Geri

   

 

 

 

İleri

 

28- Bütün Gece ta Sabahlayıncaya Kadar Uyuyan Kimse Hakkında Rivâyet Edilen Hadisler Bâbı

1853- Bize, Osman b. Ebî Şeybe ile Ishâk rivâyet ettiler. Osman dedi ki: Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah’dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında, bir gece tâ sabaha kadar uyuyan bir adamın lâfı edildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bu, öyle bir adamdır ki, şeytan onun kulaklarına.» yahut: «Kulağına bevl etmiştir,» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Teheccüd», «Kitâbü Bed-i’l-Halk» ve «Sifatü İblis» de; Mesâi ile İbn Mâce dahi «Namaz» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Buhârî'nin rivâyetinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında bir adamın lâfı edildi de: O sabaha kadar uyur; namaza kalkmadan sabahlar: dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

 (Onun kulağına şeytan bevl etmiş.) buyurdular.» denilmektedir.

Hadîsin zahirine bakılırsa, o kimsenin kalkmadığı namazdan murâd, farz namazdır. Bâbımızın rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'m, kulaklarına mı yoksa kulağına mı dediğinde râvî şekketmişdir

Şeytanın kulağa bevletmesinden ne kasdedildiği ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bâzılarına göre, bu sözden hakikat mânâsı kasdedilmişdir.

Kurtubî: «Bu sözün hakîkatma bir manî' yokdur. Çünkü hakikatini kasdetmek müstahîl değildir. Şeytanın yiyip içtiği ve evlendiği sabit olmuşdur. Binâenaleyh bevl etmesine de bir mânı yokdur.» demişdir.

Hattâbî'ye göre, bu cümle bir temsildir. Uyuyan kimsenin ağır ve derîn bir uykuya dalması ve namazdan gafil kalması, kulağına bevl edilip de işitmez olan ve hissi fesada uğrayan kimsenin hâline benzetil-mişdir. Maamâfih Hattâbî bu sözün hakikat olabileceğine de ihtimâl vermiş: «Eğer murâd hakîkaten şeytanın bevli ise bu da inkâr edilemez...» demişdir.

Tahâvî: «Bu söz şeytanın o kimseye tehakkümünden ve o kimsenin şeytana râm olmasından istiaredir.» diyor.

Bazıları: «Bu söz şeytanın, o kimse ile alay ve istihza etmesinden kinayedir. Çünkü bir şeyle alay eden kimsenin, o şey'in üzerine bevl etmesi âdetdir. Onu son derece hakîr gördüğü için adetâ bevl yeri olan hela yerinde kullanır.» derler.

İbn Kuteybe (213-276) ye göre bevlden murâd, ifsâd etmekdir. Araplar bevl kelimesini ifsâd etmekden kinaye olarak kullanırlar. Ve: filân şey'ı hatırdı...» mânâsına «filan şey'in üzerine bevl etti.» derler.

İmâm Ahmed'in rivâyet ettiği Ebû Hüreyre tarîkında râvîlerden Hasan-ı Basrî: «Vallahi şeytanın bevli pek ağırdır.» demişdir.

Uyku mes'elesinde gözün zikredilmesi daha münâsip olduğu hâlde, bu hadîsde kulağın zikredilmesi Tıybi'nin beyânına göre, uykunun ağırlığına işaret içindir. Çünkü intibah yeri kulaklardır. Burada necasetlerden de bevlin zikredilmesi deliklere ve damarlara kolayca akıp girdiği içindir. Bu suretle bütün âzâya bir tembellik verir.

1854- Bize, Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Leys, Ukayl'den, o da Zührî'den, o da Alî b. Hüseyin'den, naklen rivâyet etti. Ona da Alîyu'bnu Ebî Tâlib'den naklen Hüseyin b. Alîy rivâyet etmiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece kızı Fâtıme ile Alî'yi ziyarete gelmiş ve:

«Siz namaz kılmıyormusunuz? diye sormuş (Alî Dedi ki): Ben: — Ya Resûlallah! Bizim nefislerimiz ancak Allah'ın yed-i kudretindedir. O, bizi uyandırmak isterse uyandırır, dedim. Ben, bunu söyleyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çekildi gitti. Sonra dönüp giderken onun dizlerine vurarak:

«Zâfen insan pek münâkaşacı bir şeydir.» buyurduğunu işittim. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Teheccüd», «Kitabü’l-t'tisâm», «Kitâbu't-Tevhîd» ve «Kitâbu’t-Tefsîr» de; Nesâî dahi «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

«Taraka»: Geceleyin geldi, demekdir. Hadîsin Buhârî'deki rivâyetinde tesniye sîgasi ile «Siz ilciniz namaz kılmazmısınız?» denilmiş; buradaki rivâyetinde ise cemi' sîgası ile «Siz namaz kılmazmısınız?» buyurulmuşdur. İki kişiye cemi' edatı ile hitâb etmek caizdir. Yalnız bu itlaJun hakikat veya mecaz oluşu ihtilaflıdır. Ekseri ulemâya göre itlak mecazîdir. Bazıları hakikat olduğunu iddia etmişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namaza teşvikine mukabil Hazret-i Alî'nin «Bizim nefislerimiz ancak Allah'ın yed-i kudretindedir.»cevâbını vermesi

"Nefisler Öldüğü vakit onları Allah tutar" Sûre-i Zümer: âyet 42. âyet-i kerimesinden iktibâsdır; diyenler olmuşdur. Fakat bu iddia söz götürür. Çünkü iktibas âyeti Kelâmullah olduğunu bildirmeden, kendi sözü İmiş gibi söylemekdir. Bunda kaaide: alınan âyet veya hadîsi yâ olduğu gibi yahut biraz tasarruf yaparak zikretmekdir. Hâlbuki Hazret-i Alî'nin cevâbında âyet-i kerîmenin değiştirilmiş veya değiştirilmemiş şekli yokdur. Olsa olsa Alî (radıyallahü anh) bu sözü ile mezkûr âyete işaret etmişdir; denilebilir.

Uyluklarına vurmak teessüf ve acı duyma alâmetidir. Burada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Al î'nin derhâl verdiği cevâba şaştığı için böyle yapmışdır. Bazıları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in:

«Zâfen insan pek münâkaşacı bir şeydir.» sözünü Hazret-i Alî'nin özürünü kabul etmediğine hamletmiş uyluklarına bunun için vurduğunu söylemişlerdir.

Bir takımları: «bil'akis bu sözle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları mâzûr görmüsdür.» demişlerdir.

1855- Bize, Amru'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Amr dedi ki: Bize, Süfyân b. Uyeyne, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ulaştırmış olmak üzere rivâyet etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar:

«Sizden biriniz uyuduğu vakit şeytan, onun ensesi köküne üç düğüm vurur. Her bir düğümle birlikde senin üzerine: Haydi gecen uzun ola!... diye vurur. O kimse uyanıp de Allah'ı zikrettiği vakit bir düğüm çözülür; abdest alırsa iki düğüm; namaz kılarsa bütün düğümler çözülür. Artık o kimse neşârlı ve gönlü rahat olarak sabahlar. Aksi takdirde nefsi pis ve tenbel bir hâlde sabahı bulur.»

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tehecüd» de; Ebû Dâvûd dahi «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

Şeytan'ın düğüm vurmasından murâd ne olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır.

Bâzılarına göre, insanı büyülemek mânâsında hakîkatdır. Sihir yapan bir kimse, sinirlediği kimseyi nasıl yerinden kalkamaz bir hâle getirirse, şeytan da sihirlediği insanın yerinden kalkmasına manî’ olur. Sihiri ekseriyetle kadınlar yapar. Shirbaz kadın bir iplik alarak ona düğümler vurur; üzerine bir şeyler okur. Sinirlenen kimse de bundan müteessir olur. Ne-tekim Teâlâ Hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde bunu haber vermiş ve:

"Düğümler üzerine üfüren üfürükçü kadınların şerrinden de Allah'a sığınırım; de! Sûre-i Felak: âyet 4. " buyurmuşdur.

Allah'ın inayetinden mahrum olan kimseye sihir te'sîr eder, Nusret ve inayetine nail olana ise hiç bir te'sîr icra edemez.

Diğer bâzı Hılemâya göre şeytanın düğüm vurması mecazdır. Bunlar şeytanın uyuyan kimseye yaptığını büyücünün büyülediği kimseye yaptığı fiîle benzetirler.

Bir takımları: «Düğümden murâd, kalbin karar verip niyet etmesidir. Böyle olan bir kimse sanki şeytan kendisine vesvese ilkaa ederek üzerinde uzun bir gece olduğunu bildirmiş gibi gece namazı kılmakdan çekinir.» derler.

«En-Nihâye» sahibine göre bu cümleden murâd, şeytanın insana uykuyu ağır bastırması ve uykusunu uzatmasıdır. Bu suretle, sanki önüne bir sed çekmiş; üzerine düğüm vurmuş gibi olur.

İbn Battal diyor ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) düğümün mânâsını; Uzun bir geceyi iltizâm et! demekle tefsir etmişdir. Her hâlde bu sözü şeytan, bir kimse uyanmak istediği zaman söyler. Ben, bu hadîsi tefsir eden zevâtdan birinin: «Üç düğümden murâd: Yeyip içmek ve uyumakdır.) dediğini gördüm, Görülmüyormu ki çok yeyip içen çok uyur!» Bazıları bu kavli ihtimâlden uzak görmüşlerdir. Çünkü hadîs-de düğüm vurma işinin uyudukdan sonra yapıldığı bildirilmektedir.

Bir takımlarına göre bu söz istiaredir. İnsanların akitlerinden âlin-mışdır. Bundan murâd akdin kendisi değildir. Ancak insanlar yaptıkları akidlerle, başkasının tasarrufunu menettikleri gibi, şeytânın misâli de böyledir. O da uyuyan kimseyi sevdiği zikrullah'dan meneder.

Şeytandan murâd cins de olabilir; iblis de. Yalnız İslîsle tefsire Aynî îtirâz etmiş ve ; «Geceleyin uyuyanlar çokdur. îblîs onların her birine yetişemez. Meğer ki bendegânına emrettiği için o iş ona nisbet olunsun!.. Bir de şeytanların azgınları ramazanda bukağılanırlar. Bunların en büyüğü îblîsdir.» demişdir.

Haydi gecen uzun ola!., diye vurur.» cümlesindeki vuruşdan maksad, elle vurmakdır. Bu cümle onun yaptığı işi te'kîd için zikredilmişdir. Bazıları: «Buradaki vuruşdan murâd, uykusunu getirmekdir.» demişlerdir.

cümlesi nahiv ulemâsının istılahınca ığrâdır. Bâzı nüshalarda bu cümle şeklinde rivâyet olunmuşdur. Bu takdirde cümle mübtedâ ile haberden müteşekkil bir haber cümlesi olur. Ve «senin üzerindeki gece uzundur.» mânâsına gelir. Bu söz mah-zûf bir fi'ilinin faili de olabilir. Ve cümle:

«Senin üzerinde uzun bir gece kaldı.» şeklinde takdir olunur. Kurtubî mânâ cihetinden cümlenin mübtedâ ve haber sayılmasını daha kuvetli bulmuşdur.

Müslim'in burada:

«Allah'ı zikrederse bir düğüm çözülür; abdest alırsa İki düğüm çözülür; namaz kılarsa bütün düğümler çözülür.» şeklindeki rivâyeti bu bâb-daki muhtelif rivâyetlerin sahih olduğuna delildir. Filhakika hadîsin bâzı rivâyetlerinde:

«Namaz kılarsa bütün düğümler çözülür.» ibaresinin yerine «Namaz kılarsa bir düğüm çözülür.» denilmişdir. O rivâyetlerde şâir düğümler hakkında dahi «Bir düğüm çözülür.» tâbiri kullanılmışdır.

Bunların hepsi sahih ise de üçüncü düğüm hakkında cemi' sîgası ile vârid olan «Bütün düğümler çözülür.» rivâyeti diğerlerinden evlâdır.

Namaz kılan kimsenin sevinerek sabahlaması Allahü teâlâ, kendisini ibâdete muvaffak kıldığındandır. Gönül rahatlığı ise Allahü teâlâ, kendisine bereket ihsan eylediği ve kendisinden şeytanın düğümleri ırak olduğu içindir. Namaz kılmayanın nefsi pis olarak sabahlaması ya âdet edindiği namazı bıraktığından yahut niyet ettiği hayrı yapamadığındandır.

Kirmanı (--786) şöyle diyor: «Malûmun olsun ki hadîsin sonundaki (aksi takdirde nefsi pis ve tenbel olarak sabahlar.) cümlesinin muktezâsı: Bu üç şey'i yani zikri, abdesti ve namazı bir araya getirmeyen kimse nefsi pis ve tenbel olarak sabahiayanlar zümresinde dâhildir, de-mekdir. Velev ki bâzısını yapmış olsun!» Bu te'vîle göre cümle şöyle takdir olunur: «Eğer Allah'ı zikretmez; abdest almaz; namaz da kılmazsa, nefsi pis ve tenbel olarak sabahlar.»

Gerçi Ebû Bekr ile Ebû Hüreyre (radıyallahü anhûma)'ın vitr namazını gecenin evvelinde kılarak, bir daha namaza kalkmazdıkları rivâyet olunmuşdur. Fakat onlar bu hadisdeki tenbeller zümresinden sayılamazlar; zira hadisdeki tenbelden murâd, hiç gece namazı kılmadan uyuyan ve kalkmaya da niyeti olmayan kimselerdir. Gecenin evelinde vitir namazını kildıkdan sonra âhirinde kalkmak niyeti ile yatanlar, bunlarda dâhil değildir. Buna delil «Et-Tevdih- sahibinin gösterdiği şu hadîsdir:

«Gece namazı kılmayı âdet edinen hiç bir kimse yokdur ki, uyku galebe çalarak, o namazı kılamadığı vakit kendisine namazı kılmış gibi ecir yazılmasın. Onun uykusu da namaz sayılır.» Bu hadîsi İbn Tin rivâyet etmiştir. İbn Hîbbân'ın «Sahîh» inde dahi bir benzeri vardır.

Hadîs-i şerîfde, şeytan düğümlerinin üç adedi ile takyîd buyurulması yâ te'kîd içindir; yâhut düğümler ancak bu üç şey'le yânî zikir abdest ve namazla çözüldüğündendir.

Bu hadîs:

«Hiç biriniz benim nefsim habîsdir; demesin!» hadîsine muhalif sayılmaz. Çünkü o hadisde insanın bu sözü kendisi için söylemesi yasak edilmişdir. Bu hadîsde ise başkasının sıfatı haber verilmektedir.