Geri

   

 

 

 

İleri

 

45- İhlas Süresini Okumanın Fazileti Bâbı

1922- Bana Züheyr b. Harb ile Muhammedü'bnü Beşşâr rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Yahya b. Saîd, Şu'be'den, o da Katâde’den, o da Salim b. Ebî'l-Ca'd'dai, o da M'daân b. Ebî Talha'dan, o da Ebû'd-Derdâ'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar:

«Sizden biriniz bir gecede Kur'ân'ın üçte birini okumakdan âciz mi kalıyor?» Ashâb:

— Kur'ân'ın üçte birini nasıl okuyabilir? demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ihlâs sûresi Kur'ân'ın üçte birine denkdir.» buyurmuşlar,

1923- Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekr haber verdi,

(Dedi ki): Bize Saîd b. Ebî Arûbe rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Affân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebânel-Attâr rivâyet etti. Bunlar hep birden Katâde'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlar. Her ikisinin hadîslerinde de «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki Allah Kur'ân'ı üç cüz'e taksim etmiş ve Ihlâs sûresini Kur'ân'ın bu üç cüz'ünden biri yapmışdır; buyurdu.» ibaresi vardır.

1924- Bana Muhammed b. Hatim ile Ya'kûb b. İbrahim hep birden Yahya'dan rivâyet ettiler, İbn Hatim dedi ki: Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Keysân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hâzim, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Toplanın! Çünkü size Kur'ân'ın üçte birini okuyacağım.» buyurdular. Bunun üzerine toplanan toplandı. Sonra Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) çıkarak İhlâs sûresini okudu. Sonra içeri girdi. Biz birbirlerimize:

— Ben zannederim bu, ona semâdan gelme bir haller olacak: İçeri girmesine sebep de, budur; dedik. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (yanımıza) çıkarak:

«Gerçekden ben size Kur'ân’ın üçte birini okuyacağım; demişdim. Dikkat edin! Bu sûre Kur'ân’ın üçtebirine muâdildir.» buyurdular.

1925- Bize Vâsıl b. Abdil a'lâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn FudayI, Beşîr b. Ebi İsmail den, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hii reyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ILizim yanımıza çıktı da:

«Size Kur'ân’ın üçte birini okuyayım mı?» dedi. Ve İhlâs sûresini, bitirinceye kadar okudu.

1926- Bize Ahmed b. Abdirrahmân b. Vehb rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize amcam Abdullah b. Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Amru'-bnü'l-Hâris, Saîd b. Ebî Hilâl'den naklen rivâyet etti. Ona da Ebû'r-Ricâl Muhammed b. Abdirrahmân, annesi Amra binti ALdirrahmân'dan naklen rivâyet etmiş. Amra, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe'nin himayesinde bulunuyoımuş. O da Âişe'rien rivâyet etmiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir zâtı bir seriyyeye kumandan olarak gazaya göndermiş. Bu zât maiyyetindekilere namaz kıldırırken kırâetini dâima İhlâs sûresi ile titirirmiş. Gazadan döndükleri vakit ashâb bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e söylemişler. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ona sorun; bunu niçin yapıyormuş?» buyurmuşlar. Ashâb, o zâta sormuşlar; şu cevâbı vermiş:

— Çünkü İhlâs sûresi Rahmân'ın sıfatıdır; ben de kirâetimi, o sıfatla yapmak isterim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ona haber verin ki, Allah da onu seviyor.» buyurmuşlar.

Bu hadîsin Ebû Saîd-i Hudri rivâyetlerini Buhârî «Kitâfeu Fedâilû'l-Kur'ân» da tahrîc etmişdir.

Ulemâ İhlâs sûresinin, Kur'ân-ı Kerîm'in üçte birine muâdil olmasından ne murâd edildiği hususunda ihtilâf etmişlerdir.

Mâzirî (453-536)'ye göre Kur'ân-ı Kerîm, üç kısma ayrılır: Kıssalar, ahkâm ve Allah'ın sıfatları... İhlâs sûresi sırf Allah'ın sıfatlarına mahsûdur. Onun için de Kur'ân-ı Kerîm'in üç cüz'ünden biri demekdir.

Bazıları: «İhlâs sûresinin sevabı katlanarak, Kur'ân-ı Kerîm'in üçte birinin katlanmıyan sevabı kadar olur.» demişlerdir.

Bir takımları: «Kur'ân-i Kerîm üç kısımdan fazla değildir. Bunlar:

a) Allahü teâlâ’nın zâtını bilmeye irşâd;

b) İsim ve sıfatlarını bilmeye;

c) Fiil ve âdetlerini bilmeye irşâddan ibâretdir. Bu sûre Allah'ı takdîs ve tenzihe şâmil olunca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Kur'ân’ın üçte birine denk tutmuşdur.» derler.

Ulemâdan bir cemaata göre, İhlâs sûresinin tez'ammun ettiği tevhidi ikrar Allahü teâlâ'ya iz'ân ile îmân, Kur'ân-ı Kerîm'in Üçte birini okumak gibidr. Hattâ: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözü muayyen bir şahsa söylemişdir. Binâenaleyh hüküm ona mahsûsdur.» diyenler bile vardır.

Ebû Ömer İbn Abdilberr (368 - 463): «Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sahîh ve sabit olarak nakledilen rivâyetle amel eder; ondan öteye geçmeyiz. Mânâsını bilmediklerimizi (Aleyhissalâtü Vesselâm) efendimize havale eyleriz. (Burada da) ihlâs suresinin neden Kur'ân-ı Kerîm'in üçte birine muâdil olduğunu bilmiyoruz.» demişdir.

İshâk b. Râhuye: «Bu hadîsin mânâsı: Üç ihlâs okuyan kimse, bütün Kurân'ı okuyan kadar sevap kazanır, demek değildir. Velev ki İhlâsı ikiyüz defadan fazla okusun.» diyor.

Bu bâbda Ebû'l-Hasen El-Kaabisî dahi şunları söylemektedir «İhtimâl ki İhlâs sûresini bir kaç kere okuyarak yatan azât, ezberinde başka bir sûre olmadığı için bunu az bulmuş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de az bile olsa hayır işlemeğe onu tergîb ve teşvîk için ihlâs sûresinin Kur'ân-ı Kerîm'in üçte birine muâdil olduğunu söylemişdir. Allahü teâlâ, kulunun az ameline mukaabil çok amel sevabı verebilir.»

Bazıları «Bu hadîsden murâd: ihlâs sûresinin sevabı, içinde bu sûre okunmamak şartı ile Kur'ân-ı Kerim'in üçte biri sevabına muâdildir» demişlerdir.

İhlâs sûresinin, Kur'ân-ı Kerîm'in üçte birine muâdil olduğunu bildiren hadîsleri sahâbe-i kirâmdan bir cemâat rivâyet etmişlerdir ki, Übeyyü'bnü Kâ'b, Ömeru'bnü’l-Hattâb; Ebû Eyyûh El-Ensârî, Ebû Mes'ûd El-Ensârî, Sımak ve Enes (radıyallahü anhûm) bunlar meyânındadır.

Allahü teâlâ'nın kulunu sevmesine gelince: Mâzirî'ye göre: Bundan murâd, kullarına sevap ve nîmet vermeyi dilemesidir.

Bazıları: «Allah'ın kullarına mahabbeti, onlara sevap ve nîmet vermeyi vaad etmesi değil; fi'ien bu sevap ve nimeti vermesidir.» demişlerdir.

Kulların Allahü teâlâ'yı sevmesi ise; bâzılarına göre, Allahü teâlâ'ya meyletmelerinden ibâretdir.

Bir takımları: «Kulların, Allah'ı sevmesi, ona ibâdet ve tâata devam etmeleridir.» demişlerdir.