13- Cuma'yı Terk Edenler Hakkında Gösterilen Şiddet Bâbı 2039- Bana Hasen b. Aliy El-Hulvânî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Tevbe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muâviye —ki İbn Sellâm'dır—, Zeyd'den (yani kardeşinden) naklen rivâyet etti. Zeyd, Ebû Sellâm'dan dinlemiş. Ebû Sellâm Dedi ki: Bana, Hakem b. Mînâ rivâyet etti. Ona da Abdullah b. Ömer ile Ebû Hüreyre rivâyet etmişler. Onlar da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i minberinin basamakları üzerinde şöyle buyururken işitmişler: «Yâ bir takım adamlar cuma namazlarını terk etmekden vazgeçerler yahut Allah, onların kalplerine muhakkak sûrefde mühür vurur,da bir daha gafillerden olurlar!» Ved': Terketmek, demekdir. Nahiv ulemâsı «Yedeu» kelimesinin masdarı ile mazisinin araplar tarafından kullanılmadığını iddia etmişlerdir. Hadîs-i şerif onların bu iddiasını reddetmektedir. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in araplann en fasihi olduğunda şüphe yokdur. Bu hadîsde «yedeu» fiilinin masdarını, başka bir hadîsde de mazisini kullandığına göre nahiv ulemâsının bu husûsdaki iddiaları yersiz kalır. Hatm: Mühürlemek ve Örtmek, mânâlarına gelir. Reyn de ayni mânâya kullanılır. Bazıları aralarında fark görmüş ve: «Reyn: Biraz mühürlemek; tab': Biraz kilitlemek; ikfâl: muhkem sûretde kilitlemek, mânâlarına gelir.» demişlerdir. Kâdi İyâz'ın beyânına göre bu lâfızların mânâsı hususunda kelâm ulemâsı ihtilâfa düşmüşlerdir. Ehl-i sünnet ulemâsı: «Bunlardan murâd: Kalpde küfrü halketmekdir.» demişlerdir. Bazıları, lütuf ve hayır sebeplerinin yokluğu mânâsına geldiğini, bir takımları da bunlar cuma namazına gelmiyenlerin aleyhine şehâdet kas-dedildiğini söylemişlerdir. Hattâ: «Bu bir alâmetdir, Allahü teâlâ onu cuma namazına gitmeyenlerin kalplerinde yaratır. Melekler hangi kulun medhe hangisinin zemme lâyık olduğunu, bu alâmetden anlarlar.» diyenler olmuşdur. Ehl-i sünnet ulemâsından bâzılarına göre lütuf: Tâatı halk etmekdîr. Bir takımları: «Tâata kudret halketmekdir.» demişlerdir. Binâenaleyh hadîs-i şerîfdeki «kalperi mühürleme»den murâd: Ehl-i sünnete göre küfrü halketmekdir. İbn Mâce'nin Hazret-i Câbir'den rivâyet ettiği şu hadîs de bu mânâyı te'yîd eder: «Allahü teâlâ cum'âyı size bu sene, bu ayda, bu günde, benim şu ma-kaamımda kıyâmete kadar farz kıldı. İmdi her kim benim hayâtımda veya benden sonra âdil yahut zâlim bir İmâmı olduğu hâlde cum'âyı hakîr görerek veya inkâr ederek kılmazsa, Allah onun İki yakasını bir yere getirmesin ve işinde ona bereket vermesin! iyi bilin ki tevbe edinceye kadar o kimsenin namazı, zekâtı, haca ve orucu yokdur. Onun hiç bir hayrı yokdur. Tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder.» Gerek bu sözü gerekse onun üzerine atfedilen gaflet mes'elesini: «Allahü teâlâ’nın lütfü değil de, onun zıddı olan hizlânı yaratmasıdır.» şeklinde, tefsir mu'tezilenin kavlidir. Onlar kalplerin mühürlenmesini bu mânâya almışlardır. Mu'tedle taifesi «Kul, fi'lini kendi yaratır.-» iddiasında bulundukları için lütfü bu iddiaya muvafık sûretde tarife çalışmış ve: «Lütuf, Allahü teâlâ’nın kulda yarattığı beyyine, akıl ve idrâk gibi bir şeydir ki, o şey bulunduğu vakit kulun îmân edeceğini bilir.» demişlerdir.. |