5- Seferde İki Namazı Birden Kılmanın Cevazı Bâbı 1655- Bize, Yahya b. Yahya rivâyet etti. Dedi ki: Mâlik'e, Nâfi’den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: İbn Ömer: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sefere acele ettiği zaman akşam ile yatsı'yi bir arada kılardı.» demiş. 1656- Bize, Muhammedu'bnü'l-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Yahya, Ubeydullah'dan rivâyet etti. Dedi ki: Bana, Nâfi, haber verdi ki, İbn Ömer, acele yola çıkacağı zaman şafak kaybolduktan sonra akşam ile yatsıyı beraberce kılar ve: Gerçekden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Yola acele ettiği vakit aksam ile yatsı'yi birlikte kılardı.» dermiş. 1657- Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybetü'bnü Saîd, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Amru'n - Nâkıd, hep birden, İbnİ Uyeyne'den rivâyet ettiler. Amr, dedi ki: Bize, Süfyân, Zührî'den, o da Sâlim'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Sâlim'in babası Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i acele yola çıkacağı zaman akşam ile yatsı'y birlikde kılarken gördüm. 1658- Bana, Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bize, Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. Dedi ki: Bana, Salim b. Abdillâh haber verdi, ki babası söyle demiş: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i sefere acele ettiği zaman akşam namazını te'hîr ederek, onunla yatsıyı birlikte kıldığını gördüm.» Bu hadîsi Buhârî «Taksîru's-Salât» bahsinin iki yerinde; Nesâî dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hadîsin bütün rivâyetlerinde, yola çıkmakdan; bir. rivâyetinde sefer için yola çıkmakdan bahsedildiğine göre yola çıkmanın sefer kasdı ile mukayyet olduğu anlaşılıyor. Şu hâlde şehir haricindeki bağ ve bostana gitmek buradaki hükümden hâriçdir. Yânî böyle yerlere gidileceği zaman iki namazın cemi edilmesi (her ikisinin birlikde kılınması) mevzû-i bahs değildir. Hadîs-i şerîf, seferde akşamla yatsının cemi' sureti ile ikisinin bir arada kılınabileceğine delildir. Kirmânî: «Bu hadîs akşam namazını yatsı zamanına bırakarak her ikisini yatsı vaktinde birlikde kılmayı caiz gören Şafiî'ye huccetdir.» demişdir. Hanefîlere göre buradaki cemî'den murâd, akşam namazını vaktinin sonunda, yatsıyı da vaktinin evvelinde kılmak suretiyle hâsıl olan zahirî ve sûrî cemî'dir. Yoksa akşam namazının vakit dışına bırakılması kasde- f) Sefer dolayısiyîe mutlak sûretde cemî yapmak caiz değildir. Cemî ancak Arafat'la, Müzdelife'de yapılır. Hasan-i Basrî, İbn Sîrin, İbrahim Nehaî, Esved, Ebû Hanife ve diğer Hanefiyye İmâmlarının mezhepleri budur. Kâsım'in rivâyetine göre İmâm Mâlik de bu kavli tercih etmişdir. İmâm A'zam ile diğer Hanefiyye ulemâsı Arafat ile Müzdelife'den başka hiç bir yerde cemî yapılamıyacağına kaail olmuşlardır. Bu kavil ashâb-ı kirâmdan Abdullah b. Mes'ûd, Sa'd b. Ebî Vakkaas, Abdullah b.. Ömer (radıyallahü anhûnt) ile onlardan sonra gelen İbn Şîrîn, Câbir b. Zeyd, Mekhûl, Amr b. Dînâr, Sevrî, Esved, Ömer b. Abdilâzîz Sâlim ve Leys b. Sa'd hazerâtından da rivâyet olunmuşdur. İbn Ebî Şeybe 'nin «Mûsannef» İnde rivâyet ettiği bir hadîsde, Hazret-i Ebû Mûsa: «özürsüz iki namazı lirden kılmak, büyük günahlardandır.» demişdir, «Et-Telvîh» sahibi diyor ki: Nevevî'nin, (Ebû Yûsuf ile Muhammed, İmâmlarına muhalefet etmişlerdir. Onların kavilleri de Şafiî ile İmâm Ahmed'in kavli gibidir.) sözünü «Hidâye» sarihlerinden (El-Gâye) Sahibi, reddetmiş; onların böyle bir şey söylediklerinin aslı olmadığını bildirmişdir.» Aynî dahi: «Mes'ele Telvîh sahibinin dediği gibidir. Ulemâmız, üç İmâmımızın, hâlini daha iyi bilirler.» diyor. Hanefîler, Buhârî ile Müslim'in ittifakla Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettikleri hadîsle istidlal ederler. Mezkûr hadîsde İbn Mes'ûd- (radıyallahü anh): «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir namazı kendi vaktinden başka bir vakitde kıldığını görmedim. Ancak Müzdelife müstesna! Çünkü orada akşam'la yatsıyı birden kılmış; ertesi gün sabah namazını da vaktinden önce kılmış dı» demişdir. Hanefîler bir de Müslim'in rivâyet ettiği Ebû Katâde hadîsi ile istidlal ederler. Bu hadîsde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Uykuda bir kusur işleme yoktur. Kusur ancak uyanıkken bir namazı, başka namazın vakti girinceye kadar geciktirmekle olur» buyurmuşdur. Arafat ile Müzdelife'den başka yerlerde dahi iki namazın bir arada kılındığını bildiren hadîslere Tahâvî «Ma'âni'l - Âsâr» şerhinde şöyle cevap vermişdir: «Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlarda birinci namazı vaktinin sonunda kılmış; ikinci namazı da vaktinin evveline almışdır. Şu kadar var ki, her iki namazı bir vakitde kılmişdir. İbn Abbâs hadîsi de bu ma'nâyı te'yîd eder. Hazret-i İbn Abbâs: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç bir korku veya yolculuk olmadığı halde öğle ilk ikindiyi toptan; akşamla yatsıyı da toptan kıldı.» demişdir. Hadîsi, Müslim rivâyet etmişdir. Hadîsin bir rivâyetinde; İbn Abbâs ; «Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'de korku veya yağmur yokken, öğle île îkindi'yi toptan ve akşam'la yatsıyı toptan kıldı.» demiş,İbn Abbâs'a: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bununla ne yapmak istedi?» diye sormuşlar: — Ümmetine, meşakkat vermemeyi kasdetti... cevâbını vermişdir. Gerek bizim ulemâmızdan, gerekse muhaliflerin ulemâsından hiç biri hazarda iki namazın toptan kılınmasına cevaz vermemişdir. Bu da zikredilen cem'in mânâsı bizim dediğimiz gibi birinci namazın te'hîr, ikincinin vakti girer girmez kılınmasından ibaret olduğunu gösterir.» Gerçi Bâbımızın, İbn Ömer hadîsinde Hazret-i İbn Ömer'in yola acele ettiği zaman şafak kaybolduktan sonra, aksam namazı ile yatsıyı cemî ederek kılardığı ve: «Yola acele ettiği zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , akşam'la, yatsı'yı cem' ederek kılardı,» dediği, bildirilmişdir. Bu, iki namazın, bir zamanda kılındığını nassan bildirmektedir. Hattâ Nevevî (631-676): «Bunda Hanefîler'in (Cemî'den murâd birinci namazı vaktinin sonuna te'hîr; ikinciyi de vaktinin evvelinde kılmakdan ibâretdir) sözünü iptal vardır.» demişdir. Fakat şafak mes'elesi gerek sahâbe-i kirâm, gerekse ulemâ arasında ihtilaflıdır. «Şafak'dan murâd; ufuktaki kızıllıkdır.» diyenler bulunduğu gibi «ufuktaki beyazlıktır.» diyenler de vardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, akşam ile yatsı'yı kızıllık kaybolduktan sonra, kılmış olması caizdir. Bu takdirde «Şafak'dan murâd: beyazlıkdır...» diyenlerin kavline göre, akşam namazı kendi vaktinde kılınmış olur. «Şafak'dan murâd, kızıllıktır...» diyenlere göre, yatsı dahi vaktinde kılınmışdır. İşte bu suretle her iki namaz vaktinde kılınmış almakla beraber, şafak hakkındaki ihtilâfa bakarak: «Bu namazları, şafak kaybolduktan sonra toptan kıldı.» demek caizdir. Buna sureta cemi' denilir. Vakit itibârı ile cemî değildir. Bu babta Nesâî'nin ve diğer ulemânın rivâyet ettikleri hadîsler, hep böyle te'vîl olunur. Bunların Bazıları da zayıf dır. Hattâ Ebû Dâvûd’ım: «Vakitden önce cemi' yapılacağı hususunda, sübût bulmuş hadîs yokdur.» dediği rivâyet olunur. Hattabî (319-388), Hanefîler'in te'vîlini redderek, şunları söylemişdir: «Şüphesiz ki. iki namazı cem' ederek kılmak bir ruhsattır. Eğer mes'ele Hanefîler'in dediği gibi olmuş olsa. her namazı vaktinde kılmakdan daha meşakkatli bir iş ortaya çıkardı. Çünkü namaz vakitlerinin 1659- Bize, Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Mufaddal (yani İbn Fadâle) Ukayl'den, o da İbn Şihâb'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes, Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gün devrilmeden önce yola çıkarsa öğleyi, ikindi vaktine te'bir eder, sonra (hayvanından) inerek, ikisini birden kılardı. Yola çıkmadan önce gün devrilirse öğle namazını kılar sonra (hayvanına) binerdi.» 1660- Bana, Amru'n - Nâkıd da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Şebâbetü'bnü Sevvâr El-Medâyinî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Leys b. Sa'd, Ukayl b. Hâlid'den, o da Zührî'den, o da Enes'den naklen rivâyet: etti. Enes şöyle dedi: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) seferde iki namazı birden kılmak istediği vakit öğle'yî, ikindinin ilk vakti girinceye kadar te'hîr eder, sonra ikisini birden kılardı.» 1661- Bana Ebû't - Tâhîr ile Amr b. Sevvâd dahi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Câfrir b. İsmail, Ukayl’den, o da İbn Şihâb'dan, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: «Efendimiz sefere acele ettiği zaman öğle'yi, ikindinin ilk vaktine kadar te'hîr eder; Müteakiben aralarını cemi eylermiş. Akşam namazını da te'hîr eder tâ şafak kaybolduğu vakit, onu yatsı ile beraber kılarmış. Bu hadîsi Buhârî «Kasr-u's - Salât» bahsinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Bu rivâyetler öğle ile ikindinin akşam namazı ile yatsının cemi sureti ile birden kılınacağına delildir. Ve hepsi cemî için Öğle ile akşam namazının te'hîr namazının te'hîr edileceğini göstermektedir. Buhârî şârihi Aynî (762-855) bu bâb'da sözü iki kısma ayırıyor. Şöyle ki: 1- Ashâb-ı kirâm'dan iki namazı cemî' sureti ile birden kılanlar: Alî b. Ebî Tâlib, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Amr, Âişe, İbn Abbâs, Üsâmetü'bnü Zeyd, Câbir b. Abdillâh, Huzeymetü'bnü Sabit, Abdullah b. Mes'ûd, Ebû Byyûb, Ebî Saîd ve Ebû Hüreyre (radıyallahü anhûm) hazerâtidır. Ebû Dâvûd'un zararsız bir senedle tahrîc ettiği Hazret-i Alî hadîsinde: «Alî (radıyallahü anh) sefere çıkarsa güneş batıp karanlık çökmeye başladıkdan sonra yola revân olur, sonra hayvanından inerek akşam namazını kılar; sonra akşam yemeğini yer; sonra yatsıyı kılar ve: Ben, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i böyle yaparken gördüm; derdi.» buyurulmaktadır. Mânâ itibârı ile temâmiyle buna benziyen diğer bir rivâyeti de İbn Ebî Şeybe «El-Mûsannef» İnde tahrîc etmişdir. Dârakutnî'nin rivâyet ettiği Hazret-i Alî hadîsinde ise: «Alî (radıyallahü anh) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve Sevenı) güneşin zeval vaktinde yola çıkarsa Öğle ile ikindiyi toptan kılar; şayet yola acele ederse ikindiyi Öne alır, öğleyi de vakti girer girmez acele kılar; böylece aralarını cemî ederdi.» denilmekte ise de bu hadîsin isnadı sahih değildir. Enes hadîsi, Bâbımız hadîslerinden biridir. Mezkûr rivâyeti Buhârî ile Ebû Dâvûd ve Nesâî dahi tahrîc etmişlerdir, Abdullah b. Amr hadîsini İbn Ebî Şeybe «Mu-sannef» inde; İmâm Ahmed b. Hanbel de «Müsned» inde tahrîc etmişlerdir. Bu hadîsde: «Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Mustalık gazasında, iki namazı toptan kıldı.» denilmektedir. Yalnız hadîsin râvıleri arasında Haccâc b. Ertât vardır ki, hüccet olup olmadığı ihtilaflıdır. Âişe (radıyallahü anha) hadîsini İbn Ebî Şeybe «Musannef» inde; İmâm Ahmed «Müsned» inde tahrîc etmişlerdir. Mezkûr hadîsde,: ve bazen de merkep üzerinde nafile namaz kılmış demekdir. Onun içindir ki İbn Battal: «Seferde eşek ile katır ve diğer hayvanların üzerinde nafile namaz kılmak arasında bir fark yokdur; namaz kılan kimsenin hayvanın dizginini tutması ve ayaklarını sallaması caizdir. Yalnız konuşamaz; bakınamaz ve semerin kenarına secde edemez. Belki sücûd'u, rükû'undan daha alçak olmak üzere îmâ eder. Bu da Allah'ın kullarına bir rifk-u rahmetidir.» demişdir. «Aynü't-temr» Şam'a doğru Irak yolu üzerinde bir yerdir. Hazret-i Ebû Bekir devrinin, sonunda burada Hâlid b. Velîd ile acemler arasında meşhur bir harp vuku' bulmuş; Hazret-i Hâlid Kişranm elinde araplardan bâzı rehineler bulmuştu ki, müfessir Kelbîn'in dedesi ile Hazret-i Osman’ın kölesi Humrân ve Hazret-i Enes'in kölesi Şîrîn bunların arasında idi. |