Geri

   

 

 

 

İleri

 

13- Duha Namazının Müstehab, En Azının İki En Mükenmelinin Sekiz; Ortasının Dört Yahut Altı Rek'at Oluşu ve Bu Namaza Devama Teşvik Bâbı

1693- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey', Saîd-i Cüreyrî'den, o da Abdullah İbn Şakîk'den naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi:

«Âişe'ye Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Duhâ namazını kılarmıydı? diye sordum. Âişe:

— Hayır! Meğer ki seferinden gelmiş ola! cevâbını verdi.»

1694- Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Kehmes b. Hasen El-Kaysî, Abdullah İbn Şakîk'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Âişe'ye: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) , Duhâ namazını kılar-mıydı? diye sordum. Âişe:

— Hayır! Meğer ki seferinden gelmiş ola! cevâbını verdi.»

1695- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

Dedi ki: Mâlik'e İbn Şihâb'dan duyduğum, onun da Urve'den, onun da Âişe'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Âişe, Şöyle dedi:

«Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in duhâ nâfilerini, kıldığını hiç görmedim. Onu ben kılyorum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) halk amel eder de üzerine farz olur, endişesi ile yapmak istediği bir işi (Bazen) terk ederdi.»

1696- Bize, Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ab-dülvâris rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd (yani Risk) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Muâze rivâyet etti. Kendisi Âişe (radıyallahü anhâ) ya:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Dua namazını kaç rek'ât kılardı? diye sormuş. Âişe:

— Dört rek'ât kılar; dilediği kadar da ziyâde ederdi, cevâbını vermiş.

1697- Bize Muhammedü'bnü'l - Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler.

Dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Şu'be, Yezîd'den bu isnâdla, bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Yezîd: «Allah'ın dilediği kadar da ziyâde ederdi.» demiş.

1698- Bana, Yahya b. Habib El-Harisi de rivâyet etti. ;

(Dedi ki): Bize, Hâlid b. El - Haris, Saîd'de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Katâde rivâyet etti. Onlara da Âişe'den naklen Muâzetü'l-Adeviyye rivâyet etti. Onlara da Âişe'den naklen Muâzetü'l-Adeviyye rivâyet etmiş. Âişe, Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) duhâ namazmı dört rek'ât kılar, Allah'ın dilediği kadar da ziyâde ederdi.»

1699- Bize, İshâk b. İbrahim ile İbn Beşşâr, hep birden Muâz b. Hişâm'dan rivâyet ettiler. Muâz: «Bana, babam, Katâde'den bu isnâdla, bu hadîsin mislini rivâyet etti.» demiş.

Duhâ nafilesi; kuşluk namazı demekdir. Görülüyo rki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kuşluk namazını kılıp kılmadığı hususunda Hazret-i Âişe'den biribirine muarız hadîsler rivâyet olunmuşdur. Bunların bâzılarında, bu namaz nefiy, bâzılarında da isbât edilmektedir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, Hiç Kuşluk namazı kılmadığını bildiren Âişe hadîsini Buhârî «Kitâbü't-Teheccüd» de; Ebû Dâvûd ile Nesâî de «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Bu husûsda İmâm Nevevî şunları söylemektedir: «Hazret-i Âişe'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kuşluk namazını hem kıldığını hem kılmadığını bildiren iki hadîsinin arası şöyle bulunur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu namazı faziletinden dolayı bazen kılar; bazen de Hazret-i Âişe'nin dediği gibi ümmetine farz olur endîşesi ile terk ederdi. Âişe (radıyallahü anhâ)'nm:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kuşluk namazını kılmazdı. Meğer ki bir seferinden gelmiş ola!... sözü de: Ben, onu görmedim... mânâsına te'vîl olunur. Nitekim ikinci rivâyette aynen bu sözü söylemiş ve: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kuşluk namazı kılarken hiç görmedim, demişdir. Bunun sebebi şudur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk zamanında Hazret-i Âişe'nin yanında nadiren bulunurdu. Çünkü ekseriyetle o vakitde ya yola gider yahut mescîdde veya başka bir yerde bulunurdu. Kadınlarının yanında bulunduğu zaman dahi Âişe (radıyallahü anha)'ın yanında ancak dokuz günde bir kalabiliyordu. Bu sebeple Hazret-i Âişe'nin: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, kuşluk namazı kılarken görmedim, demesi sahîh olur, Hakîkatta Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, bu namazı kıldığını yâ kendisinden yahut başkasından duymuş olabilir.

Yahut şöyle denilir: Hazret-i Âişe'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk namazını kılmazdı.) sözünün mânâsı, ona devam etmezdi; demekdir. Bu takdirde Âişe (radıyallahü anha) namazın aslını değil, ona devamı nefyetmiş olur.

Gerçi İbn Ömer'den rivâyet edilen sahîh bir habere göre, kendisi kuşluk namazı hakkında: O, bid'atdır, demişse de, bu söz: O namazı, mescidde alenen kılmak, bid'atdır, mânâsına hamledilmişdir. Nitekim böyle yapanlar, da bulunurdu. Yoksa mezkûr namazın evlerde kılınması mezmûm değildir. Yahut: Bu namazı devam üzere kılmak bid'atdır, denilir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine farz olur endîşesi ile ona devam etmemişdi. Ama bu hüküm Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkındadır. Bizim için kuşluk namazına devam etmenin müstehab olduğu Ebû'd-Derdâ' ve Ebû Zerr (radıyallahü anh) hadîsleri ile sâbitdir.

Yahut şöyle denilir: Hazret-i İbn Ömer, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kuşluk namazı kıldığını ve kılınmasını emrettiğini duymamışdır.

Her ne hâl ise Cumhûr-u ulemâya göre kuşluk namazı kılmak, muste-habdır. Bu husûsda yalnız Abdullah b. Mes'ûd ile Abdullah b. Ömer'in tevakkuf ettikleri rivâyet olunur...» Neveyî'nin izahatı burada sona eriyor.

Hattâbî: «Muhakkak surette sabit olmuştur ki Peygamber. (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethedildiği gün, kuşluk namazını kılmış, bunu Ebû Zerr ile Ebû Hüreyre'ye tavsiye daH buyurmuşdui.» diyor.

Bu husûsda. İbn Abdilberr, şunları söylemişdir; «Sünnet ilmi hakkında husûsi bir ma'lûmâta sahip olan kimseden ulemânın bâzısı bilgi alır. bâzısı alamaz. Hiç bir sahâbî yoktur ki başkalarının bildiği bâzı hadîsleri gözden kaçırmış olmasın! Bütün hadîsleri ihatalı bir şekilde bilmek, imkânsızdır. Sonra yetişen ulemâ ancak ilim, kitaplarda tedvin edildikten sonra bütün hadisleri ihata edebilmişlerdir... Binâenaleyh Hazret-i Âişe'nin. bu meseleyi bildiği hâlde: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kuşluk namazını kıldığını, görmedim, demiş şahindir.» demektedir.

İbn'l Cevzî (508-597), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in farz olur diye endişe buyurmasını iki veçhe ihtimâlli olarak îzâh eder. Birinci veçhe göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk namazını Allah'ın farz kılacağından endîşe etmişdir.

İkinci veçhe göre, Ashabın, bu namazı farz î'tikaadı ile amel edeceklerinden çekinmişdir.

İbn Battal'a göre de Hazret-i Âişe hadîsinin iki şeye ihtimâli vardır:

a) Caiz ki bu hadîs Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gece namazı farz kılındığı zaman vârid olmuşdur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in endîşesi, ümmeti hakkındadır. Bu namazı devam üzere mescidde kılarsa, ümmetine de farz olur; diye endîşe etmişdir. Kendisine bu namaz zâten farzdı. Şu hâlde Âişe (radıyallahü anha)'nın: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bazen yapmak istediği bir işi terk ederdi...» sözü, ümmetini o işi yapmaya davet etmezdi; mânasına gelir. Yoksa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gece namazını, kendüsne farz olduğu hâlde bırakırdı; demek değildir.

b) İhtimâl ümmetinin gece namazına devam ede ede zayıf düşerek; kılamamalarından ve bu suretle Allah'a âsî olacaklarından korkmuşdur. Buradaki İsyan doğrudan doğruya değil; bil vâsıtadır. Ümmetin, o namazı kılamamaları, Resûlüllah'e tâbi olmamak demektir. Hâlbuki ona tâbi' olmak farzdır. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ita'at etmek, Allah'a itaat demekdir. Bunun aksi de Allah'a isyan mânâsına gelir.

1700- Bize Muhamedü'bnü'l-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Şu'be, Amr b. Mürra'dan, o da Abdurrahmân b. Ebî Leylâ'dan naklen rivâyet etti. Abdurrahmân Şöyle dedi: Bana, hiç bir kimse Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kuşluk namazı kılarken gördüğünü, haber vermedi. Yalnız Ümmü Hânı, müstesna!. Zîra o Mekke'nin fethedildiği gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onun evine girerek sekiz rek'ât namaz kıldığını rivâyet etti. Ve: «Onun bu namazdan daha hafif bir namaz kıldığını görmedim. Ama rükû' ve sücûdu tamam yapıyordu.» dedi.

İbn Beşşâr, kendi rivâyetinde: «Hiç» kelimesini zikretmedi.

1701- Bana, Harmeletü'bnü Yahya ile Muhammed b. Selemete’l-Murâdî dahi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdullah b. Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana, Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi.

Dedi ki: Bana İbn Abdillâh b. El-Hâris rivâyet etti ki, babası Abdullah b. Haris b. Nevfel Şöyle dedi: İnsanlardan, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kuşluk nafilesini kıldığını Vana haber verecek bir tek kimse bulmaya çok çalıştım ve soruşturdum. Ama bunu daha rivâyet edecek hiç kimse bulamadım. Yalnız Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hânı bana şöyle haber verdi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Mekke'nin fethedildiği gön, güneş epeyi yükseldikden sonra (benim evime) geldi. Müteakiben bir elbise getirerek üzerine örttüler de yıkandı. Sonra kalkarak sekiz rek'ât namaz kıldı. Bu namazda kıyamı mı daha uzundu yoksa rükû' veya sücûdu mu bilmiyorum. Bunların hepsini biribirine yakın yaptı. Bu namazı, bundan önce ve sonra bir daha kıldığını görmedim.»

Murâdî: «Yûnus'dan» dedi: «Bana haber verdi.» demedi.

1702- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

Dedi ki: Mâlik'e, Ebû'n-Nadır'dan dinlediğim, ona da Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hânî'nin âzâdlısı Ebû Mürra’nın haber verdiği şu hadîsi okudum: Ebû Mürra, Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hânî'yi şöyle derken işitmiş:

«Mekke'nin fethedildiği sene Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gittim. O'nu yıkanırken buldum. Kızı Fâtıme de kendisini bir elbise ile örtüyordu. Ben selâm verdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bu kadın kimdir?» diye sordu. Ben:

— Ebû Tâlib'in kızı, Ümmü Hânı!, dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Hoş geldin Ummü Hânil!...» dedi. Guslünü bitirdikden sonra ayağa kalktı ve bir elbiseye bürünerek sekiz rek'ât namaz kıldı. Namazdan çıkınca Ben:

— Yâ Resûlallah! Annem oğlu Aliyyü'bnü Ebî Tâlib, benim kendisine ahd-ü emân verdiğim bir kimseyi, Hübeyre'nin oğlu Fülân-ı öldüreceğini söyledi, dedim. Bunun Üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Senin ahd-u emân verdiğin kimseye, biz de em ân verdik yâ Umme Hâni!» buyurdular. Bu (hâdise) kuşluk vakti oldu.

1703- Bana Haccâc b. Şâir de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muallâ b. Esed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vüheyb b. Hâlid, Cafer b. Muhammed'den, o da babasından, o da Akîl'in âzâdlısı Ebû Mürra'dan, o da Ümmü Hânî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih senesi Ümmü Hânî'nin evinde bir tek elbise içinde, iki ucunu çaprazlama koltuk altından geçirerek sekiz rek'ât namaz kılmış.

"Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü Takrîri's-Salât» ve «Megâzî» bahislerimde; Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce de «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Ümmü Hâni, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin amcası Ebû Tâlib'in kızı ve Hazret-i Alî'nin kız- kardeşidir. İsmi Fâhite yahut Hind'dir.

Ebû Mürre, Hazret-i Ümmü Hâni'nin âzâdlısıdır. Bâzı rivâyetlerde mecazen kardeşi Akîl, b. Ebî Tâlib'e izafe edilmiş; ve Akîl'in âzâdlısı Ebû Mürre, denilmişdir.

Hazret-i Ümmü Hânî'nin, emân verdiği kimsenin ismi, hiç bir yerde zikredilmemişdir. Bazıları: «Ümmü Hânî, kocası Hübeyre'ye emân vermişdir.» derler. Hübeyre, Mekke'nin fethinde kaçmış ve Necran'da müşrik olarak ölmüştür.

Bazıları Fülân İbn Hübeyre'den murâd, Haris b. Hişâm El-Mahzûmî'dir; demiş; diğer Bazıları bunu Abdullah b. Ebî Rabîa olduğunu söylemişlerdir. Ezrakî'nin «Târîh-i Mekke» adlı eserinde Ümmü Hânî (radıyallahü anh)’nın, Haris b. Hişâm ile Abdullah b. Ebî Rabia'nın ikisine birden emân verdiği kaydedilmektedir. Bunların ikisi de Benî Manzum'dandırlar.

Bâbımız hadîslerinin Bazıları, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kuşluk namazı kıldığını, yalnız Hazret-i Ümmü Hânî rivâyet etmiş i gösterirse de bu husûsda Ümmü Hânî hadîsinden başka bir çok rivâyetler vardır. Bu rivâyetleri Buhârî şârihi Aynî şöyle sıralamışdır:

1- Buhârî'nin, Hazret-i Ebû Hüreyre'den tahrîc ettiği bir hadîsde Ebû Hüreyre (radıyallahü anh):

«Dostum (sallallahü aleyhi ve sellem), bana üç şey vasiyet etti. Ben, bunları ölünceye kadar terk etmem. Bunlar her aydan üç gün oruç tutmak, kuşluk namazını kılmak, vitir namazını kılarak uyumakdır.»

2- Az sonra göreceğimiz Ebû'd-Derdâ' hadisinde, Hazret-i Ebû'd-Derdâ': «Dostum, bana üç şey vasiyyet etti. Ben, bunları yaşadığım müddetçe asla bırakamam- Mezkûr üç şey: Her ay'dan üç gün oruç tutmak, kuşluk namazını kılmak ve vitr namazını kılmadan uyuma-makdır.» demişdir.

3- Yine, az sonra göreceğimiz Ebû' Zerr hadîsinde, bütün sadakaların yerine, iki rek'ât kuşluk namazının kâim olacağı bildirilmektedir.

4- Buhârî'nin rivâyet ettiği İbn Ömer hadîsinde ; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), duhâ namazmı ancak iki gün kılıyordu...» denilmektedir.

5- Hâkim'in rivâyet ettiği İbn Ebî Evfâ hadîsinde: «Şüphesiz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , kuşluk namazını

Ebû Cehl'in kellesinin koparıldığı ve Mekke'nin fethedildiği müjdelendiği zaman, iki rek'ât olarak kıldı.» deniliyor.

6- Tirmizî'nin rivâyet ettiği Enes hadîsinde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Bir kimse, kuşluk namazını oniki rek'ât olarak kılarsa, Allah, ona cennette altından bir köşk bina eder; buyurdu.» denilmişdir. Bu hadîsi, İbn Mâce dahi tahrîc etmişdir.

7- İmâm Ahmed ile Ebû Ya'lâ'nin tahrîc ettikleri Ukbetü'bnü Âmir hadîsinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki Allah-u Azîmü'ş-Şân: Ey Âdem oğlu! Günün evvelinde kılacağın dört rek'ât namazla beni razı et ki, o günün sonunda ben de sana kâfî geleyim! buyuruyor.» demişdir. Bu lâfız İmâm Ahmed'indir. Ebû Ya’lâ Yun lâfzı: «Âdem oğlu! Günün evvelinde dört rek'ât namaz kılmakdan âciz mi kalıyorsun? (Bunları) kıl ki gününün sonunda ben sana kâfi geleyim!» şeklindedir. «Et-Telvîh» nâm eserde rivâyet edi-ien Ukbetü'bnü Âmir hadisinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize iki sûresi ile (yani Şems ve Duhâ sûreleri'ile) iki rek'ât kuşluk namazı kılmamızı emir buyurdu.» denilmektedir.

8- Hâkim'in rivâyet ettiği Hazret-i Âişe hadîsinde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk namazını kaç rek'ât kılardı? diye sordum. Âİşe: Dört rek'ât kılar; Allah'ın dilediği kadar da ziyâde ederdi, cevâbını verdi.» deniliyor.

Bu hadîsi Bâbımızda İmâm Müslim de rivâyet ettiği gibi Nesâî, Tirmizî ve İbn Mâce dahi rivâyet etmişlerdir.

9- Ebû Dâvûd'un rivâyet ettiği Kesîr b. Mürra hadîsinde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle derken işittim:

«Allah azze ve celle: Ey Âdem oğlu! Günün evvelinde bana dört rek'ât namaz kılmakdan âcîz kalma ki ben de günün sonunda sana kâfi geleyim! buyuruyor.» denilmişdir.

10- Taberân î'nin «El-Kebîr» inde dahi hemen hemen bunun gibi bir hadîs vardır. Mezkûr hadîs, cumhûra göre mevsuk ise de bâzılarına göre, zayıfdır.

11- İbn Huzeyme'nin «Sahîh» inde Hazret-i Büreyde'den tahrîc ettiği bir hadîsde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle derken işittim:

— İnsanda üç yüz altmış mafsal vardır. Bunlardan her biri için bir sadaka vermek gerekir...» Hadîsin sonunda:

«Eğer sadaka bulamazsan iki rek'ât kuşluk namazı sana yeter! buyurdu.» deniliyor.

12- Taberânî'nin «El-Evsat» ında rivâyet ettiği Câbir hadîsinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir devemi arz etmek için gittim de onun kuşluk namazını altı rek'ât olarak kıldığını gördüm.» deniliyor.

13- Taberânî'nin yine «El-Evsat» nâm eserinde rivâyet ettiği İbn Abbâs hadîsinde:

«Âdem oğlunun vücudundaki her mafsala karşı, her gün bir sadaka vermesi îcâb eder. Sana, bunların hepsinden dolayı iki rek'ât kuşluk namazı yeter! buyurdular.» denilmişdir. Bu hadîs az sonra Bâbımızda da gorülecekdir.

14- Nesâî'nin «Es-Sünenü’l-Kübrâ» adlı eserinde tahrîc ettiği Hazret-i Alî hadîsinde:

«Şüphesiz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kuşluk zamanı, namaz kılardı.» denilmişdir. Hadîsin isnadı, iyidir. Ayni hadîsi İmâm Ahmed ile Ebû Ya'lâ' dahi tahrîc etmişlerdir.

15- Müslim'in rivâyet ettiği Zeydü'bnü Erkanı hadîsinde:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kuşluk namazı kılardı.» deniliyor. Bu hadîsin isnadı güzeldir.

16- Müslim'in yine Zeydü'bnü Erkam'dan tahrîc ettiği bir hadîsde:

«Rosûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Kübalıların yanına çıktı; Kübalılar, güneş iyice doğdukdan sonra kuştuk namazı kılarlardı...» deniliyor.

17- Hâkim'in rivâyet ettiği Ümmü Seleme hadîsinde Hazret-i Ümmü Seleme (radıyallahü anh):

«Resûlûllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kuşluk namazını oniki rek'ât olarak kılıyordu.» demişdir. Yalnız bu hadîsin zayıf olduğu söylenir.

18- Tirmizî'nin rivâyet ettiği Ebû Saîd-i Hudrî hadîsinde, Hazret-i Ebû Saîd:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) , kuşluk namazını kılardı. Buna, o derece devam ederdi ki, biz bunu artık bırakmaz; derdik. Bazen de onu o derece bırakırdı ki, artık bunu kilmıyacak derdik.» demiştir. Tirmizî: «Bu hadîs, hasen garipdir.» diyor. Aynî, onu yalnız Tirmizî'nin rivâyet ettiğini kaydetmişdir.

19- Taberânî'nin «El-Kebîr» inde rivâyet ettiği Ebû Ümâme ve Utbetü'bnü Abd hadîsinde Resûlûllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sabah namazını cemaatla kıldıkdan sonra, yerinde kalıp da kuşluk namazını kılan kimseye hacc ve Ömre yapanın sevabı verilir.» buyurmuşdur.

20- Ebû Dâvûd'un Muâz b. Enes'den rivâyet ettiği hadîsde: «Resûlûllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Her kim sabah namazından çıktıkdan sonra namazgahında oturur da İki rek'ât kuştok namazını kılar ve hayırdan başka bir şey söylemezse, o kimsenin günahları affolunur. Velev ki denizin köpüğü kadar çok olsunlar! buyurdular.» denilmektedir. Bu hadîsin isnadında dahi za'f vardır.

21- İbn Ebî Şeybe'nin müsned olarak rivâyet ettiği Huzeyfe hadîsinde, Hazret-i Huzeyfe:

«Ben, Resûlûllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , ile birlikde Benî Muâviye'nin taşlığına çıktım. Resûlûllah (sallallahü aleyhi ve sellem), orada uzun uzadıya sekiz rek'ât kuşluk namazı kıldı.» diyor.

22- Taberânî'nin «El-Evsat- mda Hazret-i Ebû Mûsâ'dan rivâyet ettiği hadisde Ebû Mûsâ: «Resûlûllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Her kim kuşluk namazını dört rek'ât, ondan önce de dört rek'ât olarak kılarsa, o kimseye cennette bir ev yapılır. Buyurdu.» demişdir.

23- İmâm Ahmed b. Hanbel'in rivâyet ettiği itbân b. Mâlik hadîsinde; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk namazını evinde kıldı.» denilmişdir.

24- Taberânî'nin «El-Kebîr» inde rivâyet ettiği İbn Sem'ân hadîsinde: Hazret-i İbn Sem'ân:

'Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle derken işittim: Allahü teâlâ: Ey Âdem oğlu! Bana, gündüzün başında kılacağın dört rek'ât namazdan geri kalma ki, günün sonunda ben de sana kâfî geleyim! buyurur.» demektedir. Hadîsin isnadı sahîhdir.

25- İmâm Ahmed'in, Abdullah b. Amr'dan rivâyet ettiği bir hadîsde:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir gece müfrezesi gönderdi. Bunlar ganimet alarak çabucak döndüler. Bunun üzerine halk onların gazaya gittikleri yerin yakınlığından, aldıkları ganimetin çokluğundan ve çabuk dönmelerinden söz etmeye başladılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Ben, size daha yakın bir gaza yeri, daha çok ganimet ve daha çabuk dönüşü göstereyim mi? Her kim abdest alır da mescide kuşluk namazı kılmak için çıkarsa, o kimsenin gaza yeri, müfrezeninkinden daha yakın, ganimeti onlarınkînden daha çok; dönüşü de onlardan daha çabuk olur. Buyurdular.» deniliyor.

Bu hadîsi Taberânî dahi «El-Kebîr» inde rivâyet etmişdir.

26- Yine İmâm Ahmed'ile Taberânî'nin rivâyet ettikleri Âiz b. Amr hadîsinde:

«Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , bize kuşluk namazını kıldırdı.» deniliyor.

27- İbn Adiyy'in «El-Kâmil nâm eserinde rivâyet ettiği Ebû Bekre hadîsinde, Hazret-i Ebû Bekre:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , kuşluk namazını kılıyordu. Derken küçük bir çocuk olan Hasan geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) secde edince, onun sırtına bindi...» demektedir. Yalnız bu hadîsin râvîleri arasında Amr b. Ubeyd vardır ki, metrûkdur.

28- Taberânî'nin «El-Kebîr» inde rivâyet ettiği Cübeyrü'bnü Mut'im hadîsinde, babasının Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kuşluk namazı kılarken gördüğü bildirilmektedir. Ancak bunun da râvîlerinden Yahye'l-Himmânî hakkında söz edilin işdir.

29- Müslim'in rivâyet ettiği Ümmü Habîbe hadisinde Hazret-i Ümmü Habibe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Hiç bir müslüman kul yoktur ki, her gün farzlardan mâda kendiliğinden oniki rek'ât namaz kılsın da Allah ona cennetde bir ev yapmasın! buyurdular.» demişdir.

Kâdi Iyâz'ın beyânına göre, ulemâdan Bazıları Ümmü Hânî hadîsinin, kuşluk namazını isbât etmediğini söylemişlerdir. Bunların iddiasına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, o gün kıldığı namaz, Mekke fethedildiği içindir. Hattâ bâzılarına göre Mekke'nin fethi ile uğraşırken kılamadığı namazlarını kaza etmişdir.

İmâm Nevevî (631-676): «Bunların söyledikleri fâsiddir. Doğrusu bu hadîsle istidlalin sahîh olmasıdır. Ümmü Hânî'nin hadîsi ile Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke fethediîdiği gün sekiz rek'ât kuşluk namazı kıldığı, her iki rek'âtta bir selâm verdiği sübût bulmuşdur. Hadîsi Ebû Dâvûd «Sünen» inde bu lâfızla ve Buhârî'nin şartı üzere sahîh bir isnâdla rivâyet etmişdir.» diyor.

Hadîsin zahirine bakılırsa, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yıkanması da, namaz kılması da Mekke'ye girdikden sonra Hazret-i Ümmü Hânî'nin evinde olmuşdur. Çünkü cümleler birbiri üzerine ta'kîb ve tertibe delâlet eden (lâ) ile atfolunmuşdur.

Gerçi hadîsin bir rivâyetinde Ümmü Hânî (radıyallahü anha)'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gitiği ve onu yıkanırken bulduğu bildiriliyor. Hattâ Kâdi Iyâz: «Bu rivâyet daha sahîhdir.» demişdir. Fakat Aynî buna cevap vermiş ve: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir defa Ebtah'daki evinde, bir defa da Ümmü Hânî'nin evinde, sekizer rek'ât namaz kılmış olmasına ve her ikisinde de yıkanmasına bir mâni' yokdur. Caizdir ki evvelâ Ebtah'a indikden sonra Ümmü Hânî'nin evine girerek yıkanmış ve namaz kılmış sonra oradan çıkarak Ebtab'daki kendi evine girmiş ve orada da yıkanarak namaz kılmış olsun. Böylece biri kuşluk, diğeri yâ Mekke'nin fethine şükür için yahut geceleyin kılamadığını hatırladığı namazı olmak üzere iki namaz kilmışdır...» diyor.

Hazret-i Ümmü Hânî'nin Ali (radıyallahü anh) anne baba bir kardeşi olduğu hâlde, onun için annem oğlu demesi, hürmet ve akrabalığı bir batından geldiklerine işaret etmek sureti ile te'kîd içindir. Bu söz Harun (aleyhisselâm)'ın Hazret-i Mûsâ'ya:

«Ey Annem oğlu! Benim sakalımı çekme!...» demesi kablîindendir.

Buraya kadar serdedilen rivâyetlerden anlaşılacağı vecihle, kuşluk namazının kaç rek'ât olduğu ihtilaflıdır. Rivâyetlerin bâzılarından iki, diğer bâzılarından dört. bir takımlarından altı. daha başkalarından sekiz, on ve oniki rek'ât kılındığı anlaşılıyor. Yalnız on rek'ât kılındığı hadîslerde geçmemiş; İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'a mevkuf olarak rivâyet olunmuşdur.

Rivâyetler arasındaki bu ihtilâf, her râvînin gördüğünü veya duyduğunu rivâyet etmesinden doğmuş olsa gerektir. Meselâ râvînin biri yalnız iki rek'ât kıldığını görmüş; diğeri dört veya sekiz; öteki on iki rek'ât kıldığını görmüş ve herkes gördüğü veya işittiği mikdârı rivâyet etmişdir.

Bezzâr'in, Zeyd b. Eşlem'den rivâyet ettiği şu hadîs, bu ihtimâlin doğruluğunu te'yîd etmektedir. Zeyd (radiyallahüjanh) Şöyle dedidir:

-Abdullah b. Amr'ı, Ebû Zerr'e: Bana tavsiyede bulun! derken işittim. Ebû Zerr: Sen bana, benim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sorduğum bir şey'i sordun. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Her kim kuşluk namazını iki rek'ât olarak kılarsa gafillerden ma'dûd yazılmaz. Kim dört rek'ât kılarsa âbid'ler meyânmÖ yazılır. Kim altı rek'ât kılarsa, ogün kendisine günah lâhik olmaz; kim sekiz rek'ât kılarsa, kaanitler meyânına yazılır. Ve her kim oniki rek'ât kılarsa Allah, ona cennette bir ev bina eder! buyurdular, dedi.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün kuşluk namazının iki rek'ât kılınacağını, başka bir gün altı, daha başka bir gün sekiz rek'ât kılınacağını bildirmişdir.

Acaba oniki rek'âtdan fazla kuşluk namazı kıhnabilirmi? Bu suâle Aynî şöyle cevap veriyor: «Gerçi mefhûm-u aded cumhûr-u ulemâ'ya göre hüccet değildir. Fakat kuşluk namazı hakkında oniki rek'âtdan fazla bir aded vârid olmamışdır. Bununla beraber fazlası hakkında hadîs vârid olmaması, ziyâde kılınmasının memnu olmasını istilzam etmez. İbrahim Nehaî'den rivâyet olunduğuna göre; Bir adam, Esved'e: Kuşluk namazını kaç rek'ât kılayım? diye sormuş; Esved: «Kaç istersen o kadar kıl!» cevâbını vermişdir.

Taberî (224-310): Doğrusu, onu muayyen bir sayı ile kılmamakdır. demişdir.»

Ulemâdan bir cemâat, kuşluk namazının dört rek'ât kılınacağına kaail olmuşlardır. Hâkim: «Dürüst hadîs hafızlarından müteşekkil bir çok İmâmlarla bir arada bulundum. Onların bu adedi tercih ettiklerini, bu husûsdaki sahîh haberler mütevâtir olduğu için kuşluk namazını dört rek'ât kıldıklarını gördüm. Benim mezhebını de budur.» demişdir.

Taberi'nin rivâyetine göre Sa'dü'bnü Ebî Vakkaas ile Ebû Seleme (radıyallahü anhûma) kuşluk namazını, sekiz rek'ât kılarlarmış.

İkame. İbrahim Nehaî ve Saîdü'bnü'l-Müseyyeb, dört rek'ât kılmayı ihtiyar ederler; Dahhâk ise iki rek'ât kılarmış.

Bazıları, kuşluk namazını sekîz rek'ât kılmanın efdal; oniki rek'ât kılmanın ise ekser olduğunu söyleyerek efdal ile ekser arasında fark görmüşlerdir. Fakat buna îtirâz olunmuşdur.

Kuşluk namazı, müstehabdır. Bazıları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vâcib olduğunu söylemişlerse de Hazret-i Âişe'nin:

«Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı kuşluk namazı kılarken görmedim.» demesi bu iddiayı rededer. Bir takımları: «Kuşluk namazı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hasâisından idi.» demişlerse de bu söz dahi reddedilmişdir. Çünkü onu isbât edecek sahîh bir haber yokdur.

Ulemâ kuşluk namazının devam üzere mi yoksa arasıra mı kılınacağında ihtilâf etmişlerdir. Zahire bakılırsa, devam üzere kılmak efdaldır. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i sahîhde:

««Allahü teâlâ ındinde en makbul amel, az da olsa sahibinin devam üzere işlediği ameldir.» buyurmuşlardır.

Taberâhî'nin «El-Evsat» ında rivâyet ettiği Ebû Hüreyre hadîsinde, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Gerçekten cennette duhâ (yânî kuşluk) denilen bir kapı vardır. Kıyâmet koptuğu vakit bir münâdî çıkarak: Kuşluk namazını devam üzere kılanlar nerede? Sizin kapınız, işte budur. Buyurun! Alah'ın rahmeti ile ondan girin! diyecekdir.» buyurduğu biîdirilmişdir.

Bir takım ulemâya göre ise, kuşluk namazını devam üzere kılmamak efdaldir. Bunlar, yukarıda sıraladığımız hadîsler meyânında geçen Ebû Saîd hadîsi ile istidlal ederler. Fakat kendilerine: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kuşluk namazını bazen bırakması, ümmetine farz olur endîşesi iledir. Ümmet hakkında böyle bir endîşe yokdur. Binâenaleyh kuşluk namazını devam üzere kılmak efdaldir.» diye cevap verilmişdir.

Ümmü Hânî hadîsi ile istidlal eden bâzı ulemâ kuşluk namazının, hafif kılınması' müstehab olduğuna kaaildirler. Çünkü Hazret-i Ümmü Hânî:

«Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bunun kadar hafif bir namaz kılarken görmedim.» demişdir. Fakat bu zevatın kabilleri, reddedilmişdir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hafife kılması, müslümanlann umuru ile meşgul bulunmasından dır.

Kuşluk namazının vakti, güneş doğup, ziyası yayıldığı zaman girer. Nevevî (631-676), güneşin doğması ile girdiğini, rivâyet etmişse de müstehab olan, onu güneş yükselinceye kadar te'hîr etmekdir.

Ümmü Hânî hadîsi, şu hüküml dahi ihtiva eder:

1- Künyesi ile meşhur olan bir kimsenin kendisini bildirmek için, künyesini söylemesinde bir beis yokdur.

2- Bir yere girmek için, izin istemekte kaaide: Ev sahibinin «Kim o?» demesi; izin istiyenin de ma'rûf olan ismini söylemesidir.

3- Ziyaretçiye ve müsâfire, merhaba; demek yahut ona benzer sözlerle i'zâz-u ikrâm'da bulunmak müstehabdır.

4- Yıkanırken veya abdest alırken konuşmakda bir beis olmadığı gibi böylelerine selâm vermekde de beis yokdur. Fakat bevl eden kimseye, selâm verilmez.

5- Avret mahalli örtülmüş olmak şartı ile, yakın akrabasından bir kadının yanında yıkanmak ve kadının, ona perde tutması caizdir.

6- Bir tek elbiseye sarınarak, elbisenin bir tarafını sağ omuzunun altından; bir tarafını da sol omuzunun üstünden geçirmek ve o surette namaz kılmak caizdir.

7- Aranan bir kimse, gusûl ve taharet gibi şeyler ile meşgul bulunursa, o işi kestirmemek; bitirdikten sonra onunla görüşmek gerekir.

8- Cumhûr-u ulemâya göre, bir müslüman kadınının, kâfire emân vermesi caizdir. Bazıları buna itiraz etmiş, hadîsin, o âna kadar emân vermiş olmaya ihtimâli olduğu gibi, ondan sonra yani yeni emân vermek mânâsına da gelebileceğini söyliyerek ihticâca sâlih olmadığını iddia etmişlerdir.

1704- Bize Abdullah b. Muhammed b. Esma' Ed - Dubai rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Mehdî (yani İbn Meymûn) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Ebû Uyeyne'nin âzâdlısı Vâsıl, Yahya b. Ukayl'den, o da Yahya b. Ya'mer'den, o da Ebû'î-Esved-i Düelî'den, o da Ebû Zerr'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki, şöyle buyurmuşlar:

«Her birinizin, her bir mafsalına karşı, bir sadaka vardır. Her tesbîh, bir sadakadır. Her tahmid bir sadakadır. Her tehlîl bir sadakadır. Her tekbîr bir sadakadır. İyiliği emretmek, kötülükden nehî'de bulunmak da birer sadakadır. Bütün bunlar nâmına kişinin kılacağı iki rek'ât kuşluk namazı, kâfidir.»

Sülâmâ: Aslen parmakların ve ellerin kemikleri demekdir. Sonradan bu Relime bedenin bütün kemikleri ve mafsalları mânâsında kullanılmişdır. İleride görüleceği vecihle Müslimin rivâyet ettiği bir hadisde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«insan üçyüzaltmış mafsal üzerine halk edilmişdir; her mafsal için bir sadaka vermek lâzımdır.» buyurmuşdur.

Bu hadîs, kuşluk namazının faziletine, mevkiinin büyüklüğüne ve iki rek'ât kılınmasının sahîh olduğuna delildir.

1705- Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvâris rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Ebû't Teyyâh rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bana Ebû Osman En-Nehdî, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: «Dostum (sallallahü aleyhi ve sellem):

Bana üç şey'i (yani) her aydan üç gün oruç tutmayı, iki rek'ât kuşluk namazını ve uyumadan vitr namazını kamamı vasiyyet etti.»

1706- Bize Muhammed b. El - Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Şu'be, Abbâs-ı Cüreyrî ile Ebû Şimr-i Dubai'den rivâyet etti. Demişler ki: Biz Ebû Osmân-i Nehdî'yi, Ebû Hüreyre'den o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet ederken dinledik.

1707- Bana Süleyman b. Ma'bed (lıil) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mu-alfâ b. Esed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülâzîz b. Muhtar, Abdullah Ed-Dânâc'dan rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Ebû Râfi' Es-Sâiğ rivâyet etti.

Dedi ki: Ben, Ebû Hüreyre'den dinledim.

Dedi ki:

«Dostum Ebû'l-Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem), bana üç şeyi vasiyet etti...» Râvî, Ebû Osman'ın, Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulunmuştur.

1708- Bana, Hârûn b. Abdîllâh ile Muhammed b. Râfî'de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize, İbn Ebi Füdeyk, Dahhâk b. Osman'dan, o da İbrahim b. Abdillâh b. Huneyn'den, o da Ümmü Hânî'nin âzâdlısı Ebû Mürra'dan, o da Ebû'd-Derdâ'dan nalken rivâyet etti. Ebû'd-Derdâ' söyle demiş:

«Habîbını (sallallahü aleyhi ve sellem), bana üç şey vasiyyet etti. Ben, bunları yaşadığım müddetçe asla terk edemem! Her aydan üç gün oruç tutmayı, kuşluk namazını ve bir de vitr namazını kılmadan uyumamamı. (vasiyet buyuidular.) »

Ebû Hüreyre hadîsini Buhârî «Kitâbü't-Teheccüd» ile «Kitâbü's-Savm» da; Nesâî dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir. Halil: Yakın dost; demekdir.

Vâkîa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz:

«Ben, halîl edinecek olsam, Ebû Bekir'i kendime halîl yapardım.» buyurmuşdur. Fakat Hazret-i Ebû Hüreyre'nin sözü, bu hadise muhalif değildir. Çünkü mümteni'olan şey, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, ashabından birini hail; ittihâz etmesidir. Ashâbm, onu halil ittihâz etmesi, mümteni' değildir.

Ebû'd-Derdâ' hadîsinde, halîl yerine habîb kelimesi kullanılmışdır. Bazıları, bu iki kelime arasında fark bulmuş; diğer Bazıları aralarında fark olmadığını söylemişlerdir.

Hazret-i Ebû'd-Derdâ' hadîsinin tamâmiyle benzeri bir hadîsi Ebû Zerr (radıyallahü anh) da rivâyet etmişdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu hadîslerde zikredilen üç şeyi vasiyyet etmesindeki hikmet şudur: Her ay üç gün oruç tutmak, nefsi oruca alıştırır. Kuşluk namazını kılmak da namaza alıştırır. Uyumadan vitir namazını kılmak ise vitr namazına bu şekilde devam etmek lâzım geldiğine işarettir.

Bu hadîsde vitir namazının vâcib olduğuna, vaktinin uyku ve gaflet zamanı olduğuna dahi işaret vardır.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’m, bu vasiyyeti Ebû Hüreyre, Ebû'd-Derdâ, ve Ebû Zerr (radıyallahü anhûma) hazerâtına tahsis buyurarak başkalarına yapmaması, bunlar fakîr oldukları içindir. Oruç ile namaz, bedenî ibâdetlerin en şereflilerindendir. Anlaşılıyor ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara hâllerine en lâyık olan şeyi vasiyet etmişdir.