Geri

   

 

 

 

İleri

 

17- Gece Namazı ve Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin Geceleyin Kıldığı Namazların Rek'at Sayısı, Vitir Namazının Bir Rek'at Olduğu, Bir Rek'at Namazın Sahih Oluşu Bâbı

1751- Bize, Yahya b. Yahya rivâyet etti.

Dedi ki: Mâlik'e, İbn Şihâb'dan duyduğum, onun da Urve'den, onun da Âişe'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), geceleyin onbir rek'ât namaz kılar, bunlardan bir rek'ât ile vitir yapardı, onu bitirdikden sonra sağ tarafına yaslanır, tâ müezzin gelinceye kadar yatardı. (Müezzinin gelişini müteakip) hafif iki rek'ât namaz kılardı.»

1752- Bana, Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana, Amru'bnü’l-Hâris, İbn Şihâb'dan, o da Urvetü'bnü'z - Zübeyr'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen haber verdi. Âişe söyle demiş:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yatsı namazından -ki halk buna ateme derler- fariğ oldukdan, sabah namazına kadar onbir rek'ât namaz kılardı. Her iki rek'ât arasında selâm verir; bir rek'âtla da vitr yapardı. Sabah namazında müzzin (Ezanı okuyup) sustuğu, sabahın olduğunu iyice anladığı ve kendisine (haber vermek için) müezzin geldiği vakit kalkar; hafif iki rek'ât namaz kılardı. Sonra ikaamet için müzzin gelinceye kadar sağ tarafına yaslanırdı.»

1753- Bana, Bu hadîsi Harmele de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana, Yûnus, İbn Şihâb'dan bu isnâdla haber verdi.

Harmele, bu hadîsi yukarki gibi rivâyet etti. Yalnız: «Sabahın olduğunu iyice anladığı ve kendisine müezin geldiği vakit...» cümlelerini söy-lemed. İkaameti de anmadı. Hadîsin, geri kalan kısmı tamâmı ile Amr hadîsi gibidir.

Bu hadîsi Buhârî «Sabah namazının sünnetinden sonra sağ tarafa yaslanma» Bâbında tahrîc etmişdir. Onun rivâyetinde, gece namazına ve keza vitr'e dâir söz yokdur. Müslim'in buradaki rivâyetinde, Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in geceleri onbir rek'ât namaz kıldığı, bunların bir tanesi ile vitr yaptığı, ondan sonra sabah namazı için müezzin gelinceye kadar sağ tarafına yaslandığı bildirilmektedir.

Nevevî diyor ki: «Hazret-i Âişe'nin (Bu namazların bir rek'âtı ile vitr yapardı.) sözü, vitr namazının en az bir rek'ât kılınacağına ve keza bir rek'ât namaz kılmanın caiz olduğuna delildir. Bizim mezhebimizle cumhûr-u ulemânın mezhebi de budur. Ebû Hanîfe: Bir rek'âtla vitr yapmak sahîh değildir. Bir rek'ât namaz asla namaz değildir; demişse de sahîh hadîsler, onun bu kavlini reddetmektedir.»

Fakat Ebû Hanîfe'nin delilleri tedkîk edilirse görülür ki, Hazret-i İmâm vitir namazı bir selâmla üç rek'ât olarak kılınır; demekde haklıdır. Hâkim'in, Buhârî ile Müslim'in şartlarına' uygun olarak rivâyet ettiği bir hadîsde, Hazret-i Âişe (radıyallahü anha):

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , üç rek'ât ile vitr yapar, bunların yalnız sonunda sefam verirdi.» demişdir. Nesâî'nin yine Âişe (radıyallahü anha)'dan rivâyet ettiği bir hadîsde, Hazret-i Âişe:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Vitr'in iki rek'âtında selâm vermezdi.» demektedir.

Tahâvî'nin İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)'dan tahrîc ettiği bir hadîsde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üç rek'âtla vitr yapar; birincide (Sebbih) sûresini okurdu ilâh...» den ilmi şdir. Bu hadîs «Sünen-i Erbea» ile İbn Hibbân'in -Sahîh»inde ve Hâkim'-in «MÜstedrek» inde rivâyet olunan Hazret-i Âişe hadîsine uymaktadır. Âişe (radıyallahü anha) hadisinde:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Vitr'in ilk rek'âtında (Fâtiha) ile (A'lâ) sûresini, ikincide (Kâfirûn) ve üçüncüde (İhlâs) ile (Muazzizeteyn) i; okurdu.» buyurulmuşdur. Bu hadîsin zahiri üç rek'âti birden kıldığını gösterir. Çünkü Âişe (radıyallahü anha) mezkûr namazın ilk rek'âtım vitir'den saymışdır. Eğer vitir namazı, bir selâmla, üç rek'ât birden kılınmasaydı, Hazret-i Âişe, ona vitr demez; ayrıca bir rek'ât da vitir namazı kıldı; derdi. Gerçi rivâyetlerin birinde Âişe (radıyallahü anha):

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazı on rek'ât idi; bir rek'âria da vitr yavardı.» demiş. Burada dahi gece namazını onbir rek'ât kılardığını, bunların bir tanesi ile vitr yapardığını; söylemiş hattâ ikinci rivâyetde her iki rek'âtda bir selâm verirdiğini; bir rek'âtla da vitr yapardığını tasrîh etmiş ise de, bunların hiç birinde mezkûr bir rek'âtın ayrı niyetle ayrıca kılınan bir namaz olduğuna delâlet yokdur. Binâenaleyh vitr'in ayrıca bir rek'ât olarak kılınmış olması, mücerred bir ihtimâlden öteye geçemez. Hâl böyle olunca da Hanefîlerin istidlal ettikleri sarih hadîsler muârazadan salim kalırlar. Ashâb-ı kirâm'ın ekserisi vitr'in bir selâmla üç rek'ât olarak kılındığım bildirmişlerdir, Tahâvî (238 .-321) nin rivâyet ettiği bir hadîsde râvîlerden Ebû Hâlid: «Ebû'l-Aliyeye vitr'i sordum:

Bize, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı, vitr'in akşam namazı gibi olduğunu öğrettiler. Bu gecenin vitr'i; o da gündüzün vitr'idir; cevâbını verdi.» demişdir.

İmâm A’zam'ın «Müsned»inde rivâyet ettiği Âişe (radıyallahü anha) hadîsinde (Muavvizeteyn) kaydı yokdur. Hadîsin lâfzı şöyledir:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), üç rek'ât ile vitr yapar; ilk rek'âtda (A'lâ) sûresini, ikincide (Kâfirûn)'u, üçüncüde de (İhlâs) sûresini okurdu.»

Vitr'in bir selâmla üç rek'ât kılındığı fukahâ-i seb'a denilen yedi fakîh'den yani Saîdü'bnü'l - Müseyyeb, Urvetü'bnü'z Zübeyr, Kâsım b. Muhammed, Ebû Bekir b. Abdirrahmân, Hâricetü'bnü Zeyd, Ubeydullah b. Abdillâh ve Süleyman b. Yesâr hazerâtından da rivâyet edilmişdir.

Gece namazından sonra sağ tarafa uzanma mes'elesine gelince: Buhârî şârihi Aynî, bu bâbda birkaç nev'î söz olduğunu bildiriyor. Şöyle ki:

1- Buhârî'nin rivâyetinde, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sabah namazının sünnetinden sonra, Müslimin bir rivâyetinde ise, gece namazından sonra uzandığı bildiriliyor. Bu gösteriyor ki, Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bazen sabah namazının sünnetinden evvel; bazen de sonra uzamyormuş. Hattâ hadîsin bir rivâyetinde Hazret-i Âişe'nin: «Eğer ben uyanıksam benimle konuşur; uyanık değilsem uzanır yatardı.» demesine bakılırsa hiç uzanmadığı zamanlar da olurmuş.

Bu rivâyetlerin arası şöyle bulunur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazını kıldıkdan sonra sağ tarafına yaslanması, sabah namazının sünnetinden sonra yatmamasını istilzam etmediği gibi sabah namazının sünnetinden sonra yatması dahi daha önce yatmamış olmasını gerektirmez. Bazen gece namazından sonra, bazen de sabah namazının sünnetinden sonra uzanarak, bunların ikisinin de caiz olduğunu göstermek istemesi de muhtemeldir.

2- Gece namazından yahut sabahın sünnetinden sonra sağ tarafa uzanıp yatmak vâcibmidir, değilmidir mes'elesi Sahabe, Tabiîn devirlerinde ve daha sonra gelen ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bu husûsda altı kavl vardır:

a) Sağ tarafa yaslanmak sünnetdir. İmana şafiî ile şâir Şâfiiyye ulemâsının mezhepleri budur. Nevevî (631-676): «Sa-hîh yahut doğrusu şudur ki, sabah namazının sünnetinden sonra uzanmak sünnetdir.» diyor.

Kâdi İyâz (476-544) ise bilâkis bu hadîsde Şâfiîlerin aleyhine delîl olduğunu söylemekde ve: «Bu hadîsde Şafiî ile ashabı aleyhine redd cevâbı vardır. Onlar sabah namazının iki rek'ât sünnetinden sonra, uzanıp yatmayı sünnet sayarlar. îmain Mâlik ile cum-hûr-u ulemâ'ya ve Sahabe'den bir cemâta göre, namazdan sonra yatmak bid'atdır...» demektedir.

b) îdticâ': nâmı verilen yan üstü yatma müstehabdır. Bu kavil ashâb-ı kirâm'dan Ebû Mûse'l-E ş'arî, Râfi' b. Hadîc, Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre (radıyallahü anhûm) hazerâtının da dâhil oldukları bir cemaatla tabiînden Muhamme-dü'bnü Sîrin, Urve, Saîdü'bnü'l-Müseyyeb, Kâsım b. Muhammed, Ebû Bekir b. Abdirrahmân, Hâricetü'bnü Zeyd, Ubeydullah b. Abdillâh ve Süleyman b. Yesâr'ın mezhepleridir. Bu zevat, sabah namazının farzı ile sünneti arasında sağ taraflarına yaslanarak yatarlarmış.

c) Yaslanmak farz'dır. Muhammed İbn Hazm'in kavli budur.

d) Yaslanmak bid'atdir. Ashâb-ı kirâm'dan Abdullah b. Mes'ûd ile Abdullah b. Ömer'in kavileri budur. Tabiînden Esved b. Zeyd ile İbrahim Nehâî, Saîdü' -bnü’l-Müseyyeb ve Saîd b. Cübeyr, İmâmlardan Mâlik b. Enes ile Cumhûr-u ulemânın mezhepleri dahi budur.

e) Yaslanmak hilâf-ı evlâ'dır. Hasan-ı Basrî'nin bunun iyi görmediği rivâyet olunur.

f) Yaslanmak, bizzat maksûd değildir. Burada maksad sünnetle farzın arasını ayırmakdır. Bu da ya sağ tarafa yaslanmakla yahut birisiyle konuşmakla veya başka bir şey'le olur. İmâm Şafiî'nin bir kavli budur.

3- Yaslanmayı müstehâb veya sünnet görenlerce onun sağ tarafa yapılması gerekir. Çünkü hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, sağ tarafına yaslandığı bildirilmişdir. Acaba sol tarafa yaslanılsa sünnet yerini bulurmu? Zahire bakılırsa sağ tarafa yaslanmağa kudreti olan bir kimsenin, sol tarafına yaslanması ile sünnet yerini bulmaz. Fakat sağ tarafında bir elemi olan kimsenin, sol tarafına yatması ile sünnet yerini bulmuş olur.

4- Sağ tarafa yaslanmanın hikmeti, kalbin sol tarafda bulunmasıdır, însan sol tarafına yatınca uykuya dalar. Çünkü sol tarafa yatmak daha rahat olur. Sağ tarafa yattığında ise uykuya dalmaz.

5- Hadîs-i şerif ayrıca câmi'lere maaşlı müezzin ta'yîn etmenin müstehâb olduğuna, müezzinin namaz vaktini İmâma bildirmesinin cevazına ve keza sabah namazının sünnetinin hafif kılınacağına delildir.

1754- Bize, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti, H.

Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Hişâm, babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , geceleyin onüç relc'ât namaz kılar; bunların beşi İle vitir yapar; sonlarından başka hiç bir yerde oturmazdı.»

1755- Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Abde-tü'bnü Süleyman rivâyet etti. H.

Bize, bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' ile Ebû Üsâme rivâyet ettiler. Bu râvîlerin hepsi Hişâm'dan bu îsnâdla rivâyetde bulunmuşlardır.

1756- Bize, Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Irak b. Mâlik'den, o da Urve'den naklen rivâyet etti. Urveye de Âişe haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazının iki rek'ât sünneti ile birlikde (geceleyin) onüç rek'ât namaz kılarmış.

Bu hadîsi Buhârî «Gece namazının keyfiyyeti.» Bâbında; Ebû Dâvûd ile Nesâî de «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Hadisin buradaki rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vitr namazını bir selâmla beş rek'ât olarak kıldığı, diğer rivâyetinde gece namazının her iki rek'âtında selâm verdiği, başka bir rivâyetinde gece namazını dörder dörder kıldığı, sonunda bunlara üç rek'ât daha ilâve ettiği; bir başka rivâyetde sekiz rek'ât kılarak bir rek'âtla vitr yaptığı, bir rivâyetde de on rek'ât kılarak bir rek'âtla vitir yaptığı bildirilmektedir.

Nevevî diyor ki: «Bütün bunlar vitir namazının bir rek'âta da, onüç rek'âta da münhasır olmadığına delildirler. Mezkûr iki aded ile onların arasında zikredilen sayıların hepsine göre ve keza bütün rek'âtları bir selâmla gece namazı kılmak caizdir. Bunlar cevazı beyân için vârid olmuşlardır. Yoksa efdal olan her iki rek'âtda bir selâm vermekdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in meşhur olan fiil ve emri, gece namazını ikişer rek'ât kılmakdır.

1757- Bize, Yahya t. Yahya rivâyet etti.

Dedi ki: Mâlik'e, Saîd b. Ebî Saîd-i Makburî'den dinlediğim, onun da Ebû Selemete'bnü Abdir-rahmân'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Ebû Seleme, Âişe'ye:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ramazandaki namazı nasıldı? diye sormuş: Âişe:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne ramazanda, ne de ramazandan başka gecelerde onbir rek'âtdan fazla namaz kılmış değildir. Dört rek'ât namaz kılardı. Artık onların güzelliğini ve uzunluğunu sorma! Sonra dört rek'ât (daha) kılardı; onların da güzelliğini ve uzunluğunı« sorma! Sonra üç rek'ât namaz kılardı. Ben: Yâ Resûlallah! Vitr'i kılmadan mı uyuyorsun; dedim, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Yâ Âİşe! Gerçekten benim gözlerim uyur fakat kalbını uyumaz; buyurdu.» demiş.

1758- Bize, Muhammedu'bnü’l-Müsennâ rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize, İbn Ebî Adiyy rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Hişâm, Yahya'dan, o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet etti. Ebû Seleme, Şöyle dedi: Ben, Âişe'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazını sordum, Âişe:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (geceleyin) onüç rek'ât namaz kılardı, (evvelâ) sekiz rek'ât olarak kılar; sonra vitir yapar; sonra oturduğu yerden iki rek'ât daha kılardı. Rükû'a varmak istedim! ayağa kalkar da, Öyle rükû' ederdi. Sonra sabah namazında ezanla ikaamet arasında iki rek'ât namaz kılardı... cevâbını verdi,

1759- Bana, Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Hüseyin b. Muhammed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Şeybân, Yahya'dan rivâyet etti. Yahya: Ben, Ebû Seleme'den dinledim; demiş. H.

- Bana, Yahya b. Bişr El-Harîrî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Muâviye yani İbn Sellâm, Yahya b. Ebi Kesîr'den rivâyet etti.

Dedi ki: Bana, Ebû Seleme haber verdi ki, Âişe'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazını sormuş ve hadîsi yukarki gibi rivâyet etmiş. Ancak her iki râvînin hadîsinde de;

«Ayakta dokuz rek'ât kılar; vitr'i de bunlardan yapardı.» ibaresi vardır.

1760- Bize, Amru'n-Nâkıd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Süfyân b. Uyeyne, Abdullah b. Ebî Lebîd'den rivâyet etti. O da Ebû Seleme'den. dinlemiş. Ebû Seleme şöyle dedi: «Ben, Âişe'ye gelerek: «Ey anne! Bana, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in. namazını haber ver!» dedim. Âişe:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazı ramazanda olsun, başka zamanlarda olsun gebede onüç rek'ât idi. Sabah namazının iki rek'ât sünneti de bunlardandı... cevâbını verdi.

1761- Bize, İbnİ Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Hanzale, Kâsım b. Muhammed'den rivâyet etti.

Dedi ki: Ben, Âişe'yi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazı on rek’ât idi. Bir secde ile de vitr yapar ve sabahın iki rek'ât sünnetini kılardı. Bu sûretle (kıldığı namazlar) onüç rek'ât olurdu.» derken işittim.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü't - Teheccüd» ile «Kitâbii's-Savm» da; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

. Bu bâbda Hazret-i Âişe'den mâada Enes, Câbir b. Abdillâh, Haccâc b. Amr, Huzeyfe, Zeyd b. Hâlid, Safvân b. Muattal, Abdullah b. Abbâs, Abdullah b. Ömer, Alîyyü'bnü Ebî Tâlib, Fadl b. Abbâs, Muâviyetü'bnü Hakem, Ebû Eyyûb, Habbâb ve Ümmü Seleme (radıyallahü anhûm) hazerâtı ile ismi söylenmeyen bir sahabeden hadîsler rivâyet olunmuşdur. Bunları Buhârî şârihi Aynî şöyle siralamışdır:

Enes hadîsini Taberânî «El-Evsat» nâm eserinde, Haris b. Nu'mân'dan rivâyet etmişdir. Nu'mân: «Ben, Enes b. Mâlik'i şöyle derken işittim demiş:

- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , geceyi rükû' ve sücûdları ki metleri kadar uzun olan sekiz rek'ât namaz ile ihya ederdi. Her iki rek'âfın arasında selâm verirdi.» Yalnız hadîsin râvîlerinden Cünâde'yi, Ebû Hatim itham etmişdir.

Câbir hadîsini İmâm Ahmed, Bezzâr ve Ebû Ya'-lâ, Şurahbîl b. Sa'd'dan rivâyet etmişlerdir. Şurahbîl, Hazret-i Câbir'den dinlemiş Câbir (radıyallahü anh) Hudeybiye seferine âid olan hadîsinde:

«Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsıyı müteakip onüç rek'ât namaz kıldı, demiş. Râvî, Şurahbîl'i İbn Hibbân mevsuk kabul etmişse de birçokları onun zayıf olduğunu söylemişlerdir.

Haccâc b. Amr hadîsini Taberânî «El-Kebîr» ve «El-Evsat» nâm eserlerinde Kesir b. Abbâs'dan rivâyet etmişdir. Mezkûr hadîsde Hazret-i Haccâc: «Sizden biriniz geceleyin kalkarak sabaha kadar namaz kılmakla teheccûd yaptım mı sanıyor? Teheccüd ancak biraz uyudukdan sonra namaz kılmak, sonra yine bir az uyuduk sonra,namaz kılmak, sonra yine biraz uyuduktan sonra namaz kılmakla olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazı bu idi.» demişdir

Huzeyfe hadîsini Muhammed b. Nasr «Kiyâmü'l-Leyl» adlı eserinde Hazret-i Huzeyfe'nin amcası oğlundan rivâyet etmişdir. Bu hadîsde Huzeyfe (radıyallahü anh):

«Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanıbaşına durdum. Yedi rek'ât namazda yedi tane uzun sûre okudu ilâh...» demişdir.

Zeyd b. Hâlid hadîsini Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî, Tirmizî ve İbn Mâce, Abdullah b. Kays b. Mahrame'den rivâyet etmişlerdir. Mezkûr hadîsde Hazret-i Zeyd vb. Hâlid: «Ben elbette Resûlülah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nasıl namaz kıldığını göstereceğim.» diyerek hafif iki rek'ât namaz kılmış; sonra uzun amma çok uzun iki rek'ât namaz kılmış; sonra iki rek'ât daha kılmış. Bunlar, önceki iki rek'âtdan daha kısa imişler. Sonra iki rek'ât daha kılmış. Bunlar da kendilerinden Öncekilerden daha kısa imişler. Sonra iki rek'ât kılmış; bunlar da kendilerinden öncekilerden daha kısa imişler. Sonra iki rek'ât daha kılmış; bunlar da kendilerinden öncekilerden daha kısa imişler. Sonra vitr'i yapmış. Böylelikle kıldığı namazlar onüç rek'ât olmuşlar.

Safvân b. Muattal hadîsini İmâm Ahmed b. Hanbel «Ziyâdât» ında, Taberânî «El-Kebîr» inde Ebû Bekr b. Abdirrahmân tarîki ile Hazret-i Safvân'dan rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsin sonunda Hazret-i Safvân:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onbir rek'âî namaz kıldı.» demişdir.

Abdullah b. Abbâs hadîsini eimme-i sitte yani Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî, Tirmizî ve İbn Mâce rivâyet etmişlerdir.

Abdullah b. Ömer hadîsini Nesâî ile İbn Mâce, Âmir-i Şa'bî'den rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsde Hazret-i Amir: «İbn Abbâs ile Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûm)'e, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazını sordum, onüç rek'ât olduğunu; sekizini gece kılardığını, üç rek'âtda vitir yapar-dığını, iki rek'ât da fecr doğdukdan sonra kılardığını söylediler.» demektedir.

Alîyyü'bnü Ebî Tâlib hadîsini İmâm Ahmed «Ziyâdât» ında rivâyet etmişdir. Bu hadîsde Hazret-i Alî (radıyallahü anh):

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), geceleyin farz namazdan mânda ona İti rek'ât namaz kılardı.» demişdir. Hadîsin isnadı güzeldir.

Fadl b. Abbâs hadîsini Ebû Dâvûd rivâyet etmişdir. Mezkûr hadîsde Hazret-i Fadl:

«Bir gece ben. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nasıl namaz kıldığını görmek için, onun yanında kaldım. Derken kalkarak abdest aldı ve iki rek'ât namaz kıldı, (Namazda) kıyamı, rükû'u gibi, rükû'u da sücûdu gibi idi. Sonra uyudu...» diyerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazını anlatmış ve hadîsin sonunda:

«Bu minval üzere devam ede ede nihayet on rek'ât namaz kıldı. Sonra kalkarak bir rekât daha kıldı, onunla da vitir yaptı.» demişdir.

Muâviyetü'bnü Hakem hadîsini Taberânî «El-Kebîr» inde rivâyet etmişdir. Bu hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in geceleyin onbir rek'ât namaz kıldığı ve sağ tarafına uzandığı bildirilmişdir.

Ebû Eyyûb hadîsini İmâm Ahmed ile Taberânî rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsde, Hazret-i Ebû Eyyüb şöyle demektedir:

«Şüphesiz ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin namaz kılmağa kalktığı vakit dört rek'ât kılar müteaâkiben konuşmaz ve hiç bir şey emretmezdi. Her iki rek'âtda selâm verirdi.»

Habbâb b. Erat hadîsini Nesâî, Habbâb'ın oğlu Abdullah'dan rivâyet etmişdir. Hazret-i Habbâb, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde Bedir gazasına iştirak eden gazilerdendir. Kendisi bir gece sabaha kadar Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) gözetlemiş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fecr doğarken namazdan selâm verince Habbâb (radıyallahü anh) ; yanına sokularak:

«Yâ Resûlallah! Annem babam sana feda olsun! Vallahi bu gece Öyle namaz kıldın ki, seni böyle namaz kılarken görmüş değilim.» demiş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine:

«Evet Çünkü bu namaz rağbet ve korku namazıdır.» buyurmuşlar.

Ümmü Seleme hadîsini Ebû Dâvûd ile Tirmizî ve Nesâî, Ya'lâ b. Mâlik'den rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsde Ya’lâ'nın, Ümmü Seleme (radıyallahü anha) ya Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazda neler okuduğunu sorduğu, Hazret-i Ümmü Seleme'nin: Onun namazından size ne? Kalkar namaz kılar, namazı kadar da uyur; sonra yine uyuduğu kadar namaz kılar; sonra namazı kadar uyur; sabaha kadar bu minval üzere devam ederdi.» cevâbını verdiği bildirilmektedir.

İsmi bildirilmiyen sahabenin hadîsini Nesâî rivâyet etmişdir.

Ebû Seleme, Hazret-i Âişe'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ramazandaki namazını sormakla, ramazan gecelerinde kıldığı namazını kasdetmişdir. Hazret-i Âişe'nin, ona cevaben: «Artık onların uzunluğunu ve güzelliğini sorma!..» demesi, o rek'âtların son derece güzel ve uzun olup târifden müstağni bulunduklarını anlatmak içindir.

1762- Bize, Ahmed b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, 2ü-heyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Ebû İshâk rivâyet etti. H.

Bize, Yahya b. Yahya da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hayseme, Ebû İshâk'dan naklen haber verdi.

Dedi ki: Esved b. Yezîd'e, Âişe'-nin, kendisine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazlarına âid neler söylediğini sordum, Âişe şöyle dedi:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), gecenin evvelinde uyur; sonunu ihya ederdi. Sonra ehline bir ihtiyâcı olursa, ihtiyâcını görür bilâhara uyurdu. Birinci nida vakti oldumu (döşeğinden) sıçrardı. (Râvî: Hayır, vallahi Âİşe, kalktı demedi; demişdir.) Müteakiben üzerine su dökünür (Râvî, buraçfa: Vallahi Âişe yıkandı, demedi ama ben, onun ne demek istediğini biliyorum; demiştir.) Şayet cünup değilse bir insanın namaz için aldığı ab-dest gibi abdest alır; sonra iki rek'ât namaz kılardı.»

Hazret-i Âişe'nin:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gecenin evvelinde uyur, sonunu ihya ederdi.» sözü ibâdette en son dereceye değil orta dereceye varmağa çalışmanın lüzumuna delildir. Çünkü her amelin hayırlısı ortası olduğu hadîs-i şerifle sâbitdir. Netekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde:

«Şüphesiz ki, nefsinin senin üzerinde hakkı vardır. Gözünün de senin üzerinde hakkı vardır...» buyurmuşlardır. Bir de amel az olursa devam eder; bu suretle zamanla o az amel çok olur. Az amel nefse hafif gelir. Çok amel ise bâzen yapılamayıp; terkedilir. Hâl böyle olunca geceleyin yapılacak ibâdetin sona bırakılması efdal görülmüşdür. Zîra gecenin sonu hakkında vârid olan deliller, onun icabet zamanı olduğunu isbât etmişlerdir.

Gece namazından sonra uyumayı ulemâ iyi görürler. Çünkü uyku yorgunluğu giderir; sabah namazı için insana neşât verir. Hazret-i Âişe'nin: «Bîrinci nida vakti oldumu döşeğinden sıçrardı.» sözü ibâdet için dâima neşâtlı bulunmanın lüzumuna delildir. Bu husûsda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz:

«Kuvvetli mü'min, Allah ındinde zayıf mü'minden daha hayırlı ve daha makbuldür.» buyurmuşdur. Buradaki birinci nidadan maksad uykudan uyandırmak için okunan ezandır.

Hadîsin sonunda bahsedilen iki rek'âtdan murâd, sabah namazının sünnetidir.

1763- Bize, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Yahya b. Âdem rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ammâr b. Ruzeyk, Ebû İshâk'dan, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin son namazı vitir oluncaya kadar namaz kılardı.»

Bu hadîs vitir namazını, gece namazlarının sonuna bırakmanın sünnet olduğuna delildir. Nevev'î (631-676) bütün ulemânın buna kaail olduklarını söylemişdir.

Gerçi Bâbımız hadîslerinden birinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vitir namazından sonra oturarak iki rek'ât nafile kıldığı da rivâyet olunmuşsa da bunun: devam üzere değil, caiz olduğunu bildirmek için ancak bir iki defa yapmışdır; şeklinde tevîl edildiğini az yukarda gördük.

1764- Bana, Hennâd b. Seriy rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Ebû'l-Ahvas, Eş'as'dan, o da babasından, o da Mesrûk'dan naklen rivâyet etti. Mesrûk Şöyle dedi: Âişe'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in amelini sordum:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devamlı olan ameli severdi, cevâbını verdi.

— Ne zaman nama? kılardı? dedim.

— Horozun sesini işittiği zaman kalkar, namaz kılardı; dedi.

Bu hadîsi Buhar: «Kitâbu't-Teheccüd» ve «Kitâbü'r-Rikaak» da; Ebû Dâvûd ile. Nesâî «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Devamlı amel'den murâd, örf-ü âdete göre, devamlı sayılandır. Yoksa bütün zamanlan ibâdetle doldurmak değildir. Çünkü kul için bunun imkânı yokdur.

Sarih: Na'racı ve yaygaracı mânâsına gelirse de, burada ondan murâd horozdur. Horoz, ekseriyetle gece yarısı ve sabaha karşı öter.

Demek oluyor ki, Resûl-ü Zîşân (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin her gece âdeti, horoz öttükden sonra kalkıp namaz kılmakmiş. Bazıları horoz ötümü zamanının, devam bildirmediğini ileri sürerek, bunun Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in devamına zıd düştüğünü iddia etmişlerse de kendilerine buradaki devamdan maksad bütün vakitleri ibâdetle doldurmak değil, her gece horoz Öttükçe kalkarak ibâdete devam etmesidir; şeklinde cevâp verilmişdir.

1765- Bize, Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, İbn Bişr, Mis'ar'dan, o da Sa'd'dan, o da Ebû Seleme'den, ö da Âişede'den naklen haber verdi, Şöyle dedi:

«Seher vaktinin sonu, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i benim evimde yahut yanımda ancak uykuda bulurdu.»

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Teheccûd» de; Ebû Dâvûd ile İbn Mâce «Kitâbü's Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Hazret-i Âişe, bu sözleri Ebû Seleme'nin suâline cevap olarak soylemişdir. Hazret-i Ebû Seleme, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sabah namazının sünnetinden sonra seher vaktinde uyuyup uyumadığını sormuşdu.

Seher vakti, lügat ulemâsına göre, tanyeri ağırmazdan önceki zamandır. Sehûr da, bundan alınmadır. Buna bakarak Bazıları:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uyuması, horoz öttükden sonra başlamışdır.» demişlerse de Aynî'ye göre bu uykudan murâd, sabah namazının iki rek'ât sünnetinden sonra sağ tarafına uzanmasıdır.

«Sünen-i Ebî Dâvûd» şerhinde Hazret-i Âişe'nin: «Son seher vakti Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim evimde ancak uyurken bulmuşdur.» sözü «Seher vakti geldikde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak uykuda bulunurdu.» şeklinde tefsir edilmişdir. Şu hâlde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uykusu geceleyin olduğu gibi, ibâdeti de sehere kadar devam etmiş demekdif-

Bu hadîsde mevzû-i bahis olan uykunun Dâvûd (aleyhisselâm)’ın uykusu olduğu söylenir. Dâvûd (aleyhisselâm) gecenin evvelinde uyur, sonra Allahü teâlâ hazretlerinin: «Benden bir dileği olan var mı?» diye nida buyurduğu vakitte kalkar, ibâdet eder, sonra tekrar yatarak gece nâmazının yorgunluğunu giderirmiş. îşte seher vaktindeki uykudan murâd budur.

İbn Battal (-444) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in seher vaktinde uyumasının ramazandan gayrı uzun gecelere mahsûs olduğunu söyler.

1766- Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Nasr b. Aliy ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Ebû Bekir dedi ki: Bize, Süfyân b. Uyeyne, Ebû'n -Nadr'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe, Şöyle dedi:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), sabah'ın iki rek'âî sünnetini kıldığı vakit, şayet ben uyanık bulunursam benimle konuşurdu; aksi takdîrde (istirahat için sağ tarafına) uzanır.

1767- Bize, İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Ziyâd b. Sa'd'dan, o da İbn Ebî Attâb'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukanki hadisin mislini rivâyet etti.

Bu hadîs, sabah namazının sünnetinden sonra bir parça uzanıp yatmanın sünnet olmadığına delâlet etmektedir. Çünkü uzanmak sünnet olsa Hazret-i Âişe uyanıkken dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu terk etmezdi.

Hadîs-i şerif, sabah namazının sünnetinden sonra konuşmanın mubah olduğuna da delildir.

Nevevî: «Bizim mezhebimiz ve keza İmâm Mâlik ile cumhûr-u ulemânın mezhepleri de budur. Kâdi Iyâz, Küfe ulemâsının İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) ile diğer bâzı selefden naklen bu vaktin istiğfar zamanı olduğunu bildirerek konuşmayı kerih gördüklerini söyler. Fakat doğrusu konuşmanın mubah olmasıdır. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) konuşmuşdur. Vaktin istiğfar için müstehab olması, konuşmaya mâni değildir.» diyor.

1768- Bize, Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da Temîm b. Seleme'den, o da Urvetü'bnü Zübeyr'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), geceleyin namaz kılardı. Vilr'i kıldımt bana: Kalk vîfr'i kıl Yâ Âise! derdi.»

1769- Bana, Hârûn b. Saîd El-Eylî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, İbnİ Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Süleyman b. Bilâl, Rabîatü'bnü Ebî Abdirrahmân'dan, o da Kâsım b. Muhammed'den, o da Âişe'den naklen haber verdi ki;

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin namazını Âişe önünde aykırı yatarken kılar, yalnız vitir namazı kaldığı vakit onu uyandırır; o da vitr'ini kılarmış.

Bu hadîsi Bühâri «Kitâbu's-Salât» ve «Ebvâlü’l-vitr» de; Nesâî «Kitâbu's-Salât» da tahrîc etmişlerdir.

1770- Bize, Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû Ya'fûr'dan naklen haber verdi. (Bu zâtın ismi Vâkid, lâkabı da Vakdân'dır.) H.

Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Ebû Küreyb dahi rivâyet ettiler, dediler ki: Bize, Ebû Muâviye, A'meş'den rivâyet etti. Bunların ikisi de Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etmişlerdir. Âişe şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , gecenin her cüz'ünde vitir namazı kıfmışdır. Neticede vitr'i seherde nihayet bulmuşdur.»

1771- Bize, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Vekî', Süfyân'dan, o da Ebû Hasîn'den, o da Yahya b. Vessâb dan, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gecenin her cüz'ünde (yani) evvelinde, ortasında ve sonunda vitir kılmışdır. Neticede vitr'i seherde nihayet bulmuşdur.»

1772- Bana, Alîyü'bnü Hucr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kirman kadısı Hassan, Saîd b. Mesrûk dan, o da Ebû'd-Duhâ'-an, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe, Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), gecenin her cüz'ünde vitr kılmışdır. Neticede vitr'i gecenin sonunda nihayet bulmuşdur.»

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü'l - Vitr» de; Ebû Dâvûd «Kitâbu's-Salât» da tahrîc etmişlerdir.

«Neticede vitr'i seherde nihayet bulmuşdur.» cümlesinden murâd; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in son zamanlarında vitr'i seher vaktinde yani gecenin sonunda kıldığını anlatmakdir. Netekim Ebû Dâvûd'un rivâyetinde:

«Lâkin vefatı zamanında vitr'i seherde nihayet bulmuşdur.» denilmişdir.

Hazret-i Âişe'nin de beyân ettiği vecîhle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vitir namazını gecenin her cüz'ünde yani kimi evvelinde kimi evvelinde kimi ortasında kimi de sonunda kılmışdir. Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, bununla vitir namazının gecenin her cüz'ünde kılınabileceğini anlatmak istemişdir. Vitr'i gecenin sonuna te'-hîr etmesi, uyanacağından emin bulunan kimsenin vitr'i gecenin sonunda kılmasının efdal olduğuna tenbîh içindir.

Selefden Bazıları vitr'i gecenin evvelinde kilarlarmış. Ebû Bekr, Osman, Ebû Hüreyre ve Râfi' b. Hadîc (radıyallahü anhûm) bunlar meyânındadır. Ömeru'bnü’l-Ha'ttâb, Alî -yü'bnü Ebî Tâlib, İbn Mes'ûd, İbn Abbâs, İbn Ömer ve Ebû'd-Derdâ, hazerâtı ile Tabiînden birçokları da vitri gecenin sonunda kılarlarmış. Gerçi bir hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ebû Hüreyre'ye vitr namazını uyumadan kılmasını emir buyurmuşdur. Fakat bu efdalı beyân değil, onun uyuyup kalacağından endîşe ettiği içindir.

İbn Huzeyme'nin Hazret-i Ebû Katâde'den rivâyet ettiği bir hadîsde, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Ebû Bekr'e:

«Vitri ne zaman kılarsın?» diye sorduğu, onun da: «Uyumadan kılarım.» cevâbını verdiği; ayni suâli Ömer'e sorduğu, onun: «Evvelâ uyurum, sonra kalkar vitr'i kılarım.» cevâbını verdiği görülmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Hazret-i Ebû Bekr'e: «Sen akıllı davrandın. Yahut sağlama İş yaptın!»; Hazret-i Ömer'e de: «Sen kuvvetli olan tarafı tutun!» demişdir.

Vitir namazı hakkındaki muhtelif rivâyetlerin araları nasıl bulunduğunu görmüşdük. Bu husûsda Kâdi İyâz da şunları söylemektedir: «Ulemâ derler ki: Bu hadîslerde İbn Abbâs, Zeyd ve Âişe'den her biri gördüklerini haber vermişlerdir. Hazret-i Âişe hadî-sindeki ihtilâflar, bâzılarına göre râvîlerden, bâzılarına göre de Âişe (radıyallahü anha)'nin kendisindendir. Caiz ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazını onbir rek'ât kıldığı rivâyeti diğerlerinden fazla ola. Hazret-i Âişe'nin sair rivâyetleri bâzı zamanlarda vâkî olan nâdırâtdandır. Bunların en çoğu gece namazının, sabahın sünneti ile birlik-de onbeş, en azı da yedi rek'ât olduğunu gösterir ki, bu da vaktin genişliğine veya darlığına göre kıraati uzatarak kılındığındandır. Netekim Huzeyfe ve İbn Mes'ûd hadîslerinde böyle olduğu bildirilmişdir. Yahut uyku veya hastalık gibi bir özürden dolayı veya yaşı ilerlediği vakit bâzı vakitlerde gece namazını böyle muhtelif kılmışdır. Netekim Hazret-i Âişe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yaşlandığı vakit gece namazını yedi rek'ât kılmağa başladı; demişdir. Hazret-i Âişe'nin bazen gece namazının evvelinde kıldığı hafif iki rek'âtla sabah namazının sünnetini saymış olması; bazen de saymaması, yahut bir rivâyette bunlardan yalnız birini söylemiş olması da mümkündür... Eu bâbda ötesine geçile-miyen ve noksanı caiz olmayan bir had bulunmadığında hilaf yokdur. Gece namazı ne kadar ziyâde yapılırsa, ecri de o nisbette artan ibâdetlerdendir. Hilaf yalnız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fi'li ve kendisi için seçtiği mikdâr husûsundadır.»