Geri

   

 

 

 

İleri

 

54- İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı

1561- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebü Avane, Katâde'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Namaz. kılacak kimseler, üç kişi olursa, biri kendilerine İmâm olsun! Onların İmâmlığa en layık olanı, en iyi okuyanıdır.» buyurdular.

1562- Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hâlid-i Ahmer, Saîd b. Ebî Arûbe'den rivâyet etti. H.

Bana Ebû Gassân El-Mismaî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz — ki İbn Hişâm'dır.— rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana, babam rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi Katâde'den bu isnâdla, bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

1563- Bize Muhammed b. El - Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Salim b. Nûh rivâyet etti. H.

Bize Hasen b. Îsâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Mübarek rivâyet etti. Bunlar hep birden, Cüreyrî'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

1564- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Saîd-i Eşecc, ikisi birden Ebû Hâlid'den rivâyet ettiler. Ebû Bekir dedi ki: Bize Ebû Hâlid-i Ahmer, A'meş'den, o da İsmail b. Recâ'dan, o da Evs. b. Dam'ac'dan, o da Ebû Mes'ûd-u Ensârî'den naklen rivâyet etti, Ebû Mes'ûd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Cemaata, Allah'ın kitabını en iyi okuyanları İmâm olur. Eğer okuma hususunda müsâvî iseler, sünneti en iyi bilenleri; sünnet hususunda da müsâvî iseler hicret itibârı ile en kıdemlileri; hicret hususunda da müsâvî iseler, islâmiyet'i kabulde en kıdemlileri İmâm olur. Sakın birinin hâkim olduğu yerde, başka biri ona İmâm olmasın! Ve hiç bir kimse başkasının evinde onun izni olmaksızın yaygısının üzerine oturmasın!» buyurdular.

Ebû Saîd-i Eşecc, kendi rivâyetinde «silmen» (İslama giriş) yerine «sinnen» (yaşça) demişdir.

1565- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H.

Bize İshâk da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr ile Ebû Muâviye haber verdiler, H.

Bize Eşecc dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Fudayl rivâyet etti. H.

Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi A'meş'den, bu isnâdla; bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

1566- Bize Muhammed b. El - Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbnül - Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer, Şu'be'den, o da İsmail b. Recâ'dan naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Ben, Evs b. Dam'ac'ı şöyle derken işitdim: Ben Ebû Mes'ûd'u şunu söylerken dinledim: Bize

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Cemaata, Allah'ın kitabını en iyi okuyanları ve okuma hususunda en kıdemlileri İmâm olur. Eğer okumaları müsavi ise, onlara hicret hususunda en kıdemlileri, İmâm olsun! Hicret hususunda da müsavi iseler yaş'ça en büyükleri İmâm olsun! Sakın bir kimseye evinde ve idaresi altında bulunan yerde İmâmlık yapma! Onun evinde yaygısı üzerine de oturma! Ancak sana izin verirse yahut onun izni ile oturursan, o başka!»buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî'den mâda bütün Kütüb-i Sitte sahihleri «İmâmet» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Onu İbn Hıbban ile Hâlemim dahi rivâyet etmişlerdir. Yalnız Hâkim «Sünneti en iyî bilenleri» yerine «En fakîh olanları.» demişdir, Fakîh tâbiri lâfız itibârı ile ga-rîb ise de isnadı sahihdir.,

Hanefîler'e göre, bir cemâatin içinde İmâmlığa en lâyık olanlar, sünneti en iyi bilenleridir. Eğer bu husûsda müsavi olurlarsa Allah'ın kitâ-Dinı en iyi okuyanları; bunda da müsâvî olurlarsa en ziyâde vera've takva sahibi olanları; bunda da müsâvî olurlarsa en yaşlı olanları İmâm olur.

Vâkıâ hadîsde ilk aranacak vasfın en iyi okumak olduğuna işaret buyurulmuşsa da ashâb-ı kirâm zamanında en iyi Kur'ân okuyanlar ayni zamanda dînin ahkâmını en iyi bilenlerdi. Sonraları hâl değişmişdir. Onun için Hanefîyye ulemâsı sünneti yânı ahkâmı en iyi bilenin İmâmlığa en lâyık olduğunu söylemişlerdir. Bununla beraber İmâm. Ebû Yûsuf-cîan bir rivâyete göre en iyi Kur'ân okuyan İmâmlığa en lâyık olan. kimsedir.

Şâfiîler'le Mâlîkîler'e göre hükümdar veya onun naibi olan vâlî vb. gibi kimselerin onlardan daha erbâbı bulunduğu hâlde İmâm olmaları mendûbdur. Ondan sonra sıra maaşlı İmâma gelir; o da yoksa ev sahibine gelir; o da lâyık değilse cemâat aralarından en fakîh olanını seçerler. Çünkü namazda lâzım olan kıraat mikdârı ma'lûm ve mazbûtdur. Onu herkes bilir. Fıkıh mes'eleleri ise her kesin bileceği şekilde mazbut değildir. Bazen namazda Öyle hâl arız olur ki, o hâl karşısında doğru yolu ancak şer'î mesaili iyi bilen kimse bulabilir. Bundan dolayıdır ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda İmâm olmak üzere ashabı arasından Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ı seçmişdir. Hâlbuki ashâb içersinde Hazret-i Ebû Bekir'den daha. güzel Kur'ân-ı Kerîm okuyanlar bulunduğunu bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beyân etmişti.

Nevevî'nin beyânına göre Şâfiiler'den Bazıları veya' sahibini fakih ile en iyi Kur'ân okuyana tercih etmişlerdir. Çünkü İmâmlıkdan. maksad, herkesden ziyâde vera' ve takva sahibi kimselerle hâsıl olur.

Vera' ile takva arasında fark vardır. Takva: Haram olan şeylerden sakınmakdır. Vera' ise, haramdan mâda şüpheli olan şeylerden bile sakınmakdır.

Hanbelîler'e göre İmâmlığa en lâyık olan, fıkhı en iyi bilen ve Kur'ân'ı en iyi okuyandır. Bu husûsda müsâvî olurlarsa Kur'ân'ı en iyi okuyan tercih edilir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İmâm seçilecek kimselerin, sünnet ilmi hususunda da müsâvî olurlarsa hicret hususunda kıdemli olanı geçirileceğini beyân etmişdir.

Cumhûr-u ulemâya göre hicret kıyâmete kadar devam edecekdir. Gerçi bir hadîs-i şerifde: «Mekke'nin fethinden sonra hicret yokdur.» buyurulmuşdur. Fakat bundan nıurâd bilumum her yer'den hicret değil «Mekke'den hicret yokdur.» demekdir. Çünkü fetihden sonra Mekke de-islâm diyarı arasına katılmışdır. Yahut bu hadîsdea murâd: «Mekke'nin fethinden önceki hicret gibi faziletli hiç bir hicret yokdur.» demekdir. îş-te İmâm seçilecek kimseler hicret hususunda da müsavi olurlar meselâ biri eski muhacirlerin oğullarından, diğeri yani muhacirlerden olursa, eski muhacirlerin oğlu tercih edilir.

Bu husûsda da müsâvî iseler, hadîsin bir rivâyetine göre islamıyeti kabulde en kıdemli; diğer rivâyetine göre yaş'ça en büyük olan tercih edilir.

Hadîsin bir rivâyetinde:

«Sakın birinin hâkim olduğu yerde, başka biri ona İmâm olmasın!..»,

diğer rivâyetinde:

«Sakın bir kimseye evinde ve idaresi altında bulunan yerde İmâmlık etme!..» buyurulmuşdur. Ulemâ bu husûsda şunları söylemişlerdir: «Ev sahibi, bir meclîsin hâkimi ve mescidin İmâmı, İmâmlık hususunda başkalarından evlâdırlar. Velev ki başkaları fıkıh, kıraat, vera' vb. hususunda onlardan evlâ olsun.

Ev sahibi isterse İmâm olur; dilerse İmâmete başkasını geçirir. Bu husûsda söz onundur.

Ulemâdan Bazıları: «Hükümdar veya onun yerini tutan vali vb. gibi biri geldiği zaman ev sahibine ve mahalle İmâmı gibi kimselere tercih edilir. Çünkü onun vilâyeti umûmidir. Ev sahibinin kendinden daha faziletli birine izin vererek onu İmâmete geçirmesi müstehâbdır.» demişlerdir.

«Tekrime» döşekT minder, posteki ve emsali yaygılardan ev sahibine tahsis edilenidir.

İmâmlığa kimin tercih edileceği hususunda her mezhebin, kendine göre tafsilâtı vardır. Bunlar fıkıh kitaplarından öğrenilebilir.

1567- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmâîl b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki) Bize Eyyûb, Ebû Kılâbe'den, o da Mâlik b. Huveyris'den naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Biz delikanlı, yaşça biribirimize yakın bir takını gençler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldik de onun yanında yirmi gece kaldık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) pek merhametli ve nâzik idi. Ailelerimizi özlediğimizi anlayınca bize ailelerimizden kimleri bıraktığımızı sordu. Biz de kendisine haber verdik. Bunun üzerine:

«Aileleriniz nezdine dönün de, onların arasenda kaim! Hem onlara öğretin! kendilerine emir verin! namaz vakti gelince İçinizden biriniz size ezan okusun; sonra en büyüğünüz size İmâm olsun!» buyurdular.

1568- Bize Ebü'r-Rabî' Ez-Zehrânî ile Halef b. Hişâm rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Hammâd, Eyyûb'dan bu isnâdla rivâyet etti.

1569- Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvahhâb, Eyyûb'dan rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Ebû Kılâha söyledi.

(Dedi ki): Bize Mâlik b. Huveyris Ebû Süleyman rivâyet etti.

Dedi ki: Ben bir takım kimseler arasında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Yaşça hepimiz birbirimize yakın gençlerdik...

Ve buradaki râvîlerin ikisi de hadisi İbn Uleyye hadîsi tarzında rivâyet etmişlerdir.

1570- Bize İshâk b. İbrâhîm El - Hanzalî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvahhâb Es - Sekafî, Hâlid-i Hazzâ'dan, o da Ebû Kilâbe'den, o da Mâlik b. Huveyris'den naklen habr verdi. Mâlik Şöyle dedi: Ben ve bir arkadaşım, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldik. Onun yanından dönmek istediğimiz vakit, bize şunu buyurdular:

«Namaz vakti geldimi ezanı okuyun! sonra ilcaamet geririnİ ve yaşça daha büyük olanınız, size İmâmlık yapsın!»

1571- Bu hadîsi bize, Ebû Saîd-i Eşecc dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hafs (yânı İbn Gıyâs) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid-i Hazza' bu isnâdla rivâyet etti. O: «Hazza' dedi ki: Bu iki genç kıraat hususunda da birbirine yakın idiler.» cümlesini ziyâde etmişdir.

Bu hadîsi Buhârî «Namaz» bahsinin müteaddid yerlerinde, «Kitâbü’l - Edeb» ve «Kitâbü'l - Cihâd» da; Ebû Dâvûd, Tirimizi, Nesâî ve İbn Mâce «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Mâlik b. Huveyris (radıyallahü anh) ile birlikde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelen gençler Benû Leys b. Bekr kabilesine mensûbdurlar.

Bu hadîsin muhtelif rivâyetleri vardır. Bunların bâzısında: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sefere çıkmak isteyen iki kimse geldi.» deniliyor; diğer bâzılarında:

«Aileleriniz nezdine dönün de, onların arasında kalın! Hem onlara öğretin ve emredin;» buyurdu. Bellediğim yahut belleyemediğim bir çok şeyler daha söyledi ve:

«Benim nasıl kıldığımı gördünüzse, siz de öyle kılın!» buyurdu.» denilmektedir. Daha başka ibare değişiklikleri de vardır. Onun için Kurtubi: «Bu müteaddid lâfızların ayrı ayrı iki hey'ete söylenmiş olması yahut bir hey'ete söylenmiş de nakil tekrarlanmış olması muhtemeldir.» demişdir.