3- Yağmurlu Zamanlarda Namazın Evlerde Kılınması Bâbı 1632- Bize, Yahya b. Yahya rivâyet etti. Dedi ki: Mâlik'e, Nâfi’den dinlediğim şu hadîsi okudum: İbn Ömer soğuk ve rüzgârlı bir gecede namaz için ezan okumuş ve: «Dikkat edin namazlarınızı, bulunduğunuz yerde kılın!» demiş. Sonra şunu ilâve etmiş: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (seferde) gece soğuk ve yağmurlu olursa müezzine emreder; o da: Dikkat edin! namazı menzillerinizde kılın derdi.» 1633- Bize, Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Ubeydullah rivâyet etti. (Dedi ki): Bana, Nâfi', İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, İbn Ömer soğuk, rüzgârlı ve yağmurlu bir gecede namaz için ezan okumuş, ezanının sonunda: «Dikkat!., namazı menzillerinizde kılın! Dikkat... namazı menzilerinizde kılın!» demiş. Sonra şunu ilâve etmiş: «Gerçekden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seferde gece soğuk veya yağmurlu olduğu vakit: «Dikkat!... Namazı, menzillerinizde kılın!» demesini müezzine emir buyururdu.» 1634- Bize, bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Ehv Üsâme rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, kendisi Dacnân denilen yerde namaz için ezan okumuş... Sonra râvî hadîsin mislini rivâyet etmiş (Yalnız burada): «Dikkat!.. Namazı, menzillerinizde kılın!» demiş fakat ikinci defa İbn Ömerin: «Dikkat!.. Namazı menzillerinizde kılın!» sözünü tekrarlamamış. 1635- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Ebû Hayseme, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen-haber verdi. H. 1636- Bize, Ahmed b. Yûnus da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Züheyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Ebû'z-Zübeyr, Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir, Şöyle dedi: Bir seferde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber (yola) çıktık da yağmura tutulduk. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Sizden kim isterse namazını, konakladığı yerde kikin!...»buyurdular. İbn Ömer hadîsini, Buhârî «Ezan» bahsinin bir iki yerinde müteaddit râvîlerden tahrîc etmişdir. Dacnân: Mekke'ye bir konak mesafede bulunan bir dağdır. Zemahşerî (467-538) bu dağ ile Mekke arasında yirmibeş mil mesafe bulunduğunu söyler. Hazret-i Abdullah İbn Ömer'in arkadaşlarına namazlarını bulundukları yerde kılmalarını tenbîh etmesi, ezam okurken ara yerde yahut ezan bittikden sonra yapmış olabilir. Fakat ezan bittikden sonra konuşmuşdur; demek evlâdır. Hadîs-i şerif soğuk, yağmur ve rüzgâr gibi, şey'lerin cemaata gitmemek için özür sayıldığına delildir. Hattâ İbn Battal bu bâb'da ulemânın icmâ' hâlinde bulunduğunu nakletmişdir. Lâkin Şâfiîler'ce ma'rûf olan veçhe göre rüzgâr yalnız geceleyin özür sayılır. Hadîsin zahirine bakılırsa zikredilen üç şey'in geceye mahsûs olduğu anlaşılıyor-sa da bu hadîsin «Sünen» deki rivâyetinde yağmurlu geceden sonra soğuk sabah da zikredilmisdir. 1637- Bana Alî b. Hucr Es-Sa'dî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, İsmâîl, Ziyâdî'nin arkadaşı Abdülhamîd'den, o da Abdullah b. Hâris'den, o da Abdullah b. Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Abd ıllah yağmurlu günde müezzinine: «Ben Allah'dan başka İlâh olmadığına şehâdet ederim. Muhammed'in Resûlüllah olduğuna şehâdet ederim; dediğin vakit Hay ye ale's- Selâh... deme: Namazı eylerinizde kılın! de.» şeklinde ta'limât vermiş. Râvî diyor ki: Gâlibâ halk bundan hoşlanmadılar, ki İbn Abbâs: «Siz, buna şaşıyor musunuz? Bunu, benden daha hayırlı bir zât yapmişdir. Şüphesiz ki cum'a namazı farz'dır. Fakat ben, size zorluk çıkarıp da çamur ve kaygan yerde yürümenizi istemedim.» dedi. 1638- Bana, bu hadîsi Ebû Kâmil El-Cahderî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Hammâd (yani İbn Zeyd) Abdülhamîd'den rivâyet etti. Dedi ki: Ben, Abdullah b. Hâris'den dinledim. Dedi ki: «Bize Abdullah b. Abbâs yağmurlu bir günde hutbe okudu...» ve râvî hadîsi İbn Uleyye hadîsi mânâsında rivâyet etti. Yalnız cum'a'yi zikretmedi de: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kasdederek: Bunu, ben'den daha hayırlı bir zât yaptı.» dedi. 1639- Ebû Kâmil dedi ki: «Bize, Hammâd, Asım'dan, o da Abdullah b. Hâris'den bu hadîsin mislini rivâyet etti.» 1640- Bu hadîsi bana EbûV-Rabî' El-Atekî -ki Zehrânî'dir- rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize Hammâd (yani İbn Zeyd) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Eyyûb ile Âsım-ı Ahvel bu isnâdla rivâyet ettiler. Râvî bu hadîsinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kastederek.» ibaresini zikretmemişdir. 1641- Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, İbn Şüraeyl haber verdi. (Dedi ki): Bize, Şu'be haber verdi. (Dedi ki): Bize, Ziyâdî'nin arkadaşı Abdülhamîd rivâyet etti. (Dedi ki): Ben, Abdullah b. Hâris'den dinledim, şöyle dedi: «Yağmurlu bir cum'a gününde İbn Abbâs'ın müezzini ezan okudu...» Râvî hadîsi İbn Uleyye hadîsi gibi rivâyet etti. Ve şunu söyledi: «Ben, sizin çamur ve kayganda yürümenizi istemedim.» 1642- Bize, bu hadîsi Abd b. Humeyd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Sa’d b. Âmir » Şu'be'den rivâyet etti. H. Bize yine Abd b. Humeyd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrazzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize, Ma'mer haber verdi. Bunların ikisi de Âsım-ı Ahvel'den, o da Abdullah b. Hâris'den naklen rivâyet etmişler ki, İbn Abbâs -Ma'mer'in hadîsinde, yukarıkilerin hadisi tarzında yağmurlu bir cum'a gününde müezzinine emretmiş. Ma'mer'in hadîsinde râvî (İbn Abbâs'ın): «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kasdederek: Onu benden daha hayırlı olan bir zât yap-mışdır.» dediğini zikretmişdir. 1643- Bize, bu hadîsi Abd b. Humeyd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bîze Ahmed b. İshâk El - Hadramî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize, Vüheyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb, Abdullah b. Hâris'den rivâyet etti. — Vüheyb: Eyyûb onu Abdullah'dan işitmemişdir; demiş.— Abdullah: «İbn Abbâs yağmurlu bir cum'a günü müezzinine emretti...» demiş Râvî yukarkilerin hadîsi tarzında rivâyetde bulunmuş. Bu hadîsi Buhârî «Cum'a» bahsinde tahrîc etmişdir. Cemâatin hoşlanmadıkları söz, Hazret-i İbn Abbâs'in, müezzine «Hayye ale's-Salâh» yerine «namazlarınızı -evlerinizde kılın!» demesini emretmesidir. Bâzı rivâyetlerde cemâatin bu sözden hoşlanmıyarak biri-birlerine bakıştıkları kaydedilmişdir. Azme: Farz mânâsına gelir. Bu kelimenin buradaki mânâsı İsmâîlî'ye nıüşkil görünmüş; bu sebeple «Şüphesiz ki cum'a namazı farz'dır. cümlesinin sahih olmadığına ihtimâl vermişdir. Ona göre buradaki «Azme» den murâd: ezanın kelimesi yani «Hayye ale's-Salâh!» dır. Çünkü bu cümle namaz için davet cümlesidir. İşitenlerin ona icabet etmesi gerekir. Şayet «Azme» den murâd cum'a namazı olsaydı, ezanın bir kısmını bırakmakla bu azimet zail olmazdı. Hâlbuki azîmetden murâd cum'a'dır. İbn Abbâs (radıyallahü anh) «Her ne kadar cum'a namazı azimet yani farz olsa da yağmur da bu azimeti ruhsata çeviren Özürlerden biridir.» demek istemişdir. İbn Abbâs Hazretlerine göre yağmur da cum'a'yı terk etmek için. bir özür sayılır. İbn Şîrîn ile Abdurrahman b. Semura-nın mezhebleri bu olduğu gibi İmâm Ahmed b. Hanbel ile İshâk dahi buna kaail olmuşlardır. Ulemâdan bir taifeye göre yağmur, Özür değildir. Binâenaleyh yağmur sebebi ile cum'a namazından kalmak caiz değildir. İbn Kaani'in rivâyetine göre bâzı kimseler yağmurlu günde cum'a namazından, kalıp kalamıyacaklarını İmâm. Mâlik'e sormuşlar; Hazret-i İmâm, onlara bu bâb'da bir şey işitmediğini söylemiş. Kendisine: «Hâdîsde: Dikkat!.. Evlerinizde kılın!» buyuruluyor demişler.. «O, sefer'e mahsûsdur.» cevâbını vermiş. Hâlbuki İmâm Mâlik, cum'a namazından kalma hususunda yağmurdan ma'dâ Özürleri kabul etmişdir. İbn'l Kâsım'in rivâyetine göre İmâm Mâlik, bir kimsenin din kardeşinin cenazesinde hizmetde bulunmak üzere cum'a namazından kalmasını tecviz ettiği gibi İbn Habîb'in rivâyetine göre Öleceğinden korkulan hastası bulunan kimseye de cum'a'yı terk hususunda ruhsat tanımışdır. İmâm Şafiî'ye göre, babasının öleceğinden korkan bir kimse cum'a namazını terk edebilir. At â': «Cum'a günü hatîb, hutbe okurken babana yetişin imdâd!.. diye bağırırlarsa, cum'a'yı bırak hemen kalk git!» demişdir. Yine İmâm Mâlik den bir rivâyete göre, hastalarla şeyh-ı fânilere cum'a namazı yokdur. Ebû Miclezz: «Karnı ağıran kimse cum'a'ya gelmeyebilir.» demiş; İbn Habîb, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cum'a gününe tesadüf eden bayram namazına gelen köylülere, o gün cum'a namazına gelmemeleri için ruhsat verdiğini söylemişdir. Dağlarda yaşıyan köylülere ayni şekildeki ruhsatı Hazret-i Osman dahi vermişdir. İmâm Mâlik'in bu bâb'daki sözleri, muhtelifdir. Şafiî'lerden rivâyet olunan sahîh kavle göre, böyle zamanlarda cum'a namazı, sakıt olur. Bu hadîsdeki cümlesi şeklinde de rivâyet olunmuşdur. Birinci rivâyete göre cümlenin mânâsı: «Size, meşakkat vermek istemedim.»; ikinciye göre ma'nâsı: «Sizi, çıkarmak istemedim.» demekdir. |