Geri

   

 

 

 

İleri

 

6- Hazarda İki Namazı Birden Kılma Bâbı

1662- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

Dedi ki: Mâlike, Ebû'z-Zübeyr'den dinlediğim, onun da Saîd b. Cübeyr'den, onun da İbn Abbâs’dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: İbn Abbâs:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç bir korku ve sefer yokken öğle ile ikindiyi toptan, akşamla yatsıyı da toptan kıldı.» demiş.

1663- Bize, Ahmed b. Yûnus ile Avn b. Sellâm hep birden Züheyr'den rivâyet ettiler. İbn Yûnus dedi ki: Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Ebû'z-Zübeyr, Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'de hiç bir korku ve sefer yokken Öğle ile ikindiyi toptan kıldı.» demiş.

Ebû'z-Zübeyr

Dedi ki: «Ben, Saîd'e acep bunu niçin yaptı diye sordum. Saîd: Ben de, senin sorduğun gibi İbn Abbâs'a sordum da:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ümmetinden hiç bir kimseyi me-şakkata sokmamak istedi... cevâbını verdi... dedi.

1664- Bize, Yahya b. Habîb El - Hârisî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Hâlid (yani İbn'l-Hâris) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kurre rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebü'z-Zübeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Saîd b. Cübeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Abbâs rivâyet ettiki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Tebûk gazasında yaptığı bir yolculukda namazı cem' ederek kılmış ve öğle ile ikindiyi, akşamla yatsıyı cem' etmiş.

Saîd

Dedi ki: «İbn Abbâs'a Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i buna sevk eden nedir? dedim: Ümmetini meşakkate sokmamak istedi; dedi.»

1665- Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'z-Zübeyr, Ebû't-Tufeyl Âmir'den, o da Muâz'dan naklen rivâyet etti. Muâz Şöyle dedi:

«Tebûk gazasına Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte çıktık kendileri öğle ile ikindiyi toptan; akşamla yatsıyı da toptan kılıyordu.»

evvellerini âhirlerini avamdan geçtim, havâss takımının bile bir çokları bilemezler...»

Hanbelîler'den İbn Kudâme (541-620) de: «İki namazın arasını cem' etmeyi sûretâ cem'a hamletmek iki vecihle fâsidtir:

a) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, iki namazı, bir vakitte cem' ederdiği sarahaten rivâyet olunmuşdur.

b) iki namazı cem' etmek, bir ruhsattır. Mes'ele Hanefîler'in dediği gibi olacak olursa, her namazı kendi vaktinde kılmakdan daha büyük bir meşakkat doğacakdır. Ve keza cemî mes'elesi Hanefîler'in dediği gibi olursa, ikindi ile akşamı, yatsı ile sabah namazını cem' etmek mümkün olur. Hâlbuki bunların cemî sureti ile kılınmalarının haram olduğunda ulemâ arasında hilaf yokdur. Hadîsin zahirî mânâsı ile amel etmek bu gûnâ tekellüfden evlâdır...» demişdir.

Bedrüddîn Aynî (762-855), bu zevatın reddiyelerine şöyle cevap vermişdir: «Cem'in bir ruhsat olduğunu teslim ettik diyelim. Lâkin biz, onu sûrî, cem'e hamlettik. Tâ ki haberi vâhid, kafi olan. âyete muâraza etmesin, muâraza etmesin. Âyetden murâd: «Namazlara, devam edin...» yânı onları vakitlerinde kılın! kavl-i kerimidir. Teâlâ Hazretleri:

«Şüphesiz ki, namaz mü'minlerin özerine vakitlerinde farz kılınmışdır.» buyuruyor. Bizim kaail olduğumuz vecih, hem âyetle, hem de hadîs'le amel sayılır. Muhaliflerin kavli ise âyetle, ameli terk etmeye varır. Onların kaail oldukları cem-i manevî, yağmur ve korku gibi özürlerden dolayı hazarda da cem'in caiz olmasını iktizâ eder. Mâmâfîh bunu kendileri de caiz görmemiş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hiç bir korku veya yağmur olmaksızın Medîne'de öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı cem' ederek kıldığını bildiren İbn Abbâs hadîsini bir takım merdûd suretlerle te'vîl etmişlerdir. Bizim kaail olduğumuz şekilde ise hem kitapla hem de bu bâbda vârid olan bütün hadîsler ile hiç bir te'vile hacet kalmaksızın amel etmek vardır.

Hattâbî'nin (Çünkü vakitlerin evvelleri ve âhirleri havassın bile anlayamadığı şeylerdendir...) sözünü kabul etmiyoruz. Zira namaz dinin en büyük umurundan biridir. Kâmil bir müslümana dîninin en büyük erkânından biri olan, namaza müteallik şeyler nasıl gizli kalabilir? İbn Kudâme'ye dahi ayni şekilde cevap verilir. Onun ikindi İle akşam namazını ve yatsı ile sabah namazını cemî hakkındaki kıyâsı da bâtıldır. Çünkü arada mülâzemet yoktur. Sonra bizim kaail olduğumuz vecihde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözünü sıyânet etmemek deği! bilakis sıyânet etmek vardır...»

Arafat'la Müzdelife'den başka yerlerde de iki namazı cem' ederek toptan kılmanın caiz olduğunu kabul edenlere göre, cem'in nasıl yapılacağını İmâm Nevevî şöyle anlatır: «Şafiî ile ekseri ulemâya göre uzun seferde öğle ile ikindiyi, hangisinin vaktinde dilerse ve keza akşamla yatsıyı hangisinin vaktinde dilerse cem' ederek kılmak caizdir. Kısa yolda cem'in caiz olup olmaması hususunda şafiî'den iki kavil rivâyet olunur. Bunların esah olanına göre kısa yolda cemî ve kasr caiz değildir. Uzun yoldan murâd: 48 millik mesafedir ki mu'tedil yürüyüşle iki konak eder. Konakta bulunan yolcu için efdal olan şekil, birinci namazın vakti girdiği zaman, ondan sonra gelen namazı da onunla beraber kılmakdır. Birinci namazın vaktinde yolda bulunur da, ondan sonraki namazın vakti çıkmadan konağa varacağını bilen kimse için birinci namazı, ikincinin vaktine te'hîr etmek efdal olur. Bu tertibe riâyet etmiye-nin, namazı da caizdir. Yalnız efdal olan vechi terk etmiş olur.

Birinci namazın vaktinde cemî yapmanın şartı evvelâ o vaktin namazını kılmak ve namazdan çıkmadan cem'i niyet etmek, iki namazın arasını ayırmamakdır.

İkinci namazın vaktinde, cemî yapmak isteyenin birinci namaz vakti esnasında cem'e niyet etmesi icâb eder. İkinci namaz vaktini, her iki namaza yetecek ve artacak sûretde geniş tutmak yânı namazları vaktin sonuna bırakmamak gerekir. Eğer cem'i, niyet etmeksizin namaz vaktini ge-çirmişse kendisi Allah'a âsî, kıldığı namaz da kaza olur. Birinci namazı cem' etmek niyetiyle te'hîr eden kimsenin, ikinci namaz vakti gelince evvelâ birinciyi kılması ve cem'e niyet etmesi, ondan sonra araya hiç bir şey karıştırmamak suretiyle ikinci namazı kılması müstehab olur. Cem'in kısaca ahkâmı budur.

Yağmur sebebi ile birinci namazın vaktinde, cemî caizdir. Sahîh kavle göre ikinci namazın vaktinde caiz değildir...

Şâfiîler'le cumhûr-u ulemâya göre yağmur sebebi, ile cemî, öğle ile ikindi ve akşamla yatsı namazlarında caizdir.

İmâm Mâlik, bunu yalnız akşamla yatsı namazına tahsis etmisdir.

Hastaya gelince: İmâm Şafiî'nin meşhur olan kavli ile ekseri ulemâya göre hastalık sebebi ile namazı cem' ederek kılmak caiz değildir. İmâm Ahmed b. Hanbel ile Şâfiîler'den bâzılarına göre caizdir.

Hazret-i Abdullah b. Ömer'in yalnız akşamlı yatsıyı zikrederek öğle ile ikindiyi söylememesi makamın müsâdesizliğindendir. Çünkü zevcesinin vefatı üzerine acele yetişmesi istenmiş; o da acele akşamla yatsıyı birden kılarak cenazeye gitmiş. Onun için yalnız akşamla yatsının cemi

1666- Bize Yahya b. Habîb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid (yânî İbn'l-Hâris) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kurratü'bnü Hâlid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'z-Zübeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Âmir b. Vasile Ebû't-Tufeyl rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz b. Cebel rivâyet etti.

Dedi ki:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Tebûk gazasında öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyr cem' ederek kıldı.»

Ben: Acep onu, buna sevk eden nedir?» diye sordum. Muâz: — Ümmetini meşakkata sokmamak istedi... dedi.

1667- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. Dediler ,ki: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H.

Bize Ebû Küreyb ile Ebû Saîd-i Eşec dahi rivâyet ettiler. Lâfız, Ebû Küreyb'indir. Dediler ki: Bize Vekî' rivâyet etti. Bunların ikisi de A'meş’den, o da Habib b. Ebî Sâbit'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet ettiler. İbn Abbâs, Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Medine'de korku ve yağmur olmaksızın öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı birden kıldı.»

Vekî'in hadîsinde: «İbn Abbâs'a: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu niçin yaptı? dedim; Ümmetini meşakkata sokmamak için; cevâbını verdi.» cümlesi vardır.

Ebû Muâviye hadîsinde ise: «İbn Abbâs'a: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bununla ne yapmak istedi? dediler; İbn Abbâs:

— Ümmetini meşakkata sokmamak istedi; cevâbını verdi.» denilmişdir.

1668- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan, o da Câbir b. Zeyd'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile cemi' sureti ile sekiz ve (yine) cemi' sureti ile yedi rek'ât namaz kıldım.» demiş.

Ben: «Yâ Ebâ'ş-Şa'sâ'! Zannederim öğleyi te'hîr, ikindiyi acele kıldı ve akşam namazını te'hîr, yatsıyı da (vakti girer girmez) acele kıldı.» dedim. Ebû'ş-Şa'sâ':

— Ben de öyle, zannediyorum... cevâbını verdi.

1669- Bize Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Hammâd b. Zeyd, Amr b. Dinar'dan, o da Câbir b. Zeyd'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Medine'de namazı (cemi' sûreM ile) yedi ve sekiz rek'ât kılmış, (yânı) öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı toptan kılmış.

sureti ile kılınabileceğini söylemişdir. Binâenaleyh onun bu sözünden öğle ile ikindinin cemî edilemiyeceği ma'nâsı çıkmaz. Onu da Enes ve İbn Abbâs gibi sahâbe-i kirâm rivâyet etmişlerdir.»

1670- Bana Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Hammâd, Zübeyr b. Hırrîd'den, o da Abdullah b. Şakîk'den naklen rivâyet etti. Abdullah, Şöyle dedi: Bir gün İbn Abbâs, ikindiden sonra bize hutbe îrâd etti. Hutbe tâ güneş kavuşup, yıldızlar görününceye kadar devam etti. Halk namaza, namaza... demeye başladılar. Derken yanına Benî Temim'den fütursuz ve sözünü esirgemiyen bir adam gelerek: Namaza, namaza... dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs:

«Bana, sünneti mi öğretiyorsun be annesiz kalası!» dedi ve şunu ilâve etti:

«Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'n Öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı cem' ederek kıldığını gördüm!»

Abdullah b. Şakîk: «Bu sözden kalbime bir şüphe düştü de Ebû Hüreyre'ye giderek, ona surdum. İbn Abbâs’ın sözünü o da tasdik etti.» demiş.

1671- Bize, İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize, Vekî' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İmrân b. Hudeyr, Abdullah b. Şakîk El-Ukaylî'den naklen rivâyet etti.

Dedi ki: İbn Abbâs'a bir adam; namazı (kil.) dedi. O sustu. Sonra (yine) namazı kıl, dedi. O yine sustu. Sonra (tekrar) namazı (kıl.) dedi; İbn Abbâs yine sustu; sonra: «Behey annesiz kalası! Namazı bize mi öğreteceksin. Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında iki namazı cem' ederek birden kılıyorduk» dedi.

İbn Abbâs hadîsini Buhârî «Mevâkîtü's-Salât» ve «Teheccüd» bahislerinde; Ebû Dâyûdve Nesim «Sefer» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Bu hadîsin bâzı rivâyetlerinde: «Medine'de namazı yedi ve sekiz rek'ât kılmış, öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı toptan kılmış.» denilerek, Leff-ü neşr-i müşevveş yapılmışdır. Yani sekiz rek'ât dan murâd: Beraberce kılınan, öğle ile ikindi; yedi rek'ât'dan murâd da: akşamla, yatsı'dır.

Bâbımızın (706) numaralı hadîsinin ikinci rivâyetinin senedinde Ebû't-Tufeyl, Âmir b. Vasile olarak zikredilmişdir. Kâdi Iyâz (rahimehüllah) bu ismi Sahîh-i Müslim'in ekseri râvîlerinden bu şekilde nakletmişdir. Bâzı rivâyetlerde mezkûr ismin Amr b. Vâile şeklinde nakledildiği görülmüşdür. Ebû't-Tufeyl'in meşhur olan ismi Müslim'in burada rivâyet ettiği gibi Âmir'dir. Bazıları Amr olduğunu söylerler. tâbiri «Annen olmasın! mânâsına gelirse de Arapların, onu mecazen başka mânâlarda kullandıklarını îman bahsinde görmüştük. Bu kelime ekseriyetle zemm ve sitem mânâsında kullanılır. Medih mânâsında kullanıldığını iddia edenler de olmuşdur.