Geri

   

 

 

 

İleri

 

46- Muavvizeteyn'i Okumanın Fazileti Bâbı

1927- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr, Beyân'dan, o da Kays b. Ebî Hâzîm'rîen, o da Ukbetü'bnü Âmir'den naklen rivâyet etti. Ukbe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Görmedin mi! Bü akşam hiç misli görülmedik bir takım âyetler, Felâk ve Nâs sûreleri indirildi!» buyurdular.

1928- Bana Muhammedü'bnü Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmail, Kays'den, o da Ükbetü'bnü Âmir'den naklen rivâyet etti. Ukbe şöyle dedi: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şunu söyledi:

«Bana öyle bir takım âyetler indirildi ki, benzerleri asla görülmüş değildir! (Bunlar): Muavvizeteyn (dır.)»

1929- Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H.

Bana Muhammedü'bnü Râfi' dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. Bu râvîlerin ikisi de İsmail'den bu isnâdla, bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Ebû Üsâme'nin, Ükbetü'bnü Âmir El-Cühenî’den naklettiği rivâyetde: «O, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabının büyüklerindendi.» ifâdesi vardır.

Falâk ve Nâs sûrelerine Muavvizeteyn derler. Muavviz: Sığındırıcı demekdir. Bu sûrelerin başında ins-ü cinnin ve bütün mahlûkaatın şerlerinden Allah'a sığınmak emrolunduğu için onlara, bu isim verilmişdir.

Bunlara İhlâs sûresini de katarak; üçüne birden «Muavvizât» derler.

Buhârî «Kitâbü'l-Fedâil» de Hazret-i Âişe'den şu hadîsi tahrîc etroişdir:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hastalandığı vakif kendine Muavvizâf'ı okur ve üfürürdü. Ağrısı şiddetlenince ona, bunları ben okur ve bereketini umarak elini mesh ederdim. Yine Hazret-i Âişe'den rivâyet olunan başka bir hadîsde şöyle buyurulmaktadır:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) her gece döşeğine ulandığı vakif avuçlarını bir yere getirir; sonra onların içine üfürerek Ihlâs, Falâk ve Nâs sûrelerini okur; sonra elleri ile vücûdunun örebildiği yerlerini meshederdi. (Bu İş'e) başından, yüzünden ve vücûdunun ön taraflarından başlar; üç defa tekrarlardı.»

Yine Buhârî'nin «Tefsir» bahsinde Hazret-i Übeyyü'bnü Kâ'b'dan naklen şu hadîsler rivâyet olunmuşdur:

1- Zırr b. Hubeyş Şöyle dedi: Übeyyü'bnü Kâ'b (radıyallahü anh)'a Muavvizeteyn'i sordum; bana şu cevâbı verdi: (Bunu) ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordum da, bana şu cevâbı verdi.

Bana söyle denildi; ben de söyledim.» İşte biz de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in söylediği gibi söylüyoruz.

2- Zırr b. Hubeyş

Dedi ki: Übeyyü'bnü Kâ'b'a sordum:

— Yâ Ebâ'l-Münzir! Dîn kardeşin İbn Mes'ûd şöyle diyor (ne buyurursun?) dedim. Übeyy, bana şu cevâbı verdi:

— Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bunu sordum da; bana şöyle dedi: Bana: Söyle; denildi. Ben de söyledim.» Biz: de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dediği gibi diyoruz.

Bu iki rivâyetde Zırr b. Hubeyş'in, Hazret-i Übeyy'e suâl sormasının sebebi, Hazret-i İbn Mes'ûd Muavvizeteyn'i Kur' ân'dan saymadığı içindir. Übeyy (radıyallahü anh) cevaben bunların Kur'ân'dan olup olmadığını vaktiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sorduğunu; o da: Bu sûreleri bana Cebrâîl (aleyhisselâm) okuttu yani bunlar Kur'ân'dandır; diye cevap verdiğini bildirmişdir.

«İşte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl dediyse biz de öyle deriz...» ifâdesi: Hazret-i Übeyy'in sözüdür.

Ebû’l-Münzir, Übeyyü'bnü Kâ'b (radıyallahü anh)’in künyesidir. İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) Muavvizeteyn'i Kur'ân'dan saymadığı için ashâb-ı kirâm bu mes'elede ihtilâf etmiş; sonra bu ihtilâf kalkarak mezkûr sûrelerin Kur'ân'dan olduklarına icma' akdedilmişdir. Binâenaleyh bugün Muavvizeteyn'in Kur'ân'dan olduklarını inkâr edenin küfrüne hükmolunur.

Ulemâdan bâzılarına göre Muavvizeteyn hakkındaki mes'ele onların Kur'ân'dan olup olmaması hususunda değil; mezkûr sûrelere hâs bir sıfat ve hâssa hakkındadır.

«Ruhu’l-Beyân» da şöyle denilmiştir: «İbn Mes'ûd muavvizeteyn'i Kur'ân'dan saymaz; onları mushafına yazmazdı. O, (bu iki sûre gökten indirilmişlerdir. Gökten inen şey Rabbül'âleminin kelâmındandir. Lâkin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onları hastalığında okur ve onlarla Allah'a sığınırdı.) demiştir. Şu halde onların Kur'ân'dan olup olmadıklarında şüphe etmiş demekdir. Ama İbn Mes'ûd'un bu sözünden dönmüş olması muhtemeldir.»

Gerçi İmâm Ahmed ile İbn Hibbân'ın rivâyet ettikleri bir habere göre Hazret-i Abdullah b. Mes'ûd'un Muavvizeteyn'i Mushaf'ına yazmazdığı hattâ yazıldığını gördüğü mushaflardan, onları kazıyarak.;

— Bunlar Kur'ân'dan değildir; derdiği bildirilmişdir. Fakat Bezzâr (-292)’ın beyânına göre sahabeden hiç biri İbn Mes'ud'un bu sözünü kabul etmemişdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu iki sûreyi namazda okuduğu sahih rivâyetlerle sabit olmuşdur.

Nevevî: «İbn Mes'ûd'dan nakledilen rivâyet bâtıldır; aslı yoktur.» demiştir. (Tabakaat-ı Şafiyye) sahibi de şöyle demektedir: « Kâdî Ebû Bekir El-intisâr lil-Kur'ân» adlı kitabında —ki bu eser bir âlimin okumadan geçmemesi gereken büyük bir kitaptır.— Büyük bir bâb tahsis ederek orada bu sözü Abdullah b. Mes'ud'dan nakleden râvinîn hatasını açıklamıştır. Bunun Hazret-i Abdullah üzerinden yalan söylediğine kat'î delil vardır.».