12- Seferden Gelen Kimseye, Gelir Gelmez Mescidde İki Rek'at Namaz Kılmanın Müstehab Oluşu Bâbı 1690- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Şu'be, Muhârib'den rivâyet etti. O da Câbir b. Abdillâh'ı şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benden bir deve satın aldı. Medine'ye gelince bana, mescide giderek, iki rek'ât namaz kılmamı emir buyurdu.» (157) Garibdir ki bu Bâbın hadîslerini tercüme Ve şerh etmekle meşgul olurken radyo Amerikalılar tarafından Ay'a gönderilen üç astronotun sağ sâlîm yer yüzüne indikleri haberini verdi. 1691- Bana, Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdülvehhâb (yani Es-Sekafî) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Ubeydullah; Vehb b. Keysân'dan o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir gazaya çıktım. Derken devem beni, geri bıraktı ve kötürümleşti. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benden önce (Medine'ye) geldi. Ben de ertesi gün geldim. Mescide vardığımda, o'nu mescidin kapısında buldum. Bana: «Şimdi mi geldin?» diye sordu. — Evet!., cevâbını verdim. «Öyle ise deveni bırak da mescide girerek iki rek'ât namaz kıl!» buyurdu. Ben de girerek iki rek'ât namaz kıldım. Sonra (evime) döndüm.» 1692- Bize Muhammed b. E!-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Dahhâk (yani Ebû Âsim) rivâyet etti. H. Bana Mahmûd b. Gaylân da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. İkisi birden demişler ki: Bize, İbn Cüreyc haber verdi. (Dedi ki): Bana İbn Şihâb haber verdi. Ona da Abdurrahman b. Abdillâh b. Kâ'b, babasından naklen haber vermiş. Babası da Abdullah b. Kâ'b ile amcası Ubeydullah b. Kâ'b'dan, onlar da Kâ'b b. Mâlik'den naklen rivâyet etmişler ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferden ancak gündüzün kuşluk vakti gelirmiş. Geldiği zaman da (işe) mescidden başlar; orada iki rek'ât namaz kılar; sonra orada otururmuş. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Buyû'» da ve ondan başka kitabının yirmiye yakın muhtelif yerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî de muhtelif râvîlerden, muhtelif lâfızlarla kimi muhtasar kimi mufassal olarak tahric etmişlerdir. Hadisin muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre; «Hazret-i Câbir b. Abdillâh bir gazada Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizle beraber bulunmuş. Bir ara devesi topallayarak yürümez olmuş. Hattâ Hazret-i Câbir, onu bırakmayı bile düşünmüş. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yetişmiş. Hazret-i Câbir'i o hâlde görünce: «Ne oldu sana yâ Câbir Neden böyle ordudan geri kaldın?» diye sormuş. Câbir (radıyallahü anh) «Devem kötürüm oldu Ya Resûlallah !» demiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Câbir (radıyallahü anh)'dan yanında sopa gibi bir şey olup olmadığım sormuş, o da elinde bulunan bir kamaş veya sopayı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e takdim etmiş. Efendimiz, bu sopayla deveye vurmuş ve duâ etmiş. Müteakiben deve öyle bir yürümüş ki, ömründe böyle yürüdüğü görülmemiş. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Câbir'e evlenip evlenmediğim; evlendiyse kız mı yoksa dul mu aldığını sormuş. Câbir (radıyallahü anh) dul bir kadınla evlendiğini söylemiş. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): «Neden kızla evlenmedin? Kızla evlenseydin biribirinizle şaka eder; gülüşürdünüz!» buyurmuşlar.- Câbir (radıyallahü anh) «Benim kız kardeşlerim var», bir rivâyette «Babam Abdullah vefat etti.» Yahut «Şehîd edildi de bana dokuz tane kız bıraktı. Ben, bunlara kendileri gibi bir kız getirmeyi doğru bulmadım. İstedim ki bir kadın getireyim de onlara baksın; üstlerini başlarını düzeltsin; terbiyelerini versin!» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Câbir'e Medîne'ye vardığında akıllı davranmasını tavsiye etmiş.» Nevevî (631-676): «Akıl'dan murâd, onu çocuk istemeye teşvîkdir.» diyor. Çünkü Hazret-i Câbir'in, o zamana kadar çocuğu yokmuş. «Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Câbir'e o topal deveyi satıp satmayacağını sormuş. Satacağını anlayınca, kıymetini vererek onu Câbir (radıyallahü anh)'dan satın almış. Yalnız teslimin Medine'de yapılacağına ittifak etmişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye Câbir (radıyallahü anh) dan önce gelmiş, ertesi gün Câbir de gelince mescidde buluşmuşlar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şimdi mi geldin. Yâ Câbir?» diye sormuş. — Evet! cevâbını alınca: «öyle ise deveni b«rak da mescide gir; ve iki rek'ât namaz kıl!» buyurmuşlar. Câbir (radıyallahü anh) namazı kılmış. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Bilâl'e bir okiyye (yani kırk dirhem) altın tartmasını emir buyurmuş; Bilâl (radıyallahü anh) altını fazlasıyla tartmış. Câbir (radıyallahü anh)'da paralan alarak evine doğru yollanmış. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasından adam göndererek, onu çağırtmış Câbir (radıyallahü anh) kendi kendine: — Şimdi oldu. Deveyi bana iade edecek!» demiş. Bu deveden son derece hoşlanmazmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Al deveni! Parası da senin olsun!...» buyurmuşlar.» Deveye bedel olarak altın mı yoksa gümüş mü verdiği ihtilaflı bir mes'ele olduğu gibi mikdârı hususunda dahi bir çok ihtilâflar vardır. |