16- Nafile Namazı Ayakta ve Oturarak Kılmanın, Bir Rek'atın Bir Kısmını Ayakta Bir Kısmını da Oturarak Kılmanın Cevazı Bâbı 1733- Bize, Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Hüşeym, Hâlid'den, o da Abdullah b. Şakîk'den naklen haber verdi. Dedi ki: Âişe'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'m, nafile namazını sordum. Şöyle cevap verdi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), benim evimde öğle'den evvel dört rek'ât (nafile namaz) kılar, sonra (mescide) çıkarak cemaata namaz kıldırır; sonra (tekrar benim evime) girerek iki rek'ât- (nafile daha) kılardı. Cemaata akşam namazını kıldırır; sonra (benim evime) gelerek, iki rek'ât nafile kılardı. Cemaata, yatsıyı kıldırır ve (yine benim evime) girerek, iki rek'ât (nafile) kılardı. Geceleyin içlerinde vitir de dâhil olmak üzere dokuz rek'ât namaz kılardı. Bâzı geceler, namazı ayakta, uzun kılar; bâzı geceler de oturarak uzun kılardı. Ayakta kılarken okursa, ayakta iken rükû' ve sücûd eder; otururken okursa, oturduğu yerden rükû' ve secde ederdi. Fecir doğunca, iki rek'ât (nafile namaz) kılardı.» 1734- Bize, Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti, (Dedi ki): Bize, Hammâd, Büdeyl ile Eyyûb'dan, onlar da Abdullah b. Şakîk'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe, Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), geceleyin uzun uzadıya namaz kılar; namazı ayakta kılarsa, ayakta rükû' eder; oturarak kılarsa rükû'u da oturarak yapardı.» 1735- Bize, Muhamedü'bnü’l-Müsennâ da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Şu'be, Büdeyl’den, o da Abdullah b. Şakîk'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: «Ben, İran'da hasta olmuşdum. Bu seteple namazı, oturarak kılıyordum. Müteakiben bunu Âişe'ye sordum. Âişe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), geceleyin ayakta uzun uzun namaz kılardı...» cevâbını verdi...» Ve râvî hadîsi rivâyet etmiştir. 1736- Bize, Ebû Bekir b. Ebi Şeybe dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mu âz b. Muâz, Humeyd'den, o da Abdullah b. Şakîk-i Ukaylî'den naklen rivâyet etti. Dedi ki: Âişe'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gece namazını sordum: Âişe: «Bâzı geceler ayakta, bâzı gecele,- de oturarak uzun uzun namaz kı-lard». Ayakta kılarken oku (makdan fârig ol) dumu ayakta rükû' eder; Oturarak okursa, oturduğu yerden rükû' ederdi.» cevâbını verdi. 1737- Bize, Yahya b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Ebû Muâviye, Hişâm b. Hassân'dan, o da Muhammed b. Sîrîn'den, o da Abdullah b. Şakîk-i Ukaylî'den naklen haber verdi. Dedi ki: Âişe'ye, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, namazını sorduk da şunu söyledi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakta ve oturarak çok namaz kılardı. Namaza, ayakta başlarsa, ayakta rükû' eder; oturarak başlarsa, oturarak rükû' ederdi.» 1738- Bana, Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Hammâd' (yani İbn Zeyd) haber verdi. H. Bize Hasanü'bnü'r-Rabî' de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Mehdî b. Meymûn rivâyec etti. H. Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Vekî' rivâyet etti. H. Bize Ebû Küreyb de' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, İbn Nümeyr rivâyet etti. Bunların hepsi Hişâm b. Urve'den rivâyet etmişlerdir. H. Bana, Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. Dedi ki: Bize, Yahya b. Saîd, Hişâm b. Urve'den naklen rivâyet etti. Dedi ki: Bana, babam, Âişe'den naklen haber verdi. Âişep Şöyle dedi: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, gece namazlarının hiç birinde oturarak okuduğunu görmedim. Nihayet ihtiyarladığı zaman, oturarak okumağa başladı. Hattâ okuduğu sûreden otuz yahut kırk âyef kalınca, ayağa kalkarak, onları ayakta okur; sonra rükû ederdi.» 1739- Bize, Yahya b. Yahya da rivâyet etti dedi ki: Mâlik'e, Abdullah b. Yezîd ile Ebû'n-Nadr'dan dinlediğim, onların da Ebû Seleme-te'bnü Abdirrahmân'dan, onun da Âişeden naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. (Âişe, Dedi ki): «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bazen) oturarak namaz kılardı. Namazda Kur'ân'ı, oturduğu yerden okur; otuz veya kırk âyet mikdârı kıraati kalınca ayağa kalkar, onları ayakta iken okur; sonra rükû'a gider; sonra secdeye varırdı. İkinci rek'âtda dahi böyle yapardı.» 1740- Bize, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Ebû Bekir dedi ki: Bize, İsmail b. Uleyye, Velîd b. Ebî Hişâm'dan, o da Ebû Bekir b. Muhammed'den, o da Amra'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bazan namazda) oturduğu yerden okur; rükû' etmek istedimi kalkarak bir insanın kırk âyet okuyabileceği kadar ayakta dururdu.» 1741- Bize, İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Muhammed b. Bişr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Muhammed b. Amr rivâyet etti. (Dedi ki): Bana, Muhammed b. İbrahim, Alkametü'bnü Vakkâs'dan naklen rivâyet etti, Alkame, Şöyle dedi: «Âişe'ye: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturarak kıldığı iki rek'âtda nasıl yapardı?» diye sordum; Âişe: «Bunların ikisinde de okurdu. Rükû'a gitmek isteyince ayağa kalkar da Öyle rükû ederdi.» dedi. 1742- Bize, Yahya b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Yezîd b. Zürey', Saîd-i Cüreyrî'den, o da Abdullah b. Şakîk'den naklen haber verdi. Abdullah, Şöyle dedi: Âişe'ye: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), hiç oturduğu yerden namaz kılarmıydı?» dedim; Âişe: «Evet! İnsanlar onu ihtiyarlattıkdan sonra (kıldı)» cevâbını verdi. 1743- Bize, Ubeydullah b. Muâz dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Kehmes, Abdullah b. Şakîk'den rivâyet etti: «Âişe'ye, dedim ki...» diyerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarki hadîsin mislini rivâyet etti. 1744- Bana, Muhammed b. Hâtim ile Harun b. Âbdillâh rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. Dedi ki: İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Osman b. Ebî Süleyman haber verdi; Ona da Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân haber vermiş; Ona da, Âişe haber vermiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) birçok namazlarını oturarak kılmadan vefat etmemiş. 1745- Bana, Muhammed b. Hatim ile Hasenü'l-Hulvânî, ikisi birden Zeyd'den rivâyet ettiler. Hasen, dedi ki: Bize, Zeydü'bnü'l-Hubâb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana, Dahhâk b. Osman rivâyet etti. (Dedi ki): Bana, Abdullah b. Urve, babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe, Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, yaşı ilerleyip (vücûdu) ağırlaşınca ekseriyetle namazını oturarak kılardı.» Görülüyor ki, Bâbımızın buraya kadar olan hadîsleri hep Hazret-i Âişe (radıyallahü anha)'dan rivâyet olunmuşdur. Bunların bâzılarını Buhârî «Kitâbü't-Teheccüd» de, bâzılarını da «Kitâbü Taksîri's-Salât» da; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî dahi «Kitâbü's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Bâbımızın, birinci hadîsinde Âişe (radıyallahü anha)'ya, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ne kadar nafile namaz kıldığı sorulmakda; o dâ öğleden evvel dört, Öğleden sonra iki, akşam namazından sonra iki; yatsı namazından sonra dahi iki rek'ât olmak üzere on rek'ât sünnet namaz kıldığını ve ayrıca geceleyin dokuz rek'ât namaz daha kıldığını, vitrin de bunlarda dâhil olduğunu bildirmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, gece namazı hakkında muhtelif rivâyetler vardır. Buhârî'nin bir rivâyetinde geceleyin onbir rek'ât namaz kılardığı; Âişe'den, Ebû Dâvûd'un tahrîc ettiği bir rivâyette onüç rek'ât; yine Âişe (radıyallahü anha)'dan, bir rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in son zamanlarında vitr'i, dokuz rek'ât kıldığı anlaşılmaktadır. Hazret-i Âişe'nin muhtelif rivâyetlerinden anlaşılıyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vaktiyle gece namazını onüç rek'ât kılarmış; sonra yaşlanarak biraz da et tuttuktan sonra dokuz kılmağa başlamış. Yalanız Hazret-i Âişe, bu namazların hepsine birden vitir demişdir. Hâlbuki vitir namazı, onların yalnız üç rek'âtidır. Buradaki hadîslerde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yaşlandığını ifâde için «Kebire, hatame, beddene» gibi kelimeler kullanılmişdır. Esâs itibarı ile Kebire: Yaşlandı; hatame: kırdı; beddene: Semizledi, etlendi; mânâlarına gelirlerse de, burada hepsi yaşının ilerlemesi, vücûdunun ağırlaşması mânâsında kullanılmışlardır. Hazret-i Abdullah b. Şakîk'in bahsettiği Fâris'den murâd: Acemistan'dır. Bazıları Hazret-i Âişe'nin, Acemistan'a gitmediğinden bahsederek, bu kelimenin yalnışlıkla hadîse geçtiğini, doğrusunun Fâris değil; Nekaaris olduğunu iddia etmişlerdir. Nekaaris, ayak mafsallarına arız olan bir nev'î hastalıkdır. Fakat Kâdi İyâz, bu kelime hakkında; Yanlışlık iddia edenlerin yanıldıklarını söylemiş ve: «Hazret-i Abdullah'in, bu suâli Âişe (radıyallahü anha)'ya Acemistan'da sormuş olması lâzım gelmez. O, suâlini Acemistan'dan döndükten sonra Medine'de sormuşdur. Hadîsin zahiri, bunu göstermektedir.» demişdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, nafile namazını oturarak kıldığını Tabiîn'den bir cemâat da Âişe (radıyallahü anha)'dan rivâyet etmişlerdir. Bunlardan Esved b. Yezîd rivâyetini Nesâî, Alkametü'bnü Vakkâs rivâyetini Bâbımızda Müslim, Amra rivâyetini Müslim, Nesâî ve İbn Mâce ,tahrîc etmişlerdir. 1746- Bize, Yahya b. Yahya rivâyet etti. Dedi ki: Mâlik'e, Ib-ni Şihâb'dan duyduğum, onun da Sâib b. Yezîd'den, onun da Mattalib) Ebî Vedâate's-Sehmî'den, onun da Hafsa'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum!: Hafsa, Şöyle dedi: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatından bir yıl öncesine kadar nafile namazında oturduğunu görmedim. Ondan sonra artık nâfie namazını oturarak kılmağa başladı. Sûreyi tertîl ederek okur; bu suretle o sûre ondan daha uzun sûrelerden uzun olurdu. 1747- Bana, Ebû't-Tâhir ile Harmele de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana, Yûnus haber verdi. H, Bize Ishâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd dahi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Abdürrezâk, haber verdi. (Dedi ki) Bize, Ma'mer haber verdi. Bunlar, hep birden Zührî'den, bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet et-mislerdir. Yalnız onlar: «Bir yahut iki yıl (öncesine kadar.) » demişlerdir. 1748- Bize, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Ubeydullah b. Mûsâ, Hasan b. Sâlih'den, o da Simâk'den, naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Bana, Câbir b. Semura haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oturarak namaz kılmadan vefat etmemiş. Bu hadîsler dahi nafile namazını oturarak kılmanın caiz olduğunu göstermektedirler. Hafsa hadîsini Tirmizî dahi rivâyet etmiş ve: «Bu hadîs hasen sahîhdir.» demişdir. Zahire bakılırsa Hazret-i Âişe hadîsi ile Hafsa (radıyallahü anh) hadîsi arasında münâfât var gibi görünürse de hakîkat-ta aralarında hiç bir münâfât ve muâraza yokdur. Çünkü Âişe (radıyallahü anha)'nm: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazını oturarak kılıyordu.» demesinden, «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından bir seneden fazla zaman önce namazını oturarak kılıyordu.» mânâsı çıkmaz. Zâten bir yardımcı fiil olan «Kâne» devam değil, Usûl-ü fıkıh ulemâsının bir kavline göre tekrar bile iktiza etmez. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatından bir seneden fazla önceleri nafile namazını oturarak kıldığı kabul edilse bile iki hadîs arasında yine münâfât yokdur. Zîra Hafsa (radıyallahü anh) ancak görmediğini bildirmişdir. O, görmeden Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz oturarak kılmış olabilir. Bu bâbda Ümmü Seleme (radıyallahü anha)'dan da rivâyet vardır. Nesâî ile İbn Mâce'nin tahrîc ettikleri bu rivâyette Ümmü Seleme (radıyallahü anha): «Nefsim, Kabza-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -farz namazlar müstesna- geri kalan namazların ekserisini oturarak kılmadan dünyâdan gitmedi.» demektedir. Yine bu bâbda Enes b. Mâlik ile Abdullah b. Şihhîr (radıyallahü anhûma)'dan da rivâyetler vardır. 1749- Bana, Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Cerir, Mansûr'dan, o da Hilâl b. Yesâf dan, o da Ebû Yahya'dan, o da Abdullah b. Amr'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Bana rivâyet olundu ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kişinin, oturarak kıldığı namaz, namazın yarısıdır...» buyurmuşlar. Bunun üzerine ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ve kendisini oturarak namaz kılarken buldum da elimi, onun başının üzerine koydum. (Bana): «Nen var. Yâ Abdullah b. Amr?» diye sordu. Ben: — Ya Resûlallah! Senin (Kişinin oturarak kıldığı namaz, namazın yarısıdır.) buyurduğun, bana rivâyet olundu. Hâlbuki sen oturarak namaz kılıyorsun!» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Evet! Ama ben, sizden herhangi biriniz gibi değilim.» buyurdular. 1750- Bize, bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Muhammedü'bnü'l -Müsennâ ve İbn Beşşâr da toptan Muhammed b. Ca'fer'den, o da şu'be’den naklen rivâyet ettiler. H. Bize İbn'l - Müsennâ dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Süfyân rivâyet etti. Bunların ikisi birden Mansûr'dan bu isnâdla rivâyet etmişlerdir. Şu'be'nin rivâyetinde: «Ebû Yahye'l-A'racdan...» kaydı da vardır. Bu hadîsin mânâsı: Oturarak kılınan namazın sevabı, ayakta kılman namaz sevabının yarısı kadardır; demekdir. Binâenaleyh oturarak kılman namazın sahîh olduğunu tazammun eder. Yalnız sevabı noksandır. Fakat ayakta durmakdan âciz olduğu için, oturarak kılan kimsenin sevabı azalmaz, onun sevabı ayakta kılanın sevabı gibidir. Farz namazlara gelince, ayakta durmağa kudreti olan bir kimsenin farz namazı oturarak kılması caiz değildir. Nevevî diyor ki: «Ayakta durmağa kudreti olan bir kimse, oturarak kılmayı helal i'tikad etse kâfir olur; kendisine mürtedler hükmü verilir... Fakat ayakta durmakdan âciz olduğu için farzı oturarak kılarsa onun sevabı, ulemâmızın ittifakı ile ayakta kılan gibi verilir; azaltılmaz. Binâenaleyh sevabın yarılanması hususundaki hadîsi, ayakta durmağa kudreti varken, oturarak kılman nafile namaza hamletmek gerekir. Bizim mezhebimizin tafsilâtı budur. Bu hadîsin tefsiri hususunda cumhûr da buna kaail olmuşlardır. Bâzı Mâlikîler'den rivâyet olunduğuna göre bu hadîsi, bir özürden den dolayı farz yahut Özürlü veya özürsüz nafileye hamletmişlerdir. Bir takımları da ayakta kılmakda meşakkat çektiği için, kendisine farzda olsun, nafilede olsun, oturarak kılmaya ruhsat verilenlere hamletmişlerdir.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Ben, sizden hergangİ biriniz gibi değilim...» sözünü Şâfiîler, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hasâisinden saymışlardır. Onun, ayakta durmağa kudreti varken oturarak nafile kılması, ayakta kıldığı nafile gibidir. Bu, onun şerefini arttırmak içindir. Kâdi İyâz'a göre, bu cümleden murâd şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihtiyarladığı için ayakta durmak, kendisine meşakkat vermeye başlamış; bundan dolayı oturarak kıldığı namazının ecri tam verilmişdir. Özrü olmayan şâir kimselerin hükmü, böyle değildir. Ancak Nevevî (631-676), Kâdı merhumun bu sözü için: «Zayıf yahut bâtıldır. Çünkü eğer başkaları mâzûr olurlarsa, onların sevabı da tamdır. Ayağa kalkmaya kaadir olurlarsa, mazurlar gibi değildirler. Binâenaleyh tahsise mahal kalmaz. Ve bu sefer: «Ben, sîzden herhangi biriniz gibi değilim.» demek doğru olmaz. Doğrusu ulemâmızın dediği gibi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nafilesi ayakta durmağa kudreti olanın namazı gibidir.» demişdir. |