Geri

   

 

 

 

İleri

 

43- Fatiha İle Süre-i Bakara'nın Son Âyetlerinin Faziletleri ve Bakara'nın Sonundaki İki Âyetin Okunmasına Teşvik Bâbı

1913- Bize Hasanü'bnü Rabî' İle Ahmed b. Cevvâs El-Hanefi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû'l-Ahvas, Ammâr b. Ruzeyk'den, o da Abdullah b. Îsâ'dan, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbni Abbâs'dan naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Cibrîl, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında otururken, Efendimiz üzerinden kapı sesine benzer tir ses işitti. Ve başını kaldırdı. Cibrîl bu şimdiye dek asla açılmayıp; yalnız bugün açılan bir gök kapısıdır; dedi. Müteakiben o kapıdan bir melek indi. Cibrîl: bu, yeryüzüne (ancak şimdi) inen bir melekdir. Bu güne kadar yere hiç inmemişdir; dedi. Melek selâm verdi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Müjde!. Sana, senden önce hiç bir Peygambere verilmeyen iki nûr verildi. Fâtiha-ı Kifâp ve sûre-i Bakara'nın son âyetleri!... Bunlardan okuyacağın her harfe mukaabil mutlaka sana, o harfin tezammun ettiği sevap verilecekdir; dedi.

Hadîsin zahirine bakılırsa Hazret-i İbn Abbâs onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmişdir. Bununla beraber o anda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):’in yanında bulunarak hâdiseye bizzat şâhid olması, meleği görüp Cebrail (aleyhisselâm)'ın sözlerini işitmesi de ihtimâlden uzak değildir.

Bu hadîsdeki «işitti, kaldırdı,» fiillerindeki zamirler, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e; «dedi» fiilinin zamiri ise Cebrail (aleyhisselâm)’a râci'dir. Çünkü semâdan işitilen sese hayret eden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun ne olduğunu izah eden de Cebrail (aleyhisselâm) dır.

Bazıları buradaki bütün zamirlerin Cebrail (aleyhisselâm)'a.; bir takımları da bil'akis Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ıe aid olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu arz ettiğimizdir. Zira zamirler Cebrail'e irca' edilirse, gökyüzünden gelen sese hayret eden de; sonra onun ne olduğunu anlatan da Cebrail (aleyhisselâm) olmak iktizâ eder. Zamirler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e iıcâ' edildiği takdirde dahi, sesi işitenin, başını kaldıranın ve hayret ederek îzahda bulunanın hep kendileri olması iktizâ eder ki, bu iki şıkkın ikisi de hilâf-ı zahirdir. Zahir olan mânâya göre, sesi işitip; hayrete düşen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sesin ne olduğunu îzâh eden de Cibrîl (aleyhisselâm) dır.

«Bunlardan okuyacağın her harfe mukaabil .» cümlesindeki «harf» den murâd, hurûf-i hicâ denilen elif-bâ harfleri ise mânâ: «her harfe karşı muhakkak on sevap verilecek» demekdir. Fakat bu takdirde mezkûr iki sûrenin bir hususiyeti kalmaz; çünkü diğer sûrelerin harfleri de böyledir. Bazıları; «harfden murâd; tarafdır. Bununla cümleden kinaye yapilmışdır. Yani: Eğer bu iki sûreden birer cümle okursan, o cümlelerin tezammun ettiği şey mutlaka sana verilir; demekdir.» şeklinde mütâlâa da bulunmuşlardır.

1914- Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mansûr, İbrahim'den, o da Abdurrahmân b. Yezîd'den naklen rivâyet etti. Abdurrahmân Şöyle dedi: Beyt'in yaniında Ebû Mes'ûd'a rastladım ve: Sûre-i Bakara'daki iki âyet hakkında kulağıma senden bir hadîs ulaştı; dedim. Ebû Meş'ûd şu mukaabelede bulundu:

— Evet! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bakara sûresinin sonunda iki âyet vardır ki, kim onları bir gecede okursa, o kimseye kâfî gelirler.» buyurdu.

1915- Bize, bu hadîsi İshâk b. İbrâhîm de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr haber verdi. H. Bize Muhammedü'bnü'l - Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammedü'bnü Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. Her iki tarîkin râvîleri Mansûr'dan bu isnâdla rivâyetde bulunmuşlardır.

1916- Bize Mîncâb b. Haris Et-Temîmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Müshir, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Abdurrahmân b. Ye-zîddem o da Âlkametü'bnü Kays'dan, o da Ebû Mesûd El - Ensârî'den naklen haber verdi. Ebû Mes'ûd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Her kim bir gecede Sûre-i Bakara'nın sonundaki şu iki âyeti okursa, bu iki âyet ona kâfî gelirler.» buyurdu.

Abdurrahmân

Dedi ki: Müteakiben Ebû Mes'ûd'a rastladım, Beyt'i tavaf ediyordu. Bu hadîsi ona sordum da, bana, o'nu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti.

1917- Bana Alîyyü'bnü Haşrem rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Îsâ (Yânî İbn Yûnus) haber verdi. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. Bu râvîler hep birden A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Âlkame ile Abdurrahmân. b. Yezîd'den, onlar da Ebû Mes'-ûd'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

1918- Bize Ebû Bekîr b. Ebî Şeybe rîvâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hafs ile Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Abdurrahmân b. Yezîd'den, o da Ebû Mes'ûd'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem),:’den naklen bu hadîsin mislini rîvâyet etti.

Bu hadîsi bütün kütüb-i sitte sahipleri tahrîc etmişlerdir. Hâkim ile Beyhakî'nin Hazret-i Ebû Zerr'den tahrîc ettikleri diğer bir hadîsde, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:

«Allahü teâlâ Bakara suresini öyle iki âyetle bitirdi ki, bu âyetleri bana Arş’ın altındaki bir hazîneden verdi! Bunları öğrenin! Kadınlarınıza, oğullarınıza da öğretin. Çünkü bunlar hem namaz, hem Kur'ân, hem de duadır.»

Hazret-i Ömer'le, Hazret-i Alî'nin: «Akıllı bir adam görmedim ki, Bakara sûresinin sonundaki âyetleri okumadan uyusun.» dedikleri rivâyet olunur.

«Bu iki âyet ona kâfî gelirler...» cümlesinden murâd; bunlar gece namazının yahut mutlak sûretde Kur'ân okumanın yerini tutarlar; de-mekdir. Bazıları şeytanın şerrinden; diğer Bazıları, ins-ü cirmin şerrinden onu korur; demişlerdir.

Kitabımızın «îmân» bahsinde (199-200 numaralı hadîslerde) görüldüğü vecihle sûre-i Bakara'nin sonundaki İki âyetden birincisi îmânın temellerini; ikincisi ise yedi tane duâ kelmesini ihtiva etmektedir. Bu âyetler nâzil oldukdan sonra Fahr-i Âlem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz onları okumuş ve her duâ kelimesini okudukça Allahü teâlâ, kendisine: «Duanı kabul ettim.» buyurmuşdur.