmayı tecviz etmiyenler Hazret-i Ebû Saîd-i Hudrî hadîsi ile de istidlal ederler. Merfû olarak rivâyet edilen bu hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (İmâm hutbe okurken namaz kılmayın!) buyurmuşdur.

Bir delilleri de Hazret-i Osman cuma guslünü terkettiği vakit Ömer (radıyallahü anh)’ın ona inkârda bulunmasıdır. Hazret-i Ömer, Osman (radıyallahü anhûma) yıkanmadığından dolayı muâhaze etmiş fakat mescide girdiğinde ne iki rek'at namaz kılmasını emrettiği ne de Hazret-i Osman'in böyle bir namazı kendiliğinden kıldığı asla nakledilmemişdir. Bu husûsda başka deliller de vardır. Ezcümle Hâlid-i Hâzzâ'in rivâyetine nazaran Hazret-i Ebû Kılâbe cuma günü İmâm hutbe okurken mescide gelmiş ve namaz kılmadan oturarak, hutbe dinlemişdir. Hazret-i Ukbetü'bnu Âmir'in:

— İmâm minberde iken namaz kılmaz-günahdır, dediği rivâyet olunur, İbn Ömer (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Biriniz, İmâm minberde iken mescide gelirse, namaz kılması ve konuşması memnudur.) buyurmuşdur.

İmâm Şafiî'nin mezhebine göre İmâmın minbere oturması ile iki rek'at Tahiyyetü’l-Mescid namazı sakıt olur. Binâenaleyh Süleyk hadîsi ona delîl olamaz.

Bazıları Hanefîiler'in delillerini çürütmek için: Hanefiîler'in gösterdikleri bütün deliller merdûtdur. Çünkü bir şeyde asıl olan adem-i husûsiyyet yani sebebine mahsûs olmayıp, bütün efradına şumûllü bulunmasıdır, demişlerdir. Buna Hanefiîler tarafından verilen cevap şudur: Evet, husûsiyyet için karine bulunmazsa bu söz doğrudur. Fakat burada husûsiyyet için karîne vardır ve şudur: Ebû Saîdi Hudrî (radıyallahü anh)'dan Nesâî'nin tahrîc ettiği hadîsde: (Cuma günü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okurken pejmürde kıyafetli bir adam geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

— Namaz kıldın mı? diye sordu. Gelen zât:

— Hayır! cevâbını verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— İki rek'at namaz kıl! buyurdu ve cemâtı sadaka vermeye teşvik etti. Bunun üzerine cemâat bir takım elbiseler getirdiler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlardan iki tanesini o zâ,a verdi. Ertesi cum'a zât yine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okurken geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) cemâati sadaka vermeye teşvik ediyordu. O zât hemen üzerindeki iki elbiseden birini vermek istedi bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Bu adam gecen cum'a günü pejmürde bir kıyafetle geldi de, ben cemaata ona sadaka vermelerini emrettim; cemâat bir takım elbiseler verdiler. Ben, kendisine bunlardan iki tanesinin verilmesini emrettim, şimdi gelmiş benim sadakayı emrettiğimi görünce kendisine verdiğini iki «İbneden birini tasadduk etmek istiyor. Sen, elbiseni at! buyurarak o zâtı sadaka vermekden nehyetti.) buyurulmuşdur.

Görülüyor ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in o zâta iki rek'at namaz kılmayı emir buyurması, cemâat onun pejmürde hâlini müşâhade etsinler de, kendisine sadaka versinler diye imiş. Çünkü maksadı bu ria-mazla sünneti ikaame ettirmek olsaydı, Ebû Hüreyre hadîsinde: (İmâm hutbe okurken arkadaşına: Sus! dedinmi muhakkak lağv etmiş olursun.) buyurmazdı. Ebû Hüreyre hadîsi bilittifâk şahindir. Onun sıhhati hakkında hiç bir kimsenin hilafı yokdur. Hattâ tevatür derecesine yakındır. Hutbe hâlinde farz olan emr-i bilma'rûfu menederse, sünneti yahut müstahabı ifâdan menetmesi evleviyyette kalır.»

Aynî bundan sonra muhalifleri tarafından Hanefiîler'e yapılan bütün itirazları ve kendilerine verilen cevapları sıralamış ve sözlerine şöyle devam etmiştir: «İmâm hutbe okurken camiye gelen kimsenin naam zkılmakdan menedilmesi bir çok sahabe ve Tabiîn (radıyallahü anh)'dan dahi rivâyet olunmuşdur.

Bu bâbdaki Sahâbe-i kirâm'dan murâd: Ukbetü -bnü Âmir, Sa'lebetü'bnü Ebî Mâlik, Abdullah b. Safvân, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbâs (radıyallahü anhûm)'dur.

Ukbetü'bnü Âmir'den rivâyet olunan eseri Tahâvî tahrîc etmişdir. Bu eserde Hazret-i Ukbe:

 (İmâm minberde iken namaz kılmak günahdır.) demişdir.

Sa'lebetü'bnü Mâlik (radıyallahü anh)’in eserini dahi sahîh bir isnâdla Tahâvî rivâyet etmişdir Hazret-i Sa'lebe:

 (İmâm'ın minber üzerinde oturması, namaz kılmaya nihayet verir.) demişdir.

Abdullah b. Safvân Hazretlerinin eserini sahîh bir isnâdla yine Tahâvî rivâyet eder. Mezkûr eserde Hişâm b. Urve:

 (Abdullah b. Safvân b. Ümeyyeyi cuma günü mescide girerken gördüm: Abdullah b. Zübeyr minberde hutbe okuyordu. İbn Safvân’ın Üzerinde bir gömlek ve cübbe ile iki de mest vardı. Başına sarık sarmışdı. Rüknü istilâm etti. Sonra Selâm sana, Allah'ın rahmeti ve bereketleri de sana! diyerek oturdu; namaz kılmadı.) demişdir.

Abdullah b. Ömer ile Abdullah b. Abbâs (radiyallahü anhûm) ıün eserlerini de Tahâvî rivâyet etmişdir. Bu eserde:

 (İbn Ömer ile İbn Abbâs, cuma günü İmâm minbere çıktığı vakit konuşmayı ve namaz kılmayı kerih görürlerdi.) denilmektedir.

Tabiîn'den murâd: Şa'bî ve Zührî, Âlkame, Ebû Kılâbe ve Mücâhid hazerâtıdır.

Şa'bî'nin eserini Tahâvî sahîh bir isnâdla şureyh'den rivâyet etmişdir. Mezkûr esere göre Şa'bî, İmâm minbere çıktıkdan sonra camiye gelirse, nafile namaz kılmazmış.

Zührî'nin eserini Tahâvî yine sahîh bir isnâdla tahrîc etmişdir. Bu esere göre Zührî'ye cuma günü İmâm hutbe okurken mescide giren bir kimseni nne suretle hareket edeceği sorulmuş; Zührî:

 (Oturur; nafile namaz kılmaz.) cevâbını vermişdir.

Alkame, Ebû Kılâbe ve Mücâhid hazerâtının eserlerini dahi sahîh isnâdlarla Tahâvî tahrîc etmişdir. Bu eserler dahi bâzısı kavlen, bâzısı da fi'len olmak üzere İmâm hutbe okurken nafile namaz kılınamiyacağına delâlet ederler.

Görülüyor ki Sahabe ve Tâbiîn'in büyüklerinden olan bu zevat, Süleyk hadîsi ile amel etmemişlerdir. Onunla amel olunacağını bilseler, elbette onuu terketmezlerdi. Şu hâlde mu'terizin yaptığı îtirâz bâtıl olur.

Gerçi hadîs İmâmlarından bir cemâatin rivâyet ettikleri Ebû Katâde hadîsinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in::

 (Biriniz mescide girdimi, oturmadan önce iki rek'at namaz ki Is versin.) buyurduğu bildirilmişdir. Mezkûr hadîs âmm'dır. Cuma günü İmâm hutbe okurken mescide girenlere de, daha başkalarına da şâmildir. Ancak hadîs mutlak değil; namaz kılmanın helâl olduğu hâllerde camiye girenlere mahsûsdur. Görülmüyor mu ki güneş doğarken, batarken veya semânın tam ortasında iken mescide giren bir kimse bu zamanlarda namaz kılamamaktadır. Çünkü mezkûr zamanlarda namaz kılmak yasak edü-mişdir. Cuma günü de Öyledir. Hutbeyi dinlemek vâcib olduğu için hutbe okunurken giren kimse nafile namaz kılamaz. Çünkü o anda kılınan namaz, hutbeyi dinlemeğe manîdir...»

Hâsılı Aynî muhalifleri taarfından Hanefiîlerin delilleri hakkında söylenilen bütün sözleri en mukni' nakli delillerle reddetmiş, bu suretle «İmâm hutbe okurken camiye giren kimsenin nafile namaz kılması mekrûhdur.» diyenlerin haklı oldukları meydana çıkmışdır.