Geri

   

 

 

 

İleri

 

27- Gece Namazında Kıraati Uzatmanın Müstehab Oluşu Bâbı

1850- Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Abdullah b. Nümeyr ile Ebû Muâviye rivâyet ettiler. H.

Bize, Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim hep birden Cerîr'den ve bu râvîlerin hepsi birden A'meş'den naklen rivâyet ettiler. H,

Bize, İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize, babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den, o da Müs-tevrid b. Ahnef'den, o da Saletü'bnü Züfer'den, o da Huzeyfe’den naklen rivâyet etti. Huzeyfe şöyle dedi:

«Bİr gece Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bîrlikde namaz kıldım. Bakara sûresine başladı, ben (içimden) yüz âyeti tamamlayınca rükû' eder; dedim. Sonra devam etti. Ben (içimden) bütün sûreyi bir rek'ât-dâ okuyacak; dedim. O yine devam etti. Ben bu sûre İle rükû'a varır; dedim. Sonra nisa' sûresine başladı. Onu da okudu. Sonra Âl-i Imrân sûresine balşadı; onu da okudu. Ağır ağır okuyor, içinde tesbîh bulunan bir âyete gelince tesbîh ediyor; istek âyetine gelince İstiyor; teavvüz âyetine gelince (Allah'a) sığınıyordu. Sonra rükû'a gitti ve «Büyük Allah'ımı tenzih ederim.» demeye başladı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rukû'u dahi kıyamı kadardı. Sonra:

«Allah kendisine hamd edenin hamdini işidir.» dedi. Sonra rukû'tma yakın uzun bir müddet ayakta durdu. Sonra secde etti. Ve:

«Ulu Allahımı tesbîh eylerim.» dedi. Sücûdu dahi kıyamına yakındı.

Râvî der ki: «Cerîr'in hadîsinde: (Allah kendisine hamd edenin hamdini kabul eder. Ey Rabbimiz! Hamd sana mahsûsdur.. dedi) ziyâdesi vardır.»

1851- Bize, Osman b. Ebî Şey be ile İshâk b. İbrâhîm ikisi birden Cerîr'den rivâyet ettiler. Osman dedi ki: Bize, Cerîr, A'meş'den, o da Ebû Vâil'den naklen rivâyet etti. Ebû Vâil Şöyle dedi: Abdullah dedi ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde namaz kıldım. Kı-râatı o kadar uzattı ki, ben bir edepsizlik yapmayı düşündüm.

— Ona ne yapmak istedin? dediler.

— Oturup onu (yalnız) bırakmayı düşündüm, dedi.

1852- Bize, İsmaîl b. Halil ile Süveyd b. Saîd, Alîyü'bnü Müshir’den, o da A'meş'den bu isnâdla, bu hadîsin mislini rivâyet ettiler.

«Ben, içimden bütün sûreyi bir rek'âtda okuyacak dedim...» cümlesindeki rek'âtdan murâd, namazdır. Hazret-i Huzeyfe'nin içinden geçen de bu sûre ile iki rek'âtlık bir namazı kılmasıdır. Yani o uzun sûreyi iki rek'âta böleceğini sanmışdır.

Nevevî bu te'vîli zarurî görüyor. Cümlenin bundan sonraki kısmının ancak bu suretle düzeleceğini söylüyor.

«Sonra devam etti.» cümlesinden murâd sûrenin ekserisini okumasıdir. Hattâ kendisinde Sûre-i Bakara'yi ilk rek'âtda okuyacak zannı hâsıl olmuşdur. Fakat Resûl-i Zîşân (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz Bakara sûresini bitirince rükû' etmemiş; arkasından Sûre-i Nisa'yi, onun arkasından sûre-i Âl-i Imrân'i oku-muşdur.

Kâdı îyâz (476-544): «Bu hadîsde (Sûrelerin tertibi, müslümanların içtihadı ile olmuşdur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den değildir. O, bu işi vefatından sonra ümmetine birakmışdır.) diyenlere delîl vardır. İmâm Mâlik’le cumhûr-u ulemânın kavli de budur. Kâdî Ebû Bekr-i Bâkıllânî dahi bu kavli ihtiyar etmişdir...» diyor.

Kâdî îyâz bu babda sözü hayli uzatmış; ve sûrelerin tertibi ümmetin içtihadı ile yapıldığını fakat her sûredeki âyetlerin tertibi Allah tarafından bu gün görüldüğü şekilde tevkîfî olduğunu söylemiş, bu husûsda ulemâ arasında hîlâf bulunmadığını; ümmetin bu mes'eleyi Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem)'den. böylece naklettiğini hildirmişdir.

Yine Kâdî'nin beyânına göre: «sûrelerin tertibi, tevkifidir. Onların yerlerini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmişdir. Netekim Hazret-i Osman'in yazdırdığı mushaflarda da bu tertibe riâyet edilmişdir...» diyenler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buradaki namazında evvelâ Nisa' sonra Âl-i Imrân sûresini okumasını tertip bildirilmezden önce olmuşdur; diye te'vil ederler. Zâten Hazret-i Ubeyy'in mushafinda bu iki sûre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in okuduğu şekilde tertîb edilmişdir.

Ebû Vâil hadîsini Buhârî «Kîtâbu't-Teheccüd» de; Tirmizî «Kitâbü's-Şemâil» de; İbn Mâce dahi «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Namazda oturarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i yalnız başına ayakta bırakmak isteyen Abdullah, Hazret-i İbn Mes'ûd'-dur.

Nafile namazı ayakta durmaya kudreti varken oturarak kılmak caiz olduğu hâlde Hazret-i Abdullah b. Mes'ûd'un buna edepsizlik demesi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) muhalefet etmiş olacağındandır.